digitale yazar profili

digitale kapak fotoğrafı
digitale profil fotoğrafı
rozet
karma: 1133 tanım: 65 başlık: 48 takipçi: 36
kırka yakın ayakı vardır kırkayakın

son tanımları


dostoyevski okuyan insan

(bkz: cemal süreya)

"1944 yılında dostoyevski'yi okudum. o gün bugün huzurum yoktur."
devamını gör...

acısız döner siparişinizin bol acılı gelmesi

acı bir durum.
devamını gör...

syntax

kelime ve ifadelerin anlamlı bir şekilde bir araya getirilmesini sağlayan yapısal düzendir.
devamını gör...

geceye bir şiir bırak

nereden geliyorsun?

sessizliğin başkentinden geliyorum
durgun göller ülkesinden
pınarın büyüsünden

hışırtısından geliyorum yaylanın
bir dağın bir ağaca söylediği şarkıdan
ovadaki tek çiçekten

bir tayın yelesinden geliyorum
yer altında koşuşan kökler arasından

açılmamış bir kitaptan geliyorum
yalın bir şiirin güzelliğinden

güzellikten geliyorum, güzelliklerden
yürekten kuş tüyünden, balkondan
camın buğusundan
çarşafın ütüsünden
tabağın beyazından
bir ihtiyarın gülümseyişinden geliyorum
bir annenin dalgınlığından

kedilerin gözlerinde okunan
tarihinden geliyorum kuyumculuğun

karın arkasındaki maviliğe
gökyüzüne boydan boya kazınmış
bir mühürden geliyorum

uzak bir yıldızdan geliyorum
geceleri geliyorum, sabahları
gündüzün ortasında ikindinin içinde

savrularak geliyorum fırtınayla
elinden tutup bir kasırganın,
onu da getiriyorum.

ülkü tamer
devamını gör...

bağımsız oyun önerileri

(bkz: disco elysium)
devamını gör...

uzay neyin içine büyüyor sorunsalı

evrenin genişlemesi bilimsel olarak ilginç bir kavramdır. yaygın bir yanılgı, uzayın "bir şeyin içine" genişlediği düşüncesidir.

bilimsel açıdan, uzay bir konteynerin içinde bulunan bir nesne değildir. einstein'ın genel görelilik teorisi'ne göre, uzay-zaman kendi başına var olan bir yapıdır. evrenin genişlemesi, uzayın başka bir şeyin içine doğru büyümesi değil, uzay-zamanın kendisinin genişlemesidir.

evrenin genişlemesini anlamak için şöyle düşünebilirsiniz:
bir lastik bant üzerine noktalar çizdiğinizi hayal edin. bu noktalar galaksileri temsil ediyor. lastik bandı iki ucundan çektiğinizde ne olur? noktaların hepsi birbirinden uzaklaşır. noktalar hareket etmiyor, ama aralarındaki mesafe artıyor çünkü üzerinde bulundukları lastik genişliyor.

başka bir örnek düşünelim: çikolatalı bir kek hamuru hazırladınız ve içine üzümler koydunuz. kek fırında pişerken kabarır. üzümler hareket etmese bile, kek genişledikçe üzümler arasındaki mesafe artar.

uzayın genişlemesi de buna benzer. uzay "bir şeyin içinde" genişlemiyor - uzayın kendisi genişliyor ve bu genişleme galaksiler arasındaki mesafeyi artırıyor. evren dışarıya doğru büyümüyor, evrenin her noktası her yönde birbirinden uzaklaşıyor.

bu anlaması zor bir kavram çünkü günlük hayatımızda her şeyin "bir şeyin içinde" olmasına alışkınız. ancak evren söz konusu olduğunda, "dışarısı" diye bir kavram yok - evren tüm uzayı, zamanı ve içindeki her şeyi kapsıyor.
devamını gör...

japonca

bir kesmeşeker şarkısı.

devamını gör...

64-bit

işin teknik kısmını anlatmak gerekirse, 64-bit işlemciler 64 bitlik veri yolları kullanır ve bir seferde 2^64 (yaklaşık 18.4 quintillion) farklı değeri temsil edebilir. bu da 32-bit mimarinin sınırı olan 4 gb ram limitini aşıp, teorik olarak 18 milyar gb’a kadar ram kullanabilmek demektir. tabii ki bugün bile bu kadar ram kullanan kişisel bilgisayar yok, ama chrome kullanıcıları yakında bu sınıra da dayanacak gibi görünüyor.
devamını gör...

rheum

polygonaceae familyasında bulunan bir bitki cinsidir.
devamını gör...

nisan 2025 normal sözlük bayram çekilişi

çekilişe katıldım! numaram:42
devamını gör...

testislerin insan üretim tesisi olması

(bkz: afyon kolaylı dinlenme testisleri)
devamını gör...

içmedeyiz normal sözlük

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

geceye bir duvar yazısı bırak

"kalbim seni unutacak kadar adiyse, ellerim de onu parçalayacak kadar asildir"
devamını gör...

m2 ssd

(bkz: nvme ssd (gen 5))
devamını gör...

nvme ssd (gen 5)

pcıe 5.0 arayüzü üzerinden çalışan veri depolama birimleridir.

teorik bant genişliği 32 gt/s (giga transfer/saniye) olup, bu önceki nesil pcıe 4.0'ın (16 gt/s) iki katı hız demektir. bu teknoloji sayesinde günümüzdeki en hızlı pcıe 5.0 nvme ssd'ler:

14.000 mb/s'ye kadar sıralı okuma hızı
12.000 mb/s'ye kadar sıralı yazma hızı
2.000.000 ıops'ye (saniyedeki girdi/çıktı işlemi) yaklaşan rastgele okuma/yazma performansı

1 milisaniyenin altında gecikme süreleri sunabilmektedir.
devamını gör...

msi pro b650 s wifi

ihtiyaç doğrultusunda alternatif olarak (bkz: asrock b650m pg lightning wifi) anakartı tercih edilebilir.
devamını gör...

meja ile karışık turşu radyo yayını

başarılı. ben beatbox izlerken değil ama dinlerken yoruluyorum. eşlik edemeyeceğimin farkına varamadığım için sanırım.
devamını gör...

köksal'ın av hikayesi

köksal, hayatının her anını sessizliğin yumuşak dokunuşları arasında geçiren, iç dünyasını dışarıya yansıtmayan bir adamdı. herkes gibi mutlu bir evilik yapacağını düşünen köksal için hem yıllar hem de evliliği acımasızca ilerlemişti. "şu çöp kovasını da al artık!" gibi karısının gündelik şikayetleri onun için monoton bir ezgiden ibaretti.
milyoncunun vitrinlerinde dolaşırken, zihninde her nesnenin arkasındaki fizik kurallarını arayan zekası, bu sefer çöp kovalarının geometrik formlarını inceliyordu. dar omuzları, hafif çökmüş sırtı, her an bir şeyleri hesaplayan gözleriyle tam bir entelektüel gibi hissediyordu.

nihayet doğru çöp kovasına karar veren köksal ödeme yapmak için sıraya girdi. milyoncudaki sıra normal bir güne göre hayli uzundu ancak buranın müdavimleri buna alışmışlardı. köksalın önünde üç kişilik bir arkadaş grubu vardı. birkaç lastik ip ve benzeri şeyler satın almak üzere sıraya girmişlerdi. aralarında hararetli bir konuşma gerçekleştiriyorlardı ancak ses tonları üçününde bu konuşmadan keyif aldığını ele veriyordu.

aralarında en yaşlı ve bilge duranları elindeki lastiğe benzer ekipmanları avucunun içinde sıkıca tutup göstererek "sapanla avlanmak, dostum!" "en eski ve etkili yöntemdir." diye onay bekleyen bakışlarla lafa girdi.
köksal tüm bu konuşmaları harfi harfine dinlemişti. av mı? her konu gibi bu da köksal’ın ilgisini çeken bir konuydu. son senelerde bununla ilgili birkaç kitabı su gibi yutmuştu bile. üstelik bir sapan yapmaktan da bahsediyorlardı. köksal dayanamadı. hafif öksürerek söze girdi: "fizik kuralları açısından bakarsak, sapanın atış açısı, fırlatılan taşın ağırlığı ve rüzgar direnci tam isabeti sağlamada kritik öneme sahiptir."

bunu hiç beklenmedik bir anda ve normalden daha yüksek bir sesle söylemişti. etraftaki müşteriler hafif bir tebessümle bakıştılar. yaşlı avcı şaşkınlıkla köksal'ı süzdü.
dakikalar sonra, kendini küçük bir gölün kenarında buldu. çöp kovası da yanındaydı. turuncu rengi ile buraya ait olmadığını her canlıya hissettiriyordu. köksal ise odaklanmış avına bakıyordu. elinde sapan, gözlerinde hesaplayıcı bir ifade. bir ördek hedefte. sapanı eline aldığı anda hayatta bir av olduğunu, şimdi avcı olmak istediğini hissediyordu.
taş fırladı.
havada beceriksizce süzüldü ve yerde duran çürümüş kütüğe çarparak tok bir ses çıkardı. o kadar başarısız bir atıştı ki ördek bile kımıldamadı. çevredeki avcılar kahkahalarla güldüler.
eve döndüğünde, elinde yeni çöp kovası, gururlu bir tavırla karısının karşısına dikildi.
"işte!" dedi. "yeni çöp kovası."
karısı kaşlarını çattı. "bu mu? hiç de istediğim gibi değil!"
"fiş almadım," dedi köksal sertçe. "değiştiremem."
tartışma büyüdü. karısının sesi yükseldi, köksal'ın öfkesi de. karısı hararetle odanın bir ucunda ona söylenip bir yandan da çamaşırları katlıyordu. bi anlığına arkasını döndü. köksal ise bunun bir fırsat olacağını düşünerek karsının çeyizinden kalma hiç sevmediği ağır cam küllüğü eline aldı ve saniyenin bilmem kaçta birinde karısını hedefe almak için hesap yapmaya başladı.
o anda garip bir şey oldu. karısı bir anda ördeğe dönüştü.
köksal ağzı açık bir şekilde bakakaldı ve kül tablasını yavaşça yerine bıraktı.
karsının monoton ezgilerini dinleyerek çöp kovasını yeniden aldı.
ve milyoncunun yolunu tuttu.
devamını gör...

gri apartmanın beşinci katındaki sivrisinek

temmuz sıcağının bunalttığı şehrin gri binalarından birinin beşinci katında, perdesi yarı açık bir pencereden içeri süzüldü köksal. kanatlarındaki ince damarlar güneş ışığında titreşirken, diğer sivrisinekler gibi olmadığına dair inancı yine zihnini kemirmeye başlamıştı. o, sıradan bir kan emici değildi; bir ev bark sahibi olmalı, yuvasını kurmalı, hayatını bir düzene sokmalıydı.

yirmi üç gündür aynı dairenin mutfak dolabının üstündeki küçük çatlakta yaşıyordu. her sabah şafakla uyanıp, önce pencere kenarındaki örümcek ağlarını kontrol ediyor, sonra mutfak lambasının etrafında birkaç tur atıp kanatlarını ısıtıyordu. bugün de aynı rutini tekrarlarken, duvardaki çatlağı biraz daha genişletmeye karar verdi. ince bacaklarıyla duvarı tırmalayıp, minik parçaları düşürürken kendini büyük bir mimar gibi hissediyordu.

öğleden sonraları genellikle ev sahibi kadının oturma odasında kestirdiği saatleri kollardı. kadının kolundaki damarlardan akan kanın kokusunu alabiliyordu, ama henüz tam zamanı değildi. önce yuvasını tamamlamalı, sonra beslenmeliydi. diğer sivrisinekler gibi düşüncesizce saldırmak istemiyordu. her şeyin bir zamanı vardı.

akşamüstü, mutfak penceresinden giren son ışık hüzmelerinde dans ederken, karşı dairede yaşayan genç kızın açık penceresinden gelen şampuan kokusu dikkatini dağıttı. kendini tuttu. hayır, önce işini bitirmeliydi. çatlaktaki çalışmasına geri döndü, ince bacaklarıyla duvarı kazımaya devam etti.

gece yarısına doğru, nihayet çatlağı istediği genişliğe getirmişti. içine girip çıkabilecek kadar büyük, ama diğer böceklerin giremeyeceği kadar küçük, tam kendi ölçülerinde bir yuva. gurur ve yorgunlukla karışık bir hisle yuvasına doğru süzüldü. tam girişte durdu, arkasına dönüp ay ışığının aydınlattığı mutfağa son bir kez baktı.

o anda, yirmi üç günlük emeğinin aslında ne anlama geldiğini fark etti. tüm bu süre boyunca kan emmemiş, ürememiş, türünün devamı için hiçbir şey yapmamıştı. diğer sivrisinekler çoktan birkaç nesil üretmişken, o bir duvar çatlağını genişletmekle meşguldü. kalbinin atışları yavaşlarken, yuvasına doğru son adımını attı. içeri girdiğinde artık çok geçti - kanatları son kez titredi ve küçük bedeni soğuk betona yapıştı.

ertesi sabah ev sahibi kadın mutfağa girdiğinde, dolabın üstündeki çatlaktan düşen birkaç parça toz dışında hiçbir şey görmedi. pencereyi açtı ve derin bir nefes aldı. güzel bir haziran sabahıydı.
devamını gör...

meja ile karışık turşu radyo yayını

ilk defa benim kadar yoğun bir şekilde esasında kullanımı duyuyorum.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim