1.
araştıran doktorun ismi ile de anılan ( gaëtan gatian de clérambault) diğer adı clerambault olan hastalık. başka kişinin ya da kişilerin kendisine aşık olduğunun düşünülmesi sonucu yaşanan aşk kuruntularıdır.
genellikle orta sınıf kadınlarda görülür . kendisinden statü olarak daha yüksek olan ya da popüler olan kişiye aşık olan hastanın o kişinin de kendisine aşık olduğuna yönelik yaşadiği sanrılar ve hezeyanlardır.
ileri ki dönemlerinde paronaya ve şizofreniye dönerse tehlike arz eder. tedavisi antipsikotik ilaçlarla yapılabilinmektedir.
genellikle orta sınıf kadınlarda görülür . kendisinden statü olarak daha yüksek olan ya da popüler olan kişiye aşık olan hastanın o kişinin de kendisine aşık olduğuna yönelik yaşadiği sanrılar ve hezeyanlardır.
ileri ki dönemlerinde paronaya ve şizofreniye dönerse tehlike arz eder. tedavisi antipsikotik ilaçlarla yapılabilinmektedir.
devamını gör...
2.
devamını gör...
3.
bir başka kimsenin kendisine aşık olduğu,cinsel ilgi duyduğununa inandığı sanrı bozukluğudur.
detaylı bilgi için buradan
detaylı bilgi için buradan
devamını gör...
4.
bir bireyin, başka kişinin kendisine aşık olduğunu düşündüğü sanrısal bir bozukluktur. kişinin kendisine aşık olduğuna inandığı kişiler genellikle ünlü, tanınmış kişilerdir. kadınlarda daha sık rastlanan bu hastalık aniden ortaya çıkabilir.
hastalığın en temel sendromu, başka bir kişinin ona gizlice aşık olduğuna duyulan yüksek inançtır. aşık olduğunu düşündüğü kişi birden fazla olabileceği gibi hiç görmediği birisi de olabilir. aynı zamanda hayali veya ölmüş de olabilir.
erotomanik hastalar, gizli hayranlarından mesajlar gönderildiğini algılar. kendisine hayran olduğunu düşündüğü kişilerin en basit hareketlerini bile kendisine yönelik bir sevgi gösterisi olarak algılayabilir. bu hastalıktaki temel noktalardan birisi de inkardır. kendisine aşık olduğunu düşündüğü kişi ister çok ünlü olsun, ister evli olsun isterse de ölmüş olsun bu hastalar bunu inkar edecektir.
sigmund freud, erotomaniyi güçlü paranoya, inkar, yerinden edilme ve projeksiyon duygularına yol açabilecek eşcinsel dürtülerden korunmak için bir savunma mekanizması olarak açıklamıştır. benzer şekilde, büyük bir kayıptan sonra şiddetli yalnızlık veya ego eksikliği ile baş etmenin bir yolu olarak açıklanmıştır.
hastalığın en temel sendromu, başka bir kişinin ona gizlice aşık olduğuna duyulan yüksek inançtır. aşık olduğunu düşündüğü kişi birden fazla olabileceği gibi hiç görmediği birisi de olabilir. aynı zamanda hayali veya ölmüş de olabilir.
erotomanik hastalar, gizli hayranlarından mesajlar gönderildiğini algılar. kendisine hayran olduğunu düşündüğü kişilerin en basit hareketlerini bile kendisine yönelik bir sevgi gösterisi olarak algılayabilir. bu hastalıktaki temel noktalardan birisi de inkardır. kendisine aşık olduğunu düşündüğü kişi ister çok ünlü olsun, ister evli olsun isterse de ölmüş olsun bu hastalar bunu inkar edecektir.
sigmund freud, erotomaniyi güçlü paranoya, inkar, yerinden edilme ve projeksiyon duygularına yol açabilecek eşcinsel dürtülerden korunmak için bir savunma mekanizması olarak açıklamıştır. benzer şekilde, büyük bir kayıptan sonra şiddetli yalnızlık veya ego eksikliği ile baş etmenin bir yolu olarak açıklanmıştır.
devamını gör...
5.
kişinin bir ya da birçok kişinin kendisine (gizlice veya alenen) aşık olduğunu düşündüğü sanrısal bozukluk. adını yunan mitolojisindeki aşk tanrısı erostan almıştır. bu sebeple halk arasında eros hastalığı olarak da bilinir. daha çok kadınlarda görülür. kişinin kendisine aşık sandığı kişiler genellikle ünlü, yüksek mevki sahibi insanlardır.
- erotomanik kişiler genellikle tanımadığı kişileri bile kendisine aşık sanar. ünlü kişileri kendisine aşık sandığı için şarkı sözleri, film replikleri gibi şeyleri kendisine yazılmış gizli mesajlar olarak adlandırır.
- aşığı sandığı kişinin kendisini delicesine sevdiğine inanır ve o kişinin duygularını açıkça söyleyemeyip ima yoluyla belli etmeye çalıştığını düşünür.
- ortada bir aşık olma durumu söz konusu olmasa bile bunu kabullenmez ve o kişinin naz yaptığını düşünür. bundan dolayı yasak aşkı saydığı kişiyi herkesten saklamaya karar verir.
*erotomi; akıl sağlığı bozukluğu veya başka bir psikiyatrik hastalığın belirtisi olabilir. ikincil erotomanide sanrılar bipolar bozukluk veya şizofreni gibi zihinsel bozukluklardan kaynaklanabilir.
terapi veya ilaçla tedavi edilebilir.
- erotomanik kişiler genellikle tanımadığı kişileri bile kendisine aşık sanar. ünlü kişileri kendisine aşık sandığı için şarkı sözleri, film replikleri gibi şeyleri kendisine yazılmış gizli mesajlar olarak adlandırır.
- aşığı sandığı kişinin kendisini delicesine sevdiğine inanır ve o kişinin duygularını açıkça söyleyemeyip ima yoluyla belli etmeye çalıştığını düşünür.
- ortada bir aşık olma durumu söz konusu olmasa bile bunu kabullenmez ve o kişinin naz yaptığını düşünür. bundan dolayı yasak aşkı saydığı kişiyi herkesten saklamaya karar verir.
*erotomi; akıl sağlığı bozukluğu veya başka bir psikiyatrik hastalığın belirtisi olabilir. ikincil erotomanide sanrılar bipolar bozukluk veya şizofreni gibi zihinsel bozukluklardan kaynaklanabilir.
terapi veya ilaçla tedavi edilebilir.
devamını gör...
6.
devamını gör...
7.
fularlı değil tesbihli bir delikanlı olarak büyük yemin etmiştim ağzıma öteki kavramını almamak için fakat levinas (tanrı, ölüm ve zaman) sağolsun öteki diye diye kitap boyunca başımın etini yedi. san’ki bir ihtimal öteki’nin sanrılarında kendini gösteren beriki’nin erotomanik halleri kendi götümden uydurduğum kendi-kendine psikanaliz çerçevesinde ele alınabilir gibi geldi (chatgpt’ymiş de dil işlemede çığır açmış da bilmem ne gelsin bu cümleye cevap versin bakalım, ben bile anlamadım yazarken).
erotomani ilk kez psikiyatrist gaëtan henri alfred edouard léon marie gatian de clérambault tarafından kral beşinci george’un kendisine âşık olduğunu sanan bir kadın üzerinden tanımlanmış. bu arada ismine selam edeyim doktor bey, henri misin leon musun nesin kişilik bölünmesi mi var nedir, gaëtan de geç abi. neyse. sanrının tanımı da karşı yönde kanıt gösterilmesine rağmen devam eden sabit, yanlış ve sarsılmaz bir fikir olarak bir köşede dursun. öteki’ye yönlendirilmiş “sabit fikir” ile levinas’ın öteki-için rehin olma (obses) fikri arasındaki farka odaklanmak gerekiyor san’ki. sabit fikirde yönelimsellik (bir şey hakkındalık) ile ilgili bir sorun var gibi. erotomanide düşüncenin fikirleri izlediği seviyede bir fikre nesne/bir şey muamelesi göstermek ve bu nesneyi bulamama durumu (yok çünkü) zihin dünyaya döndüğünde devam ediyor. öteki bir nesne değildir. aslında kabaca kafa gidiyor ve dünyaya dönmüyor. yarım yamalak dönüyor, kafa öteki’nde kalıyor. para-doksal olarak fenomenler dünyasının kuralını (her şey bir şeyler ile alakalıdır, yönelimseldir, nesneleri arzular, nesneleri bulabiliriz) fenomenler üstü bir seviyeye uygulayıp en nihayetinde aradığı şey’i yine de fenomenler dünyasında bulamama söz konusu. doxa’yı kanı veya sanrı olarak düşünürsek (normal insanın delinin halinden anlamayan işe yaramaz gündelik normalliği) erotomanik birey kişiyi normalliğe bağlayan ipleri doksa-ötesine taşıyarak tepki gösteriyor. bu tepkisellik kaçınılmaz olarak duvara toslamak, gerçeklikle tüm bağlarını koparmak şeklinde kendini gösteriyor.
levinas’ın obses’ten kastı nedir anlamak için kelimenin etimolojisi (etimolojik mantık hatası riskini göze alarak ama inşallah yapmayarak) ve kelimenin (logosun) bir resim aracılığıyla tematikleştirilmesi (levinas ısrarla özne-ben’in [temeli reddeden yeni bir rasyonelliğin yardımcı oyuncusu] öteki’yle [başrol] yüzleşmesinde tematikleştirmeden kaçınılması gerektiğini söylese de) yöntemi kullanılabilir gibi geldi bana emin değilim. tematikleştirmeyi öznenin nesneye konunun hep kendisi hakkında olması gözüyle baktığı bir perspektif olarak anlıyorum, üstten. levinas: “yüz yüzelik durumunda, birinden ötekine olup biteni tematikleştiren üçüncü şahıs yoktur”
obses: ob + sedeo: önünde/karşısında + oturmak
görsel: mushishi deyi bir animeden alınmış bir karenin tersini kendisinin tam karşısına oturtmak.

görselin nihai hali biraz dr. jekyll ve mr. hyde’ın acayip karşılaşması gibi dursa da özünde iyi bir karşılaşma. hikayesi de uygun konumuza. kahramanımız ginko animist bir dünyada şifacı, arkasını döndüğü ışıklı yol da yaşamın kaynağı. biz de aşk diyelim bu ışk’a. arkasını dönmesini ise rasyonel/akıllıca bir düşünce olarak ele alabiliriz zira kendisi ışk’a laps diye baktığında sol gözünü kaybetmiş. bir gözünü kaybetme motifi de zaten bilgelik sembolü (odin’de de var aynı motif). aşkın gözü kördür deyişine de atıf da bulunalım da içimizde kalmasın (oturdum resme hikaye yazarım resmen).
öncelikle resme yukarıdan bakmıyoruz. büyük resmi görmek yok. burası düşünce dünyası ve burada perspektif (yanlış bir kullanım bence bu bağlamda ama makale mi yazıyoruz şunun şurasında) yok. özne-ben ruhani bir pasiflik içinde boşluğa bakıyor. zaman hareketle değil, hareketsiz bir resim içinde geçiyor. bir nevi üç boyutlu bir resim. resim olarak durağan ve fakat üçüncü boyut olan derinlikte bir akış, bir derinleşme hali söz konusu. karanlıkta gördüğün hayaller/tayf/tin/spirit ve en nihayetinde beliren yüz öteki. burada öteki’yle girdiğin bir diyalog, efendime söyleyim naber abi nasılsın gibisinden bir iletişim söz konusu değil. levinas benden daha az cıvık bir şekilde anlatıyor tabi:
“burada aranılan şey, her içerikten ve her içeriğin iletilmesinden bağımsız ve önce gelen, ve ötekine söylemek olarak, biri-öteki-için olarak söylemek terimiyle saptanabilecek bir anlamlandırmadır”
burada, fenomenler dünyasının bilincinden ayrışan bir farkın-dalık var. orada-olmak demek gözünü kırpmadan öteki’yi izlemek demektir. yaratıcı obsesyon (söylemek) hiçbir zaman kendine katamayacağın, “o” olamayacağın öteki’nin söylediklerini söylemektir. ışık’a arkasını dönen aklın öteki’nde kendisini görmesidir. aşk, bir tatmin aracı değildir. öteki-için var olmaktır. kendini dile getiremeyenlere dil olmaktır. öteki, gölgendir. erotomani’de ise söz konusu olan kör bir tutkudur. iki gözünü de kaybetmiştir. aşkın gözü kördür diyen de iyi sallamış sanki, aşkın gözü akıldır, en iyi o görür.
not: tin kelimesi bende hiçbir şey yaratmıyor, tayf daha güzel. hem böyle bir çokluk iması var hem de renkli bir spektruma işaret ediyor. gökkuşağı gibi zihinleriniz bol olsun efendim.
aman şaşırttın beni, aşka düşürdün beni, aşka adamı ağlatır, dert adamı söyletir
erotomani ilk kez psikiyatrist gaëtan henri alfred edouard léon marie gatian de clérambault tarafından kral beşinci george’un kendisine âşık olduğunu sanan bir kadın üzerinden tanımlanmış. bu arada ismine selam edeyim doktor bey, henri misin leon musun nesin kişilik bölünmesi mi var nedir, gaëtan de geç abi. neyse. sanrının tanımı da karşı yönde kanıt gösterilmesine rağmen devam eden sabit, yanlış ve sarsılmaz bir fikir olarak bir köşede dursun. öteki’ye yönlendirilmiş “sabit fikir” ile levinas’ın öteki-için rehin olma (obses) fikri arasındaki farka odaklanmak gerekiyor san’ki. sabit fikirde yönelimsellik (bir şey hakkındalık) ile ilgili bir sorun var gibi. erotomanide düşüncenin fikirleri izlediği seviyede bir fikre nesne/bir şey muamelesi göstermek ve bu nesneyi bulamama durumu (yok çünkü) zihin dünyaya döndüğünde devam ediyor. öteki bir nesne değildir. aslında kabaca kafa gidiyor ve dünyaya dönmüyor. yarım yamalak dönüyor, kafa öteki’nde kalıyor. para-doksal olarak fenomenler dünyasının kuralını (her şey bir şeyler ile alakalıdır, yönelimseldir, nesneleri arzular, nesneleri bulabiliriz) fenomenler üstü bir seviyeye uygulayıp en nihayetinde aradığı şey’i yine de fenomenler dünyasında bulamama söz konusu. doxa’yı kanı veya sanrı olarak düşünürsek (normal insanın delinin halinden anlamayan işe yaramaz gündelik normalliği) erotomanik birey kişiyi normalliğe bağlayan ipleri doksa-ötesine taşıyarak tepki gösteriyor. bu tepkisellik kaçınılmaz olarak duvara toslamak, gerçeklikle tüm bağlarını koparmak şeklinde kendini gösteriyor.
levinas’ın obses’ten kastı nedir anlamak için kelimenin etimolojisi (etimolojik mantık hatası riskini göze alarak ama inşallah yapmayarak) ve kelimenin (logosun) bir resim aracılığıyla tematikleştirilmesi (levinas ısrarla özne-ben’in [temeli reddeden yeni bir rasyonelliğin yardımcı oyuncusu] öteki’yle [başrol] yüzleşmesinde tematikleştirmeden kaçınılması gerektiğini söylese de) yöntemi kullanılabilir gibi geldi bana emin değilim. tematikleştirmeyi öznenin nesneye konunun hep kendisi hakkında olması gözüyle baktığı bir perspektif olarak anlıyorum, üstten. levinas: “yüz yüzelik durumunda, birinden ötekine olup biteni tematikleştiren üçüncü şahıs yoktur”
obses: ob + sedeo: önünde/karşısında + oturmak
görsel: mushishi deyi bir animeden alınmış bir karenin tersini kendisinin tam karşısına oturtmak.

görselin nihai hali biraz dr. jekyll ve mr. hyde’ın acayip karşılaşması gibi dursa da özünde iyi bir karşılaşma. hikayesi de uygun konumuza. kahramanımız ginko animist bir dünyada şifacı, arkasını döndüğü ışıklı yol da yaşamın kaynağı. biz de aşk diyelim bu ışk’a. arkasını dönmesini ise rasyonel/akıllıca bir düşünce olarak ele alabiliriz zira kendisi ışk’a laps diye baktığında sol gözünü kaybetmiş. bir gözünü kaybetme motifi de zaten bilgelik sembolü (odin’de de var aynı motif). aşkın gözü kördür deyişine de atıf da bulunalım da içimizde kalmasın (oturdum resme hikaye yazarım resmen).
öncelikle resme yukarıdan bakmıyoruz. büyük resmi görmek yok. burası düşünce dünyası ve burada perspektif (yanlış bir kullanım bence bu bağlamda ama makale mi yazıyoruz şunun şurasında) yok. özne-ben ruhani bir pasiflik içinde boşluğa bakıyor. zaman hareketle değil, hareketsiz bir resim içinde geçiyor. bir nevi üç boyutlu bir resim. resim olarak durağan ve fakat üçüncü boyut olan derinlikte bir akış, bir derinleşme hali söz konusu. karanlıkta gördüğün hayaller/tayf/tin/spirit ve en nihayetinde beliren yüz öteki. burada öteki’yle girdiğin bir diyalog, efendime söyleyim naber abi nasılsın gibisinden bir iletişim söz konusu değil. levinas benden daha az cıvık bir şekilde anlatıyor tabi:
“burada aranılan şey, her içerikten ve her içeriğin iletilmesinden bağımsız ve önce gelen, ve ötekine söylemek olarak, biri-öteki-için olarak söylemek terimiyle saptanabilecek bir anlamlandırmadır”
burada, fenomenler dünyasının bilincinden ayrışan bir farkın-dalık var. orada-olmak demek gözünü kırpmadan öteki’yi izlemek demektir. yaratıcı obsesyon (söylemek) hiçbir zaman kendine katamayacağın, “o” olamayacağın öteki’nin söylediklerini söylemektir. ışık’a arkasını dönen aklın öteki’nde kendisini görmesidir. aşk, bir tatmin aracı değildir. öteki-için var olmaktır. kendini dile getiremeyenlere dil olmaktır. öteki, gölgendir. erotomani’de ise söz konusu olan kör bir tutkudur. iki gözünü de kaybetmiştir. aşkın gözü kördür diyen de iyi sallamış sanki, aşkın gözü akıldır, en iyi o görür.
not: tin kelimesi bende hiçbir şey yaratmıyor, tayf daha güzel. hem böyle bir çokluk iması var hem de renkli bir spektruma işaret ediyor. gökkuşağı gibi zihinleriniz bol olsun efendim.
aman şaşırttın beni, aşka düşürdün beni, aşka adamı ağlatır, dert adamı söyletir
devamını gör...