1.
evren, tanrı, zihin, duygular, din, siyaset ve insan üzerine düşünüp yazmış rasyonalist felsefi yazar.
spinoza’nın kavrayışından yola çıktığımızda; özel olarak spinoza’nın felsefesi ya da bilgelik diye hiçbir ayrıcalıklı atfın yapılamayacağını fark ederiz. birçok felsefede filozof öznel olarak metnin içinde gezinirken, spinoza’nın metinlerinde bu öznellik insanın ortak doğasıyla ikame edilir. bu felsefede hakikatin kavranmasına dönük arzu ve sahip olduğumuz ortak doğa mevcuttur.
spinoza aslında geometrik yöntemi kullanarak bize şunu fısıldar: nasıl ki insanın doğayla işbirliği içinde yarattığı her şey aslında herkesin ise felsefe ve bilgi de herkesindir. şeylerin doğası ile ilişkilerin tarihsel kuruluşu arasındaki bağın kavranması bize bu hakikati gösterir. bu nedenle din ve devletin itaati canlı tutmak için bütün kurucu unsurlarıyla en çok ihtiyaç duyduğu şey hurafe, nefret, korku, melankoli, umut ya da kederin yeniden ve yeniden üretilmesidir.
çünkü tüm itaat ilişkilerinde şu hakikatten hareket edilir: “avam korkmazsa korkutucu olur” (ethica)
korkunun yerine çabayı, hurafenin yerine gerçekliği, kederin yerine neşeyi, itaatin yerine özgürlüğü yaratabilmenin koşulu ise ortak varoluşun ve ortak gücün yaratılması arzusundan geçer. ki bu arzu yaratılmadan, itaat ettirenin varoluşunun ve itaat ilişkilerinin köklerine korku salınabilir gözükmemektedir.
spinoza, “tanrı nedir?” sorusuna, tam olarak şöyle bir cevap veriyor: “kendi kendisinde var olan ve kendi kendisiyle kavranan; yani kavramını, kendisini teşkil edecek başka bir şeyin kavramına borçlu olmayan şey.” bu tanımdan da çıkaracağımız sonuç üzerine tanrı, kendi kendisinin nedenidir; bu sebeple onun var oluşunu başka bir şeyle açıklamak mümkün değildir. bu ifadeden spinoza, şöyle bir sonuç çıkarır: ona göre, var olması ve nedeni kendisinde olan tözün daha üstünde bir kavram yoktur. nitekim onun dışında tüm kavrananlar da ancak onun altında kavranabilir. o bölünemez, sınırlanamaz, tek parçadır ve elbette sonsuzdur.
tanrı doğadır ve her şeydir.
spinoza’nın kavrayışından yola çıktığımızda; özel olarak spinoza’nın felsefesi ya da bilgelik diye hiçbir ayrıcalıklı atfın yapılamayacağını fark ederiz. birçok felsefede filozof öznel olarak metnin içinde gezinirken, spinoza’nın metinlerinde bu öznellik insanın ortak doğasıyla ikame edilir. bu felsefede hakikatin kavranmasına dönük arzu ve sahip olduğumuz ortak doğa mevcuttur.
spinoza aslında geometrik yöntemi kullanarak bize şunu fısıldar: nasıl ki insanın doğayla işbirliği içinde yarattığı her şey aslında herkesin ise felsefe ve bilgi de herkesindir. şeylerin doğası ile ilişkilerin tarihsel kuruluşu arasındaki bağın kavranması bize bu hakikati gösterir. bu nedenle din ve devletin itaati canlı tutmak için bütün kurucu unsurlarıyla en çok ihtiyaç duyduğu şey hurafe, nefret, korku, melankoli, umut ya da kederin yeniden ve yeniden üretilmesidir.
çünkü tüm itaat ilişkilerinde şu hakikatten hareket edilir: “avam korkmazsa korkutucu olur” (ethica)
korkunun yerine çabayı, hurafenin yerine gerçekliği, kederin yerine neşeyi, itaatin yerine özgürlüğü yaratabilmenin koşulu ise ortak varoluşun ve ortak gücün yaratılması arzusundan geçer. ki bu arzu yaratılmadan, itaat ettirenin varoluşunun ve itaat ilişkilerinin köklerine korku salınabilir gözükmemektedir.
spinoza, “tanrı nedir?” sorusuna, tam olarak şöyle bir cevap veriyor: “kendi kendisinde var olan ve kendi kendisiyle kavranan; yani kavramını, kendisini teşkil edecek başka bir şeyin kavramına borçlu olmayan şey.” bu tanımdan da çıkaracağımız sonuç üzerine tanrı, kendi kendisinin nedenidir; bu sebeple onun var oluşunu başka bir şeyle açıklamak mümkün değildir. bu ifadeden spinoza, şöyle bir sonuç çıkarır: ona göre, var olması ve nedeni kendisinde olan tözün daha üstünde bir kavram yoktur. nitekim onun dışında tüm kavrananlar da ancak onun altında kavranabilir. o bölünemez, sınırlanamaz, tek parçadır ve elbette sonsuzdur.
tanrı doğadır ve her şeydir.
devamını gör...
2.
''hiçbir kişi, rızasıyla bir şekilde karar verme hakkını başkasına devredemez ya da böyle bir şey yapmaya zorlanamaz. bu nedenle, aklı kontrol altına almaya çabalayan devlet, zalim olarak kabul edilir.''
stanford üniversitesi'nin yayınladığı spinoza biyografisinde kullanılan motto.
stanford üniversitesi'nin yayınladığı spinoza biyografisinde kullanılan motto.
devamını gör...
3.
gerek demokrasi, gerek toplum/insan ilişkileri hakkında değerli bir tespit yapmış filozof:
''ruh bir başkası tarafından kandırılmaya ne ölçüde yatkınsa, yargılama yetisi de o ölçüde bir başkasının istemine bağımlı duruma gelebilir.''
''ruh bir başkası tarafından kandırılmaya ne ölçüde yatkınsa, yargılama yetisi de o ölçüde bir başkasının istemine bağımlı duruma gelebilir.''
devamını gör...
4.
baruch spinoza 24 kasım 1632’de amsterdam’da doğdu. asılları ispanyol yahudisi olan ailesi engizisyondan kaçarak oraya sığınmışlardı. amsterdam’da sefardim adı verilen cemaatin bir parçası olarak çocukluk ve gençlik yıllarını geçirdi. portekiz ve yahudi cemaati okullarında eğitim aldı. bu süre zarfında skolastik felsefe ile tanıştı.
1656 yılıda, yani yalnızca 24 yaşındayken, yahudi cemaatinden törenle lanetlenerek kovuldu. bu yüzden yahudi ismi baruch değişerek benedict oldu.
lanetlendiği yıla değin yayınlanmış bir yazısı yok. muhtemelen ibrahimi dinlerin tanrısına karşı duyduğu şüphenin cemaatinde duyulması onun kovulmasına yol açmıştı. onu ziyaret eden iki hahamın tanrının bir bedene sahip olduğu fikrinden vazgeçmesi için para teklif ettiği bilinir. tanrının bedene sahip olduğu fikri, spinozacı panteizmdir. ama kendine has türden.
ünlü kitabı ethica adlı kitabında tamamen öklidyen bir yapı kurmaya çalışır. önce bölüm başlar. sonra tanım, sonra açıklama, aksiyom, önerme, önerme kanıtı, sonuç. en sonunda ise qed, quod erat demonstrandum —yani kesin olarak kanıtlanmıştır diye yazar. kısımları: tanrı üzerine, zihnin doğası ve kökeni, duyguların kökeni ve doğası, insanın esareti ya da duyguların kuvveti, aklın kudretli ya da insanın özgürlüğüdür.
1656 yılıda, yani yalnızca 24 yaşındayken, yahudi cemaatinden törenle lanetlenerek kovuldu. bu yüzden yahudi ismi baruch değişerek benedict oldu.
lanetlendiği yıla değin yayınlanmış bir yazısı yok. muhtemelen ibrahimi dinlerin tanrısına karşı duyduğu şüphenin cemaatinde duyulması onun kovulmasına yol açmıştı. onu ziyaret eden iki hahamın tanrının bir bedene sahip olduğu fikrinden vazgeçmesi için para teklif ettiği bilinir. tanrının bedene sahip olduğu fikri, spinozacı panteizmdir. ama kendine has türden.
ünlü kitabı ethica adlı kitabında tamamen öklidyen bir yapı kurmaya çalışır. önce bölüm başlar. sonra tanım, sonra açıklama, aksiyom, önerme, önerme kanıtı, sonuç. en sonunda ise qed, quod erat demonstrandum —yani kesin olarak kanıtlanmıştır diye yazar. kısımları: tanrı üzerine, zihnin doğası ve kökeni, duyguların kökeni ve doğası, insanın esareti ya da duyguların kuvveti, aklın kudretli ya da insanın özgürlüğüdür.
devamını gör...
5.
bilim yapmanın asıl nedeninin "bilmekten doğan sevinç" olduğunu söyleyen ve bu sözüyle hayatıma yön veren hollandalı büyük filozof. eserlerinin temel kaynağı tanrı sevgisidir.
bence, bilim yaparken temel motivasyonumuz popülerlik ya da para olmamalı, bilmenin vereceği o mutluluğu tatmak olmalı. mutluluk, başarı getirir. başarı ise, insanlığa en büyük hizmettir. *
bence, bilim yaparken temel motivasyonumuz popülerlik ya da para olmamalı, bilmenin vereceği o mutluluğu tatmak olmalı. mutluluk, başarı getirir. başarı ise, insanlığa en büyük hizmettir. *
devamını gör...
6.
şu alıntısını lütfen düşünün arkadaşlar. ama düşünmekten keyif almak adına ve sözün içine bir anime karakteri gibi girerek düşünün. "havaya atılan bir taşın eğer bilinci olsaydı, yere kendi isteğiyle düştüğünü sanardı." twit de atılabilir elbet. ama bu adam, freud'dan önce resmen çok şey anlatmış bununla.
devamını gör...
7.
ünlü eseri ethica'da insanın hür irade kavramını irdeler. 'bondage' kavramı ona göre insanın davranışları ve düşünceleri üzerinde tam bir kontrolünün olamamasıdır. hatta aynı bölüm başlığını somerset maugham romanına isim olarak vermiştir, 'of human bondage.' hür irade konusu romanın ana temasını oluşturur.
devamını gör...
8.
17. yüzyıl felsefesinin en önde gelen rasyonalistlerinden biri olarak kabul edilmektedir. bilimsel buluşların, dinsel bölünme ve çatışmaların, siyasal değişikliklerin ve felsefi gelişmelerin yoğun olduğu bir sırada yaşadı.
devamını gör...
9.
10.
"acı da iyi bir duygudur, çünkü incinen kısmın henüz çürümemiş olduğunu gösterir."
"her ne olursa olsun kendi varoluşunun bir nedenini bulamayan şey var değildir."
"yaşadıklarımdan öğrendim ki, günlük yaşantımızda biteviye olan olaylar aslında boş ve anlamsız şeyler. anladım ki zihnimi ele geçirmelerine izin vermediğim sürece, korkularıma neden olan durumların hiçbiri kendi başına ne iyi ne de kötü. bu yüzden ben de en sonunda kararımı verdim ve... salt zihne hitap edebilecek nitelikte bir şey varsa, yani, keşfettiğimde ve kendisine vakıf olduğumda gerçekten de bana sürekli, üstün ve sonsuz mutluluğu yaşatabilecek nitelikte hakiki iyi diyebileceğim bir şey varsa, işte bu şeyi araştırmaya koyuldum." ~baruch spinoza ~ *
"her ne olursa olsun kendi varoluşunun bir nedenini bulamayan şey var değildir."
"yaşadıklarımdan öğrendim ki, günlük yaşantımızda biteviye olan olaylar aslında boş ve anlamsız şeyler. anladım ki zihnimi ele geçirmelerine izin vermediğim sürece, korkularıma neden olan durumların hiçbiri kendi başına ne iyi ne de kötü. bu yüzden ben de en sonunda kararımı verdim ve... salt zihne hitap edebilecek nitelikte bir şey varsa, yani, keşfettiğimde ve kendisine vakıf olduğumda gerçekten de bana sürekli, üstün ve sonsuz mutluluğu yaşatabilecek nitelikte hakiki iyi diyebileceğim bir şey varsa, işte bu şeyi araştırmaya koyuldum." ~baruch spinoza ~ *
devamını gör...
11.
severiz kendisini.
lütfen ama lütfen kuytuda kalmaya devam et. kimseler bilmesin seni.
seni de ifşa etmesin cahil sürüsü ' okuma adı altında, " zira hiçbiri anlayamaz cerem cezasında çektiklerini, ailenle dahi göz göze gelmenin suçunu, darp edilmeni.
çünkü onlar için yegane şey gösteriş budalalılığıdır.
spinozanin tanrısı insana benzemez dediğimizde anında kitaplarını yakacaklardır çünkü sen 2021 senesinde de suçlu durumundasın.
sevgi filozofu.
yüreğimizde yerin sonsuzcadır
lütfen ama lütfen kuytuda kalmaya devam et. kimseler bilmesin seni.
seni de ifşa etmesin cahil sürüsü ' okuma adı altında, " zira hiçbiri anlayamaz cerem cezasında çektiklerini, ailenle dahi göz göze gelmenin suçunu, darp edilmeni.
çünkü onlar için yegane şey gösteriş budalalılığıdır.
spinozanin tanrısı insana benzemez dediğimizde anında kitaplarını yakacaklardır çünkü sen 2021 senesinde de suçlu durumundasın.
sevgi filozofu.
yüreğimizde yerin sonsuzcadır
devamını gör...
12.
kendisi ethica'nın yayımlandığını görememiştir. derin bir hüzündür bu, kederdir.
devamını gör...
13.
yahudi * bir filozof. yahudi cemaati ortamında büyümüş, gençken tanah'ı çok ağır bir biçimde eleştirilmiş ve dışlanmıştır. kendi döneminde ateistlikle suçlanmıştır. daha 19 yaşındayken descartes okumaya başlamış, ki belki bu sebeptendir descartes'ten etkilenmiş, bundan ilave yahudi filozof ibn meymundan, ayrıca ibn sina gibi isimlerden etkilenmiştir. fikirleriyle nietzsche'yi etkilemeyi başarmıştır. panteizm de modern dönemde kendisi sayesinde ilgi görmüştür.
devamını gör...
14.
einstein ın ben spinozanın tanrısına inanırım sözündeki spinozadır. spinozanın tanrısı panteizm inanışındaki tanrıdır. panteizm doğanın veya evrenin tanrı olduğuna inanılan düşüncedir.
devamını gör...
15.
insanın tutkularını dizginlemek zorunda olduğunu düşünen filozoftur.
devamını gör...
16.
arkadaşımın kullandığı nickti
devamını gör...
17.
tek bir töz olduğuna inanarak tanrı'yı doğayı ve insanları açıklayan, akılcı bir panteistti. spinoza ne kadar hoşgörü ve düşünce özgürlüğü yanlısı olsa da sapkınlıkla suçlandı hatta 1656'da 24 yaşında iken sinagogdan atılmış. bunlar onu bezdirmiş olacak ki 1673'te heidelberg üniversitesi'nde profesörlük teklifini sırf düşünce özgürlüğü için reddetmiştir.
devamını gör...
18.
spinoza yaşamı, felsefesi ve aykırı tanrısı
avrupa’da felsefenin geleceğini kökünden değiştiren mütevazı, zeki ve korkusuz bir mercek yontma işçisidir. birçok düşünürden farklı olarak herhangi bir kiliseye, üniversiteye ya da kraliyet birimine bağlanmamış, bu yapıların içerisinde kısıtlı kalmamıştı. gerçeği aramak ve sadık kalmak konusunda özgürlüğü seçmişti. o kafka’nın samsa’sı gibi, albert camus’nün meursault’u gibi yalnız ve yabancıydı ama bu yabancılık ve yalnızlık onu batıl inançlardan, dini ve felsefi alandaki tabulardan ve önyargılı olmaktan alıkoydu. fakat muazzam zihninin içindeki soruları sesli olarak dile getirmeye başladığında, peşine düşmanı da takacaktı. bütün bu fikirlerden rahatsız olanlar bu adama bedel ödetme peşine düşecek ve onu birçok suçlamayla karşı karşıya bırakacaktı.
yaşamı
1632 yılında engizisyon zulmünden kaçan yahudi bir ailenin oğluydu spinoza. önce fransa’ya ardından hollanda’ya kaçmak zorunda kalmışlardı. spinoza son derece zeki bir çocuktu. öğrenim gördüğü yahudi okullarında parmakla gösterilirdi. hatta eğitim sağlayıcılar ona çok farklı gözle bakar, ileride topluluklarının ve inançlarının ışığını taşıyacak lider olarak görürlerdi. ailesi onun haham olması için çok çaba gösterdi. spinoza da ailesinin isteklerini yerine getirmiş, genç yaştayken hem sinagogda hem de yahudi okullarında ibranice öğrenmişti.
öyle ki bu dönemde kutsal kitab ve talmud’un yorumlarını okumaya başlayan spinoza, büyük yahudi skolastikleri ve yorumcularının eserlerini de incelemeye başladı. sırasıyla maimonides, levi ben gerson, ibn ezra ve hasdai grescas’ın eserleriyle tanıştı. bunlarla da yetinmedi, ibn gebriol’un tasavvuf felsefesi ile cordabalı moiz’in kabala hakkındaki anlaşılması güç eserlerini bile okumuştu.
spinoza öğrendikçe daha fazlasını arzulayan bir genç oldu. sadece dinin ve okulun öğrettikleriyle yetinmedi. latincenin yanı sıra fizik, kimya, mekanik, gök bilimi, fizyoloji ve felsefeyle ilgilendi. doğa bilimleri üzerinde araştırmalar yapan filozof rene descartes ile tanıştığında felsefenin derinine inmeye başladı.
spinoza sorgulamaktan çekinmeyen bir din adamı olmuştu fakat bu kısa sürmüştü. çünkü açık görüşlülüğü ve gizlemediği fikirleri onu yalnızlaştırmıştı. tehlikeli görülen fikirler ve sorgulamaların sonrasında çevresindeki din adamlarına göre inançlarının ışığını taşıyacak olan genç gitmiş yerine tanrıtanımaz bir adam gelmişti. önce materyalistlikle suçlandı, ardından da tevrat’ı küçük gördüğü söylendi.
bir savunma mekanizması geliştiren filozof düşüncelerini tanrı, insan ve insanın refahı üzerine bir inceleme adlı kitabında ayrıntısıyla ele aldı. fakat bu ona faydadan çok zarar vermişti. önce sinagogdan kovulmuştu, 1656 yılındaysa “meleklerin emri ve azizlerin çağrısıyla baruch de spinoza’yı cemaatimizden uzaklaştırıyoruz; ona beddualar ediyor ve onu lanetliyoruz.” diyerek büyük bir törenle aforoz etmişlerdi.
din felsefesi
spinoza büyük bir dehaydı. ilahiyat okuduğu dönemde kutsal kitapları ve felsefi eserleri özgün diliyle okuyabiliyordu. derin okumalar sonucunda kutsal kitapların içerisinde yer alan ayetlerde çelişkiler gözlemliyordu ve bu çelişkileri paylaşmaktan, sorgulamaktan ve tartışmaktan çekinmiyordu. ona göre çelişkili ayetlerde yer alan cümleler tanrının olamazdı. bunu dile getirmenin en doğru yoluysa felsefeden geçiyordu. fakat bu yoldan yürümek o kadar da kolay olmayacaktı.
yahudi cemaatini en fazla rahatsız eden ve kışkırtan fikir tanrıyla ilgiliydi. spinoza’ya göre tanrı kişileştirilmiş ya da antropomorfik değildi. spinoza, tanrı'nın "evrenin doğal ve fiziksel yasalarının toplamı olduğuna ve kesinlikle bireysel bir varlık veya yaratıcı olmadığına" inanıyordu. bu da onu panteist yapıyordu.
panteistler tanrı ve doğayı birbirinden ayırmazlar. onlara göre tanrı ve doğa tek bir gerçekliğin iki farklı yönüydüler. bu durum tanrı ile dünya arasındaki ilişkinin geleneksel görüşüne yani semavi dinlerin kutsal metinlerinde yazan tanrı anlayışına bir meydan okuma olarak algılandı. semavi dinlerde doğal dünya ve insanlık tanrı emrindeyken spinoza’nın inancında var olan her şey tanrının bir parçasıdır. tanrının dünyadan ayrı bir varlık olmadığını savunan spinoza başyapıtı olarak kabul edilen etika’da bu sistemi ayrıntılı olarak ele almıştı. ne var ki spinoza yaşadığı sürece bu kitabın basılmasına müsaade edilmemiş, ancak öldükten sonra yayınlanmıştı.
spinoza’ya göre tanrı töz’dür. fakat tözün ne demek olduğunu bilmeyenler için önce kısaca tözün ne olduğunu anlatmak istiyorum.
wikipedia’ya göre töz: ya da cevher, değişen yüklemlere desteklik eden değişmez gerçeklik; kendi kendisiyle, kendi kendisinde var olan anlamındaki felsefi kavramdır. öznede değil, kendinde var olan. bağımsızca kendi içinde var olan, demektir.
türk felsefe akademisyeni ahmet cevizci’ye göre töz: “tüm fenomenlerin gerisinde bulunan temel dayanaktır.”
ufuk özen baykent’in spinoza ve leibniz metafiziklerinde töz kavramı adlı yazısındaki tanımlamaya göreyse: “şeylerin altında yatan veya şeylere zemin olan.” demektir.
buna göre töz platon’a göre formlar, hume’a göre izlenimler iken spinoza’ya göre tanrıdır.
ona göre tanrı, evrenin tüm maddelerinin toplamıdır. tanrı evrendeki tek cevherdir ve her şey onun bir parçasıdır. var olan her şey tanrı'dadır ve tanrı olmadan hiçbir şey düşünülemez ve tasarlanamaz.
**
buraya kadar dinleyenlerin anladığı şey elbette spinoza’nın tanrının varlığını inkâr etmediğidir, yani ateist düşüncede olmadığıdır fakat spinoza diğer insanların kafasındaki tanrı imgesinden farklı bir tanrı görür. tanrının varlığı hakkında ona ilk fikri aşılayan yer sinagogdu fakat onun asıl aradığı tanrı descartes’ın felsefesinde yer alıyordu.
descartes tanrıyı iyiliğin ardında aramıştır. bütün iyi şeylerin kendi iyiliklerini elde ettikleri, fakat çok daha büyüğünün, çok daha muazzam olanın ancak tek olması gerektiğini, bunun da ancak tanrıda olabileceğini düşünüyordu. başka bir deyişle bir şeyin var olması için önce zorunlu bir varlık olması gerekir. çünkü descartes tanrı tarafından zihne yerleştirilmediği sürece böyle bir düşüncenin mümkün olmayacağını düşünürdü.
spinoza ise şöyle diyor: “eğer insan tanrı fikrine sahipse, o zaman tanrı bu düşünceden önce var olmalıdır, çünkü insan kendi hayal gücünden fikir yaratamaz. var olan her şey bir nedenden dolayı vardır.”
spinoza’nın tanrısı
spinoza’nın tanrısının nasıl bir yapıda olduğunu anladık peki bu tanrının işlevi nedir?
insanlar binlerce yıldır tanrının sonsuz kudretine teslim olmuş ona dualar ederek daha mutlu, daha zengin ve daha konforlu bir hayat için yakarmıştır. fakat spinoza’nın tanrısı duaları yerine getirecek kabiliyette değildir. insanların hayatına şu veya bu şekilde müdahale etmez. mucizeler yaratarak insanlara kudretini göstermez. acımaz, merhamet etmez veya sevgi benzeri duygular beslemez. bunlar insanlara özel vasıflardır, spinoza’nın tanrısında bunlar bulunmaz. iyi insanları sırf ahlaklı bir yaşam sürdürdüğü için ödüllendirmez. kötü insanları yargılamaz ve onlara herhangi bir ceza uygulamaz.
spinoza’ya göre: bütün bu inanışların arkasında binlerce yıllık batıl inançlar gelmektedir bu yüzden de insanlar kendisinden daha kudretli bir varlığa inanarak ödüllendirileceğini ve kötülerin de ceza alacağına inanmışlardır. bu düşünce çevresinde kendi kendini rahatlatan insanlar tanrıyı akıl yoluyla değil, inanç ve duygularla aramışlardır.
ama spinoza tanrıya ulaşmanın “neden” sorusuyla mümkün olduğunu söyler, bu da bizi etika kitabında da ayrıntılı olarak ele aldığı determinizme götürmektedir.
determinizm anlayışı, doğanın nedensel yasalara tabi olduğu ve evrende hiçbir şeyin nedensiz olmadığı düşüncesine dayanmaktadır. temeli antik yunan’a kadar uzanan determinizm, dönemin filozofları tarafından evreni; matematik, geometri, astronomi ve fizik üzerine yapılan çalışmalar doğrultusunda açıklamaya çalışmıştır. spinoza da matematikten ve geometriden yola çıkarak evreni bu düzende zorunlu tutmuş, tanrıyı töz kabul ederek (sıfatlar) ve (tavırlar) üzerinden evreni zorunluluk ve nedensellik zinciri içerisinde determinist bir anlayışla açıklamaya çalışmıştır
başka ne yazdı
spinoza felsefesini sadece tanrı arayışında yazmamıştır. din felsefesinin yanı sıra siyaset felsefesi, metafizik, zihin felsefesi ve epistemolojiyle de ilgilenmiştir. ifade özgürlüğünü açıkça ifade filozofların başındadır fakat özgür irade konusunda da nedensellik ilkesine bağlıdır. insanların özgür iradesinin olduğuna inanmasını gülünç bulur. her şey bir nedene bağlıdır, o da başka bir nedene. bu sonsuza kadar böyle gider. tıpkı tanrıyı nedensellik ilkesine bağladığı gibi.
ona göre tanrıyı anlamanın yolu önce yaşamın ve evrenin anlaşılmasıyla mümkündür. eğer evreni ve yaşam sisteminin nasıl işlediğini anlayabilirsek, tanrıyı da anlamak mümkün olacaktır. bu yüzden geleneksel dinlerde tanrının anlaşılamaz olduğunu söyler ve insanların akıl yolundan çıkmadığı sürece bütün sorunların üstesinden geleceğine inanır. bu da onun birçok filozof gibi stoa felsefesinden etkilendiğini göstermektedir. stoa felsefesinde bilge insan ortaya çıkan olaylara itiraz eden olmamalıdır, bütün bu olayları anlamaya kendisini adayan kişi olmalıdır.
ölümü
spinoza yaşadığı kısa hayatı boyunca akıl yolundan sapmamış, geliştirdiği fikirleri paylaşmaktan geri durmamıştı. bugün birçok insanın hayatına dokunan george eliot, goethe, hegel, nietzsche, schopenhauer, russell ve einstein gibi dâhileri etkilemeyi başarmıştı. ne var ki yaşadığı dönemde ortaya koyduğu fikirler hem çevresinde hem de inanç dünyasında tepki toplamıştı. bu yüzden defalarca ölüm tehditleri almıştı. fakat buna rağmen boyun eğmemişti. aforoz edildikten sonra felsefesini dile getirmemesi için para bile teklif etmişlerdi ama o dünya hayatında onur ve haysiyetin bu kadar ucuz olmayacağını biliyordu. bu sebeple herhangi bir kuruma ve kuruluşa bağlanmadan mutlu olacağı bir hayat sürmeye çalıştı. yapmaktan hoşlandığı iş cam işçiliğiydi, bu yüzden bir filozoftan çok zanaatkar olarak gözüküyordu. fakat seçtiği zanaat onun ciğerlerini etkilemişti ve 44 yaşındayken ardında muazzam fikirler ve eserler bırakarak hayata gözlerini yumdu.
kaynaklar:
tr.wikipedia.org/wiki/Baruc...
sadikusta.com.tr/spinoza-na...
www.theguardian.com/comment...
dergipark.org.tr/tr/downloa...
en.wikipedia.org/wiki/Baruc...
www.theguardian.com/comment...
en.wikipedia.org/wiki/Philo...
www.ulakbilge.com/makale/pd...
www.atauni.edu.tr/yuklemele...
www.egitisim.gen.tr/tr/inde...
salihogluefe.medium.com/spi...
tr.wikipedia.org/wiki/Deter...
www.ozmsanat.com/aykirinin-...
dergipark.org.tr/tr/downloa...
arastirmax.com/en/publicati...
avrupa’da felsefenin geleceğini kökünden değiştiren mütevazı, zeki ve korkusuz bir mercek yontma işçisidir. birçok düşünürden farklı olarak herhangi bir kiliseye, üniversiteye ya da kraliyet birimine bağlanmamış, bu yapıların içerisinde kısıtlı kalmamıştı. gerçeği aramak ve sadık kalmak konusunda özgürlüğü seçmişti. o kafka’nın samsa’sı gibi, albert camus’nün meursault’u gibi yalnız ve yabancıydı ama bu yabancılık ve yalnızlık onu batıl inançlardan, dini ve felsefi alandaki tabulardan ve önyargılı olmaktan alıkoydu. fakat muazzam zihninin içindeki soruları sesli olarak dile getirmeye başladığında, peşine düşmanı da takacaktı. bütün bu fikirlerden rahatsız olanlar bu adama bedel ödetme peşine düşecek ve onu birçok suçlamayla karşı karşıya bırakacaktı.
yaşamı
1632 yılında engizisyon zulmünden kaçan yahudi bir ailenin oğluydu spinoza. önce fransa’ya ardından hollanda’ya kaçmak zorunda kalmışlardı. spinoza son derece zeki bir çocuktu. öğrenim gördüğü yahudi okullarında parmakla gösterilirdi. hatta eğitim sağlayıcılar ona çok farklı gözle bakar, ileride topluluklarının ve inançlarının ışığını taşıyacak lider olarak görürlerdi. ailesi onun haham olması için çok çaba gösterdi. spinoza da ailesinin isteklerini yerine getirmiş, genç yaştayken hem sinagogda hem de yahudi okullarında ibranice öğrenmişti.
öyle ki bu dönemde kutsal kitab ve talmud’un yorumlarını okumaya başlayan spinoza, büyük yahudi skolastikleri ve yorumcularının eserlerini de incelemeye başladı. sırasıyla maimonides, levi ben gerson, ibn ezra ve hasdai grescas’ın eserleriyle tanıştı. bunlarla da yetinmedi, ibn gebriol’un tasavvuf felsefesi ile cordabalı moiz’in kabala hakkındaki anlaşılması güç eserlerini bile okumuştu.
spinoza öğrendikçe daha fazlasını arzulayan bir genç oldu. sadece dinin ve okulun öğrettikleriyle yetinmedi. latincenin yanı sıra fizik, kimya, mekanik, gök bilimi, fizyoloji ve felsefeyle ilgilendi. doğa bilimleri üzerinde araştırmalar yapan filozof rene descartes ile tanıştığında felsefenin derinine inmeye başladı.
spinoza sorgulamaktan çekinmeyen bir din adamı olmuştu fakat bu kısa sürmüştü. çünkü açık görüşlülüğü ve gizlemediği fikirleri onu yalnızlaştırmıştı. tehlikeli görülen fikirler ve sorgulamaların sonrasında çevresindeki din adamlarına göre inançlarının ışığını taşıyacak olan genç gitmiş yerine tanrıtanımaz bir adam gelmişti. önce materyalistlikle suçlandı, ardından da tevrat’ı küçük gördüğü söylendi.
bir savunma mekanizması geliştiren filozof düşüncelerini tanrı, insan ve insanın refahı üzerine bir inceleme adlı kitabında ayrıntısıyla ele aldı. fakat bu ona faydadan çok zarar vermişti. önce sinagogdan kovulmuştu, 1656 yılındaysa “meleklerin emri ve azizlerin çağrısıyla baruch de spinoza’yı cemaatimizden uzaklaştırıyoruz; ona beddualar ediyor ve onu lanetliyoruz.” diyerek büyük bir törenle aforoz etmişlerdi.
din felsefesi
spinoza büyük bir dehaydı. ilahiyat okuduğu dönemde kutsal kitapları ve felsefi eserleri özgün diliyle okuyabiliyordu. derin okumalar sonucunda kutsal kitapların içerisinde yer alan ayetlerde çelişkiler gözlemliyordu ve bu çelişkileri paylaşmaktan, sorgulamaktan ve tartışmaktan çekinmiyordu. ona göre çelişkili ayetlerde yer alan cümleler tanrının olamazdı. bunu dile getirmenin en doğru yoluysa felsefeden geçiyordu. fakat bu yoldan yürümek o kadar da kolay olmayacaktı.
yahudi cemaatini en fazla rahatsız eden ve kışkırtan fikir tanrıyla ilgiliydi. spinoza’ya göre tanrı kişileştirilmiş ya da antropomorfik değildi. spinoza, tanrı'nın "evrenin doğal ve fiziksel yasalarının toplamı olduğuna ve kesinlikle bireysel bir varlık veya yaratıcı olmadığına" inanıyordu. bu da onu panteist yapıyordu.
panteistler tanrı ve doğayı birbirinden ayırmazlar. onlara göre tanrı ve doğa tek bir gerçekliğin iki farklı yönüydüler. bu durum tanrı ile dünya arasındaki ilişkinin geleneksel görüşüne yani semavi dinlerin kutsal metinlerinde yazan tanrı anlayışına bir meydan okuma olarak algılandı. semavi dinlerde doğal dünya ve insanlık tanrı emrindeyken spinoza’nın inancında var olan her şey tanrının bir parçasıdır. tanrının dünyadan ayrı bir varlık olmadığını savunan spinoza başyapıtı olarak kabul edilen etika’da bu sistemi ayrıntılı olarak ele almıştı. ne var ki spinoza yaşadığı sürece bu kitabın basılmasına müsaade edilmemiş, ancak öldükten sonra yayınlanmıştı.
spinoza’ya göre tanrı töz’dür. fakat tözün ne demek olduğunu bilmeyenler için önce kısaca tözün ne olduğunu anlatmak istiyorum.
wikipedia’ya göre töz: ya da cevher, değişen yüklemlere desteklik eden değişmez gerçeklik; kendi kendisiyle, kendi kendisinde var olan anlamındaki felsefi kavramdır. öznede değil, kendinde var olan. bağımsızca kendi içinde var olan, demektir.
türk felsefe akademisyeni ahmet cevizci’ye göre töz: “tüm fenomenlerin gerisinde bulunan temel dayanaktır.”
ufuk özen baykent’in spinoza ve leibniz metafiziklerinde töz kavramı adlı yazısındaki tanımlamaya göreyse: “şeylerin altında yatan veya şeylere zemin olan.” demektir.
buna göre töz platon’a göre formlar, hume’a göre izlenimler iken spinoza’ya göre tanrıdır.
ona göre tanrı, evrenin tüm maddelerinin toplamıdır. tanrı evrendeki tek cevherdir ve her şey onun bir parçasıdır. var olan her şey tanrı'dadır ve tanrı olmadan hiçbir şey düşünülemez ve tasarlanamaz.
**
buraya kadar dinleyenlerin anladığı şey elbette spinoza’nın tanrının varlığını inkâr etmediğidir, yani ateist düşüncede olmadığıdır fakat spinoza diğer insanların kafasındaki tanrı imgesinden farklı bir tanrı görür. tanrının varlığı hakkında ona ilk fikri aşılayan yer sinagogdu fakat onun asıl aradığı tanrı descartes’ın felsefesinde yer alıyordu.
descartes tanrıyı iyiliğin ardında aramıştır. bütün iyi şeylerin kendi iyiliklerini elde ettikleri, fakat çok daha büyüğünün, çok daha muazzam olanın ancak tek olması gerektiğini, bunun da ancak tanrıda olabileceğini düşünüyordu. başka bir deyişle bir şeyin var olması için önce zorunlu bir varlık olması gerekir. çünkü descartes tanrı tarafından zihne yerleştirilmediği sürece böyle bir düşüncenin mümkün olmayacağını düşünürdü.
spinoza ise şöyle diyor: “eğer insan tanrı fikrine sahipse, o zaman tanrı bu düşünceden önce var olmalıdır, çünkü insan kendi hayal gücünden fikir yaratamaz. var olan her şey bir nedenden dolayı vardır.”
spinoza’nın tanrısı
spinoza’nın tanrısının nasıl bir yapıda olduğunu anladık peki bu tanrının işlevi nedir?
insanlar binlerce yıldır tanrının sonsuz kudretine teslim olmuş ona dualar ederek daha mutlu, daha zengin ve daha konforlu bir hayat için yakarmıştır. fakat spinoza’nın tanrısı duaları yerine getirecek kabiliyette değildir. insanların hayatına şu veya bu şekilde müdahale etmez. mucizeler yaratarak insanlara kudretini göstermez. acımaz, merhamet etmez veya sevgi benzeri duygular beslemez. bunlar insanlara özel vasıflardır, spinoza’nın tanrısında bunlar bulunmaz. iyi insanları sırf ahlaklı bir yaşam sürdürdüğü için ödüllendirmez. kötü insanları yargılamaz ve onlara herhangi bir ceza uygulamaz.
spinoza’ya göre: bütün bu inanışların arkasında binlerce yıllık batıl inançlar gelmektedir bu yüzden de insanlar kendisinden daha kudretli bir varlığa inanarak ödüllendirileceğini ve kötülerin de ceza alacağına inanmışlardır. bu düşünce çevresinde kendi kendini rahatlatan insanlar tanrıyı akıl yoluyla değil, inanç ve duygularla aramışlardır.
ama spinoza tanrıya ulaşmanın “neden” sorusuyla mümkün olduğunu söyler, bu da bizi etika kitabında da ayrıntılı olarak ele aldığı determinizme götürmektedir.
determinizm anlayışı, doğanın nedensel yasalara tabi olduğu ve evrende hiçbir şeyin nedensiz olmadığı düşüncesine dayanmaktadır. temeli antik yunan’a kadar uzanan determinizm, dönemin filozofları tarafından evreni; matematik, geometri, astronomi ve fizik üzerine yapılan çalışmalar doğrultusunda açıklamaya çalışmıştır. spinoza da matematikten ve geometriden yola çıkarak evreni bu düzende zorunlu tutmuş, tanrıyı töz kabul ederek (sıfatlar) ve (tavırlar) üzerinden evreni zorunluluk ve nedensellik zinciri içerisinde determinist bir anlayışla açıklamaya çalışmıştır
başka ne yazdı
spinoza felsefesini sadece tanrı arayışında yazmamıştır. din felsefesinin yanı sıra siyaset felsefesi, metafizik, zihin felsefesi ve epistemolojiyle de ilgilenmiştir. ifade özgürlüğünü açıkça ifade filozofların başındadır fakat özgür irade konusunda da nedensellik ilkesine bağlıdır. insanların özgür iradesinin olduğuna inanmasını gülünç bulur. her şey bir nedene bağlıdır, o da başka bir nedene. bu sonsuza kadar böyle gider. tıpkı tanrıyı nedensellik ilkesine bağladığı gibi.
ona göre tanrıyı anlamanın yolu önce yaşamın ve evrenin anlaşılmasıyla mümkündür. eğer evreni ve yaşam sisteminin nasıl işlediğini anlayabilirsek, tanrıyı da anlamak mümkün olacaktır. bu yüzden geleneksel dinlerde tanrının anlaşılamaz olduğunu söyler ve insanların akıl yolundan çıkmadığı sürece bütün sorunların üstesinden geleceğine inanır. bu da onun birçok filozof gibi stoa felsefesinden etkilendiğini göstermektedir. stoa felsefesinde bilge insan ortaya çıkan olaylara itiraz eden olmamalıdır, bütün bu olayları anlamaya kendisini adayan kişi olmalıdır.
ölümü
spinoza yaşadığı kısa hayatı boyunca akıl yolundan sapmamış, geliştirdiği fikirleri paylaşmaktan geri durmamıştı. bugün birçok insanın hayatına dokunan george eliot, goethe, hegel, nietzsche, schopenhauer, russell ve einstein gibi dâhileri etkilemeyi başarmıştı. ne var ki yaşadığı dönemde ortaya koyduğu fikirler hem çevresinde hem de inanç dünyasında tepki toplamıştı. bu yüzden defalarca ölüm tehditleri almıştı. fakat buna rağmen boyun eğmemişti. aforoz edildikten sonra felsefesini dile getirmemesi için para bile teklif etmişlerdi ama o dünya hayatında onur ve haysiyetin bu kadar ucuz olmayacağını biliyordu. bu sebeple herhangi bir kuruma ve kuruluşa bağlanmadan mutlu olacağı bir hayat sürmeye çalıştı. yapmaktan hoşlandığı iş cam işçiliğiydi, bu yüzden bir filozoftan çok zanaatkar olarak gözüküyordu. fakat seçtiği zanaat onun ciğerlerini etkilemişti ve 44 yaşındayken ardında muazzam fikirler ve eserler bırakarak hayata gözlerini yumdu.
kaynaklar:
tr.wikipedia.org/wiki/Baruc...
sadikusta.com.tr/spinoza-na...
www.theguardian.com/comment...
dergipark.org.tr/tr/downloa...
en.wikipedia.org/wiki/Baruc...
www.theguardian.com/comment...
en.wikipedia.org/wiki/Philo...
www.ulakbilge.com/makale/pd...
www.atauni.edu.tr/yuklemele...
www.egitisim.gen.tr/tr/inde...
salihogluefe.medium.com/spi...
tr.wikipedia.org/wiki/Deter...
www.ozmsanat.com/aykirinin-...
dergipark.org.tr/tr/downloa...
arastirmax.com/en/publicati...
devamını gör...
19.
felsefesinde tanrı kavramı, yaşamın kendisidir.
tanrı doğa esasında yaşamın özünde varolan zekadır ve yaşayan herkesle bağlantı halindedir.
einstein boşuna "yalnızca spinoza'nın tanrısı" dememiştir, bilim geliştikçe bilim insanları spinozaya daha çok hayranlık duymaya başladılar.
tanrı doğa esasında yaşamın özünde varolan zekadır ve yaşayan herkesle bağlantı halindedir.
einstein boşuna "yalnızca spinoza'nın tanrısı" dememiştir, bilim geliştikçe bilim insanları spinozaya daha çok hayranlık duymaya başladılar.
devamını gör...
20.
baruch spinoza
xvıı. yüzyılda yaşamış hollandalı filozoftur.
zihin her şeyi kendi sonsuz bakış açısından gördüğü için, kendisi de sonsuzdur.
xvıı. yüzyılda yaşamış hollandalı filozoftur.
zihin her şeyi kendi sonsuz bakış açısından gördüğü için, kendisi de sonsuzdur.
devamını gör...