chplimilfteyze yazar profili

boşanamayacağınız kişiyle evlenmeyin.
hiç evlenmedim ama sözü son 1 haftada çok iyi anladım.
aşk hayatında dikkatli olunuz.

dünya üzerindeki en büyük guilty plessure olarak 40 yaşındaki abimin millenial mizahına gülüyorum... abim o kadar komik adam ki maalesef z kuşağı olarak z kuşağı mizahına gülemez oldum onun yüzünden, 5 dk telefonda konuşmak karın ağrısı garantili (hayır cem yılmaz değil ama keşke cem yılmaz gibi bişi olsaydı belki zengin olurduk)

14 haziran 1997 okayama japonya doğumlu genç şarkıcı.
çoğunuz tiktokta 2022 yılında viral olması ile bilinen shinunoga e-wa şarkısı ile kulak aşinalığı edinmişsinizdir.
3 yaşında ailesinin de piyanist olması nedeniyle piyano ve müzikle tanışan fuiji, ailesinin umduğu aksine orkestra piyanisti olmayı istememiş ve kendi düşüncesi olarak müziği bir bütün olarak görüp, 2010 yılında daha 14 yaşındayken youtube kanalında piyano coverları paylaşmaya başlamış. hem okulu hem de müziği bir yandan da youtubeu bir arada götürüyormuş uzun zamandır, ama 2020 yılında gerçek müzik çıkışını yakalıyor ve nan-nan şarkısı ile tüm müzikal yeteneklerini bize göstermeye başlıyor. ama tüm başarısını bildiğiniz shinunoga e-wa ile taçlandırıyor, otoriteler tarafından müzik dehası olduğu düşünülüyor, nitekim bence de doğru. canlı performansları adeta bir kanıt niteliğinde, japonların günümüzde en çok gurur duydukları şarkıcı olabilir.
son şarkısı ise hana ben bayıldım. azmine, disiplinine ve yeteneğine hasta oldum. ta japonya'dan başka bir milletten insanın müziği ile yüreğine dokunabilmesi de büyük başarıdır zannımca.

dinlemek isteyene bir kaç şarkısı:
working hard
matsuri
shinunoga e-wa live

theda bara eski sessiz filmlerin en ünlü oyuncularından biriydi.
1885'te amerikada dünyaya gelen oyuncu oynadığı sessiz filmlerde
femme fatale olarak tabir edebileceğimiz kötü, cinsel açıdan çekici ve şehvetli kadın rolleri ile tanınmış
adeta bu roller onun üzerine yapışmıştı.
günümüz güzellik standartlarından çok farklı bir görüntüsü olsa da holywood onu bir seks sembolü olarak bağrına basmış ve
dünyadaki ilk seks sembolü olarak holywood tarihinde adını yazdırmıştır.
1915'te a fool there was adlı filmde kötü bir vampir kadını canlandırdığı performansından dolayı
''vampir'' kelimesinden türeyen ''vamp'' terimi yani uğursuz kadın, cinsel çekiciliğine kapılan erkeklerin başına belalar gelmesine yol açan kadın'' tiplemesinin ise
ilk isim annesi olmuştur.
marilyn monroe'nun da ilham perilerinden biridir.

kendisi aynı zamanda kleopatrayı canlandıran ilk kadındır, 44 filmin ardından sessiz film döneminin bitmesiyle de
şöhreti de bitmiş, hayatını normal olarak sürdürerek 69 yaşında da hayatını kaybetmiştir.

kim kiminle takılmış napmış falan bunları merak ediom ya ben.
metresler kral için yoluşmuş mu falan aşırı merak ediom.
zaman makinası icat edilirse zırt pırt çekirdeğimle gidicem.

#2769936 örnek olarak şöyle tiplerin artık burada bulunması sözlüğün kalitesini ve duruşunu, kuruluş amacını bozmaya başladı. ben şimdi şu herifin sülalesine ağız dolu küfür yazmayayım da ne yapayım? insan gibi tipleri yazar alın şuraya adminler, sapık tacizci heriflerden de yobazlık kasamasın millet, artık sizi görmek sadece midemi bulandırıyor, 20kmı öder yine söverim.

hayatımda iğrendiğim tek şey bu domates denen küçük kırmızı şeytanın t****ğına benzeyen bu iğrenç şeyler.
kokusu, görüntüsü şekli şemali bile kusmama yetecek kadar çirkin bir görüntüye sahiptir,
zaten ağzıma bile alamadım hayatım boyunca
iğrenç bir şey, yiyene de sevene de saygım sıfır, hele yanımda yiyorsa hemen iletişimi kesiyorum.
düşünürken bile kusasım geldi

geç bile kalmışlar. gebersinler.

bir fransız oyun şirketi olan beemoov'un 2011 yılında yarattığı, tarayıcı üzerinden oynan bir otome oyunu.
burada ''candy'' oluyoruz ve kendi ismimizi kullanarak yeni geçtiğimiz lise olan sweet amoris'te yeni aşklara ve arkadaşlıklara yelken açıyoruz.
erkek karakterler çok eğlenceli ve iyi, ergenler için güzel mesajlar içeren bir oyun ve ergenken iyi ki oynamışım diyorum.
seneler önce en son 23. bölüm yayınlandığında bırakmıştım ama, bu sene başı oyuna geri girdiğimde 40 bölümle lise hayatımızı tamamlamış,
üniversite için şehirden ayrılmış ve 4 sene sonra üniversite son senemizi okumak için sweet amoris'i okuduğumuz o anı dolu günlere geri dönüyoruz. oradan da edindiğimiz erkek arkadaşımızla da aşk dolu günleri geçirip evlenebileceğimiz bir seri olan love life ile de güzel kızımız candy'nin artık macerasını noktalıyoruz.
o kadar kafa dağıtıyor ve karakterlere bağlanıyorsunuz ki,- belki ben ergenlikte oynadım diye bilmiyorum- büyük bir escapism yaratıyor, sorunlarım dertlerim kalmadı valla.

editleyeceğim, karakterleri ve olayları biraz spoilerlı inceleyeceğim.

y kuşağının aptalca argümanlarını okudukça, anne baba olmamaları gerektiğini bir kez daha anlıyorum. sizi kısırlaştırmak lazım, gerekirse zorla. y kuşağı anne babaların çocukları ile kahve içiyorum, sohbet ediyorum,arkadaş oluyorum çünkü z kuşağıyım. ve emin olun o videodaki şeyler size ''ufak'' ''şımarıklık'' geliyorsa, siz ne bir birey olmayı biliyorsunuz, ne de sizden çıkan bir çocuğun başka bir hayatı olamayacağını düşünüyorsunuz. bu iki düşünceniz bile mümkünse kısırlaştırılmanıza yeter. gece dışarı çıkması yasak olan (8 de evde olmak bile dayak sebebi) olan aileler, baskıdan telefonlarına binbir türlü şifreleme yöntemi geliştiren çocuklar, her şeyi gizli saklı yaşadıkları için yaptığı yanlışları bile gizli gizli acısını çeken çocuklarla dolu çevrem. tırnaklarına takılmışsınız, kızın belki evde durmaktan kendiyle ilgilenmekle kafayı kırabileceğini düşünmüyor musunuz? yok ''ayfon 17 pro'' bilmem neymiş. sanki nokia 3310 falan çıktığında siz ailenize halıda tepe taklak ağlayarak aldırmadınız o telefonları. bunları yazanlar da erkekler ha. 5 yaşından beri geceden sabahlayıp eve giren şımarık erkekler. ben bile daha rahat bir aileye sahip olmama rağmen, hala yalan söylüyorum zaman zaman. kahve içmeye gitmesi, oje sürmesi bile dayak sebebi olan arkadaşlarım var. siz ne hadle, ne bilmişlikle konuşuyorsunuz? sizden çıkacak çocuk da böyle ucube olur zaten. üremeyin kardeşim siz. o çocuklar illaki kopup hayattan her korktuğunuz ne varsa, hepsini yapacaklar. sizin gibi. bunu bile göremeyecek kadar d*ly***k olmanız içler acısı.

renklerin içinde, düşlerin içinde ölmek sessizce derim
(bkz: kargo)

insan gelir insan gider bi de bunu mı takacağım. falcılık yaparken ogrendigim en baba hayat dersi: herkesi her şeye anlatma üzerine kurulu olduğu için herhangi bir arkadaşımla bağımı kesmem bi engel tuşuna bakıyor, çok da memnunum bundan. insanlara güvenim 0 ama kendime tam

y kuşağının b*k gibi anne babalıklarını, aslında kronolojik sıralamaya göre, tüketen, şımaran, empati yoksunu, ve sorunlu olan ilk nesil olmalarına rağmen, faturalarını kendilerine kesmek yerine bir sonraki nesle keserek ağlaması için açılan başlık.
bir kere tüm dünyada z kuşağı ikinci dünya savaşından sonra bir ilkin içinde gençliğini yaşıyor. dünyada ekonomi büyümek yerine küçülüyor. bu z kuşağı pandemi gördüğü için hir süre okuma hakkı elinden alındı, y kuşağının büyük bir kısmı mesela aşı karşıtı:d onlar muhtemelen y kuşağının çalışma ortamında mobbingine maruz kalmaya başladı bile, çünkü şu an dünyada en çok çalışan nüfusuna sahip y kuşağı ve o koltuklarında çürümeye kararlılar, çünkü kapitalizmin etkilerini ilk yaşayan kuşak. yani kusura bakmayın zottirik yazarlar ama, ilk siz teknolojinin ve tüketim çılgınlığının ortasına düştünüz, y kuşağına “teknoloji” kuşağı diyorlar. ve siz kendi şımarıklıklarınızı da z kulağına ebeveynler olup aşıladıktan sonra oturup böyle tespit yapamazsınız osuruktan teyyare. daha durun sizin anne babalıklarınızın sonucunu gelecek 5-6 senenin raporlarına göreceğiz o zaman rezillikleriniz boy boy ortaya çıkacak. cahillik + zorbalık, e ne de olsa mezba sizsiniz. araştırmadan yorum yapmayın. sevgiler

“ bu sefer mutsuzum ama keyfim yerinde
gel beraber diye değil
karanlık artık hurda bir eşyadır
ve en güzel yerinde durur evin”

ilyas salmanın bir bölgesini yalamaya talip olan bir sürü insanın tartıstıgı o meshur meme geldi aklıma üzgünm… (500 milyon dolar icin yapardım ever görüsmek uzere)

çok film hareketler bunlarda böyle isimli bi şarkı vardı sanki ya…

kadınlar arasında asla böyle bie diyaloğun dönmediği konular… ama erkekler porno izlemekten beyinlerini bırakmış olacaklar ki böyle soruyorlar. çoğu kız arkadaşımın cinsel hayatı hakkında bir fikrim bile yok…

tanımlara kahkaha attım.
1- aldatılmazsınız. kişinin geçmişinde rızası dahilinde biriyle olması niye aldatma potansiyeli taşısın? sizi mi tanıyordu sanki anasını satim siz kimsiniz? yoksa yatakta yetersiz misiniz:d
2- sperm kalıntısı bilmem ne geç o işi. vajina kendini yenileyen, bir floraya sahip bir organ. sen girip çıktığın yere dikkat et de umumhanelerden millete hastalık bulaştırma. işerken organını bile silmeye üşenip sallanan heriflerdeki saçma sapan fobilere bak.
3-annelikten girip cıkanlara ayrı gümledim. olm anneniz de yapıyo ya. öyle tohum içmiyo yani. babanıza mı kinleneceksiniz o zaman?
boş iştir azizim. kendin bakir ol tamam ok. sonuna kadar arkandayım. ama girmediğin bi delik kanalizasyon borusu olsun, sonra böyle söyle. yok. cık. yemez. kimsenin geçmişi kimseyi ilgilendirmez. bunları yazanların geçmişine baksak umumhanelere yaptıkları katkı ekonomide ucu bile bize hayırlı olarak dokunmustur anasını satim. bi gidin deodorant sıkıp yıkanın sonra cinsellik konuşursunuz sempanzeler.

toplumun genelinden ilişkiyi daha iyi anlarlar yazan arkadaşa bam güm patladım dflkfsdklskl
inceller genellikle kadınlardan nefret ederler çünkü tedavi olmayı reddederler. bunların daha az bir kısmı maddi sebeplerden ötürü yetersiz olduğunu düşünür, öyle gerzekçe bir yere çekmeyin konuyu. kadınların kendilerinden daha uzun, daha yüzü düzgün vb. gibi bir çok sıfatı kendi kendilerine koyup kendi kendilerine özgüvensizleşip, depresyona girip bunun suçunu tüm kadınlığa yıkan insanlardır inceller bir kere. bu kişinin s*k*k özsevgi sorunuyla kadın mı uğraşacak mesela? maddi duruma gelecek olursak, bu kişiden kişiye göre değişir, ama tarihsel akışta baktığında kadını yüzyıllarca evde tut,çalıştırma, sonra bir de hala bunun tam oturmadığı, kadınların çocukları olduğunda büyük bir kısmının kariyer hayatı bittiğinde bu kriterleri aramamalarını bekle:d yok ya harbi mi. banane olm senin varoluş sancından. kendi kendine gelin güvey ol,önce kendini kendine ezdir, sonra tedavi olmayı reddet kadınların başına çorap ol.
yok bakire kadınmış, yok çok gezen kadınmış bu tarz kriterlere sahip olmayan kadınların hepsinin öldürülmesi gerektiğini düşünüyor inceller.
aldatmayı normal görüyorlar, ama kadın aldatamaz mesela. o***pu olur çünkü.
incel erkekler öyle korkaktır ki, kadının gözü açılınca onu seçmeyeceğini bilir. çünkü sen kendine gerek mental gerek entelektüel olarak geliştirmeyi reddeden ve bunun acısını başkalarından çıkaran, tedavi görmesi gereken bir hastasın. seni kim napsın? biz hayır kurumu muyuz, rehabilitasyon merkezi miyiz?
kısaca inceller kendilerini imha ediyorlar ya her manada. hepsinin sebepleri kendileri, bunu kadınlara zarta zorta yorarsanız, erkekler de genel olarak kadın dövüyor, şiddet uyguluyor tüm erkekler aynı diyen kadınlara da laf etme haddiniz ve hakkınız kalmaz.
kendinize gelin. incelleri de dışlamaya devam edin. ne b*k yiyorlarsa yiyebilirler.

the wind rises (rüzgar yükseliyor) 2013 yapımı hayao miyazaki'nin yönetmenliğini yaptığı bir japon anime filmi. miyazaki'nin doğa felsefesini ve hikaye örüntüsünü, yaratıcılığını bize çok güzel bir şekilde veren bir yapım daha. film jiro hirokoshi adında 2. dünya savaşında bir uçak tasarımcısının hayalini, bu yola çıkışını ve gerçekten küçükken izleme şansım olsaydı beni hayatta hayallerimin bir yere götüreceğine dair inancımı arttırabilecek olan bir filmdir. jiro, küçükken hep pilot olmak ister, ama miyop olduğunu için olamaz. gördüğü bir rüya sonucu uçal mühendisi olmaya karar verir, ve hikaye başlar.
burası spoiler değil, çünkü rüyanın içeriğini vs anlatmıyorum.
müzikler, çizimler, hikaye işleyişi muazzama yakın. yakın diyorum çünkü bence filmin son 20 dakikası oldu bittiye gelmiş gibiydi. yani bana öyle hissettirdi, bunun sebebi hikayeye çok çabuk bağlanmış olmam olabilir.
2.dünya savaşı, imkansızlıklar, fakir bir japon devleti. kendileri batıdan aşağı yukarı 30-40 yıl geride. ama hayal, umut, sevgi ve optimistliğin onları bugünlere getirdiğine inanıyor sanırım miyazaki. bu yüzden bence küçük çocukların izlediğinde büyük ilham kaynağı olabilecekleri, kendilerini bulabilecekleri, en azından o yola girecek inançlarını arttıracak bir film olduğunu düşünüyorum.
gerçek bir hikayeye saygı duruşu da cabası. saygı duyulası, ve önemsenmesi gereken hayat hikayelerini kulağımıza küpe etmeliyiz.

filme puanım 9/10. evet gerçekten. bunun miyazaki animasyonlarına dair sempatimle hiç alakası yok dsklfsdkl.

her zaman spoilerli bir inceleme yaparım ama buna yapmayacağım. bu film herkesin hayatında bir kez tecrübe edeceğim güzel bir deneyim. bu bozulmasın.

filmin adına ilham olan şu dizelerle bitirmek istiyorum.
''le vent se lève !…
ıl faut tenter de vivre !''
(rüzgar yükseliyor.
yaşamaya çabalamalı)
-paul valéry