düşünen hayvan yazar profili

düşünen hayvan kapak fotoğrafı
düşünen hayvan profil fotoğrafı
rozet
karma: 1990 tanım: 122 başlık: 24 takipçi: 24
hey there i am using whatsapp

son tanımları


sigara yaktıran anılar

son kez gördüğün insanı tekrar gördüğünü sanmak
devamını gör...

geceye bir aforizma bırak

öldürmeyen süründürür

öldürmeyen güçlendirirmiş, peh, bu daha güzel
devamını gör...

allah'a küfreden insan

ateist olmak kolay iş değildir. gerçek ateist o kadar inançsızdır ki bakakaldığı boşluk fenafillaha bile benzer. sağda solda allah'a küfretmek ateistlik değildir
devamını gör...

özgürlük ve zaman ilişkisi

takvim zamanı olarak düşünebileceğimiz normal zaman düz bir çizgi ise bu kavramı iki şekilde bükebiliriz. birincisi zamanın geçmek bilmediği hapislik ise diğeri de zamanın artık özgürlük ile birlikte önemsiz kaldığı neşedir. birinde ruhun hapis diğerinde tam anlamıyla özgür. bu iki ucun bükülüp birleştiği yer bengi dönüş gibi bir an olarak hayal edilebilir. bu anda zamanın çok hızlı geçtiği özgürlük ile zamanın nerdeyse durduğu hapislik birbirine bakar
devamını gör...

kaç yaşında bilge oluruz sorusu

her yaşta yeni bir şey öğrenilebileceğini düşünürsek ölmeden hemen önce en bilge zamanımızdır
devamını gör...

kişinin 17 yaşındaki haline vereceği öğüt

la oğlum kızları etkilemek için felsefeye ihtiyaç yok. gitar çal.
devamını gör...

idam edilmeden söylenecek son söz

ne duymak istiyorlarsa onu söylerim. hiç kahramanlığın lüzumu yok. evet bence de güneş dünyanın etrafında döner ve düzdür.
devamını gör...

intihar edip yara almadan kurtulmak

öldürmeyen süründürür, dikkatli olmak lazım
devamını gör...

seksin değil sekse giden yolun kendisinin önemli olması

gidiş yolundan 10 üzerinden 5 puan
devamını gör...

sigara yaktıran şeyler

gecenin karanlığında kara kızıl bir çiçek gibi yanmasını izlemek
devamını gör...

zaman bir algı mıdır yoksa gerçek mi sorunsalı

algıdır

geçenlerde cennet kapısında öyle bir şey söyle ki melek seni cennete alsın başlığına "sen benim kim olduğumu biliyor musun? yazmıştım şimdi cehennemde zebanilere kolay gelsin diyorum. eskiden akıp giden zaman burada geçmiyor, hayat aynı hayat zaman değişti
devamını gör...

diyelim ki o bunu okuyor

diyelim ki o’sman bunu okuyor

defol git artık evden yalvarırım sana. kaç yaşına geldik hala öğrenci hayatı gibi yaşıyoruz osman. ben artık büyümek istiyorum ve bu yolda ilk iş senden kurtulmayı planlıyorum. osman, ben seni çocukken de sevmezdim, bir selam verdim kedi gibi yapıştın kaldın ya. abi, belki utanırsın da gidersin diye kedinin ismini osman koydum, sen ise benim seni sevdiğim için kedinin ismini osman koyduğumu sanarak bana daha da bağlandın. bu nasıl bir şuursuzluktur osman! geçen gün sizi izledim çaktırmadan, salonda osmanla oynuyordunuz osman. birincisi, salonun orta yerinde zeytin çekirdeği ne arıyor? ikincisi, zeytin çekirdeiğini top yapıp kediyi kaleye geçirip messi messi diye kediye penaltı çekmek nasıl bir kafadır, osman? böyle görüntülerin yetişkin insanların evlerinde olduğunu zannetmiyorum abi. hayır kediye nasıl öğrettin kale niyetine ayarladığınız iki saksının arasında durmayı allah aşkına? nizami de duruyor kerata.

osman ben sana bakmak zorunda mıyım? evlatlık olarak kütüğüme mi alayım onu mu istiyorsun? abi tamam adaletsiz dünya filan da, osman senin durumunu kapitalizm bile bi yere kadar açıklıyor. evimin orta yerinde küçük çaplı bir komünizm kurmaya çalışıyorsun kendince fark etmedim değil. komünizm bu değil osman! ben çok eminim ki konu biraz da emek ile ilgiliydi. iş bulmayı hiç düşünüyor musun osman? otuz beş yaşında adamsın, kendini sanayiye verdirme bana! bütün yük benim omuzlarımda abi. gündüz çalış çabala üç kuruş kazan, akşam gel meditasyon yap. sen biliyor musun metrobüsten inip akşam evde aşmak ne kadar zor bi şey? hele evde sen varken! daha geçen gün, oturmuşum gözlerim boşlukta tam aşıyorum, içeriden gooolllll! diye anıran sesinle gerisin geriye dünyaya düştüm senin yüzünden. allahım ne günah işledim de osman benim en yakın arkadaşım oldu, fenerli bi de ya sabır. meditasyonda zuhur eden göt kaşıntısı gibi, camide gelen yersiz kıkırdama gibi bir insansın osman sen.

osman, eve para getir delirtme beni. elalemin kedileri pahalı oyuncaklarla oyun oynuyor, bizim kedimiz niye zeytin çekirdeği ile takılıyor gariban? bana acımıyorsan kedimize acı osman. işe gir! biraz da sen sömürül osman!

okumakla kalmayıp bi de cevap veriyor o’sman

o: abi, biliyosun şu kitap işiyle uğraşıyorum. ama istersen çeviri filan işi alayım yani, kalbimi kırıyorsun
b: hangi kitap hangi ya? az penaltı çok kitap o zaman osman!
o: abi, geri bildirim vermiyorsun ki, ikimiz birlikte yazıyoruz ya hani..
b: ya bırak şimdi kitabı mitabı, tansiyonumu çıkarıyorsun osman! git marketten yoğurt al bana bir tuzlu ayran yap sevabına, hadi
o: oğlum manyak mısın? tuzlu ayran yükseltmez mi tansiyonu, limon mu ne düşürüyordu, limon alayım, iyi misin?
b: kardeşim ben böyle intihar ediyorum, yerli ve milli
o: çok komik
b: yav hadi osman, canım ayran çekti, var mı paran?
o: var biraz da direkt ayran alayım abi yoğurt niye alıyorum?
b: emek osman emek, her şeyin hazırına alışmışsın sen, ders veriyorum sana



o: al abi, iyi misin biraz?
b: iyiyim, iyiyim. para işini de kafana takma, ben bi şekilde halletcem. sen şey yapma, yaz kitabını
o: eyvallah da ben senle başka bir şey konuşmak istiyorum abi
b: ne yumurtlayacaksın bakalım yine, söyle
o: abi niye aylin’le aramızı bozdun?
b: bize göre değildi aylin, osmanım.
o: niyeymiş?
b: abicim, kadın sabahın köründe japonya ile gecenin köründe amerika ile uzaktan toplantılar yapıp şirket politikası konuşan bir beyaz yakalı. kendince elit sandığı bazı huylar edinmiş yetmemiş elinde starbaks gavesi ile kapitalizmin kucağına oturmuş halinden de memnun. osman, biz türkiye saatiyle saatin kaç olduğunu çoğu zaman bilmiyoruz. ayrıca elit miyiz biz osman da aylin’e yar olalım?
o: neyse ne, sinirlendirme beni! sana mı kalmış tek başına karar vermek böyle önemli bir konuda! tutturdun zihnimizi en az dörde bölmeliyiz, neymiş efendim daha çok düşünmek ancak böyle mümkünmüş de bilmem ne. böldün de ne oldu lan! nerede serap? nerede öteki deli? bu iş korkutuyor beni abi, gözümüzün önünde olsalar neyse diycem de
b: kardeşim bi sakin ol ya. deli’yi mi soruyorsun? o halinden memnun be, geçen gün hayvanlarla konuşuyordu, sonra da cumhuriyet kurdu diye duydum. aramızda en mutlusu o ya merak etme osmanım sen. serap’ı da biliyosun “yok” olarak tasarladığımız için, ortada olmaması kadar doğal bir şey olamaz. sakin ol canım kardeşim, kontrol bende
o: olmaz, çağır gelsinler, bu zihin demokrasi ile yönetilmeli. kararları tek başına alamazsın öyle kafana göre
b: sığır mısın osman sen? neyini anlamıyorsun, serap yok değil, serap “yok”. buradadır bile belki de, deli de mutlu ya kendi kendine bırak yakasını adamın. ayrıca serap ben ne dersem eminim ki kabul ederdi, deli de zaten serap ne derse he der. 3 karşı 1 sin osman, zorlama.
o: bana kendimi ifade şansı vermiyorsun delikanlı, bastıramazsın beni!
b: lan yürü git, diklenme bana! elaleme çocuksu neşe osman, bana ergen gibi ham ham! silerim valla bir kalemde seni kendine çeki düzen ver. çocuksu neşe osman out erkeksi karizma kıvanç in. iki cümleye bakar aklını başına topla. bu zihin demokrasi ile yönetilmiyor kardeşim, burada güler yüzlü ama bir o kadar da tersi pis sosyalizm hâkim. siktir git şimdi nereden geldiysen!
o: diktatörsün oğlum sen diktatör!
b: evet, söylüyorum ya işte, dikta ediyorum
o: o ne demek şimdi?
b: git kelime kökenine bak cahil herif
o: …



b: osmanım, hiç sesin çıkmıyor, nerelerdesin canım kardeşim?
o: kendine delikanlı diyorsun ama çok sırnaşık bir tipsin sen ya. emir erin miyim lan ben senin gel deyince gel git deyince git!
b: abi, tamam ya, kusura bakma, öyle tersime geldin işte. söz artık bütün kararları beraber alacağız. serap ile deli’ye bile sormayacaz. sadece ikimiz.
o: cidden mi?
b: valla osman’ım. hem senin aylin işini de hallediyorum, bak şimdi izle, barıştırcam sizi

b: aylin naber ya?

b: osman da burada selamı var sana

b: osman mı kim? osman işte ya, var ya sevgilin

b: yok ya yemin ederim dalga geçmiyorum aylin. ya şimdi durumu şöyle izah edeyim. bizde bi kişilik bölünmesi durumları oldu da. ben aşk meşk işlerinde önden osman’ı gönderiyorum, onu sevdiysen zaten bizi kesin seversin aylin. aramızda en boş beleş insan kendisidir. ona dayandıysan zoru geçtin aylin. ya işte ne yaparsın, elalemin kişiliği bölünür brad pitt gibin tyler durden çıkar. benim kişiliğim bölünüyor ortaya osman çıkıyor. coğrafya kaderdir dedikleri bu olsa gerek aylin. yok yok yok, aylincim, korkcak bi şey yok, sen gönlünü ferah tut.
o: abi, kızı niye korkutuyorsun sen ya!
b:: osman, aradan çık
b: aylin, ha ne diyorduk? işte ben sayayım belli başlı tipleri bir fikir vermesi açısından sen ona göre kararını verirsin. ben varım, delikanlı. çok delikanlıyımdır, görünce anlarsın zaten. ben kendimi anlatmayayım, sen beni bana anlata anlata bitiremeyeceksin zaten. sonra, erkeksi karizma kıvanç var. o biraz daha ortam adamı aylin. ben ise daha çok damsız olmam nedeniyle kapıdan çevrilen at hırsızı gibiyim. delikanlıyımdır orası ayrı. paranız var mı diye soracak olursan. olmaz mı ya? ferrarisini satan bilge de bizden. sen seversin böyle skindirik şeyleri aylin. bilgemiz, ferrasini satıp dolara bastı diye biliyorum uzun zaman önce. satar metrobüse yakın bir ev alırız aylin, mutlu mesut yaşarız hep beraber. yatağı ne sen sor ne ben söyleyeyim. mr. fantastik içerde kamasutra çalışıyor. sana hazırlanıyor gece gündüz. teorik ama aklına kötü bi şey gelmesin. istersen, telefona sadık aşık del imor’u vereyim içini rahatlatsın biraz olur mu aylin? sözün özü, aylincim, biz tam aradığın erkeğiz. toplam 17-18 kişi sana geliyoruz. var mı o ponçik kalbinde hepimize bir yer? sıkışırız sıkışırız dert etme sen.

o: eee abi ne diyor?
b: osman, sen gerçekten safsın arkadaşım. lan hıyar mısın sen, kadın üçüncü cümleden sonra kapattı telefonu. kendi kendime konuşuyorum iki saattir.
o: iyi bok yiyosun! ben de kabahat zaten sana inanıyorum.
b: osman, ben sana bir şey öğretmeye çalışıyorum dostum. aylin normal bir insan, biz değiliz, boş ver sen aylin’i, biz işimize odaklanalım gözüm osman
o: abi, bak bu zihin bölme işi beni korkutuyor biraz
b: ya sen güven delikanlıya ya. kardeşim, zihin ve ruh aynı şeyler değildir. ruh daha kalbi bir şey. beni seviyor musun, deli’yi ve serap’ı da?
o: seviyorum t-abi de ne alaka?
b: güzel, işte hepimiz birbirimizi sevdiğimizde ruh bölünemez. zihin ise bölünse bile kalbin emrindedir osmanım. tehlikeli mi evet biraz. ama senin çocuksu korkularınla uğraşmazsak daha rahat ilerliyeceğiz osmancım. rahat ol ya biraz. ben ego’yum. kontrol bende. ego sağlam ego delikanlı, şişşş
o: peki bakalım ama senin bu ego yapma durumun ne olacak, hiç hazzetmiyorum
b: osman, halk psikolojisinde takılıp kalan aklına zıçayım ben senin. ego sağlam diyorum ego mu yapayım diyorum ben ya! osman, şimdi sen bensin di mi?
o: evet
b: çok aptalım ben yaaa :(
o: lan oğlum işte, egonun sağlam ve aynı zamanda esnek olması gerekiyor onu diyorum dangalak!
b: heee, o zaman ben yine çok aptalım ya! her durumda nasıl ben aptal oluyorum osman?
o: doğuştan galiba abi, yapacak bi şey yok, takma ne diyeyim
b: aptal! sen de aptal oluyorsun bu durumda
o: amaan neyse ne ya, dünyaya dönelim istersen yavaştan abi. benim cebimde 200 lira vardı nereye gitti harcadım mı yoksa düşürdüm mü acaba? abi gördün mü sen sağda solda? kapitalizmin görünmeyen eli mi alıyor lan bu paraları hayret yani
b: yok lan ben aldım. gittim bir kilo kıyr aldım.
o: kıyr ne lan?
b: kıymanın kilosu 300 lira olmuş. bir harf 60 liradan. 2 r 1 m etse. 210 lira tuttu da kasap a hakkını helal et deyip 1 kilo kıyr alabildik allaha şükür
o: abi, sen yakındır kuranın şifresini çözdüm diye ortalıkta dolaşabilme potansiyeli gösteriyorsun. kafan normal çalışmıyor abi senin
b: tespit yapma osman kalk yumurtalı kıyr yap.
devamını gör...

erotomania

fularlı değil tesbihli bir delikanlı olarak büyük yemin etmiştim ağzıma öteki kavramını almamak için fakat levinas (tanrı, ölüm ve zaman) sağolsun öteki diye diye kitap boyunca başımın etini yedi. san’ki bir ihtimal öteki’nin sanrılarında kendini gösteren beriki’nin erotomanik halleri kendi götümden uydurduğum kendi-kendine psikanaliz çerçevesinde ele alınabilir gibi geldi (chatgpt’ymiş de dil işlemede çığır açmış da bilmem ne gelsin bu cümleye cevap versin bakalım, ben bile anlamadım yazarken).

erotomani ilk kez psikiyatrist gaëtan henri alfred edouard léon marie gatian de clérambault tarafından kral beşinci george’un kendisine âşık olduğunu sanan bir kadın üzerinden tanımlanmış. bu arada ismine selam edeyim doktor bey, henri misin leon musun nesin kişilik bölünmesi mi var nedir, gaëtan de geç abi. neyse. sanrının tanımı da karşı yönde kanıt gösterilmesine rağmen devam eden sabit, yanlış ve sarsılmaz bir fikir olarak bir köşede dursun. öteki’ye yönlendirilmiş “sabit fikir” ile levinas’ın öteki-için rehin olma (obses) fikri arasındaki farka odaklanmak gerekiyor san’ki. sabit fikirde yönelimsellik (bir şey hakkındalık) ile ilgili bir sorun var gibi. erotomanide düşüncenin fikirleri izlediği seviyede bir fikre nesne/bir şey muamelesi göstermek ve bu nesneyi bulamama durumu (yok çünkü) zihin dünyaya döndüğünde devam ediyor. öteki bir nesne değildir. aslında kabaca kafa gidiyor ve dünyaya dönmüyor. yarım yamalak dönüyor, kafa öteki’nde kalıyor. para-doksal olarak fenomenler dünyasının kuralını (her şey bir şeyler ile alakalıdır, yönelimseldir, nesneleri arzular, nesneleri bulabiliriz) fenomenler üstü bir seviyeye uygulayıp en nihayetinde aradığı şey’i yine de fenomenler dünyasında bulamama söz konusu. doxa’yı kanı veya sanrı olarak düşünürsek (normal insanın delinin halinden anlamayan işe yaramaz gündelik normalliği) erotomanik birey kişiyi normalliğe bağlayan ipleri doksa-ötesine taşıyarak tepki gösteriyor. bu tepkisellik kaçınılmaz olarak duvara toslamak, gerçeklikle tüm bağlarını koparmak şeklinde kendini gösteriyor.

levinas’ın obses’ten kastı nedir anlamak için kelimenin etimolojisi (etimolojik mantık hatası riskini göze alarak ama inşallah yapmayarak) ve kelimenin (logosun) bir resim aracılığıyla tematikleştirilmesi (levinas ısrarla özne-ben’in [temeli reddeden yeni bir rasyonelliğin yardımcı oyuncusu] öteki’yle [başrol] yüzleşmesinde tematikleştirmeden kaçınılması gerektiğini söylese de) yöntemi kullanılabilir gibi geldi bana emin değilim. tematikleştirmeyi öznenin nesneye konunun hep kendisi hakkında olması gözüyle baktığı bir perspektif olarak anlıyorum, üstten. levinas: “yüz yüzelik durumunda, birinden ötekine olup biteni tematikleştiren üçüncü şahıs yoktur”

obses: ob + sedeo: önünde/karşısında + oturmak

görsel: mushishi deyi bir animeden alınmış bir karenin tersini kendisinin tam karşısına oturtmak.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

görselin nihai hali biraz dr. jekyll ve mr. hyde’ın acayip karşılaşması gibi dursa da özünde iyi bir karşılaşma. hikayesi de uygun konumuza. kahramanımız ginko animist bir dünyada şifacı, arkasını döndüğü ışıklı yol da yaşamın kaynağı. biz de aşk diyelim bu ışk’a. arkasını dönmesini ise rasyonel/akıllıca bir düşünce olarak ele alabiliriz zira kendisi ışk’a laps diye baktığında sol gözünü kaybetmiş. bir gözünü kaybetme motifi de zaten bilgelik sembolü (odin’de de var aynı motif). aşkın gözü kördür deyişine de atıf da bulunalım da içimizde kalmasın (oturdum resme hikaye yazarım resmen).

öncelikle resme yukarıdan bakmıyoruz. büyük resmi görmek yok. burası düşünce dünyası ve burada perspektif (yanlış bir kullanım bence bu bağlamda ama makale mi yazıyoruz şunun şurasında) yok. özne-ben ruhani bir pasiflik içinde boşluğa bakıyor. zaman hareketle değil, hareketsiz bir resim içinde geçiyor. bir nevi üç boyutlu bir resim. resim olarak durağan ve fakat üçüncü boyut olan derinlikte bir akış, bir derinleşme hali söz konusu. karanlıkta gördüğün hayaller/tayf/tin/spirit ve en nihayetinde beliren yüz öteki. burada öteki’yle girdiğin bir diyalog, efendime söyleyim naber abi nasılsın gibisinden bir iletişim söz konusu değil. levinas benden daha az cıvık bir şekilde anlatıyor tabi:

“burada aranılan şey, her içerikten ve her içeriğin iletilmesinden bağımsız ve önce gelen, ve ötekine söylemek olarak, biri-öteki-için olarak söylemek terimiyle saptanabilecek bir anlamlandırmadır”

burada, fenomenler dünyasının bilincinden ayrışan bir farkın-dalık var. orada-olmak demek gözünü kırpmadan öteki’yi izlemek demektir. yaratıcı obsesyon (söylemek) hiçbir zaman kendine katamayacağın, “o” olamayacağın öteki’nin söylediklerini söylemektir. ışık’a arkasını dönen aklın öteki’nde kendisini görmesidir. aşk, bir tatmin aracı değildir. öteki-için var olmaktır. kendini dile getiremeyenlere dil olmaktır. öteki, gölgendir. erotomani’de ise söz konusu olan kör bir tutkudur. iki gözünü de kaybetmiştir. aşkın gözü kördür diyen de iyi sallamış sanki, aşkın gözü akıldır, en iyi o görür.

not: tin kelimesi bende hiçbir şey yaratmıyor, tayf daha güzel. hem böyle bir çokluk iması var hem de renkli bir spektruma işaret ediyor. gökkuşağı gibi zihinleriniz bol olsun efendim.

aman şaşırttın beni, aşka düşürdün beni, aşka adamı ağlatır, dert adamı söyletir
devamını gör...

diyelim ki o bunu okuyor

en yakın arkadaşım osman'ın sevgilisi aylin, direkt sana yazıyorum. kafa karışıklığına lüzum yok.

aylin, sanırım osman beni senden daha çok seviyor. benim evden çıkmaz oldu. adam bunalmış, osman sıkılmış aylin. öyle ayrıntıları bilmem, delikanlı adamlar olarak biz eyle konuşmayız beyle şeyler. fakat seziyorum, darlamışsın osman'ı. osman'ın sevgilisi aylin, osman'dan beklentini düşürmeni tavsiye ediyorum. kafanda beyaz atlı bir prens yaratmaya çalıştığından şüpheleniyorum. osman benim çocukluk arkadaşım ve inan bana osman'dan prens olmaz. osman fifada yenildiğinde kol bozuk diye mızıyan bir insan, aylin. osman bu kadar aylin. süslenip püslenip mekanlara götürür imişsin osman'ı. bir yapar iki yapar sonra bana kaçar, yapma aylin!

osman rahat adamdır. ben bu cümleleri yazarken osman sefil gibi salonun koltuğunda bacakları duvara yaslamış götü havada yatıyor. yüzünde bir dinginlik var aylin. senin evde böyle olamıyormuş. çok kasılıyorum abi diyor bana. duydum ki osman'a sucuklu yumurta yedirmezmişsin. yapma etme kaçırırsın osman'ı.

dediklerimi göz önüne almanı tavsiye ederim aylin. ara ara evlilik konusu açar imişsin. osman'ın anası babasıyla tanışmadan önce benle tanışacaksın aylin, uyarıyorum benden olur çıkmazsa zor biraz nikah hayalin. biz osmanla o kadar yakınız (ne yazık) ki daha bu sabah "ziktir git lan evden, sevmiyorum seni, sıkıldım" diyerekten kovdum, osman tın, gitmiyor adam. ertesi gün kapıyı açmadım, balkondan tırmanmış, düşün bak benle birlikte vakit geçirip seni bir an unutmak için neleri göze alıyor! komşu görmüş, polisi aramış, iki saat polise dil döktük memur bey bu osman'da var sıkıntı kendi evimize böyle giriyoruz diye, sen osman'dan beklentini buna göre ayarla aylin.

osman'la biz barselona-real madrid serisini 100-98 ile bitirmiş insanlarız, günü kazanan 1 alıyor haa, düşünebiliyormusun yakınlık derecemizi aylin! sen beni dinle, amacım iyi, bazı şeylere çeki düzen ver ki osman benden gitsin diye uğraşıyorum aylin!

osman'ı arada ormana bayıra dağa taşa çıkar aylin, yürüyüş yapın. doğallığı seven bir hayvan-insanıdır osman, aylincim.

hala da senden vazgeçemiyor osman ve bu bir açıklama gerektiriyor. benim tahminim, osman yüzündeki makyaj malzemelerine karşı bağımlılık geliştirdi. hala daha da ilgi göstermiyor, öpmüyor filan diyormuşsun. insaf! amatem'e böyle bir nedenle giriş yapmaya biz utandık sen de biraz utan aylin! yapma şu makyajı, doğal halin de çirkin zaten aylin!

osman geceleri hayaller görüyorum demeye başladı. senin evinde kaldığı bir gece, tuvalate kalkmış, bir siluet, sanki bir gulyabani bana bakıyordu dedi osman. siluet dört ayak üzerinde banyoya koşmuş gözden kaybolmuş dediğine göre. bilimsel eğitim almayan bir diğer yakın arkadaşımız, abi cin musallat olmuştur dedi. ama ben yemem. aylin sanırım sen, osman'ı makyajlı halinle uyutup sonra gece in gibi cin gibi tıkır tıkır makyajını çıkarıyorsun. sabah da erken kalkıp yine boyuyorsun kendini. günahına girmeyeyim ama tahminimce osman'ın gece gördüğü sendin aylin.

aylin, sana çok yüklenmiş gibi oldum ama değil. osman benim canım ciğerim, daha iyi anlaşın ki osman benim evden ziktirsin gitsin diye uğraşıyorum. parolamız "az makyaj çok sucuklu yumurta", yapabilirsin aylin

not: zor ama olur da evlenirseniz bir çeyrek çalışır aylin
devamını gör...

ülkece ruh hastası olmamız

gergin seçim sürecinde her iki tarafa da itidalli davranmasını öneriyoruz. turistik ziyaret vb. sebepler ile türkiye'de olan vatandaşlarımıza hastalık kapılmasını engellemek için kalabalık yerlerden uzak durmasını tavsiye ediyoruz

imza: bakırköy ruh ve sinir hastalıkları cumhuriyeti dış işleri bakanlığı

ülke hakkında faideli bilgiler:

yönetim biçimi: tam demokrasi - o kadar demokrasi ki her kafadan bir ses çıkıyor

para birimi: kendi paramızı basana kadar monopoli parası geçer

ulusal marş: ali babanın çiftliği ile mini mini bir kuş donmuştu arasında karar veremedik. 5. referandumu yapma aşamasındayız zira vatandaşlar çift sayı ve kimse nuh diyor peygamber demiyor. % 50 - 50 durum.

bayrak: eşini kaybetmiş iki farklı renk çorabın kızıl zemindeki mutluluğu

dış politika: ne olur ne olmaz ilerde işimize yarar deyi amerigaya savaş açtık. ohoo, bize gelene kadar türkiye düşünsün

özetle, ülkemiz dört tarafı üç tarafı denizlerle çevrili bir cennet vatanla çevrilmiş bir cennet vatandır. aklıma gelen tek bir olumsuzluk, burada bir abi var dolar kurunun saniyelik değişimlerini anlık olarak ülkeye ilan ediyor. alışıyosun bir noktadan sonra bişiy olmaz.

hayalindeki ülkeyi sıfırdan kurmak isteyenleri bekleriz. sınır kapımızda ziyaretçilere limonata servisimiz vardır.
devamını gör...

kaslı 3 net yapamayan vs kavanozu tekte açan ayolcu erkek

kavanozu bizim evde serap açıyor, beni ilgilendiren bir alan değil
devamını gör...

şu an hissettiğiniz burukluğun sebebi

bilinçaltımın bile vizyonsuz olduğunu farketmem. rüyamda birbirinden çirkin üç kadın gördüm. birinin saçlarında papatya vardı. gel gel yapıyorlardı. hani derler ya sen bu kadını anca rüyanda görürsün diye ha işte ben rüyamda bile güzel kadın göremiyorum.

eyy bilinçaltı ne demek nereye varmak istemektedir analizi:

ya muhtemelen şöyle oldu: normalde vodka içmem, dün gece içip sızdım. şahsına münhasır bilinçaltım da "çirkin kadın yoktur az vodka vardır" deyişini aldı ve tiyatrosunu oynadı. bilgeliği ile ün yapmış bilinçaltımın olası mesajları:

1) az içtin daha da iç (resmen kötü arkadaş)

2) vodka yerine papatya çayı içip uyu hayvan! (samimi ve dostane bilinçaltı)

galiba alkoliğim burukluğu var içimde
devamını gör...

psikiyatrik problemlerin insanlara karizmatik gelmesi

tam bir içi beni dışı seni yakar durumu. misal:

en nihayetinde serabıma kavuşunca hadi çıkalım dışarıda bir şeyler içelim dedik. oturduk mekanın birine, benim aklım serap şarap mı isteyecek bira mı sorusunda? normalde şarapçıyım ve bir serapçı olarak serabın da şarapçı olması hoşuma gider amma velakin dış mekanda serapla sarhoş olmak mümkün iken şarapla sarhoş olmak mümkün değil. batarız, o kadar aklım çalışıyor hala. neyse insaflı çıktı sevdiceğim de bira söyledi, benim de canıma minnet, sabahtan beri bir lokma yememişim (neden? çünkü yemek yemek çok primitif bir eylem, o ne öyle hayvan gibi, ıyyk! yok la yok bildiğin deliyim işte) birayı çorba niyetine içerim diyorum içimden.

sohbet muhabbet iyi gidiyor. bu arada serap da tam bir leş çıktı neyse ki, deli gibi bira içiyor kadın. fosur fosur sigara da cabası. ben de tam böyle kadınlardan hoşlanıyorum zaten. süper her şey. biz ama bir oturduk bayağıdır oradayız, arada da garson bir çocuk var güleryüzlü bir şey, abi var mı bir isteğiniz filan diye soruyor. tanımam etmem ama bana böyle ilgi alaka göstermesi ile mekanın gediklilerinden, ağır abilerindenmişim gibi bir hava oluştu. ben de memnunum açıkçası seraba hava atıyorum diye düşünüyorum. su gibi içtik, mekan boşaldı, bir biz kaldık. bizim garson yanaştı, abi yavaştan kapatıyoruz, sana bir türk kahvesi getireyim istersen dedi. oğlum bir tane niye getiriyorsun ikimize de getirsene dedim. bir garipsedi gibi geldi. ben de o sıra seraba döndüm alman usülünün neden medeniyet göstergesi olduğu fikrini aşılamak için üstün alman teknolojisinden giriş yaptım ne alakaysa, ama ben kendimi tanıyorum kesin bir alaka bulurum yeterli zaman varsa. garson elinde iki kahve ile geldi, masaya koyarken "abi biraları ikişer ikişer içen adam kahveyi de ikişer içer tabi. ama helal olsun, 12 bira içtin, ne bir konuşmanda bozulma var ne de birine salça oldun, tebrik ederim bünye sağlammış. karizma budur" dedi.

kafamı bir çevirdim, serap yok! hesabı kitleyip kaçmış, versene kızım 6 biranın parasını!

özetle, bir oturuşta 12 bira içtim yalanı yalan değil, hayali arkadaşınız varsa gayet de mümkün.

not: hayır bir şey değil, deli taklidi yapacam diye deli oldum "üç-harf". hocam, ben senin mabadından uydurduğun psikanaliz metoduna selam edeyim. neymiş efendim, "delilik yoktur, az delilik vardır" yok efendim "delileri anlamak için daha iyi delirmek lazım"mış. hoca hoca, kafa gidiyor tut hele hele! türkiye bir freud kaybetti dünya bir deli kazandı noktasındayım, sos!
devamını gör...

kayıp zamanın izinde

bu kitap cidden çok ilginç. zamanın akışını unutturan bir hissiyat veriyor. zevk alıyorsun da zaman uçup gidiyor gibi değil. sıkıldığın için zaman durmuş gibi de hissetmiyorsun. bildiğimiz "olay" yok kitapta. sıkılsan sıkılırsın yani. kapat ortasında kitabı, beş sene sonra dön aynı yerden, hiç yabancılık çekmezsin. kitap da surat asmaz, hoşgeldin koftehor diye selam verir aynı tanıdık hissiyatla. herşeyin ortasından başlıyor zaman. akmıyor yav. kafa yapan bir şeyler var bu kitapta.
devamını gör...

her yerde siyaset konuşulması

bizzat yaşadığım. bahçeye iki dakika çıkayım da ağaçlara boş boş bakayım dedim bugün. gerçekten de nebat hayvanat dahil her şey siyaset konuşuyor.

ben (iç ses): ne güzel ya hayat, rüzgarla salınan yapraklar falan fişmekan ne güzel be!

serçenin teki: cikkkk, cikkkkk, ciiiiikkkkkk!

ben: abi ne diyosun o nasıl söz, böyle küfür de ilk defa duyuyorum yemin ederim

öteki bir serçe: cik!

ben: biz sizi cıvıl cıvıl, neşeli tipler olarak hep güzel şeylerden bahsediyorsunuz zannediyorduk. abi, şimdi siz hayvansınız ben hayvanım da burayı insanlar okuyormuş, dilinize hakim olacaksanız dekoderi açıyorum bak ona göre. isim neydi abi?

ayı harun: ben ayı harun, şu tipsiz sansar kamil, aha bu da deli yusuf

ben: tam hayalimdeki serçe isimleri gerçekten

ayı harun: yiğenim, artık buramıza geldi. 1 kilo kıyma alıp da evde yavrulara kıymalı yumurta yapacak durumumuz kalmadı. ekmek kırıntısı yiyoruz!

ben: ne diyeceğimi bilemedim gerçekten abi haklısınız
(iç ses): hiç serçe belgeseli izlememişim ya la ben. ne yiyor bunlar

sansar kamil: sadece ekonomi değil kafamızın tasını attıran hayvan kardeş. ba ba bak, mesela şu yandaş kediyi izle! güya korkutacak bizi, pozlara bak pozlara, bizi avlayacak sanki!

ben: abi ayıp oluyor ama, benim kedi o, saldım dışarı dolanıyor öyle, yandaş mandaş olmuyor yani

ayı harun: trafo kedisi değil yani onu mu diyorsun?

ben: yok abi ne alakası var. bildiğin belgesel kedisi. poz veriyor, gerisi yok, zararsın yani

deli yusuf: ben anlamam, uslu olsun, aklını alırım ona göre

ayı harun: sen de ayağını denk al, bizim deli yusufun senin yaşın kadar kedi cikmişliği vardır ona göre!

ben: abiler, anlıyorum bir takım sembolizmler ile mesaj kaygısı güdüyorsunuz ama rica ederim benim mal kediyi karıştırmayalım bu işe lütfen. ben yanmışım kedinin de başını yakmayalım. hey allahım, bu yaştan sonra serçelerden posta yiyorum ya

sansar kamil: neyse uzatmayalım. senin politik görüşün nedir hayvan kardeş?

ben: abi, ben tatlı su solcusuyum. takılıyorum öyle kendi kendime.

ayı harun: olmaz öyle, az delikanlı ol. yedirmeyin hakkınızı. de ki mesela "ben bu ciktidarın taa ciiiikkkk, cik!"

ben: abi napıyosun allah aşkına? başımızı belaya mı sokacaksın. hayır, ben söylemedim, kuşlar söyledi desem en iyi ihtimal tımarhaneye giderim. yeni çıktım zaten dur allasen gözünü seveyim.

deli yusuf: deliliğin tanımını normlar dahilinde yapanlar...

ben: doğrudur abi.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim