en muhtesem nick yazar profili

en muhtesem nick kapak fotoğrafı
en muhtesem nick profil fotoğrafı
rozet
karma: 132 tanım: 11 başlık: 0 takipçi: 2

son tanımları


abdülhamid kayıhan osmanoğlu

direkt linç edilen, dalga geçilen, yahut aşırı yapmacık bulduğum ve saçma bir şekilde soytarılarca pohpohlanan kişi.

hakkında bunlar dışında herhangi bir yaklaşıma denk gelemedim...

handiyse hiçbir fikrine zerre katılmıyorum kendisinin. fakat bende herhangi bir öfke yaratmıyor nedense.

tersine, onun için üzülüyorum, çünkü empati kuruyorum: ağır bir soyadı altında eziliyor. düşünsene, dünyaya gözlerini açar açmaz, birisi sana artık şehzadelerin olmadığı bir dünyada "sen bir şehzadesin" diyor. sırtına öyle bir misyon yüklüyor. ziyadesiyle namlı birisin, fakat bu nam artık geçer akçe değil. okulda zorbalığa uğruyorsun... ailen hakkında (gerçek olup olmayışından bağımsız) kötü şeyler yazılıp çizilip söyleniyor. sen de sülalen de ikide bir hakaretlere maruz kalıyorsunuz. varoluşunuz suç oluyor. ötekileştiriliyorsunuz. "öldürülmeyip de yaşamalarına müsaade edildiğine şükretsinler" deniyor. egon bir yandan göklere çıkarılırken, diğer yandan da yerin dibine sokuluyor. yakın çevrende sana çok saygıdeğer birisi olduğun telkin edilirken, dış dünyada millet seninle dalga geçiyor... hakkında hiçbir iddia sahibi olmadığın dış görünüşünle bile, sürekli olarak alay ediliyor.

zor olsa gerek... bu yüzden ona kızamıyorum ve insan olarak kötü birisi olduğunu da düşünmüyorum.
devamını gör...

goth kızların fetişize edilmesinin sebebi

gotikliğin zaten fetişist bir alt kültür olmasından ileri gelebilir.
devamını gör...

yazarların çektiği çiçek fotoğrafları

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

rüya gibi...
devamını gör...

ekşi sözlük

6 şubat depremi şayet olmasaydı, yazar olmamın mümkün olmayacağı sözlük. ha ben oradaki yazarlığımı bafileyeyim, keşke öyle bir felaket yaşanmasaydı da hiç yazar olmasaydım.

çaresizce yardım dileniyorduk. akdeniz'de o depremi ben de yaşadım ve ödüm bir tarafıma karıştı. bizim ev, odamdaki her şey zangır zangır sallanırken ağlamaya başladım ve "eyvah türkiye" dedim. "eyvahlar olsun..." zira ben kıbrıs'tayım ve buradaki binalar belli bir yönetmeliğe göre, depreme dayanıklı olacak şekilde inşa ediliyor. buna rağmen evin duvarı çatladı, o seviyede. konudan sapmayalım, kısacası deprem sürecinde sözlükte bir çaylak olarak bağıra ağlaya yardım isterken, aç susuz kaldığını söyleyen insanların mesaj-konum ve iletilerini paylaşmaya çalışırken, sözlük yönetimi "böyle olmayacak" dedi. ve o anda depremle ilgili paylaşım yaptığı tespit edilen tüm çaylakları yazar yaptılar.

şimdi o günden bugüne, hele ki de son aylarda, korkunç derecede sapıttı ekşi sözlük. korkunç bir ortam haline geldi o kadar. sözlükle ilgili drama, olay ve durumları yakından takip eden birisi değilim, bazen girerim ve o seviyede kendi halimde takılırım ki, muhtemelen yayınlamayacağım entryleri yazıp silmekle meşgulken, sol frame'de neler olduğunu kaçırırım. boykot etmişler ekşi sözlüğü. meğerse dolup taşan "özlem gürses" başlığı da bu konu etrafında dönüyormuş. ve kendisinin konuştuğu ilgili videoyu da sonradan, dün izledim. (daha sonra buraya link koyabilirim.) söylediği her şeyin altına imzamı atıyorum, sanki benim ağzımdan çıktı. nefretin hakim olduğu, sosyopatik bir ortam olarak tanımladı ekşi sözlüğü. güvensiz bir yer... bunun zaten farkındaydım ve belki bir boykot değil ama kendi içimde bir geri çekilme başlatmıştım, sol frame'e ya da gündem başlıkların illa ki hepsine dikkat göstermeyişimden anlaşılabileceği gibi... mesaj kutum desen kapalı zaten. korktuğum için... yahu bir yazar nereden, ne diye korkarak mesaj kutusunu kapatır?... gelmiş başımıza demek ki bir şeyler.

deşmek istemiyorum bunu daha fazla ama ekşi sözlüğün hali hal değil.
devamını gör...

gazze

gazze'de çok büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. israil zaten kurulduğu günden beri bütün filistin'de soykırım yapıyor. kelimeler tarifsiz kalıyor. ve insanlar böylesi bir konu üzerinden birbirine düşüyor. ne garip, gazze bir turnusol oldu benim gözümde şu son bir buçuk yılda. nötr kalırsın anlarım da (bakış açısı olarak ben de nötr yaklaştığımı düşünüyorum), "gebersinler" filan gibi iğrenç bir siyasete, nefrete, psikolojik yansıtma ve savunma mekanizmalarına alet edilmesini anlamıyorum gazze'nin. dünyanın her yerinde gazze'leri yaratmış olan tam da bu nefret.
devamını gör...

kitap okumak

kağıt üzerine basılı yani reel kitaplarda, çok daha hızlı gerçekleştirdiğimi fark ettiğim eylem. zira ben uzun yıllardır ekranda pdf okuyorum. buna alıştım, e-kitapsız bir dünya düşünemiyorum. bilgisiz kalırım, çok zora girerim.

normalde ulaşılması mümkün olmayan her şeye, tek tıkta ücretsiz ulaşmaya müptela oldum. beni ilgilendiren içerik ve bilgi... o süreçte üzülerek itiraf etmeliyim ki reel kitaplarımı ve kütüphanemi ihmal ettim, okumaz oldum, çünkü halen okumadığım veya bitirmediğim kitaplarım bulunuyor. hiç saymadım kaç kitabım olduğunu ama kafadan bir tahminle yüzleri bulur. kantite olarak "şu kadar kitabım var" demek için kitap almadım, ya da "şu kadar kitap okudum" demek için okumadım hiçbir zaman. sanal arşivimdeki dosyalarımın sayısı ise binlerle ölçülüyor, buna makaleler dahil değil.

iş edebiyata gelince, meşhur yazarların (dostoyevski, tolstoy vb.). önemli bir kısmının klasiklerini okumuşluğum yoktur. bunun eksikliğini hissediyorum ama bir isme veya herhangi bir şeye çekim duymuyorsam duyamıyorum. edebiyatı sevmediğimden değil, kafka'nın, bukowski'nin neredeyse bütün kitaplarını okumuştum, "haydi şimdi de adet yerini bulsun, bir suç ve ceza patlatalım, filmini izledik ama kitabı nasılmış bu sefiller'in" şiarıyla okuyamıyorum. içimden gelmiyorsa gelmiyor ve olmadı ne bileyim. (olabilir ki zamanı gelmemiştir, bu bir önyargı da değil.) genel olarak sevilmeyen, sağda solda çılgınlar gibi ve bence kötücül bir şekilde linç yiyen elif şafak gibi yazarların neredeyse tüm kitaplarını "isteyerek ve içimden gelerek" okumuşluğum bulunuyor.

birini zevk ve tercihleri yüzünden yargılamayı, eleştirmeyi, linçleyip yaftalamayı gerçekten anlamıyorum. eski çağlarda olduğu gibi, beni kazığa oturtup yakmasınlar diye konu tercihlerimi kolayca paylaşmıyorum kimseyle. "bilim, bilim" diye haykırırken, ki benim de bilim tutkum bilgiye karşı neredeyse otistik yaklaşımımdan belli olmalı, hayatın manevi konular-din-inanç-felsefe-spiritüalizm vb. soyut yönünün, tastamam cehalet göstergesi olarak çöpe atılması gerektiğine inanmıyorum. hatta şu an gerçek cehaletin tanımını yaptığımı düşünüyorum.
devamını gör...

ruhu güzel insanlar

dünya onların hatrına dönüyor bence. gerisi boş...
devamını gör...

kıskanmak

azı karar çoğu zarar bir duygu. hiç olmaması da normal değildir, sevilmediğinize delalettir, godoş olmak istemeyiz sanırım...
devamını gör...

parayla saadet olmaz

bir insan seçim yapma özgürlüğü ölçüsünce mutlu olabilir hayatta. ve bu da maddi kaynaklarla direkt bağlantılı bir şey. özgür hissetmeyen birisi mutlu da olamaz. dolayısıyla belki tam olarak yanlış değil ama çok eksik bir önerme.

hayatta sahip olduğumuz en kıymetli şeyler, sağlık ve sevdiklerimiz gibi, ücretsizdir.
devamını gör...

battaniye

makineye atılıp kolayca yıkanabilir olanı, her zaman için makbul olandır. bu iş için 12 kg kazana sahip bir makine almayı planlıyorum eve...
devamını gör...

sözlük yazarlarının ilk girdiği entry

budur benim için. ilk kez entry girmenin tatlı heyecanını çok özlemişim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim