ayrılık ne biliyor musun?
ne araya yolların girmesi
ne kapanan kapılar
ne yıldız kayması gecede, ne güz
ne ceplerde tren tarifesi
ne de turna katarı gökte
insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
ipi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini
birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine
ardında dünyalar ışıyan camlar dururken
duvarlara dalıp dalıp gitmesi
türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık
ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek
birdenbire büyümesi gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun
insanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi
bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde
saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin
parmaklarını sözüne pınar edememek
uzaklarda bir adamın üşümesi; bir kadın dağlara daldıkça
ışıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan
çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun
evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması
ayrılık; yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme
yalnızca gölge vermesi ağaçların
iyiliğin küfre dönmesi ayrılık
güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya
başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş
iki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı
hüznün arması, süren korkusu inceliğin
ayrılık, o küçük ölüm; usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan
şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını?
bir yaprak düşmesi kadar ancak acısı ve ağırlığı olduğunu
bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını
boşluğa bir boşluk katmadığını
kar yağdırmadığını yaz ortasında
ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından kalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı
ben bulutları gösterirken "bulmacanın beş harfli bir yemek sorusuna"
yanıt aramanla halkalanmış
aşkın şarabının ağzını açtım, yâr yüzünden içti murt bende kaldı
türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş
dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını kenara itip
"bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?" dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan
ne mi yapacağım bundan sonra?
ayak izlerimi silmek için sana gelen yolları tersinden yürüyeceğim önce
şiir okumayacağım bir süre
hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim
senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim
yeni bir yanlışlık yapmamak için telefonlara çıkmayacağım
ardı kuş resimli aynalar arayacağım mahalle pazarlarında
gençliğimi anımsamak için
emekli kahvehanelerinde yaşlılarla konuşarak, sonumu görmeye çalışacağım
fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce solsun diye
içinde ay ışığı, iğde kokusu ve begonvil bulunan tüm resimleri duvarlardan indireceğim
mican türküsünü asacağım yerlerine
falcı kadınlara inanmayacağım artık
trafik polislerine adres sormayacağım
geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye
fesleğenden başka bir çiçek koymayacağım penceremin önüne
büyük kentlerin varoşlarında çırpınan üç milyon yurtsuza evimi açacağım
nerde bir kayıp, bir faili meçhul varsa bıraktığı acının yanına resmini asacağım
şaşırma! yetimi korumak için yeni aşklar bulacağım kendime.
ne yapacağımı sanıyorsun ki?
tenin tenime bu kadar sinmişken
ömrüm azala azala akarken önümde
gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken
senin korkularını
benim inceliğimi doldurup yüreğime
bıraktığın boşluğu yonta yonta
binlerce heykelini yapacağım
(bkz: selçuk bayraktar) whatsapp'ın kullanıcı sözleşmesini yenilemesi ve kabulünü zorunlu tutmasının ardından uygulamayı sildiğini duyurdu. alternatif uygulama isimleri de vermiş. açıklama ve alternatif uygulamalar
ancak hem alternatif olanlar hem de hali hazırda whatsapp'ın kendisi zaten tüm kullanıcı verilerini hem depoluyor hem de satıyordu. bkz. kullanıcı verilerini sattığı için yargılanan zuckerbeg yani kağıt üzerinde ve pratikte whatsapp'tan daha da zayıf şifreleme ve veri koruma özelliklerine sahip uygulamalara geçmek pek de akıl kârı değil. ama evet abd ve ab ülkelerindeki kullanıcılara uygulanan çifte standarta karşı bir tepki olarak doğru bir hamle. ama asla daha güvenli bir hamle değil !
buyrun bir hukukçu ve hacker'dan dinleyelim whatsapp mı alternatifleri mi daha güvenli? ve günün sonunda hepsi de aynı politikayı izliyor mu? özellikle hukukçunun giriş cümlelerini not edin.
sadece çekirdek aile üyelerimizin olduğu, babamın küçüklüğünde köyündeki bir konaktan ismini alan grubumuz. "bındığın konağı" üyeler: anne ,baba,büyük abla,küçük abla,erkek kardeş. hem büyük bir makara hem de acayip ciddi konular dönmekte. enişteleri gruba almadık evet !
günün birinde acıyı keşfetmiş bir çocuğun hikayesidir diye tanımlar yazar kitabı. 20 yıl içimde taşıdım 12 günde yazdım diye de kitabın o muazzam hikayesinin kendi çocukluğu olduğunu söyler. kitabı da filmi de -kitaba nazaran sığ kalsa da- ağlatır insanı. umut diye tutunduklarının bir anda yok olmasıdır. zeze hepimizin çocukluk arkadaşıdır ! sanıldığının aksine çocuk değil ilk gençlik ve yetişkin kitabıdır.
öyle kırık bakma bana
caddeler nasıl da genişliyor
sana bunu söyleyecektim
bileyli bir makas vardı yanımda
sana bunu söyleyecektim
hadi kes büyüyen tırnaklarındaki kiri
sana bunu...
oyy nasıl söyleyebilirim
deliren sevdamızın kısrak huyunu
elimi tut
tuttururlar, o kadarına izin verirler
kahreden bir ayrılığın çılgınlığı değil bu
bir isyanın kelepçeleşmiş resmidir parmaklarımız
izleyeceğiniz videoyu sona sarıp replay yaparsanız reklamlar yok oluyor bilginize. bazen reklamların kalkmadığı da oluyor bunun nedeni çok seri şekilde sona sarmak. ıki veya üç aşamada sararsanız reklamlar yok olmakta. özellikle 5 dakikadan uzun videolar için büyük fayda sağlıyor.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.