femmeamoureuse yazar profili

femmeamoureuse kapak fotoğrafı
femmeamoureuse profil fotoğrafı
rozet
karma: 36536 tanım: 3008 başlık: 182 apolet: 2 takipçi: 76
Vivi e lascia vivere.

son tanımları


halk kitabevi

maalesef, kendisinden lanet etmeme sebep olan kurumdur. babamın başıma açtığı bela olarakta tanımlanabilir tabi hatta böyle söylemek daha doğru olacaktır.

kitap okumayı çok seven babam, halk kitabevi'nin internet sitesinde beğendiği kitapların set şeklinde satıldığını gördü. günlerce bana kitapları satın almam için sözlü telkinde bulundu fakat benimde huyumdur her yerden kitap satın alımını gerçekleştirmem. iyi ki de böyle bir huyum var. neden haklı olduğumu dibine kadar öğrenmeme sebep olacak deneyimler yaşattı bu kurum bana. babamın günlerce süren ısrarlarına dayanamayıp, buradan sipariş oluşturdum. 1 yılı aşkın süredir asla peşimi bırakmıyorlar. sürekli aranıyorum ve kampanyalı şekilde bana kitap satmaya çalışıyorlar. en son 2-3 gün önce, ataklı şekilde arka arkaya yaptıkları aramalar sebebiyle, operatörüm üzerinden numarasını engellettim. kaç adet numaralarını engelledim bilmiyorum.

halk kitabevi pişmanlıktır. bir kez sistemlerine numaranız düşmesin, gerçekten kurtulmanın tek yolu engellemek oluyor. operatörüm üzerinden engelleme gerçekleştirmek zorunda kaldım siz düşünün.

eğer kurucularından veya yöneticilerinden bu entry'i okuyan biri varsa, insanları düzenli taciz ederek ürün satamazsınız. bu kişisel hak ihlalidir. kısa zamanda yöntem ve teknik değiştirmeniz dileğiyle yoksa muhtemelen hakkınızda sayısız "düzenli ve istikrarlı taciz " sebebiyle dava açılacak.
devamını gör...

hem çok zor hem çok kolay olan şeyler

ben duygusal biri olduğum için, bu kategoride var olan soruyu sadece soyutluktan örneklendireceğim.

1. birinden ayrılmak.

ağızdan kolay çıkan bir cümledir ya da fikri çok hafif gelir. yaşaması ise, asla kolay değildir. ağır çekimde ilerleyen, gün ve gün daha ağırlaşan bir can yakma süreci başlatır. iyileşme, kişinin kendi duygularını aşma şekline ve irade biçimine göre farklı sürelerde olur.


2. birine duygularını açmak.

keza dünyanın en tatlı eylemidir - ama teoride.
"diğerine duygularını açabilmek" insanların bu dünyada en zorlandığı şeylerden biridir. bir sürü soru- olasılık doğurur ve içinde olduğunuz pozisyon ne olursa olsun, duyguları açmak hep bir risk gerektirir. dile/ zihne kolay ama yaşarken çok zor olan bir husus daha.


3. aldatılmak ve bunu öğrenmek veya yakalamak.

dilin ve zihnin yine çok kolay olarak gördüğü, terminolojik açıdan çok kolay ifade edilen ama atlatırken sizi kısmen ölüp- dirilten olay silsilesidir. duygusal açıdan bir sürü sorun türetir, psikolojiyi kaybetmemek için gösterilen irade ise, ciddi büyütür.


4. herhangi bir psikolojik rahatsızlığı ( klinik olmayan) veya okb sendromlarını aşmak.

herkesin çok küçümsediği bir olgudur ve herkese inanılmaz kolay bir şeymiş gibi gelir. insanların ancak içine düştüğünde farkındalığına varabildiği bir husustur bu. psikolojik takıntılar- saplantılar/ düşünceler kolayca yönetilemez, zaman ve müthiş bir irade gerektirir.


5. hamile kalmak.

bu kısmı kadın okuyucular için. hamile kalmak, sağlıklı bir kadınsanız, çok kolaydır fakat önemli olan manevi olarak bunu doğru yönetebilmektir. annelik biyolojik bir olgu değildir. annelik tamamen duygusallıktır. ıkınarak rahimden çocuğu çıkartmak, biyolojik bir zorunluluktur. buna annelik denemez. keza tüm dişi hayvanlar benzer formda doğum gerçekleştirir. hamilelik sürecini küçümsemiyorum, sadece diyorum ki " biyolojik olarak gelişen doğurma eylemi kimseyi anne yapmaz."


annelik doğumdan sonra başlar. emekle, vicdanla, kalple ve bu doğrultuda öğrettiğin tüm değerlerle anne olursun. yoksa herkes 20 dakikalık sex ile anne- baba olabilir. marifet yapmakta değil, bakmakta.


6. boşanmak veya işten çıkartılmak.

ikisinin verdiği boşluk aşağı yukarı birbirine benzer. bu yüzden aynı başlıkta sıraladım. kişinin kendisine olan özgüvenini ve dışarıya bakış açısını sarsan bir husustur. yine dile kolaydır ama yönetmesi zordur.


7. yurt dışına taşınmak.

kolay olmanın ötesinde, "herkesin hayali" olarak konumlandırılır ama müthiş seviye bir vazgeçmişlik ve terk ediş halidir. bana kalırsa, psikolojik sınanmanın en son noktasıdır. insanın içine doğduğu her şeyi ve herkesi terk edebilecek cesaretinin olması çok uçuk bir farkındalıktır. - kendimden referanslıyorum. ilk tanık burada duruyor.
devamını gör...

yakın ama etkili işeme taktikleri

öyle bir taktik maalesef ki yok. verilebilecek tek taktik var onu da vermeye dilim varmıyor çünkü kamusal alanda, asla hijyen olmadığına inanan biriyim.

kamu tuvaletleri, parazitin kendisidir. bu yüzden, tuvaletimin türü ne olursa olsun, asla lavabolara oturmam. herhangi bir ortak alanda ki tuvalete oturmak, benim en büyük kabusumdur. kimden ne hastalık kapacağınız çok müthiş piyango çünkü..

kadınlar bu konularda erkeklere göre daha dezavantajlıdır çünkü bizim enfeksiyonu alma hızımız ile erkeklerinki birbirine denk değil. vajinal açıklık sebebiyle, kadın enfeksiyonu almaya, anatomik olarak maalesef ki daha müsaittir. bu yüzden kamusal alanlarda hiç bir klozete oturmamak çok önem taşır.

gelelim ana başlığa; oturmadan tuvaletinizi yaptığınız zaman, o tuvalet mutlaka sıçrar. sert zemin ile temas eden tuvaletin türü ne olursa olsun, mutlaka bir geri tepme olur. maalesef bunun önüne geçme şansımız yoktur. çok can sıkıcı bir durumdur fakat fizik denilen bir gerçekliği atlama şansımız hiç yoktur. bu yüzden yapılacak en iyi şey, kıyafetleri olabildiğince indirmek ve bu süreci hesaba katarak, klozete cok yakın sekilde eşyaları konumlandırmamaktır. klozetlere oturmak, söz konusu dahilinde bile değildir. onun yerine erişkin bezini önerebilirim. en azından daha sağlıklıdır hatta bu yolla cinsel hastalık/ enfeksiyon kapma şansınız neredeyse sıfırdır. ayrıca sizi sürekli lavabo arama derdinden de kurtarır. erişkin bezi kullanmak ayıp değildir. ihtiyaç dahilinde( idrar kaçırma, büyük tuvaleti tutamama vb yaralanmalar- ameliyatlar sonucunda ortaya çıkan sistematik problemler), gayet mantıklı bir seçenektir.
devamını gör...

yakın arkadaş kazığı

başlığı açan arkadaşım, duruşunla gurur duydum. şahsen, bütün yakın sandığı , hesapta arkadaşlarını hayatından temizleyen biri olarak, cesaretinle gurur duydum. bu işler cesaret gerektirir cünkü. bir çok insan hataları görür ama sırf yalnız kalma korkusundan dahi, bu eksik- aksak arkadaşlık ilişkilerini sürdürür. hatayı gördüğün an, yolları ayırmak inanılmaz uçuk bir cesaret örneğidir. seni kutlarım.

hayat, kimsenin kimseye arkadaş olamayacağı öğretti bana. insanlar huzursuz ve kıskanç varlıklar. senin hayatını iyi niyetle diğerine açıyor olman, açtığın kişinin senin yaşamına ve standartlarına kıskançlık geliştirmesine sebep olabiliyor. bir ilişkiye kıskançlık- fesatlık dadanırsa, o iş fena. genelde de olan bu oluyor.

"bireysel erdemleri çöp insanlardan arkadaş olmaz." bak bu yazdığımı unutma. sana yapılan her hatada karşına bu çıkacak. "oluşmamış omurga, var olmayan kişilik". bu insanlar iflah olmaz. en iyi seçim terk etmektir.
devamını gör...

celal şengör’e türk milletine hakaretten hapis istemi

bir çok söyleminde haklı ama telaffuz yolu hatalı.

ben türküm, bu ülkede doğdum ama bu ikisinden önde gelen bir husus var. ben, insanım. insani değerlerin, onur- gurur kavramının, vicdanlı, ahlaklı olmanın doğduğun coğrafya, bağlı olduğun ırk ile hiç bir alakası yoktur. biz her şeyden önce insan olarak yaratıldık, korumamız gereken değerlerimiz her şeyden üstün. dolayısıyla, adamın söylediği şeyleri " milletime, ırkıma hakaret ediyor" şeklinde yamultmak ve çarpıtmak hatadır.


bu toplumda insanlar her zaman suça meyilli ve insani açıdan fazlasıyla noksandı. üstüne eğitime çok değer verilmediği için, toplumun büyük çoğunluğu, sınırları belli bir cehaletin kurbanı oldu. tabii, geçmişte süreç ve koşullar daha sıkı olduğu için( özellikle toplumsal anlamda kurallar ve ayıp kavramı daha yüksek tonda yaşatıldığı için), bazı şeyler istense de şu an olduğu kadar tırmanamıyordu. yolsuzluk, dolandırıcılık, uyuşturucu, cinayetler, tecavüzler.. mafyatik iç-dış çıkarlar, görüş ayrılıkları ve buna bağlı hak/ adalet gaspları derken toplum zamanla sadece bir coğrafya dolusu suistimalciden ve suçlulardan ibaret olmaya başladı. açık hava bir cezaevinde yaşıyoruz. etrafımızda yürüyen herkes suçlu neredeyse. bu toplumun adı nedir? bu toplumu nasıl çağırıyoruz? "türk toplumu" olarak. yani adam bu toplumdaki hatalı insan bileşkesine hitap ederken ne diyecek? italyan - fransız halkı mı?

türk toplumunun en büyük özelliklerinden biri inanılmaz manipülatif olması ve maalesef bir çok şeyi çarpıtmasıdır. herkes, adamın türklüğe ve türk olmanın değerlerine saldırmadığının, içinde yaşadığımız toplumun eksik yanlarını şiddetli şekilde eleştirdiğinin çünkü bu eksik yanlardan birey olarak "şiddetli şekilde" rahatsız olduğunun farkında. yine de, adamı karalamak- adamı "ırkına küfür eden bir saygısız " olarak damgalamak işlerine geliyor. bahsettiği şeyin türklükle, türk olmanın onuru ve gururu ile alakası yok. adam " bu toplumda insanlar hatalı yaşıyor, eğitimli olmayı red ediyorlar, suç işlemek hoşlarına gidiyor" diyor ama böyle söylemiyor sadece. onun tonu daha sert.

hatalı mı? baktığınız açıya göre değişir. bazen kelimeler kasıtlı keskin ve ağır tutulur ki bir probleme yüksek oranda dikkat çekilebilsin. bu algıyı bir şekilde hedeflenen olguya çekme atağıdır. bazen kişisel duygularımızın / umutsuzluğumuzun birikimi olarak, kişisel ifademiz sertleşebilir.

çarpıtmaya gerek olduğu kanısında değilim. kendi ırkından- ülkesinden nefret eden bir adam olsaydı, zaten farklı bir dünya ülkesinde kariyer hedefler ve yaşam kurardı. hangi ülkeye gitse, anında kabul edilecek kadar saygı görüyor ve maddi anlamda da dolgun standartları var. adam zaten burjuvazi. batı dünyasının red etme şansı çok düşük. adamın derdi bunlar değil yani. sorun dümdüz "halkın çürümeye başlaması."

şu an içinde yaşadığımız toplumu güzelleyen kim varsa, ikiyüzlüdür derim. her türlü suçun ve pervasızlığın arş'a dayandığı bu yeni suç dünyasında, kime- nasıl güveneceğimizi şaşırdık. cocuklarimizi dahi komşuya emanet etmiyoruz. öyle bir delilik seviyesine tırmanmış güvensizliğe sahibiz. insanlar kendi ailesinden olan insanların canlarına- mallarına göz dikiyor, akrabalarda cinsel istismarlar almış yürümüş, taksicisinden tut- minibüs şöförüne kadar herkesin belinde silah var. mafyalar istedikleri mekanlara/ iş yerlerine çöküp, tehditle mal- mülk üstlerine alıyorlar, tarikatlarda kadınlar/ kız cocukları heba ediliyor. allah aşkına neyi savunuyorsunuz?

ülkede çoğu insan, psikolojik vaka. kliniğe kapatılması gereken tonlarca deli var dışarıda ve hukukta artık bunları sokaktan toplayamıyor. üstüne gelmiş, bunları ifade eden insanları gömüyoruz ve "ırk'a hakaretten" yargılıyoruz. şurada bile yorumlarda, adamın söylediklerini "chp'li olmaya- dinsiz olmaya" kadar dayayan, bir sürü cahil cühela var. kusura bakmayın, cahil olmak ayıplanmaz fakat "cesur cahil" olmayı aşırı eleştirir ve bu insanlara tahammül etmem. hem cahil hem cesur olamazsınız. hala derdiniz toplumu ayrıştırmak, bir tarafı diğerine düşürmek çünkü insanlara birbirlerini kıydırmaktan zevk alıyorsunuz. sizi gizli olmayan provokatörler sizi. asıl problemli taraf sizlersiniz. işiniz kötülük tohumları ekip, kutuplaştırmayı sertleştirmek. adam bunları görüyor, bunlara tahammül edemiyor işte. yüksek sesle dile getirince, dünya kötüsü oluyor.

ben celal sengör'ü zerre sevmem. tutupta bir deprem açıklamasına kulak kabartmamışımdır. amcam jeofizik mühendisi olmasına rağmen, bu adama zerre hayranlığım yok. kimse gelip, celal şengör'e tav olduğumu da iddia etmesin. bunlardan da çıkacak çünkü. ben, düşmanım bile olsa, haklı olduğu husus varsa "düşmanımdır ama burada haklı" derim. insan olmak erdemli olmayı gerektirir cünkü. taa yazımın en başında savunduğum şeylerin tamamı genel davranış biçimimdir. yapmadığım hiç bir şeyi insanlara servis etmem. önce "iyi insan" olmaya çalışıyorum. " türk olmak, türkiye'de yaşamak" sonra geliyor. hepimiz kendi ruhumuzu temiz tutabildiğimiz kadar iyi- kötü olarak konumlandırılacağız. içine doğduğumuz toprağın bayrağı bizi kişisel eylemlerimizden kurtaramayacak. dolayısıyla, önce "doğru ve iyi insan olmak olmalı emelimiz." ayrıca, sevmediğiniz insanların doğrularını, yamultamazsınız. ben yamultmam. bu adamı sevmem ama doğru söylüyor. sadece ifade biçimi çok sert.


yoksa... ah haklısınız! evet, dünyanın en iyi insanlarıyız biz. hatalarımız boyumuzu aşmış, suç oranlarımız nirvana'da hatta ülkede her şey inanılmaz güzel! toplumumuz cok doğru, çok ahlaklı.. siciller tertemiz. böyle insanlarda olayı çarpıtmaya efor harcıyorlar... yoksa toplum sütten çıkmış ak kaşık.. kötülük? bu toplumda? olur mu öyle şey?!

adam ne diyor? niye böyle diyor? kimse düşünmüyor. sorgulatın google veya chatgpt'ye türkiyenin güncel suç oranlarını, ekrana 5 dakika korku ile bakacaksınız sonra dönüp adamın açıklamasını bir daha dinleyin. aydınlanacağınıza eminim.
devamını gör...

hiç arkadaşı olmayan bir insan nasıl zaman geçirebilir

kendine bir kitaplık oluşturmayı hedefleyebilirsin ve kitap almaya başlayabilirsin.

düzenli olarak, dizi/ belgesel izleyebilirsin.

yeni bir lisans eğitimine basvurabilir veya yüksek lisans, doktora deneyebilirsin.

sinemaya film izlemeye gidebilirsin ( özellikle sadece belirli seanslara. kendine bir seans seçebilir ve düzenli o seansta film izlemeye gidebilirsin. sosyal bir rutinin olur.)

yeni bir dil öğrenebilir, yeni bir hobi geliştirebilirsin. ilgilendiğin bir spor dalı veya sanatsal eğilim varsa, üstüne git derim.

arkadaşsızlıktan canın yanmaz, aksine çok elit bir duruştur. üniversite döneminde, en yakın arkadaşımdan sayısız kez yanlış hareketler görünce, arkadaşlarımın tamamını hayatımdan çıkarttım ve üniversitenin son 2 yılı tek takıldım. sınıfın en popüleride bagımsız duruşum yüzünden ben oldum. yani ergenliğin cayır cayır ettiği çağlarda yaptığım ve hala devam ettirdiğim bir olaydır bu. çok mutluyum. insanlar gerçekten beladır. kimseden kimseye arkadaş olmaz. hayatın bana öğrettiği net derslerden biri budur. maalesef, herkes çıkarı gerektirdiği kadar yanında kalır ve bunu sempatik göstermek için "canım dostum" ibaresini öne sürer.

insanlığın oyun sistemini ne kadar hızlı çözer ve kabul edersen, o kadar hızlı yara almaktan kurtulursun. unutma ! satranç tahtasında bile vezir ile şah dost değildir, vezir sadece onu savunmak için sahaya sürülür.

gerçekten dost olan kimse yok mu? illa ki vardır ama nadir. bu dünya düzeni herkesi hainler haline getirdi. herkes ultra profesyonel riyakar ve hain oldu. stratejik oynamayı öğrenmelisin. sen önce kendine yeteceksin ve hayatına alacağın herkesi seçeceksin - test ederek.
devamını gör...

uğruna ağladığın kızın başkalarıyla sevişmesi

böyle şeyleri düşünmemek önemlidir. birinin sizden gitmesi " bir seçimdir." sizden gitmeyi seçmiş bir insanın ne olduğu, ne yaşamayı tercih ettiği sizi bağlamamalıdır. duygular tabi ki kolay aşılmaz fakat bu duyguları aşırı ciddiye almaya devam edip, kendinize eziyet çektirmenizde, sadizmdir. bile bile yarayı kanatmaya gerek yok. acılar aşılmak için vardır. sürekli başa sarıp, yarayı daha derin hale getirmek için değil.

eski sevgiliniz başkası ile sevişebilir ama sizin daha güzel bir şansınız var? yeniden aşık olabilir, yeniden sevebilirsiniz.

emin olun, her eski sevgili, siz başkasıyla gayet mutluyken; size geri dönmeye çalışıyor ya da sizi stalklamaya başlıyor. bu sefer sahip olduğunuz stabil mutluluğunuz battığı için, kaçırdıkları şansı "saplantı" haline getiriyorlar. örneklerini çok gördüm. bırakıldığınız halinizden daha iyi bir versiyon yaratın ve ondan iyisini bulun. inat için değil, daha iyisini hak ettiğiniz için.

sonra izleyin tiyatroyu.
devamını gör...

ünlü biri ile evlendikten sonra kariyerine müdahale etmek

bu başlık, türkiye'de maalesef var olan en büyük sorunlardan biridir. insanlar ünlü oyuncular ile evlendikten sonra, oyuncuların işlerini yapış şekillerine, rol alacakları yapımlara, çekecekleri sahnelere kadar müdahil oluyorlar. hatalı bir yaklaşım olduğu kanısındayım. kimse, kimsenin hayat düzleminde, narsistce bir değişim nedeni olabileceğini düşünemez. kimse, sevgiyi bahane ederek, kimsenin hayatını zorla gasp etmemelidir.

nedense, türk toplumunda, beraber olunan kişiyi değiştirme ve onu kontrol altına alarak, tüm sosyal hayatını hatta kariyer planlarını değiştirme ihtiyacı var. bunların hepsini "ilişki yaşamak" başlığı altında, hesapta normalleştirip, narsist karakterlerini başkalarına baya baya "ideal" etiketi ile yutturmaya çalışan insanlar görüyorum.

birini olduğu gibi kabul edemiyorsanız, etmemelisiniz. birini alıp, tüm hayatını zamanla dilediğiniz biçimde programlayabileceğinize inanmak ciddi bir ruhani hastalıktır. "ideal ilişki" bu değildir. kadından erkeğe veya erkekten kadına yapılan bu tarz yanlış davranışları "sevgi" olarak konumlandıramıyorum. baya baya narsisizmdir bu. kimse kimsenin babydoll'u değil.

bir erkekle beraber olduğunuzda, onun arkadaşlarıyla olan ilişkilerini, kendisine seçtiği mesleği, kariyer planlarını, sosyal hayatında harcadığı parayı ve daha bir çok "bireysel kararına dayanan" seçimlerini değiştiremezsiniz. bu karşınızdaki insanı yeniden biçimlendirmek, onu olduğundan daha başka birine dönüştürmeye çalışmak demektir. bu kişinin bireysel iradesine saygısızlıktır çünkü onu yok sayıyorsunuz.

keza aynı durum kadınlar içinde geçerlidir. bir kadının giyimine, gittiği mekanlara, görüştüğü insanlara, kariyerine, yaşam tercihlerine, dini inanışına vb bir sürü kişisel özgürlüğüne dayanan seçimlerine karışmakta aynı türden bozukluktur.

birbirimizi olduğumuz gibi kabul etmeli, değiştirmeye çalışmadan sevmeliyiz. kimse birbirine uymak zorunda değil, uyum yoksa; yollar ayrılır. narsistce, güç gösterisi sergilemeye ve baskınlık sağlamak adına savaş açmaya gerek olduğunu düşünmüyorum.

bu başlığa direkt girmeden, konu ile alakalı ön çerçeve olabilecek bir bilgi vermek istedim. keza oyuncularla evlenen insanlarda bu problemler çok sık gözlemleniyor. bir oyuncu ile beraber olacağını bilerek onunla ilişkiye başlayan her insan, ne hikmetse zamanla onu halk dilinde "kapatmaya" çalışıyor. karşındaki insanın mesleğini bilerek bu iletişimi sürdürdün? sana ters ise, neden sürdürdün? diye sormak lazım. bu tarz bireysel özgüvensizlikler, yapımların- senaryoların hatta diyalogların bile kısırlaşmasına sebebiyet veriyor.

sanat özgür değil diyoruz çünkü sanatçılar özgür değiller. hepsi kendi bireysel hayatlarında, partnerleri tarafından zorbalanıyorlar ve bu üzücü. çoğu gerçekten istediği yapımları, rolleri veya sahneleri çekemiyor çünkü evde "no no" diye gezen bir partner var. bazıları sırf bu yüzden sektörden silinip gidebiliyor bile çünkü sürekli senaryoda değişim talep etmek zorunda kalıyorlar. buda yapımcıları, oyuncudan uzaklaştırıyor ve zamanla hiç tercih edilmeyebiliyorlar dahi. meslek ile özel hayat arasındaki sınırı algılayamayan ve bunu sadece kendi üstünden kişiselleştiren bir partner ile olmak, her insan için can sıkar.

ilişkilere başlarken veya başlamadan dürüst olmaya ihtiyacımız var. kimsenin hayatını, istediğimiz şekilde yeniden programlama hakkına sahip değiliz. hakkımız sadece kendi bedenimiz ve kendi hayatımız üstüne var.
devamını gör...

bulunduğun şehirden gitme isteği

şu aralar ülkeden gitme isteğim çok fazla var. aşırı zorluyorum. hangi şehire giderseniz gidin, içinde yaşadığınız sistem aynı. her yerde aynı sosyal- ekonomik buhran, her yerde aynı boğuculuk. bir refahlama için, büyük bir evrim gerekiyor. yıkık dökük bir ülke kaldı geride, hepimiz perişan olduk.
devamını gör...

çok özlemek ama hiçbir şey yapamamak

yapılabilecek bir şey var? unutmak.


neden zorluyorsunuz ? neden zorlanmalı ki ilişkiler? eğer tek tarafın, tek taraflı kaldığı bir çaba varsa ortada, bu kişi değmiyor demektir. hızlıca geride bırakıp, geleceğe bakılmalı. zaman herkes için akıyor, değmez.
devamını gör...

brooklyn köprüsüne meksika askeri gemisinin çarpması

evet, yanlış duymadınız. new york'ta bulunan, tarihi ve ikonik, taş köprü olan brooklyn köprüsüne, genel bir gösteri esnasında, yelkenli gemi çarptı. gemi meksika'ya ait hatta gayet şaşalı bir yapıda dizayn edilmesine rağmen, ilk çarpma anında durmayıp, köprüyü geçmek adına gemiyi zorlamaya devam etti. ilk bilgilere göre 17 yaralı var ve 3'ü ağır.

brooklyn köprüsü 1869 yapımıdır. yani 300 küsür yıldan fazladır, new york'un ana ikonik değeri olan, kocaman bir köprüyü hesaplamadan nasıl gösteri dizayn ediliyor hatta kanal'a giriş izni nasıl veriliyor anlamış değilim. yelkenli bir gemi için, bilhassa geminin yüksekliğinin ölçülmesi ve buna göre onay verilmesi gerekiyordu. belli ki bu yapılmamış. köprüye verilen hasar henüz belli değil. merakla, trump'ın yapacağı açıklamayı bekliyorum. bakalım aykırı zihni ve eşsiz dili bu olayı nasıl yorumlayacak.



kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

çarpma anı için link: x.com/newsnoteworthy/status...


referanslar: x, dr.johnny, newsnoteworthy
devamını gör...

hayatından insan çıkartmak için nedenler

daha yeni yaptığım bir olay. yetişkin olduktan sonra özellikle insan elemeye başladım ve bunu yaparkende, inanılmaz zevk alıyorum.

benim hayatımdan elediğim insanlar hem saygı çerçevesinde konuşmak zorunda olduklarıma ek, bizzat yakın arkadaşlarımdı da. yani acımadım hiç birine. canımı sıkan kimseyi tolere etmiyorum artık. hayat çok kısa, iyi niyet "kullanılacak insan" etiketi yapıştırıyor üstünüze. gelemiyorum böyle şeylere.

benim listem şöyle evrildi:

tabi bu listenin kişisel oldugunu atlamamak gerekir. benim tolere edemediğimi, başkası edebilir.

1) narsisizm..

benim arkadaşlarımın %90'da hastalık seviyesindeydi bu durum. terapiye gidip, düzelemeyen bile oldu çünkü bu insanlar kendi öz değerlerini abartılı görmeyi seviyorlar. bu insanlardan verdikleri bu değeri normale çekmelerini isterseniz, yaşayamazlar. bana göre narsisizm, tek başına hayatta kalamayacak insanların hastalığıdır. kendi başlarına savaşacak güçleri olmadığı için, kendilerini aşırı değerli görüp, etraflarındaki herkesi kullanmayı hedeflerler. bu yüzden tedaviye kapalıdırlar. kendilerine verdikleri abartılı sevgiyi geri çektiklerinde, bunu paylaşabilecekleri kimse olmadığı için depresyona saplanacaklar. narsistler, zayıf insanlardır. güçlü göründüklerine aldanmayın.

anormalite'ye sahip herkes zayıftır. güçlü insan bozulmaz. size kendilerini güçlü gibi gösterip, üstünlük kurmalarına izin vermeyin. hasta olan zayıftır, olduğu gibi kalabilen ise güçlü. narsisizm, tıp literaturunde bir "hastalıktır."

şunuda eklemek istiyorum; kendi arkadaşlarıma çok tahammül ettim. zamanla ve düzenli destek, sevgi ile iyileşebileceklerini düşündüm. hikaye! sadece zamanınızı çalıyorlar. hepsi, başında ne ise, şu an o. öyle ki, hepsini terk ettim. zamanınıza yazık. bu insanlara mesai harcamayın.

2) bunların hepsi birbirine bağlı olduğu için tek başlıkta sıralıyorum: sinsi, fesat, kıskanç ve çıkarcı..

bu insanlardan adam olmaz. evlenip- barklanıp, çocukta yapmayın. hadi başta fark edemediniz, fark edebildiğiniz noktada dönün. hayatınızın hatası olur bunlar.


bunlara güvenip, sırda vermeyin. onlara anlattıklarınızın ne zaman, nerede kullanılacağını bilemezsiniz. en yakın arkadaşlarımın bunları da yaptığı oldu. benim sırlarım yoktu gerçe. sadece benim hayatımdan öğrendikleri ile dedikodumu döndürüp, durdular ama ben konuşsaydım, hayatları sönerdi çünkü genelde onların hatalarını kapatan ve onları koruyan mantıklı arkadaş hep bendim. bir çok insanın hayatını enkaza çevirebilirdim ama sustum. karakterim bu kadar küçülmeye müsait değil. günün sonunda da , kazanan ben oldum. bazıları yıllar sonra sosyal medyamdan ekleyip, tekrar arkadaş olmak istedi hatta düğünlerine, doğumlarına çağırdılar. gittim mi? - hayır.
ben kötülüğü unutmam, insanları zamanla bağışlarım çünkü tanrıya inancım tam. tanrı için, onları bağışlarım ve içimde kötü duygu tutmam ve kötü davranmam ama bir daha bunları da hayatıma geri almam. kenarda köşede takılsınlar.

3) sosyal medya bağımlısı, popülerite meraklısı aptallar.

bunlar sadece sizi havalı gördüğü için veya sizin cevrenizi, size dahil olabilmek için yanınıza yaklaşan garip insanlar sürüsüdür. amaç; sosyal medyada gösteriş yapmak, etraf tarafından "havalı" bulunmaktır. baya parazit gibi hayatınıza yapışır, istedikleri ilgiyi gördüklerinde de yollarını ayırırlar. tüm influencer'ların birbirlerine yaptıklarına bakmanız yeterli..

bunlardan uzak durduğunuzda, hayat çok iyi! :)
devamını gör...

erkeğin antidepresanı avradıdır

bu sadece erkekler ile alakalı bir durum değildir. doğru adamda, bir kadının ilacıdır hatta arttırıyorum "ilhamıdır."

insanlar ne derlerse desinler biz "sevgi" ile iyileşiyoruz. inanıyorum ki önce inanç ve sonra sevgi ile iyileşemeyecek hiç bir dünyavi rahatsızlık yoktur. bu yüzden tedaviyi yapay haplarda değil, bireysel olarak mutlu olmak ve mutlu etmek üzerine odaklamalıyız. emin olun çok işe yarıyor.

bu sözlüğe yıllardır yazıyorum ve kendim denemediğim hiç bir şeyi anlatmadım. tabii, bende son bir kaç yıldır çok zorlanıyorum çünkü yaş aldıkça, içinde yaşadığınız ülkenin gerçekleri sizi inanılmaz tüketiyor. sahip olduğunuz umudunuz, dünyaya olan bakışınız inanılmaz hastalıklı hatta umutsuz hale geliyor. ben adım gibi eminim şu an ülkenin neredeyse %85'i anti- depresan alıyordur çünkü bu sosyal travma ile başka türlü başa çıkılamaz. inatla içinde olduğum bu negatif duygu durumundan kurtulmaya, ona teslim olmamaya çalışıyorum. bireysel farkındalığım bu konuda baya yüksek. duygu durumumun benim normalim olmadığını biliyor ve bu anormaliteyi yok etmek için çabalıyorum.

bu yüzden size önerebileceğim ilk şey:

içinizde var olan negatif duygu durumunu ve düşünceleri benimsemeyin ve size ait olduğuna inanmayın. hiç bir negatif düşünce insanın özünden gelmez. size gelen negatif düşünceler, sizi hasta etmek için varlar ve bunları benimsediğiniz noktada , psikolojik olarak hastalanmaya başlarsınız. peki ne olur?

kaygı bozuklukları türeyebilir,

ani başlayan yüksek seviye depresyon, melankoli gelişebilir,

intihar eğilimleri, duygu durum bozuklukları hatta bipolarlık ve daha uç zihinsel hastalıklara kadar evrilebilir.


bu yüzden süreci başında fark etmeniz ya da fark ettiğiniz noktada direkt sürece müdahale etmeniz çok önemlidir. insanın doktoru yine kendisidir. negatif düşünceleri zihninizden kovdugunuzda, bedensel sağlığınızda değişiyor. vücut, duygu bozukluklarına çok hızlı tepki verir. vücut sağlığınızı bozan aslında düşüncelerinizdir.
duygu bozuklukları size her şeyi yaptırabilir:

-aşırı yeme veya hiç yememek ( anorexia- blumia- binge yeme bozukluğu vb)

- madde/ alkol kullanımı

- intihar eğilimi

- sindirim sistemi bozuklukları ( kabızlık- ishal)

- aşırı sivilcelenme, regl'den kesilme

- kan değerlerinde - nabızda- hormonal değerlerde oynama

- garip anlamsız ritüeller/ zorunluluk haline getirilmiş, düzenli tekrar eden davranışlar (takıntılar yani okb) geliştirme ve bunun sonucunda insani- fiziksel gerekliliklere eğilememek ( yeterince ve düzenli yemek yemek, yıkanmak, öz bakımları yerine getirmek , uyumak gibi) .

*** önemlidir : takıntıları düzenli yerine getirmek çok vakit alır ve kişiye kendisine ait zaman bırakmaz. mesela:

temizlik hastası birini düşünün. uyanık olduğu tüm süreç boyunca sadece temizlik yapar. oturup, 2 saat bile normal bir vakit geçiremezsiniz. dışarı çıktıklarında ise, sadece kendilerini temizlemekle uğraşırlar çünkü her yer pistir.

simetri hastası birini düşünün. nereye giderse gitsin asfaltlar ve geometrik desenlerle derdi vardır. kafalarındaki limitlere göre yürür, hareket ederler. yollarda sadece çizgilere basan, karelerden kaçan vb bir sürü insan görebilirsiniz.

gördüğünüz üzere bu insanların takıntıları aslında tüm hayatlarını alıyor. zaman yok.. peki, bunların başlangıcı nedir? bireysel umutsuzluk ve mutsuzluk ya da travma olan durumu çözememe hali.


bu yüzden ne yaşarsanız yaşayın "amaaan" demeyi öğrenmek gerekiyor. öğrenemiyorsanız, öğrenmek üzerine çalışmalısınız. yazıldığı kadar kolay olmadığını biliyorum şahsen ben bu dünyada sorumluluk algısı gereksiz nirvana olan bir insanım. hayatımdaki her şeyi kontrol etmeye çalışırım çünkü ebeveynlerimde böyle insanlar. prensipli ve gurur anlayışı güçlü insanlarla büyüdüğünüzde, "salmak" sadece " başarısızlık, niteliksizlik" olarak geliyor ama öyle değil. bu kişinin bireysel "iyileşme alanıdır."

ben öğrenmek üzerine çalışıyorum, sizde çalışın. öğrendiğinizde, aldığınız ve verdiğiniz sadece sevgi oluyor. fiziksel ve zihinsel olarak ise, uyanışa geçmiş oluyorsunuz.

not: nefis ve zihin her zaman size saldırmaya devam edecektir( olumsuz duygular ve kaygılar yaratmak konusunda). hayat boyu onları ekarte edeceksiniz. bu yüzden bu bilinç ve çalışma önemlidir. bu güç bir kere kazanıldı mı, geriye kalan hayatınızı garanti ediyor.

-
devamını gör...

14 mayıs 2025 erdoğan açıklaması

kendisini takip etmediğim için, hiç bir açıklaması ile ilgilenmemekteyim. zira başlatılmış bu garip süreci fazlasıyla şüpheli görüyorum. pkk, bu kadar kolay barışa yanaşacak bir örgüt ise, bunca yıldır neden sayısız ailenin çatısına ateş düştü? madem bu iş böylesine " iyi niyet" dahilinde çözümlenebiliyordu, niye yıllarca sayısız çatışmalar yaşandı ? herkesin aklı ile oynanmaya çalışılıyor gibi hissediyorum. zaten kendi algım gayet sorularıma cevaplar sunuyor.

bu ülkede hiçbir şey halkın faydasına yapılmaz. uyuşan büyük çıkarlar var demek ki. üzgünüm ama bu rejime, bir vatandaş olarak, güvenmiyorum.
devamını gör...

reddedilmesine rağmen ısrar eden erkek

öz saygısı olmayan ve karşısındaki kişinin "kişisel limitlerinin" olmasının ne anlama geldiğini bilmeyen erkektir. aslında ısrar bir taciz türüdür ve sadece rahatsızlık hissi verir. dolayısıyla, tacizin dahi ne olduğundan bir haber daha da kötüsü, tacizin ne olduğunu bilse bile uygulamaya devam eden saplantılı insan tipidir.

ben böyle durumlarda hiç muhattap almam. dümdüz ghost ederim. hiç bir dönüt alamayınca, mecburen duruyorlar. iletişim kurmak/ karşılık vermek her zaman ilgi göstermek anlamına gelir( onların hastalıklı zihninde). dolayısıyla asla iletişim yok. hiç dönüt almadıklarında, mecburen vazgeçeceklerdir.
devamını gör...

batı'nın her şeyini bırakıp ahlaksızlığını almak

"sosyal yapı ve kültürel değerler üstünden başka toplumları aşağılamak" kimsenin haddi değildir. onlara göre de, bizim kültürümüz çok farklı hatta baskıcı olmasının ötesinde çok doğmatik kurallar bütününe dayalı duruyor. bunu kanıtlayacak sayısız rezilliğimiz bulunuyor zaten. mesela bir tanesi yeni patladı. 6 yaşında kız çocugunun evlenebileceğini söyleyen bir birey var bu ülkede. yurt dışında şu olay sebebiyle tonlarca mahkemeler kurulup, sayısız hüküm yağdırılırken, bu ülkede bu medya üstünden açıkca ilan ediliyor. bazılarımız pedofiliyi meşrulaştırmaya çalışıyor. insanlar hakkımızda ne düşünsün? niye bu ülkeye bizi- kültürümüzü tanımaya gelsin? şahsen ben gelmem.


neyse, herkes başka kültürlerden kendisine uyan kısmı adapte eder. bu biraz kişisel tercih meselesinin nasıl toplumsal bir yayılım gösterebildiğinin kanıtıdır çünkü herkes birbirinden gördüğünü uyarlar. sonuç "yeni bir değer biçimi- kültür" oluşur. biraz bilinçli başlık açmak önemli diye düşünüyorum. dümdüz karalamak için yaklaşımlar sergileniyor. diğer kültürlere ait insanların suçları ne şimdi?
devamını gör...

muşmula suratlı

normal şartlarda muşmula bir meyvedir. sonbahar ve kış döneminde ortaya çıkar, soğuk iklim meyvesidir. tadı da güzeldir.

böyle bir tabirde kullanılmasının sebebi ise, insanın yüzünün bu meyvenin dış kabuğuna benzetilmesi ve bunun üstünden bir betimleme yapılmasıdır. aslında "muşmula suratlı" kötü anlamda kullanılan bir betimlemedir. karşınızdaki kişiyi yermek için kullanılır ve büyük kinayedir hatta kabalığa varacak kadar büyük bir kinayedir.

karşınızdaki kişi mutsuz, suratı asık, memnuniyetsiz veya kötü anlama gelebilecek herhangi bir ruh halinde ise ve bu yüzüne yansıyorsa; bu görünümünden ve genel modundan rahatsız olunduğunu belirtmek amacıyla "muşmula" kelimesini kullanırlar.
"git toparlan gel!" ultimatomunun baya kısa halidir. babam çok kullanır. benim için günlük diyalogların içinde zaten var olan bir cümleciktir.
devamını gör...

temiz çarşaf kokusu

eğer kendi evim veya bir tanıdığımın evindeyse, çok severim fakat otellerde ve hastanelerde bulunan çarşaflardaki bu kokudan nefret ediyorum çünkü onlar genelde yıkandıkları garip deterjanların veya arındırıcı kimyasalların( ben daha çok bu grupta ürünlerle yıkandıklarını düşünüyorum) kokusunu alıyorum ve iğrenç kokuyorlar. dolayısıyla, çarşaflar temiz olsa da, bana pis geliyor.

çarşaflara bulaşan her koku iyi değildir. koku var, koku var. her temiz alan ve eşya iyi kokmaz sonuçta. benim için temiz olan her şey güzel kokması gerektiğinden ötürü, böyle durumlarda acı çekiyorum.
devamını gör...

dokunmatik ekranların her yeri işgal etmesi

insan hayatını kolaylaştırdığı için, ben bu süreçten çok memnunum. tuşlu cihazları kullanmak çok zordur çünkü birden fazla kez, doğru basınç ile komut vermeniz gerekir. dokunmatik ekranlar ise, daha stabildir ve hafif temasa bile ( tek seferlik) tepki verirler. tuşlu ürünler kadar hassas ve hızlı bozulabilir manyetik aksamları da yoktur. dolayısıyla dokunmatik ekran daha dayanıklıdır. bir dokunmatik ekranın üstüne sıvı döküldüğünde, doğru açı ve hızlı refleks ile hasardan kurtulabilirsiniz ama tuşlu aksam anında teknik arıza verir( olayın anlaşılması için net bir örnekti). ayrıca maalesef ki tuşlu aksamlar zamanla ister/ istemez bozulur. bu elektronik sistemlerinin doğasında var. dokunmatik ekran kırılsa dahi, yanıt verir.

teşekkürler, dokunmatik ekranı alıyorum.
devamını gör...

eski sevgilinin yeni sevgilisiyle cilveleşmesini görmek

neden görüyorsunuz ki? eski sevgililer stalklanmaz. dışarıda denk gelirseniz de, kafanızı başka yöne çevirin. sizin için bir anlamı olsaydı ya da doğru insan olsaydı "eski" olmazdı. vaktinizi yenilerini bulmaya harcayın.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim