1.
yaşamak bu değil
son tanımları
3.
daktır_mu_ne (yazar)
bir sıkıntısı var belli, yok kadınlar şöyle yok kadınlar böyle susmadı bi türlü. allah akıl fikir versin yani, zor olsa gerek böyle yaşamak…
devamını gör...
4.
yunanca şarkılar
konstantinos argiros’dan elpida
ya rabbi öyle bir yaratmış ki hem kendi hem de sesi acayip bi güzellikte. maşallah.
ya rabbi öyle bir yaratmış ki hem kendi hem de sesi acayip bi güzellikte. maşallah.
devamını gör...
5.
kadın çantasında bulunanlar
gidilecek yere göre değil. baki olan tek şey biber gazıdır.
devamını gör...
6.
ilişki biterken kıza hesap işareti yapmak
yapın tabi de çıkan bedeli ödemeye gücünüz yetecek mi orası önemli
devamını gör...
7.
karı gibi dır dır konuşan erkek modeli
ben attık sizin eğitilebileceğinize dair tüm umutlarımdan vazgeçtim
devamını gör...
9.
children of men
alfonso cuarón’un 2006 yapımı başyapıtı children of men, distopik sinemanın en sert ve en gerçekçi örneklerinden biri. p.d. james’in romanından uyarlanan film, 2027 yılında geçen bir hikaye anlatıyor.
dünya, doğurganlığını yitirmiş ve 18 yıldır hiç bebek doğmamış. medeniyet çöküşün eşiğinde, göçmenler zulüm görüyor, devlet baskısı tavan yapmış ve insanlık umudunu kaybetmiş. tam da bu noktada, hikâyenin ana karakteri theo, hamile bir kadını güvenli bir yere götürmek zorunda kalıyor.
film, klasik distopyaların aksine “olması mümkün bir gelecek” hissi veriyor. her şey abartısız, gerçekçi ve belgesel havasında. cuarón’un uzun planları ve sahnenin içine izleyiciyi çeken sinematografisi, filmi adeta yaşatıyor. özellikle savaşın ortasında geçen uzun çekim sahnesi, sinema tarihine geçmiş durumda. günümüz dünyasına bakınca filmdeki kaosun ve otoriter düzenin ne kadar gerçekçi olduğunu görmek pek de zor değil.
ancak children of men, yalnızca distopik bir gelecek tasviri değil, aynı zamanda ataerkil sistemin çöküşüyle doğrudan bağlantılı bir hikâye. film, insanlığın yok oluşunu kadın bedeninin doğurganlık yetisini kaybetmesi üzerinden anlatıyor. doğumun durması, sadece biyolojik bir kriz değil, aynı zamanda kadınların toplumsal rollerinin ve bedenleri üzerindeki kontrol mekanizmalarının altüst olması anlamına geliyor.
filmin merkezindeki karakter, hamile kalan tek kadın olan kee. göçmen, siyah bir kadın olarak toplumun en dezavantajlı kesiminden geliyor ve ironik biçimde insanlığın geleceği onun bedeninde şekilleniyor. ancak hikâyeyi sürükleyen asıl karakter theo. yani anlatının merkezinde yine bir erkek var ve kadın karakterin hamileliği üzerinden bir kahramanlık hikâyesi yaratılıyor. kee’nin kendi hikâyesinin arka planda kalması da filmde kadın öznenin tam anlamıyla özgürleşemediğini gösteriyor.
buna rağmen film, kadınların doğurganlıklarıyla özdeşleştirilmesine dair kritik bir noktaya parmak basıyor. kadınların yalnızca anne olarak değer gördüğü, doğurganlığın bir güç dengesi aracı haline geldiği sistemin çöküşü, feminist perspektiften incelendiğinde ataerkil yapının insanlığın yok oluşuyla paralel ilerlediğini düşündürüyor. kee’nin hamileliği bu yüzden sadece biyolojik değil, aynı zamanda toplumsal bir devrimi de simgeliyor. doğurganlığın yeniden başlaması, eski sistemin devamı mı olacak yoksa kadınların daha eşit bir dünyada var olmasına mı yol açacak? film bu sorunun cevabını açık bırakıyor.
children of men, yalnızca bir bilim kurgu filmi değil, aynı zamanda politik bir uyarı niteliğinde. kaç yıl geçerse geçsin, etkisini kaybetmeyecek bir başyapıt.
dünya, doğurganlığını yitirmiş ve 18 yıldır hiç bebek doğmamış. medeniyet çöküşün eşiğinde, göçmenler zulüm görüyor, devlet baskısı tavan yapmış ve insanlık umudunu kaybetmiş. tam da bu noktada, hikâyenin ana karakteri theo, hamile bir kadını güvenli bir yere götürmek zorunda kalıyor.
film, klasik distopyaların aksine “olması mümkün bir gelecek” hissi veriyor. her şey abartısız, gerçekçi ve belgesel havasında. cuarón’un uzun planları ve sahnenin içine izleyiciyi çeken sinematografisi, filmi adeta yaşatıyor. özellikle savaşın ortasında geçen uzun çekim sahnesi, sinema tarihine geçmiş durumda. günümüz dünyasına bakınca filmdeki kaosun ve otoriter düzenin ne kadar gerçekçi olduğunu görmek pek de zor değil.
ancak children of men, yalnızca distopik bir gelecek tasviri değil, aynı zamanda ataerkil sistemin çöküşüyle doğrudan bağlantılı bir hikâye. film, insanlığın yok oluşunu kadın bedeninin doğurganlık yetisini kaybetmesi üzerinden anlatıyor. doğumun durması, sadece biyolojik bir kriz değil, aynı zamanda kadınların toplumsal rollerinin ve bedenleri üzerindeki kontrol mekanizmalarının altüst olması anlamına geliyor.
filmin merkezindeki karakter, hamile kalan tek kadın olan kee. göçmen, siyah bir kadın olarak toplumun en dezavantajlı kesiminden geliyor ve ironik biçimde insanlığın geleceği onun bedeninde şekilleniyor. ancak hikâyeyi sürükleyen asıl karakter theo. yani anlatının merkezinde yine bir erkek var ve kadın karakterin hamileliği üzerinden bir kahramanlık hikâyesi yaratılıyor. kee’nin kendi hikâyesinin arka planda kalması da filmde kadın öznenin tam anlamıyla özgürleşemediğini gösteriyor.
buna rağmen film, kadınların doğurganlıklarıyla özdeşleştirilmesine dair kritik bir noktaya parmak basıyor. kadınların yalnızca anne olarak değer gördüğü, doğurganlığın bir güç dengesi aracı haline geldiği sistemin çöküşü, feminist perspektiften incelendiğinde ataerkil yapının insanlığın yok oluşuyla paralel ilerlediğini düşündürüyor. kee’nin hamileliği bu yüzden sadece biyolojik değil, aynı zamanda toplumsal bir devrimi de simgeliyor. doğurganlığın yeniden başlaması, eski sistemin devamı mı olacak yoksa kadınların daha eşit bir dünyada var olmasına mı yol açacak? film bu sorunun cevabını açık bırakıyor.
children of men, yalnızca bir bilim kurgu filmi değil, aynı zamanda politik bir uyarı niteliğinde. kaç yıl geçerse geçsin, etkisini kaybetmeyecek bir başyapıt.
devamını gör...
10.
glosolali
mononym arayan pinnacle point insanı ukdesi.
glosolali, aslında anlamsız gibi görünen ama konuşma gibi çıkan sesler üretme durumu. bazı insanlar bunu dini deneyimler sırasında yaşar, özellikle de pentekostal kiliselerde “dillerle konuşma” olarak bilinir. yani, bilinçli olarak öğrenmedikleri ama kutsal ruh’un onlara verdiğine inandıkları bir dilde konuşuyormuş gibi olurlar.
bunun dışında, bazı nörolojik ya da psikolojik durumlarda da ortaya çıkabilir. mesela epilepsi nöbetleri, afazi veya şizofreni gibi rahatsızlıklarda insanlar anlamlı kelimeler oluşturamadan konuşabilir.
bazen küçük çocuklarda da görülür. yeni konuşmaya başlayan çocukların, kelimeleri tam bilmeden ama bir şeyler anlatmaya çalışması gibi yani. hatta sanat ve müzik dünyasında da glosolaliye rastlamak mümkün; bazı şarkıcılar veya şairler, sözlerin anlamından çok seslerin ritmine ve duygusuna odaklanarak bu tekniği kullanır.
glosolali, aslında anlamsız gibi görünen ama konuşma gibi çıkan sesler üretme durumu. bazı insanlar bunu dini deneyimler sırasında yaşar, özellikle de pentekostal kiliselerde “dillerle konuşma” olarak bilinir. yani, bilinçli olarak öğrenmedikleri ama kutsal ruh’un onlara verdiğine inandıkları bir dilde konuşuyormuş gibi olurlar.
bunun dışında, bazı nörolojik ya da psikolojik durumlarda da ortaya çıkabilir. mesela epilepsi nöbetleri, afazi veya şizofreni gibi rahatsızlıklarda insanlar anlamlı kelimeler oluşturamadan konuşabilir.
bazen küçük çocuklarda da görülür. yeni konuşmaya başlayan çocukların, kelimeleri tam bilmeden ama bir şeyler anlatmaya çalışması gibi yani. hatta sanat ve müzik dünyasında da glosolaliye rastlamak mümkün; bazı şarkıcılar veya şairler, sözlerin anlamından çok seslerin ritmine ve duygusuna odaklanarak bu tekniği kullanır.
devamını gör...
11.
kadınların sinirlendikleri zaman yaptıkları garip hareketler
eski sevgilimin geceleri beni öperek uyuttuktan sonra ben onun yatağında uyurken pavyona gidip sabah hiçbir şey yokmuş gibi gelip yanıma yattığını öğrendikten sonra numarasını twitter’da konya içi pasif jigolo başlığıyla yayınlamıştım. çok da talep görmüştü ama değerlendirmedi niyeyse. ticari zekası hiç yoktu zaten.
devamını gör...
12.
sözlük kadınlarının erkeğin külüne muhtaç olması
yazdım yazdım sildim, sözlükte küfür yasak olmasa yazacağımı bilirdim de hal böyleyken günlüğüme yazacağım artık söyleyeceklerimi.
devamını gör...
14.
normal sözlük’ün feminist sözlüğüne dönüşmesi
bi sözlük var tam sizin kafaya uygun. bi deneyin derim, kafadaşlarınızla sabaha kadar çeke çeke incellik yapınca beklentileriniz karşılanır belki.
devamını gör...
16.
ilk sevgili
oğuz kaan.
ilkokul zamanlarıydı, aynı lojmanda yaşıyorduk. her akşam çizgifilm izlerdik onların evde. bu akşamların birinde yine çizgifilm izlerken öpüvermişti beni çakal.
bir de hiç unutmam, araba çarpmıştı bi kere buna. hiçbir şey de yoktu ama beni bi gör. bi ağıtlar, bi gözyaşları, anlatamam.
sosyal medya çağında çok aradım onu ama bulamadım asla, iyidir umarım.
ilkokul zamanlarıydı, aynı lojmanda yaşıyorduk. her akşam çizgifilm izlerdik onların evde. bu akşamların birinde yine çizgifilm izlerken öpüvermişti beni çakal.
bir de hiç unutmam, araba çarpmıştı bi kere buna. hiçbir şey de yoktu ama beni bi gör. bi ağıtlar, bi gözyaşları, anlatamam.
sosyal medya çağında çok aradım onu ama bulamadım asla, iyidir umarım.
devamını gör...
17.
kendini geliştirdikçe yetersiz hissetmek
bilgi arttıkça cehalet de artıyor gibi hissettiren paradoks. ne kadar yol kat edersen, o kadar eksik olduğunu fark ediyorsun.
devamını gör...
18.
karındeşen jack
neredeyse 150 yıl boyunca gizemini sürdürdükten sonra kafayı bu vaka ile bozan russel edwards isimli bir eleman tarafından kimliği belirlenen katil.
edwards, karındeşen jack’in kurbanlarından biri olan catherine eddowes'un suç mahallinde bulunan kanlı şalından aldığı dna örnekleri ve kosminski’nin yaşayan bir akrabasından aldığı dna örnekleri ile gerçekleştirdiği testler neticesinde cinayetleri işleyen kişinin 1888’de polis tarafından şüpheli listesine alınan ama suçu kanıtlanamayan aaron kosminski olduğunu belirlemiş.
kaynak
edwards, karındeşen jack’in kurbanlarından biri olan catherine eddowes'un suç mahallinde bulunan kanlı şalından aldığı dna örnekleri ve kosminski’nin yaşayan bir akrabasından aldığı dna örnekleri ile gerçekleştirdiği testler neticesinde cinayetleri işleyen kişinin 1888’de polis tarafından şüpheli listesine alınan ama suçu kanıtlanamayan aaron kosminski olduğunu belirlemiş.
kaynak
devamını gör...
20.
okumak istediğiniz kitaplar
jacqueline harpman'dan erkek nedir bilmezdim.
işin garibi kitap hiçbir yerde yok. ne türkçesi ne de ingilizcesi. baskısını bırak, ekitap bile yok. delirirsin yani. sanki böyle bi kitap yokmuş da ben varolduğunu varsayıyormuşum gibi.
ama taktım kafaya, pes etmek yok bulucam elbet!
işin garibi kitap hiçbir yerde yok. ne türkçesi ne de ingilizcesi. baskısını bırak, ekitap bile yok. delirirsin yani. sanki böyle bi kitap yokmuş da ben varolduğunu varsayıyormuşum gibi.
ama taktım kafaya, pes etmek yok bulucam elbet!
devamını gör...