bir yolculuktan önce genellikle uykusuz kalmayı sevmiyorum.
bir yandan üzerimde stres var bir yandan üzerimde bir boşvermişlik, rahatlamışlık hissi var.
bazen diyordum, hiçbir şey yoluna girmeyecek, olmuyor diye de oluyormuş ya. oluyormuş.
yani eskiden günlüğüme yazdıklarıma bakarken birçok şey beni stres etmiş, sonra yazmışım "femina, seninle gurur duyuyorum." bunlar beni duygulandırıyor. biraz sabır lazımmış.
bir insan kendisini sadece başarıyla ifade etmemeli. tanışırken insanlar kendilerini "işim şu" demeleri de uygun değil bence. sen kimsin? sen tam olarak bir birey olarak nelerden hoşlanıyorsun? iş olmayınca neler yapıyorsun? bunları biliyor musun mesela?
çoğumuz keşkeler ile ölüp gideceğiz.
keşke demeyelim.
aklımızda kalmasın. yapalım.
hadi siz de söz verin.
bazen her şey uygundur ama zaman doğru değildir. bir şeyi zaten bu kadar çok istiyorsanız, bakın dikkat edin şey!*, o zaman oldurmanız mümkündür bir şekilde. yıllar sonra olur belki ama yine de olur. işin peşini bırakmayın, kendinize güvenin.
sadece istemek başarıya götürmüyor. herkes ister zengin ve başarılı olmak... ama bunun için her gün istikrarlı bir şekilde çabalıyor musun diye sorduklarında birkaç insan kalır bu koskoca çemberde.
yani sadece istek ile olmaz.*
çaba ve disiplin ile olur.
hangi mantıklı tarafım bir dönemde 55 ects yapmanın mantıklı ve yapılabilir olduğunu söylediyse onu selamlıyorum. okulu erkenden bitirip ne yapacaksın?
yıl 2035 olsa da hâlâ başka bir para miktarıyla da konuşacak mıyız bu tarz konuları? merak ettim. benim de sana sorum bu.
euro olsun, dolar olsun, tl olsun fark etmez. zaten oturup hava atıyorsa büyük sıkıntı.
belli bir para miktarından sonra banka tarafından aylık para alınıyor paranızdan. *
bunu önlemek için farklı adlarda banka hesabı açarak, para meblasını serpiştirmeniz gerekiyor.
nereden bildiğimi sormayın.*
parayı bankada tutmak bir yandan anlamsız yani. yatırım yapmalısınız ama o kadar para varsa mutlaka bir danışmana da paranız vardır. ya da bunun eğitiminizi alırsınız, olur biter.
planlarımı, hayallerimi ve gelecekte genel olarak yapmak istediklerimi birisine anlatmaktan çok çekiniyorum.
olana kadar çabalayıp duruyorum. sonra anlatıyorum. "şöyle şöyle olsun istiyordum. oldu işte."
çünkü anlatınca sanki büyüsü kayboluyor. anlatınca çünkü olası gelmiyor gibi oluyor. saçma bir düşünce çünkü olması için benim çabam gerek. ama bazen diyorum sanki hayatın çarkları anlatınca farklı işliyor gibime geliyor.
ne zaman anlattıysam olmadı çünkü.
vardır bunun da mantıklı bir açıklaması.
ilk önce numaraya bakıyorum. +49 mu yoksa +43 mü yoksa bambaşka bir yer mi? bazen spam oluyor, açmıyorum.
çoğu tanımadığım numara işten oluyor. mecburi açıyorum, yapacak bir şey yok. "femina, bu öğrenciye de ders verir misin?"
bir gün saat 22 civarı tanımadık +43'lü bir numara aradı. dedim "bu kim?" iştenmiş. mistik saatlerde aranmasak iyi olacak.
zaten benim şaşırmamam lazım. saat 22'de matematik anlattığımı bilirim. normal saatler ya. *
bir sınavım 5 gün içerisinde açıklandı. not ortalaması 4.31. en iyi not 1.7 ile benim notum. sonra bir tane 2.0 alan var, o da arkadaşım. yüzde 65'i geçememiş. inanılmaz. her sene böyle. sınavlarda en düşük geçememe oranı yüzde 30 civarında oluyor. en yüksek oran yüzde 70 idi.
vay be. daha iyi not bekliyordum... hü. 1,3 olabilirdi.
günaydınnn.
saat 5 ve hava daha aydınlanmadı. havanın soğukluğu beni mest ediyor. keşke gün boyu böyle soğuk kalsa.
erkenciyim. erken kalkmayı seviyorum.
sınav dönemindeyim, bu yüzden ders çalışmam gerek. görüşürüz. *
fark etmeseniz bile vücudunuza büyük ölçüde zarar veriyorsunuz. bu sadece bir gün içerisinde oluyor, yanlış hatırlamıyorsam. kısacası vücutta oluşan uykusuzluk temelli enflamasyon.
bugün sınavım vardı. sıram arka tarafta. geçip oturdum. buraya kadar her şey çok normal.
sınav başlayınca bazı profesörler ellerindeki boş zamanla ne yapacağını şaşırıp türlü türlü hareketlere başvuruyorlar.
katır kutur kuru yemiş yemeler, gazeteyi açıp yüksek ses sayılabilecek bir şekilde sayfa sayfa çevirmeler ve nicesini sınav süresi boyunca deneyimlemiş oluyorsunuz. sabrınıza sabır katıyorsunuz. belki de katmıyorsunuz. içten içe köpürüyor de olabilirsiniz, belli olmaz.
gazeteyi alıp bir de normal çöp kutusuna atmasın mı? kağıt çöp kutusuna atma anlayışımıza n'oldu? onuda mı camdan dışarı attık öğrencilere olan saygımızla beraber? hmmm. peki.
her öğrenciden türlü türlüsü varken profesörlerden de türlü türlüsü var olması çok normal. yapılan bu hareket? bilemeyeceğim. bilmiyorum. bilmek istiyor muyum? onu da bilmiyorum. *
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.