drstrangelovesrighthand yazar profili

caaanım kanadalı, quebecois birey.
feeling good'u kendisinden dinledikçe kendimi 007 sahnesinde gibi hissediyorum.

erdoğan'ın kabine toplantısı sonrasında kısıtlamaların kalkmasını açıklarken araya sıkıştırdığı ideolojik cümlesi.

"müzikle ilgili kısıtlamaları 24'e çekiyoruz. kusura bakmayın gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yoktur." dedi.

bununla birlikte yasakların, kısıtlamaların virüsle alakası olmadığından emin olmuş olduk. hayır zaten biliyorduk da kendi ağzıyla da doğruladı böylece. amaç oy alabileceği cemaatlere tatlı bir jest yaparak bu tip yasaklara bizi kanıksatmak ve kalıcı hale getirmek.

güzel olan ne varsa hedef alan siyasal islam'ın müziği susturarak, sanatı öldürerek ve sosyal hayatı sonlandırarak adım adım amacına yaklaşmasını izliyoruz. sesimiz çıkmadığı sürece sonumuz hayır olmayacak.

ataşehir'de mert fırat'ın sahibi olduğu müzik, sahne, atölye ve restoran/bar bulunan sanat merkezi. sanat merkezi diyorum çünkü klasik bir etkinlik sahnesinden öte işler yapılıyor burada.

birbirinden güzel oyunların sahnelendiği, bilim, müzik, felsefe gibi konuların konuşulduğu etkinliklerin düzenlendiği (ah nasıl özledim "bu nasıl bilimsizlik" söyleşilerini), konserlerin yapıldığı, anadolu yakasına can veren bir mekan.

bugün pandeminin ikinci büyük kapanmasını da atlatarak yine kapılarını açtı. hem de çok güzel bir etkinliğe ev sahibi olarak. "parallel universe" adındaki bu sergi 11 haziran 2021'den itibaren görülebilecek.

konuyu gündeme bağlamak istemezdim ama mecburum. sanata destek vermeliyiz. sanat olmadığı zaman umut kalmaz. umudumuzu canlı tutan dasdas gibi deneyim merkezlerini yalnız bırakmayalım. devletin yapamadığını (veya yapmak istemediği desteği) söz konusu sanat ise biz elimizden geldiğince, bilet alarak, ziyaret ederek yapalım.

sedat peker gibi "l***nn* bırakkk" diyesim var*

ne onur kelimesi ağzına yakışıyor ne istifa kelimesinin anlamını biliyor. en güzel kanıtı da varsa yoksa kendi hataları sonucunda çevresindekileri görevlerinden affetmesi durumu. literatürden kendi kaldırdı istifayı. onur zaten nerede bilmiyorum.

bu artık kötü niyetin ötesinde psikolojik bir durum sanırım; gerçeklikten kopukluk, farkındalıksızlık.
acilen birilerinin kendisine "kralım çıplaksınız" demesi gerekiyor çünkü ülkenin yönetim şekli kötülükle beslenen şuursuzluk oldu.

acaba oradan nereye kaçırılacak dedirtti. tabii sağlam kalanlar..

müslümanlığı herkesin kendi içinde yaşaması yerine kendi inancını gerçek islam budur diyerek yaymaya çalışan bize çok şey etti.

herkesin dini inancı, dini yorumlayışı kendine olması gerekir iken x cemaatin inancı gerçek islamdır, hayır y cemaatin inancı gerçek islamdır ayrışmaları toplumu böldü, ötekileştirdi. işte laiklik tam bu yüzden önemli, islam baskısı olmasın herkes kendi müslümanlığını, dini inancını yaşasın diye.

(bkz: sabahattin ali)
ölümün kendisi, ölüm şekli, hayatı.. hepsi içimi acıtıyor düşününce.

içinde sevgiye dair herhangi bir duygu olmadığı için hayret ediyor tabii. belki de çocukluğunda bir köpeği, kedisi falan olsaydı bugün böylesine kutuplaştıran, ötekileştiren bir siyasi iklim içinde olmazdık.

farklı görüşte olan vatandaşına anında terörist, dış mihrak etiketi yapıştıran zihniyetin ürünüdür. kayyum yardımcısından da bu beklenirdi.

istanbul bağdat caddesi'ndeydim. eve nasıl döndük belli değil, arkadaşların yeni bebeği olmuştu pusetle bankamatik arıyorlar falan. eve döndük dönmesine de gece sonik monik seslerle ne olduğumuzu şaşırdık. meğer biz bir şey değilmişiz, ülkeyi cemaatler mafyalar yönetiyormuş, oynarken küsmüşler biz de gündelik hayatlarımızı yaşıyormuşuz işte.

pandeminin başından beri nefes aldırılmayan sektör eğlence sektörü. tiyatrolar, müzikholler, gece kulüpleri hepsi kapandı ve en rahat zamanlarda bile hiç açılmadı. yine açmadı. açmaz da, elinden geldiğince ne bu mekanları açacak ne de yasak olan günlerde alkol satış yasağını kaldıracak. ama çocuk tacizlerine laf yok, kadın cinayetlerine laf yok, iki dans eden gence ve biraya tepki çok.

sanatın toplum üzerindeki gücünü, özgür düşünceye katkısını iktidar çok iyi biliyor. gezi bunun en büyük örneklerinden. korkusu ve kontrol isteği de bundan. bu iktidar devleti her anlamda ve her alanda musilaj gibi sardı, dikkatli bakmaya gerek yok, çıplak gözle görülebiliyor.

video sonrası düşündüklerim şunlar oldu;
öncelikle sedat peker'i diğer videolarından farklı olarak çok üzgün buldum. sanırım ihaneti herkesten bekliyordu ama tayyip abisi ona ağır geldi. öfkeden çok hayal kırıklığı yaşıyor gibiydi.

aklımdaki temel soru şu: kendisine ihanet eden herkese ateş püsküren peker bu video'da neden sürekli "tayyip abi" dedi ve saygıda kusur etmeyeceğini söyledi? bu soru için alternatif iki yanıt geliyor aklıma:

1. yanıt popülizmde saklı. gündemdeki yerini ve dolayısıyla gücünü toplumdan kazanan sedat peker (aynen soylu'nun sürekli cb'na bağlıyım açıklamalarında olduğu gibi) tayyip erdoğan'a alenen çıkışarak ona oy veren kesmin desteğinden kopmak istemiyor olabilir.

2. erdoğan ile aralarında bir sorun yok, sedat peker'in yaptığı açıklamalar danışıklı. erdoğan'ın soylu'ya yarım ağız verdiği destek göstermelikti ve peker planına devam edebiliyor.

her ne kadar erdoğan'ın soylu'yu asla desteklemediğini hatta ondan ve mhp koalisyonundan kurtulma isteği içinde olduğunu düşünsem de ikinci ihtimali daha düşük buluyorum çünkü peker'in mit tırları konusu, külliye'den silah ticareti başlatılması, ticaret parasının berat'a direkt iletilmesi iddiaları ve bitirirken 9. video için haftaya hesaplaşacağız tayyip abi demesi aralarının çok da süt liman olmadığını düşündürdü.

fakat ülkecek gerçekten bir distopya yaşıyoruz. insanların 7:29'a saat kurup kalkmalarını anlayabiliyorum, bir değişime ihtiyaç var. fakat bunu anlıyor olmam sağlıklı olduğunu göstermiyor maalesef. gazeteci veya siyasi kimliği olmayanların pazar sabahlarını hibe ettikleri, spoiler yemeyi göze alamayarak game of thrones yeni bölümü gibi heyecanla sabah youtube'u açan bir toplum artık umudu kaosta arıyordur.

bireysel olarak pandemi hepimizi fiziken ve ruhsal olarak çökertti ama bu iktidar da ülkeyi fiziken (bkz: marmara denizi'nde çıkan deniz salyaları) , salda gölü) ve ruhen (bkz. pazar sabahı 7:30'da sedat peker izlemek) mahvetmiş, iyice görünür oldu.

bu mesajın sübliminal bir tarafı var mı diye düşünmeden edemedim.

soylu'yu zerre kadar önemsediğini sanmıyorum, zira bahçeli ile soylu çok net şekilde rte'nin otoritesini sarsıyor. rte'nin de en sevmediği şey kendisine rakip çıkması (en azından bugüne kadar öyle gördük)

bunlar iyi günler derken, kızım sana söylüyorum gelinim sen anla durumları da söz konusu olabilir. yesinler birbirlerini diyemeyecek kadar içine battık. tek umut gerçekten tüm farklılıkları bırakıp birlik olan demokrat bir muhalefet. halk desteğini arkasına alan bu oyundan kazançlı çıkacak.

2000 renault clio

ilk okuduğum kitaptır aynı zamanda. roald dahl - charlie'nin çikolata fabrikası

zerre sevmediğim gazeteci.
ne olduğu belli olmayanlardan diye düşünürdüm hep. al işte kanıtı mafyadan geldi.

mafya-devlet-medya üçgeninin medya ayağı ise de tek değildir. serhat albayrak'ları da unutmamak gerekir zira sedat peker bolca anıyor videolarında kendilerini.

halk tv'de pazartesi ve perşembeleri 20:00'da levent gültekin ile murat sabuncu'nun gündemi değerlendirdiği, cesur analizlerin yapıldığı programdır.

cesur, muhalif ve muhalifliğinin bedelini silivri'de ödemiş gazeteci.

cumhuriyet gazetesinin can dündar'dan sonraki genel yayın yönetmenidir. cumhuriyet gazetesinde 2017 yılında çıkmış bir haberdeki biyografisini alıntılıyorum:



8-9 aydır levent gültekin ile beraber halk tv'de iki yorum programını sunmaktadır. öncesinde yine levent gültekin ve şirin payzın ile sözüm var programını yaparlardı.

asıl adı "ideolojik mahalleden türkiye'ye onurlu çıkış" olan 2017 tarihli levent gültekin'in özeleştiri kitabıdır.

özeleştiridir fakat aynı zamanda türkiye'nin ideolojik mahallelerini, ayrıştırıcı ve ötekileştirici yaklaşımları eleştirir. demokratlığa davet eder. çok hızlı okunabilir, akıcıdır. türkiye'yi yalın bir dille anlamak isteyenler, ideolojik mahallelere çekilme ihtimali olan gençler için çok kıymetli bir kitaptır. özellikle küçük yerlerde okullara dağıtılmalıdır.

aynı zamanda levent gültekin'in 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday adayı olduğu kampanyasının ismidir. kendisi aday olamamış olsa da gönüllerin cumhurbaşkanıdır.