garavel usta yazar profili

çocukların adliyeye düşmesi kötü.

ancak bu akran zorbalığı meselesinin, teknolojinin ve sosyal medyanın gelişmesiyle birlikte adli mercilere sirayet etmesi sevindirici.

tutukluluk bence orantısız. yerine farklı tedbirler verilebilirdi. ancak video kaydında çocuğun şikayetçi olmaması için tehdit edilmesi, tutukluluğun yolunu açmış gibi görünüyor.

edit: evet, darp edenler de çocuk.

edit 2: evet, o öğretmenin boğazına saldıran da bir çocuk. “çocukların bunları yapmasına sebep olan şey ne?” diye düşünmek yerine, “hayır bunlar çocuk olamaz” demek, ancak oy kazandırır, o da siyasetçiyseniz.

çok nadiren de olsa rastlıyorum. çok garipsiyorum.

acaba o küçük çocuk, dudaktan öpmeyi nasıl algılayacak? hayatının geri kalan kısmında dudağından öpmek isteyen insanlar hakkında ne düşünecek, ne hissedecek…

okuyarak öğrenmek sanırım.

bir şey dinlerken önemsiz kısımları atlamak çok zor. kitapta şöyle bir göz gezdirince anlaşılıyor. ayrıca makale olurken ctrl+f gibi harika bir teknoloji var…

ortalık karışacak vaziyet alın.

iki insan, ikisinin de geçmişten gelen farklı hayat tecrübesi, farklı yaşanmışlıklar, farklı çevreler, farklı karakterler…

bu iki ayrı dünya insanının oturup tek bir dünya yaratması, gerçekten çok çok zor. fakat imkansız değil.

önce; “biz ruh eşiyiz, doğuştan birbirimize yazılmışız” gibi safsataların gerçek olmadığını kabullenmek gerekiyor.

sonra, çatışmalara sebep olan farklılıkları aynı noktaya yavaş yavaş taşımak gerekiyor. bir adım siz, bir adım o… törpülenerek uyumlanmak gerekiyor.

ancak dengeyi hiçvir zaman şaşırmamak lazım. aldığınız ve verdiğiniz her zaman eşit olmalı.

günün sonunda; birbirine uyum sağlamak için karşısındakiyle yarışan iki insan göreceksiniz. o ilişkide dünyanın en büyük sorunları bile en basit şekilde çözülür.

29 mart 2025 chp büyük maltepe mitingi başlığına yazılanları ısrarla silen sözlük.

şehirlerarası otobüs terminallerinde ve kimi yolculuk şirketlerinde an itibariyle faaliyetine devam etmekte olan çalışan.

öncelikle şunu kabul edelim, iyilik denen şey karşılıksız yapılmaz. yapan kişinin mutlaka ya maddi ya manevi bir çıkarı vardır. aksi ihtimal herhalde, bilinçsiz bir insanın yapacağı iştir.

iyiliğin kabul edilmesi ise farklı bir boyut. saf bir iyilik olarak görüp, kabul etmek; insanın özgürlüğüne ket vurur. iyiliğin kabulü, mahcubiyet hissini doğurur. mahcubiyet ise bana göre, sinsi bir tehlikedir.

bir insanı kendinize karşı mahcup ederek ona her şeyi yaptırabilirsiniz. sizin mahcubiyetinizden yararlanmak isteyen insanlar sizi çoğu zaman “nankörlük” ile suçlayacaktır.

talep karşılığı alınan iyilik bu anlatımın dışındadır.

işte tüm bunlara mahal vermemek adına, iyiliği siz talep etmediyseniz, iyilik kabul etmekten geri durmak lazım.

toplum sözleşmesinin modern anlamdaki karşılığıdır.

tarihte; birlikte yaşamak isteyen iki insan bir araya geldi. bu işin böyle gitmeyeceğini idrak ederek, her ikisinin de uyması gereken kurallar koydu: biri avlanıyorsa diğeri pişirecek, biri uyurken diğeri gözetmenlik yapacaktı. bu kurallar, bugün konuştuğumuz anayasanın temelini oluşturdu.

sonra bu insanlar daha kalabalık hale geldi. aralarında koydukları kurallara aykırı davrananların olduğunu fark ettiler. ve hep birlikte, bu aykırı davranışın önlenmesi için bir çözüm buldular: yönetici.

yöneticinin belirlediği şekilde, kurallara aykırı davrananlara yaptırım uyguladılar. onları dışladılar, cezalandırdılar, dövdüler, öldürdüler. ancak fark ettiler ki, yönetici de aslında kendilerinden biri. o nedenle, kendilerinden biri olan yöneticinin de kurallara uyması gerektiğini düşündüler. akabinde yeni bir mekanizma kurdular: seçim.

bundan böyle yöneticiler güçlü kimselerden değil; kendilerinin yahut kutsal saydıkları değerlerin belirleyeceği kişilerden biri olmalıydı. ancak burada da, seçimle gelen kişinin seçilme meşruiyetine dayanarak adaletsiz davrandığını fark ettiler. işte tam orada, çok da sert bir geçişle; yöneticilerin de sınırlandırılması için bir çözüm bulunması gerektiğini düşündüler. böylelikle modern anlamda anayasanın temelleri atıldı. insanlar bu sert geçişi "fransız ihtilali" olarak adlandırdı.

netice itibariyle yeni anayasalar yazıldı. ve bu anayasalar iki temel kısımdan oluştu:
-devlet mekanizmasının işleyişi, devletin organları ve devletin uymakla yükümlü olduğu ilkeler
-temel hak ve hürriyetler ve bunlara saygı duyulması, korunması, geliştirilmesi

anayasa metnine kutsiyet atfeden işte tüm bu toplumsal süreçler neticesinde var edilmiş olmasıdır. bugün dünyanın neresine giderseniz gidin; herhangi iki kişi bir araya geldiği ilk an sözlü/yazılı olarak anayasasını var eder.

cevaplanmamış duygulardır.

erdoğan taktiğidir.

alttan altan “gezide nasıl eve döndünüz, şimdi de aynısı olacak” demeye çalışmaktır.

belli bir süredir, niye gazetecilerin gezi davalarından gözaltı meseleleri ortaya çıktı sanıyorsunuz? bayram değil seyran değil, durup dururken gezi davası niye gündeme geldi diyorduk…

herkes avukat arayışında ama ücretsiz…

ne var ya bir soru sorduk diyolar bir de… bilen bilir danışmanlık en zorudur

göz kırpmaktadır.

akp ve ittifakı mv sayısı : 324
dem parti mv sayısı: 57

anayasa değişikliğini halkoyuna sunmak için gerekli mv sayısı : 360

akp + dem : 381…

nedendir bilinmez, eskilerin böyle bir alışkanlığı var. ortamda 2 kişi dahi olunsa kısık sesle konuşulur.

sanki yaptıkları ayıp, bu ayıbın farkındalar ve bu ayıbı gizleme psikolojisi içerisindeler…

garip bir mesele. genelde paranızı bir başkasının harcaması halinde rahatsız eder.

sen bin türlü emekle kazan çabala, dişinden tırnağından artır… o da umrunda olmasan fütursuzca harcasın..

iyi oluyor. ankara gibi kuru havanın olduğu yerde evin içini nemlendirmeye de yarıyor. tabi ne kadar sağlıklı bilinmez.

duygularını değil mantığını besler.

sonuçta mutluluk, huzur, sevgi, heyecan… gibi duygulardan yoksunlaştığı ve bu duyguları unuttuğu bir hayata sahip olur.

yav kusura bakmasın da…

neyse. insan ne söyleyeceğini bilemiyor. muhalefet ne ki iktidar ne olsun.

1 milyar tl üzeri servet bence ultra zengin sayılır.

toplumun temel taşıdır.

mimarı olmayan bir toplum, geri kalmaya mahkumdur.