frances glass yazar profili

frances glass kapak fotoğrafı
frances glass profil fotoğrafı
rozet
kafa izninde
karma: 3758 tanım: 276 başlık: 46 takipçi: 117
in the need of being raised from perdition

son tanımları


madrugada

fazla bi şey değil ama kendisine tek bi diyeceğim olan müzik grubu - ki o da şu: iyki hayatımdasın... seni seviyorum
devamını gör...

emre fel

300 lira etmez,,, intermezzo alsaydın onun yerine keşke okurdun en azından...
devamını gör...

six feet under

bugün bilumum kulunç boyun vs vs ağrılarımdan sebep bi taraflarımı esnetmeye çalışırken brenda'nın we carry our wounds around with us through life, and eventually they kill us deyişi aklıma geldi. ne zaman ne yapacağı nerde kimin aklına geleceği hiç belli olmayan tekinsiz bi dizi..
devamını gör...

stranger in a strange land

lost 3. sezon 9. bölümün ismi. bu bölümde jack'in kolundaki çince karakterlerden oluşan dövmesinin anlamı da bu tamlamaya benzer şekilde çevriliyor he walks amongst us, but he is not one of us olarak ancak işin aslı karakterler mao zedong'a ait changsha şiirinden alıntıymış ve kartallar gökte süzülüyor filan gibi bi anlamı var ve şiirin bağlamında da özgürlüğe gönderme yapıyormuş. gecenin serbest çağrışımıdır..
devamını gör...

let it enfold you

charles bukowski'ye ait çok yalın ve vurucu bir şiir. hayli uzun bir şiir, yine de aşağıda paylaşmakta beis görmüyorum. beautiful boy filminin sonunda timothèe chalamet tarafından okunan şiir aynı zamanda.
edit: fena da okumuyor namussuz


either peace or happiness,
let it enfold you

when ı was a young man
ı felt these things were
dumb, unsophisticated.
ı had bad blood, a twisted
mind, a precarious
upbringing.

ı was hard as granite, ı
leered at the
sun.
ı trusted no man and
especially no
woman.

ı was living a hell in
small rooms, ı broke
things, smashed things,
walked through glass,
cursed.
ı challenged everything,
was continually being
evicted, jailed, in and
out of fights, in and out
of my mind.
women were something
to screw and rail
at, ı had no male
friends,

ı changed jobs and
cities, ı hated holidays,
babies, history,
newspapers, museums,
grandmothers,
marriage, movies,
spiders, garbagemen,
english accents,spain,
france,italy,walnuts and
the color
orange.
algebra angred me,
opera sickened me,
charlie chaplin was a
fake
and flowers were for
pansies.

peace and happiness to me
were signs of
inferiority,
tenants of the weak
and
addled
mind.

but as ı went on with
my alley fights,
my suicidal years,
my passage through
any number of
women-it gradually
began to occur to
me
that ı wasn't different

from the
others, ı was the same,

they were all fulsome
with hatred,
glossed over with petty
grievances,
the men ı fought in
alleys had hearts of stone.
everybody was nudging,
inching, cheating for
some insignificant
advantage,
the lie was the
weapon and the
plot was
empty,
darkness was the
dictator.

cautiously, ı allowed
myself to feel good
at times.
ı found moments of
peace in cheap
rooms
just staring at the
knobs of some
dresser
or listening to the
rain in the
dark.
the less ı needed
the better ı
felt.

maybe the other life had worn me
down.
ı no longer found
glamour
in topping somebody
in conversation.
or in mounting the
body of some poor
drunken female
whose life had
slipped away into
sorrow.

ı could never accept
life as it was,
i could never gobble
down all its
poisons
but there were parts,
tenuous magic parts
open for the
asking.

ı re formulated
ı don't know when,
date, time, all
that
but the change
occurred.
something in me
relaxed, smoothed
out.
i no longer had to
prove that ı was a
man,

ı didn't have to prove
anything.

ı began to see things:
coffee cups lined up
behind a counter in a
cafe.
or a dog walking along
a sidewalk.
or the way the mouse
on my dresser top
stopped there
with its body,
its ears,
its nose,
it was fixed,
a bit of life
caught within itself
and its eyes looked
at me
and they were
beautiful.
then- it was
gone.

ı began to feel good,
ı began to feel good
in the worst situations
and there were plenty
of those.
like say, the boss
behind his desk,
he is going to have
to fire me.

ı've missed too many
days.
he is dressed in a
suit, necktie, glasses,
he says, 'ı am going
to have to let you go'

'it's all right' ı tell
him.

he must do what he
must do, he has a
wife, a house, children,
expenses, most probably
a girlfriend.

ı am sorry for him
he is caught.

ı walk onto the blazing
sunshine.
the whole day is
mine
temporarily,
anyhow.

(the whole world is at the
throat of the world,
everybody feels angry,
short-changed, cheated,
everybody is despondent,
disillusioned)

ı welcomed shots of
peace, tattered shards of
happiness.

ı embraced that stuff
like the hottest number,
like high heels, breasts,
singing,the
works.

(don't get me wrong,
there is such a thing as cockeyed optimism
that overlooks all
basic problems just for
the sake of
itself-
this is a shield and a
sickness.)

the knife got near my
throat again,
ı almost turned on the
gas
again
but when the good
moments arrived
again
ı didn't fight them off
like an alley
adversary.
ı let them take me,
ı luxuriated in them,
ı made them welcome
home.
ı even looked into
the mirror
once having thought
myself to be
ugly,
ı now liked what
ı saw, almost
handsome, yes,
a bit ripped and
ragged,
scares, lumps,
odd turns,
but all in all,
not too bad,
almost handsome,
better at least than
some of those movie
star faces
like the cheeks of
a baby's
butt.

and finally ı discovered
real feelings of
others,
unheralded,
like lately,
like this morning,
as ı was leaving,
for the track,
i saw my wife in bed,
just the
shape of
her head there
(not forgetting
centuries of the living
and the dead and
the dying,
the pyramids,
mozart dead
but his music still
there in the
room, weeds growing,
the earth turning,
the tote board waiting for
me)
ı saw the shape of my
wife's head,
she so still,
ı ached for her life,
just being there
under the
covers.

ı kissed her in the
forehead,
got down the stairway,
got outside,
got into my marvelous
car,
fixed the seatbelt,
backed out the
drive.
feeling warm to
the fingertips,
down to my
foot on the gas
pedal,
ı entered the world
once
more,
drove down the
hill
past the houses
full and empty
of
people,
ı saw the mailman,
honked,
he waved
back
at me.
devamını gör...

formaldehit

patolojide biyopsi örneği olmuş dokuların fiksasyonunda kullanılan bir kimyasal. fiksasyon dediğimiz işlem bir nevi dokuyu mumyalamak. ki doku içeride nasıl idiyse dışarıda da aslı gibi mikroskop altında inceleyebilesin. formaldehit bunu proteinler arasında birtakım bağlar kurup onları olduğu yere çivilemek (böylece doku sertleşir de aynı zamanda) ve enzimleri bloke etmek suretiyle yapar. enzimlerin bloke edilmesi hücrelerin kendi kendini sindirmesini yani otolizi önler. eşşek kadar bir dokuyu (mesela meme dokusu) fikse etmede ise dokuyu formaldehit dolu kaba atmak bir işe yaramaz çünkü d=k√t denklemiyle dokuya penetre olur. d penetrasyon mesafesi, k sabit (ki formaldehit için değeri 3.6mm'dir) t ise saat biriminden zaman. bu denkleme göre 3.6 cm bir dokuyu formaldehit ile tamamen fikse edebilmek için bize 100 saat gerekir. ama bunu yapmak mantıklı olmaz çünkü 100 saati bulmadan doku çürümeye başlayacaktır. bu yüzden büyük dokular için yapılması gereken biyopsi materyalini olabildiğince hızlı patoloji departmanına götürmek, onlar ne yapacaklarını bilirler.. (dokuyu çiğ iken kesip formaldehite atarlar böylece içine de penetre olmuş olur)(kamu spotu)
devamını gör...

venüs çukuru

pelvisteki spina iliaca posterior superior tarafından oluşturulan gluteal kleftin üstü yerleşimli iki adet çukur. bel fleksiyonunu değerlendirmek için yapılan schober olsun modifiye schober olsun birtakım testlerde kullanılan bir landmarktır.
devamını gör...

crimson

kökeni arapça kırmızıdan (bkz: qirmizī) gelen kızıl renk anlamındaki ingilizce sözcük. arapça kelimenin kökeni de kırmız böceğine (bkz: kermes) dayanıyor, kırmızı renk bu böceğin larvasından elde ediliyormuş.
devamını gör...

welcome to night vale

hayali night vale kasabasında olup bitenlerin konu edildiği kasabayla ilgili duyuruların duyurulduğu akşam haberlerinin sunulduğu bir radyo programı konseptinde ilk bölümünü 2012'de yayınlamış halen devam eden podcast. podcastte sunucunun cızırtısız ve monoton sesinden night vale'da gerçekleşmiş acayip olayları dinleriz, kasabanın tuhaf kişiliklerini tanırız. pilot bölümünde kasabaya yeni açılan köpek parkının duyurusu yapılır ancak parka ne insanlar ne köpekler girebilmektedir.. selametiniz için parka yaklaşmamalısınızdır hatta. çocuklara gatorade değil safi su verilmesi tavsiyesinde bulunarak gönülleri fethetmiştir yine de. kasabamız esrarengiz kasaba'ya benzer bi havadadır, lovecraft tarzına da benzetilir. podcastin kendine has bir hayran kitlesi vardır, aynı isimli bir web sitesi ve yine podcastin yaratıcıları tarafından yazılmış (bkz: joseph fink) (bkz: jeffrey cranor) aynı isimli bir romanı mevcuttur.
devamını gör...

ilk ve son

neyini seviyorsunuz anlayamadık gitti bi türlü dedirten dizi.. ilk sezonu birkaç bölüm izlemiştim her zamanki tr online platform dizisi çiğliği ve olmamışlığındaydı. yeni sezonun editlerini de twitterdan gördüğüm kadarıyla değişen pek bir şey yok. mesele nedir anlayamamış durumdayız..
devamını gör...

tester

test ürünü. i.e. kapitalizmin binbir türlü saçmalığından bir diğeri. mağazada denemeniz için koyulmuş ürünler olabilir veya satın aldığınız ürünün yanında küçük paketler hâlinde gönderilebilir. mağazadakine tamam yine o kadar lafım yok. ama küçük paketler hâlinde gönderilen ürünlere acayip tepkiliyim. bazıları tav oluyor tester gönderilmesine yorumlara yazıyorlar bi sürü de tester göndermişler diye. göndermişler de nolmuş, diye sormak lazım. dehumanize edici bir deneyim bence. 3ml salisilik asit. 2ml c vitamini serumu. 5ml kepek önleyici zart zurt şampuan. ıslak mendil ambalajında tek kullanımlık beş mililitre şampuanı denesem ne denemesem ne açıkçası.. tek deneme ile neye karar vereceğim ki - tek bile denememe ile bunun bi saçmalık olduğuna karar vermekten belki daha iyi bir şeye karar verirdim eğer deneseydim, asla bilemeyeceğiz o ayrı mesele.. 2020 senesine kadar mp3 player cihazından müzik dinlemiş ve instagram reelsları izlemeye reelslar ilk çıktığından çok sonra başlamış biri olarak belki tester ürünleri gerçekten test edeceğim zamanlar da gelecektir. o güne kadar ise aslında umrumda olmayan ürünler sırf bedava ve küçük paketler hâlinde geldi diye buna minnet duyma maymunluğundan azade olacağım..
devamını gör...

eritrosit

kırmızı kan hücresi, amiyane tabirle alyuvar. yunanca kırmızı anlamına gelen erythros ve "hücre"ye işaret eden -cyte'ın birleşiminden isimlendirilmiş. sırf hemoglobin denen ve oksijeni yakalama konusunda usta bi element olan demiri ihtiva eden proteini taşıyabilmek için özelleşmiş, bu uğurda çekirdek organel ne varsa üstünden silkelemiş bir hücre türü. hemoglobin bu kadar küçük ve kanda serbest dolaşırken böbreğe gelince direkt atılacak olmasa eritrosite de gerek kalmazdı. hemoglobinin hamalı da denilebilir.. sözlükte eritrosit sedimantasyon hızı için başlık var eritrosit için yoktu yaptık o da oldu #şükür'dür.
devamını gör...

hücre zarı

dış ortama bir set çekerek hiç yoktan bir iç ortam oluşturması ve böylelikle, yani kendine bir mahremiyet alanı inşa ederek, canlılığı mümkün kılmasıyla şiirsel bi yanı olduğunu da inkar edemeyeceğimiz yapı.. bir sıra fosfolipiti suyun içine atarsanız bu fosfolipitlerin hidrofilik uçları suya dönük, hidrofobik uçları içe dönük olacak şekilde bir topak hâlini alacaktır. bu topağın içine de bir damla su damlatacak olursanız bu kez bir kısım fosfolipit içte de hidrofilik kısmı suya, hidrofobik kısmı ters istikamete bakacak şekilde yerleşim gösterir, böylece kendiliğinden trilaminar bir zarınız olmuş olur, tıpkı hücre zarındaki gibi. hücre zarındaki fosfolipit tabakası ve proteinler kovalent olmayan, çoğunlukla hidrofobik etkileşimlerle bir arada tutulur yani.
devamını gör...

je vais bien ne t'en fais pas

keşke u-turn çalmak için bi film çekmek yerine basitçe herkesin yaptığı gibi şarkıya bi klip çekilse idi dedirten filmdir.. filmde üçüncü dakikadan tahmin edilemeyecek tek bir şey yok, iyi oyunculuk yok, bi tek u-turn var o da 1.20 dk'sına kadar güzel sonrasında şarkı sözleri solist son heceleri melodik bi şekilde uzatmadığı için çok künt bi şekilde kesiliyor.. bağımsız film yaparsın anlarım ama bu kadar da bağımsız olmaz be usta.. bi arkadaşım bu filmin kendisine bi noktadan çok dokunduğunu söylüyordu izledim ve yorumlarımı aynen belirttim sen elitist olmuşsun sen şimdi divan edebiyatı da savunursun akıl oyunları arıyorsan git shutter island izle vb vb minvalinde haksız eleştirilerde bulundu.. yani kendisiyle arkadaşlığımı sorgulama noktasına da getiren bi film oldu aynı zamanda.
devamını gör...

tamino

bugün babylon isimli yeni teklisi çıkmış olan şarkıcı. aynı zamanda arap kökeni, introspektif ve duygusal kişiliğine (liriklerinden yorumladığımız kadarıyla) rağmen halen filistindeki soykırım hakkında tek kelime etmemesi ile şahsımızı hayrete düşürmekte olan şarkıcıdır. korkma olm lan batılı efendilerinden bu kadar....
devamını gör...

insana başarılı hissettiren anlar

lise üçte tüm seneden sorumlu olduğumuz ikinci dönemin üçüncü fizik yazılısından 92 alma olayımdan beri hasretini çekmekte olduğumuz anlardır..
devamını gör...

akustik travma

yüksek sese bağlı işitme kaybı. yüksek seslere uzun süreli maruziyet ve patlama gibi ani yüksek ses maruziyeti sebebiyle meydana gelebilir. endüstride yüksek ses maruziyeti sanayi devriminden beri bir yeti kaybı nedeni olarak hayatımızda olmakla birlikte müzisyenler de eğer konserlerde buna çok sık maruz kalıyorsa risk altında. kulakları korumak gerek.. gürültülü ortamlarda otobüste vs kulaklıktan sesi daha iyi duymak için ses düzeyini daha da artırmak da zararlı. telefonun yüksek ses uyarılarına riayet edin..
devamını gör...

günaydın sözlük

günaydın
i hope this entry finds you well
bugünü pas geçmek istiyorum bugünü yasamicam ama yarın veya sonraki gün devam etmek istiyorum
gereğini arz ederim
thanks in advance,
iyi çalışmalar
devamını gör...

supernatural

bu diziyi sevmeyelim de taşa mı dönelim..
dünyanın en hasta dizisidir..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(tivitteki alıntı incil yaratılış 4:9)
devamını gör...

yayla yemek hazır

anlık olarak nohutlu pirinç pilavını yemekte olduğum hazır yemek ürünü. tek bir pirinç tanesinin bile safi tadını almayacağımdan emin olana dek yoğurtlamayı ihmal etmedim tabiki.. berbat değil ama kesinlikle bir şeyler eksik.. bulgur pilavında da pesto soslu makarnasında da pirinç pilavında da.. yine de bazen eldeki en iyi seçenek mikrodalgada iki dk ısıtıp bunları yemek olabiliyor.. o yüzden şikayet etmiyorum. onu olduğu gibi kabul ediyorum..
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim