(bkz: şükrü erbaş)'ın (bkz: senin korkularını benim inceliğimi) şiiridir. her bir dizesini sindire sindire, içinizde derin oyuklar aça aça okur ve hissedersiniz.


ayrılık ne biliyor musun?
ne araya yolların girmesi
ne kapanan kapılar
ne yıldız kayması gecede, ne güz
ne ceplerde tren tarifesi
ne de turna katarı gökte
insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!

ipi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini
birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine
ardında dünyalar ışıyan camlar dururken
duvarlara dalıp dalıp gitmesi
türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık

ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek
birdenbire büyümesi gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun
insanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi
bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde

saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin
parmaklarını sözüne pınar edememek
uzaklarda bir adamın üşümesi; bir kadın dağlara daldıkça
ışıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan
çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun
evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması
ayrılık; yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme
yalnızca gölge vermesi ağaçların
iyiliğin küfre dönmesi ayrılık
güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya
başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş
iki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı
hüznün arması, süren korkusu inceliğin
ayrılık, o küçük ölüm; usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan

şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını?
bir yaprak düşmesi kadar ancak acısı ve ağırlığı olduğunu
bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını
boşluğa bir boşluk katmadığını
kar yağdırmadığını yaz ortasında

ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından kalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı
ben bulutları gösterirken "bulmacanın beş harfli bir yemek sorusuna"
yanıt aramanla halkalanmış
aşkın şarabının ağzını açtım, yâr yüzünden içti murt bende kaldı
türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş
dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını kenara itip
"bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?" dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan

ne mi yapacağım bundan sonra?
ayak izlerimi silmek için sana gelen yolları tersinden yürüyeceğim önce
şiir okumayacağım bir süre
hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim
senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim
yeni bir yanlışlık yapmamak için telefonlara çıkmayacağım
ardı kuş resimli aynalar arayacağım mahalle pazarlarında
gençliğimi anımsamak için
emekli kahvehanelerinde yaşlılarla konuşarak, sonumu görmeye çalışacağım
fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce solsun diye
içinde ay ışığı, iğde kokusu ve begonvil bulunan tüm resimleri duvarlardan indireceğim
mican türküsünü asacağım yerlerine
falcı kadınlara inanmayacağım artık
trafik polislerine adres sormayacağım
geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye
fesleğenden başka bir çiçek koymayacağım penceremin önüne
büyük kentlerin varoşlarında çırpınan üç milyon yurtsuza evimi açacağım
nerde bir kayıp, bir faili meçhul varsa bıraktığı acının yanına resmini asacağım
şaşırma! yetimi korumak için yeni aşklar bulacağım kendime.

ne yapacağımı sanıyorsun ki?
tenin tenime bu kadar sinmişken
ömrüm azala azala akarken önümde
gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken
senin korkularını
benim inceliğimi doldurup yüreğime
bıraktığın boşluğu yonta yonta
binlerce heykelini yapacağım


devamını gör...

açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor dağlık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
her yerinde vücudumun ağır yanık sızıları
çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili

atilla ilhan
devamını gör...
(bkz: mutlu aşk yoktur)
devamını gör...
"sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız…" a. i.
devamını gör...
öyle büyük ki ağrım
horon tepseler ağlıyorum
inan ki elimi kolumu zincirledin
inan ki sustuklarımı sen izin vermedin diye
boğazımda cümleledim
artık telefon beklemiyorum
artık telefon etmiyorum, çünkü biz artık olduk
tabakta kaldık günah olduk
yazık olduk
biz senle, biz senle iki ayrı olduk
ben sana susacak kadar
ben sana susayacak kadar
ben seni beni susturacak kadar sevdim
öyle büyük ceza ki bu,
ikimize iyiliğimiz için kestiğin
artık afrikadakiler yaşar
biz ölürüz.
devamını gör...
murathan mungan’ın yalnız bir operası orda derki

gittin. koca bir yaz girdi aramıza. yaz ve getirdikleri. döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıştı.
kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza. adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık. fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki. zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
devamını gör...
devamını gör...
nazım hikmet - bir ayrılış hikayesi.

erkek kadına dedi ki:
- seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
erkek kadına dedi ki:
- seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
kadın erkeğe dedi ki:
- baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
ve artık
biliyorum:
toprağın
yüzü güneşli bir ana gibi
en son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...

fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...

sen
yürümelisin,
beni bırakarak...

kadın sustu.

sarıldılar

bir kitap düştü yere...
kapandı bir pencere...

ayrıldılar...
devamını gör...
ümit yaşar oğuzcan - ayrılırken


dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
bu saatte gözyaşları, yeminler,
boş bir tesellidir inandığımız.
perde kapanıyor, film bitiyor işte,
o hiç bitmeyecek sandığımız...
görüyorsun, konuşacak bir şeyimiz kalmadı. sadece bakışlarımızda hüzün.
işte ayrılık bu; hiç beklemediğimiz...
o ikiz kardeşi ölümün.
anlıyorum bir daha görüşemeyeceğiz
bu son buluşmamızdır seninle
yeni bir hayata başlayacaksın artık
onunla, o yeni sevgilinle.
anlıyorum artık o öpecek ellerini
kulağına aşkı o fısıldayacak
içinde bir pişmanlıktan başka
benden eser kalmayacak.
sigaranı söndür , kalkabiliriz
on adım sonra yollarımız ayrılmalı
sakın ağlama ve bir şey söyleme bana
insan ayrılırken bile büyük olmalı.
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
ben sevemiyorum artık kimseyi. sevemiyorum. aslında sevmek de sevilmek de istiyorum ama olmuyor. bir kere kırılınca, devamı gelmiyor bazı şeylerin.

hayallerinin başındaki kişi değişmek zorunda kalınca o hayaller tekrar kurulmuyor, üstüne yıkılıyor. altında kalıyorsun..

kalbim acıyor bi de böyle olunca o nasıl hayatına devam ediyor, sen de etsene, durma diyorum ama yapamıyorum.

ona karşı olan sevgim geçti aslında ama kalp kırıklığım asla geçmiyor. birini sevmek istediğim anda düşünceler içerisinde boğulmaya başlıyorum. korkuyorum aslında aynı şeyleri yaşamaktan, ya da birini seviyorum sanıp sevmediğimi farketmekten. çünkü bu duyguyu yaşadım başkası yaşamasın istiyorum. ben öyle yapacak biri değilim, biliyorum diyorum ama o da değildi..

sevgi aslında insana iyi hissettirir ama ben kötü hissetmeye başladım. o neden öyle oldu ki? ben böyle hissetmeyi cidden haketmiş miydim?
devamını gör...
çok hislendim, his bulutu oldum birden.

harikasınız. titredim.
devamını gör...
13. (tematik)
lavinia

sana gitme demeyeceğim,
üşüyorsan ceketimi al.
günün en güzel saatleri bunlar,
yanımda kal.

sana gitme demeyeceğim,
gene de sen bilirsin,
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
incinirsin.

sana gitme demeyeceğim.
ama, gitme lavinia
adını gizleyeceğim,
sen de bilme, lavinia

/özdemir asaf
devamını gör...
çizik

geleceğim, bekle dedi, gitti..
ben beklemedim, o da gelmedi.
ölüm gibi bir şey oldu..
ama kimse ölmedi.

özdemir asaf
devamını gör...
“sen benim hiçbir şeyimsin
yabancı bir şarkı gibi yarım
yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
hiç kimse misin bilmem ki nesin
uykumun arasında çağırdığım
çocukluk sesimle ağlayarak
sen benim hiçbir şeyimsin”

(bkz: attila ilhan)
devamını gör...
karasevda

bir kere sevdaya tutulmaya gör;
ateşlere yandığının resmidir.
aşık dediğin, mecnun misali kör;
ne bilsin alemde ne mevsimidir.

dünya bir yana, o hayal bir yana;
bir meşaledir pervaneyim ona.
altında bir ömür dönedolana
ağladığım yer penceresi midir?

bir köşeye mahzun çekilen için,
yemekten içmekten kesilen için,
sensiz uykuyu haram bilen için,
ayrılık ölümün diğer ismidir.

-cahit sıtkı tarancı
devamını gör...
(bkz: nazım hikmet)'in (bkz: sen...) adlı şiiridir.
sen…
sen artık bu kitapta: noktaları , virgülleri , satırları taşımıyorsun..
sen artık bu kitapta : koşmuyor , bağırmıyor , alnını kaşımıyorsun..
sen artık bu kitapta yaşamıyorsun.
-nazım hikmet ran
devamını gör...

bence şimdi sen de herkes gibisin

nazım hikmet
devamını gör...
incecikti
gül dalıydı
dokunsam kırılacaktı
dokunmadım
kurudu

gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
neden akşam oluyorum tren kalkınca
kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
az önceki çiçekler nasıl da diken diken
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç

o sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti
o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
günler devlet alacağı, yıllar bir kadehcik buzlu rakı
oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
nerde şimdi nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ayrılığı anlatan en güzel şiir" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim