dilozof yazar profili

dilozof kapak fotoğrafı
dilozof profil fotoğrafı
rozet
karma: 1148 tanım: 6 başlık: 1 takipçi: 58

son tanımları


public philosophy

son yıllarda felsefe literatüründe, popüler bilim veya popüler tarih terimlerine denk geldiği söylenebilecek yeni bir alt eğilim doğdu, “public philosophy.” ne olduğunu tek kelimeyle tam olarak tercüme etmek zor. özetle, kitle iletişim aracılarını kullanarak kamusal alanda popüler konular üzerine gündelik bir dil ile yapılan felsefe olduğu söylenebilir —yani akademik felsefenin tam aksi. “simpsonlar ve felsefe” başlıklı bir blog yazısının, ludwig wittgenstein’ın “felsefi soruşturmalar” adlı kitabında yaptığı felsefeden farklı bir şekilde felsefe yaptığı açık. bu yeni kamusal felsefe, 2500 senelik tarihinin verdiği sorumluluk ve terminolojik yapı yüzünden akademik geleneğin içerisine hapsolmuş “ağır” felsefeye bir alternatif oluşturmaya çalışır. toplumsal fenomenleri idealleştirme çabasına girmeden olduğu haliyle ele alır ve bizim için ne anlama geldiği üzerine felsefenin araçlarıyla düşünmeye başlar. bu açıdan akademinin yapmakta yetersiz kaldığı, belki de yapmayı zaten amaçlamadığı bir şeyi başararak gündelik hayatlarımızın içine sızar. böylelikle felsefe eğitimi almamış insanlara da hitap ettiği gibi felsefe eğitimi almamış kişiler tarafından da yapılabilir hale gelir.

bu yeni eğilim, başta akademisyen-felsefeciler olmak üzere entelektüel çevreler tarafından epey tartışıldı. hala da tartışılıyor. kimileri bu sokağa inen felsefeyi bayağı bulurken, kimileri ise çok geç kalınmış bir hamle olarak görüyor. o yüzden üzerine düşünmek istiyorum, bir şeyin popülerleşmesi her zaman sığlaşması anlamına mı gelir? öyleyse bile bunun tamamen kötü olduğu söylenebilir mi? insanların aristoteles’in metafizik adlı kitabıyla cebelleşmek yerine “aristoteles ile bir karıncayiyen washington'a gider” adlı kitabını okuması, özünde felsefe olmayan bir şeyi mi yaygınlaştırmaktadır? [bir not, bu sığ (!) ve esprili kitabın yazarları harvard mezunu felsefe profesörleridir.]

bu sorular dijital platformlarda felsefeci olmayanlar için felsefe anlatmaya başladığımdan beri aklımı kurcalıyor. insanların benim veya diğer popüler felsefi yayınları yalnızca daha entelektüel gözükmek ya da eğlenmek için tüketiyor olma ihtimali oldukça yüksek. bu açıdan çileli de olsa akademik felsefe doğru düşünmenin araçlarını öğretmeye çalışırken bu yeni kamusal felsefe tüketim nesnesi yaratıyor gibi gözükebilir. fakat böyle bile olsa, popüler kültürün kendisi kültür teorisi içerisinde yer alan yeni bir akademik araştırma alanıyken, felsefenin yüksek zümrelerince pop olanın görmezden gelinmesini anlamsız buluyorum. bu durum bana modern sanat ortaya çıktığında onu sığ bulan klasistlerin tavrını hatırlatıyor. kişisel olarak gelenekçilere karşı hep yenilikçilerden yana olmuşumdur. şanlı günlerinde yapıldığı biçimiyle felsefe yapmanın tek doğru yol olduğunu söyleyip bunu dayatmanın muhafazakar bir yanı var.

eğer felsefe benim ondan anladığım şeyse, yani özünde ilkelere dayalı eleştirel düşünme edimi ise, akademik felsefe bu düşünme biçiminde ustalaşmayı temsil eder. ustalaşmak, yeni ilkeler koymak ve öğrenmek isteyenlere bu bilgeliği aktarmak için akademi elbette şart, bunu tartışmıyorum. buna karşın popülerleşen kamusal felsefe, çağrı ve farkındalık rolü üstlenerek toplumsal ölçekte etki yaratabilir. başta amerika ve avrupa olmak üzere günümüzde felsefenin seyrini değişmesine etki eden pek çok çağdaş filozof twitter kullanıyor, ted konuşmalarına katılıyor, new york times, verso, aeon gibi popüler bloglarda yazıyor, hatta tanrının varlığı üzerine yaptıkları en ciddi tartışmaları dahi video kaydına alıp youtube’da yayınlıyor. çünkü felsefe fildişi kulelerde kendimize saklamamız gereken bir sır değil. yaklaşık 2000 senedir filozofların hak ve adalet üzerine yazmasına rağmen hala trump gibileri başkan olabiliyorsa felsefi öğretilerimizin gündelik hayatımıza ne derece yansıdığı üzerine düşünmemiz gerekir. bu durumda tüm derinliği ve yalıtılmışlığıyla akademik felsefenin iyi tek yol olduğunu söylemek biraz zor. o yüzden kamusal felsefe toplumsal ölçekte eleştirel düşünmeyi aşılamanın iyi bir yolu olabilir mi bırakalım bunu zaman göstersin. görünen o ki, kaybetmekten korkmamız gereken çok bir şey yok.
devamını gör...

friedrich nietzsche

nietzsche'ye dair bir şeyler yazacağım...

15 ekim 1844’te prusya’da doğan friedrich wilhelm nietzsche, sanıyorum ki bu kadar popüler olmasına karşın hakkında çok az şey bilinen ya da çoğunlukla yanlış anlaşılan ender insanlardan biri. sistematik bir öğretisi yok; metaforlarla bezeli edebi metinlerinde tekrar eden güç istenci, üst insan ve bengi dönüş gibi özgün kavramlarından yola çıkarak bir nietzsche felsefesi oluşturuyoruz. annesi, kız kardeşi, anneannesi ve iki teyzesi olmak üzere büyük ölçüde psikolojik sorunları olan beş kadınla birlikte büyüyen nietzsche, 18 yaşında inancından şüphe etmeye başlayana kadar dindar bir protestandı. 20’li yaşlarının hemen başlangıcında tanıştığı arthur schopenhauer’ın “isteme ve tasarım olarak dünya” adlı kitabında insan için istencin yadsınamaz varlığını ve varoluşsal karamsarlığı; wagner’in bestelerinde ise yıkıcı ve yaratıcı gücü buldu. etikten estetiğe eski değerlerin ve uygarlığın çöküşüne şahitlik eden nietzsche metafizik problemleri değil, yaşamı konu edinerek “nasıl yaşanmalı?” sorusunu yanıtlamaya girişti. yıkım ve yaratımın birlikteliği konusu nietzsche’yi nihilist olarak etiketleyenlerin genellikle gözden kaçırdığı bir detay. nietzche, wagner, hatta bu felsefe ve müzikten beslenen adolf hitler dahi var olan her şeyi yıkıp yeni bir ideal sunan kişilerdi. bu idealin doğruluğu her ne kadar tartışmalı olsa da, bu kişiler tarafından özellikle sanatın kudretinin vurgulanması tesadüf değildir; nitekim kendilerini yeni dünyanın yaratıcı sanatçısı olarak görürler. bu yüzden yaşamının son yıllarındaki nietzsche’den oldukça farklı olan onun felsefi insanı, yani üst insan, intihara meyilli veya melankolik değildir. aksine yaşam tutkusuyla doludur, eyleyicidir. peki üst insan kimdir?

1870’de almanya ve fransa arasındaki savaşa gönüllü olarak katılan nietzsche’ye cephedeki deneyimleri, tüm vahşi sonuçlarına rağmen güç ve iktidar arzusunun varlığını göstererek insanın en temel arzusunun sadece yaşamda kalmak olmadığını düşündürdü. bu yüzden geleneksel hıristiyan ahlakın öğütlediği sevgi, merhamet, kanaatkârlık, ölçülülük gibi değerlerin aslında sahte olduğunu, dahası bir çeşit köle ahlakını temsil ettiğini savundu. hıristiyanlık insanın doğasını anlayamamıştı. zayıf olanlar insanın özü olan tutku ve taşkın çoşkunun bastırılmasını bir erdemmiş gibi sunuyordu.

bu yüzden 1872 yılında yayımladığı tragedya’nın doğuşu’nda hıristiyanlık öncesi antik yunan toplumuna değin geri giderek hıristiyanlığın üzerini örtmediği gerçek insan ve doğal yaşam pratiklerini aradı. kitapta kurguladığı apollon ve dionysos ikilemi, akıl, düzen ve uyumun karşısına taşkınlık, çoşku ve tutkuyu koyarak insan yaşamının özü olan gerilimi gösterir. nietzsche’de tanrı, ontolojik bir problemden ziyade hıristiyan ahlakını temsil eder. bu açıdan tanrının ölümü, yeni dünyanın şafağında geleneksel değerlerin ölümüdür. eski iyi ve kötünün ötesinde hayatının sorumluluğunu alarak kendi değerlerini yaratma gücüne sahip üst insanı müjdeler. tanrının ölümüyle, insan kendi dünyasının yasa koyucusu yani tanrısı olur. bu açıdan ironik bir biçimde nietzsche’nin bir ahlak filozofu olduğu bile söylenebilir, tabii tersine-ahlak filozofu olarak… nitekim bengi dönüş kavramıyla davranışlarımızı sınayabileceğimiz hipotetik bir test dahi sunar: hayatın sonsuza dek tekrarlanacak bir döngü olsaydı, her bir günü sonsuza dek tekrar tekrar yaşayacak olsaydın, sen nasıl davranırdın?
devamını gör...

baruch spinoza

baruch spinoza 24 kasım 1632’de amster­dam’da doğdu. asılları ispanyol yahudisi olan ailesi engizisyondan kaçarak oraya sığınmışlardı. amsterdam’da sefardim adı verilen cemaatin bir parçası olarak çocukluk ve gençlik yıllarını geçirdi. portekiz ve yahudi cemaati okullarında eğitim aldı. bu süre zarfında skolastik felsefe ile tanıştı.
1656 yılıda, yani yalnızca 24 yaşındayken, yahudi cemaatinden törenle lanetlenerek kovuldu. bu yüzden yahudi ismi baruch değişerek benedict oldu.

lanetlendiği yıla değin yayınlanmış bir yazısı yok. muhtemelen ibrahimi dinlerin tanrısına karşı duyduğu şüphenin cemaatinde duyulması onun kovulmasına yol açmıştı. onu ziyaret eden iki hahamın tanrının bir bedene sahip olduğu fikrinden vazgeçmesi için para teklif ettiği bilinir. tanrının bedene sahip olduğu fikri, spinozacı panteizmdir. ama kendine has türden.

ünlü kitabı ethica adlı kitabında tamamen öklidyen bir yapı kurmaya çalışır. önce bölüm başlar. sonra tanım, sonra açıklama, aksiyom, önerme, önerme kanıtı, sonuç. en sonunda ise qed, quod erat demonstrandum —yani kesin olarak kanıtlanmıştır diye yazar. kısımları: tanrı üzerine, zihnin doğası ve kökeni, duyguların kökeni ve doğası, insanın esareti ya da duyguların kuvveti, aklın kudretli ya da insanın özgürlüğüdür.
devamını gör...

galileo galilei

bilime olan katkıları dışında bilim felsefesi açısından çok önemli şeyler söylemiştir. "grand düşhes christina’ya mektup" bilimsel epistemolojinin mihenk taşlarından biridir. galileo, kutsal metni kendi çıkarlarına yönelik bir kalkan olarak kullanan kişileri hedef aldığı bu metninde kopernik modelinin inancın konusu olmayan fiziksel bir gerçeklik olduğunu, bu açıdan yadsınmasının mümkün olmadığını dile getirir. mektup boyunca sürdürülen tartışmadan çıkartılabilecek en dikkat çekici sonuçlardan ilki, galileo’nun fiziğin alanı ve etiğin alanı arasında yaptığı ayrımdır. konu edinilen (doğa veya doğaüstü) nesnenin ontolojisine göre kullanılan yöntem ve referanslar değişmek durumundadır. bu açıdan fiziksel varlığı anlamak imandan farklı, kendine özgü bir yöntemi gerektirecektir. tüm hakikatine rağmen incil’in en temelde bir fizik kitabı olmadığını belirterek dünyanın hareketi veya hareketsizliğinin teologların değil, akıl ve duyu aracılığıyla araştırma yapan bilim insanlarının konusu olduğunu belirtir. bu yüzden her ne kadar teoloji galileo’nun deyimi ile bilimlerin kraliçesi vasfına sahip olsa da konu ve yöntem bakımından kendinden farklı ve aşağı disiplinlerin çalışmalarını değerlendirecek ölçüt olmamalıdır.

bu sınır belirlenimi modern bilimin gelişimi açısından önemli bir adımı oluşturur. 17.yüzyılda yapılan bilimsel devrimin ne menem bir şey olduğu tam da bu minvalde -yani olgu değer arasında yapılan ayrımdan itibaren anlaşılır olur.
devamını gör...

gilles deleuze

“felsefe hayat üzerine bir meditasyondur, ölüm üzerine değil. elbette, çünkü ölüm her zaman kötü bir karşılaşmadır.” sözüyle sokrates'ten beri süregelen iç karartıcı felsefenin karşı safında yer alarak yaşamı olumlayan filozof. niye karşı safında derseniz, "savunma"da sokrates, gerçek anlamda felsefeyle uğraşanların ölmeye hazırlandıklarını ifade eder. fiziki yaşama dair deneyim ve hazların ölümüyle kişi ancak değişmeden kalan hakikatleri epistemeyi kavrayabilir der platoncu gelenek. oysa deleuze'e göre, yalnızca yaşam vardır ve orada oluştan başka bir şey yoktur.
devamını gör...

sanat

sanat eserlerinden bağımsız bir sanat kavramı var mıdır sorusunu sormayı zorunlu kılan soru. yapılan her tanıma yönelik tanımın kapsamına uymayan bir sanat eseri örneği verebileceği için (sağolsun avangartlar) sanat nedir sorusunun "bir şey ne zaman sanat eseridir?" sorusundan itibaren şekillenen hayli analitik bir yanıtı var. (ben demiyorum, sanat teorisyenleri diyor)

"x bir sanat eseridir ancak ve ancak;
-malzemeye biçim vermek suretiyle x’i ortaya çıkartan bir fail (insan) varsa
-x, bir tavır ya da bakış açısı ortaya koyuyorsa
-x’te retorik (genellikle metaforik) eksiltmeler varsa
-bu eksiltme ve boşlukların doldurulması - yorumlanması konusunda izleyici katılımına gereksinim duyuyorsa
-x’i yorumlarken sanat tarihsel bağlama gereksinim duyuluyorsa." (noel carroll)

bu durumda tanıma uyan sanat yapıtı - sanatçı - izleyici üçgenin oluşturduğu organizasyona sanat denebilir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim