gevheri yazar profili

gevheri kapak fotoğrafı
gevheri profil fotoğrafı
rozet
kendisi dondurmuş
karma: 4433 tanım: 327 başlık: 61 takipçi: 117

son tanımları


gassal (dizi)

30 dakikalık bölümler bize hakikaten hayatın çok kısa olduğunu anımsatıcı nitelikte.
her bölüm olmasa da bazı bölümlerde herkes mutlaka kendini bulabilir diye düşünüyorum. çünkü ölümü uzak veya yakın gördük her birimiz. çok incelikli çocukluğa dönük göndermeleri de var.
eskimeyeceğini düşünüyorum bir milletin hafızasındaki sembolleri içerisinde barındıryor nispeten.
okulun zil sesi, danteller, tüplü tv'ler...
devamını gör...

kısa hikaye denemeleri

#3231955

hem her şeyi vardı çiçekin hem de hiçbir şeyi yoktu. her şeyi vardı, çünkü rüyalar alemindeydi. hiçbir şeyi yoktu, çünkü ölümüne uyumuştu.

biri gördü onu. pîri gördü. bu bakışı taa rüyasında hissetti çiçek. hakikatte de gerçekte de biri görmüştü onu ama çiçek çok korkuyordu rüyada bile. rüyasında bu mahir eller onu bir yolculuğa çıkarmıştı. kuru toprağını iyice sulamış, yumuşatmıştı. toprak yumuşayınca kökünü topraktan ayırmıştı. o an iç çekip sıçramıştı çiçek ama uyanmamıştı. bu mahir eller kökünü suyla iyice arıtmıştı.

zihni, ruhu, duygusu, düşüncesi, oldukları, olabilecekleri... her şeyi o mahir ellerdeydi. apaçık. savunmasız. gassal elinde meyyit gibiydi çiçek. ölümüne uyumuştu ya zaten. o mahir eller suya bıraktı çiçeği bir süre. sonra evini, toprağını, saksısını her şeyini değiştirdi. her şeyim sandığı her şeyi...

sonra sudan aldı çiçeği ve dallarını bir bir kesti. rüyasında da aynen böyle oluyordu işte. canı çok yandı çiçekin ama çiçek bu defa isyan etmiyordu. dallarını kesen, onu küçücük bir gövdeye teslim eden mahir eller; saksıyla toprağı, toprakla çiçekin köklerini usul usul harmanladı. en son saksının altına su dolu bir kâse yerleştirdi ve çiçek kökleri ertesi güne uyanmaya durdu.

işte böyle. böyle olmuştu her şey. kökler çiçeğin zihniydi. zihnin uyanması başka, bedenin uyanması başkaydı.

bin yıllık uyumuştu sanki çiçek, sinesinde rüyalardan kalma hatıraları vardı. içinde kendisinin de bilmediği bir kalabalık da vardı sanki. farklı çiçeklerin çatırtıları, başkaca çeşmelerin suları, başka başka adreslerin toprağı vardı sanki. zihninin rüyalardan gerçeğe açılması da işte böyle olmuştu çiçekin.

görkemli dallarını, yapraklarını aradı ama hissedemedi. yoktular. bir küçücük, kısacık gövdesi vardı belli ki. ne olmuştu ona böyle? bilmiyordu. kabusları gibi. kabuslarında tam bir insanı sevecek gibi oluyordu bir de bakıyordu ki o insan dalını budağını kesmiş. tam birine ısınacak oluyordu, o insan da çiçeğini koparıyordu. kıymetini bilene, hakkını verene denk düşememişti bir türlü.

sonra kendisiyle konuşan bir ses işitti. belli ki biri ona bir kitap okuyordu. ama bu kitabın dilini bilmiyordu çiçek. yine de güzel seler, güzel şeylerdi bunlar, anlıyordu çiçek. içinde umut vardı, sevgi vardı, yaralar vardı, bazen de celâl hissediyordu ama o da şefkatten.

o da ne? yanında yöresinde başkaca çiçekler mi vardı?
çiçek yine sese döndü.
kalbi, güneşe meyleden ayçiçeği gibi bu sözlere meylediyordu...
devamını gör...

kadınların efendi erkek sevmemesi

özgüven bağlamında taşların yerine oturduğu mesele. evet beyler, size çok önemli bir şey söyleyeyim:
efendi erkek, ezik erkek
efendi olmayan erkek, kendini ezdirmeyen erkek bağlamında değerlendirince taşların yerine oturduğu meseledir.

kadın efendi ve özgüvenli erkeği tercih eder her zaman. hatta karizmatik buldukları, hayran oldukları erkeklerin tümü böyledir.

bir erkekte efendilik yok özgüven varsa kadın "erkeğin kendi olabiliyor" olmasını güvenilir bulur. çünkü kişinin karakterini tanır, o yokken de ne yapacağını bilir.

fakat bir erkekte efendilik var özgüven yok ise, bu efendisinden ziyade ezikliği kabul edilir gösterme durumudur. kadın bunu anlar, bu tür erkekler kırılgandır ve eline imkan verildiğinde de ne yapacağı belirsizdir.
devamını gör...

kısa hikaye denemeleri

haftada bir sulanan çiçekler gibiydi hayat. ev sahibi dışarıdaki her şeyle ilgileniyor ama şu pencerede duran çiçekle ilgilenmiyordu bir türlü. nasılsa çiçek evindeydi ya ondan belki, bilmiyordu çiçek. bütün gün pencereden görünenleri izledi ve nereye daha çok ait olduğunu düşündü. şu her gün baktığı sokak lambası, her gün şuralara park edilen arabalar, ara sıra dışarıdan geçerken gözüleri değen insanlar... onlarla evinde olduğu insandan daha çok göz göze geldiğini biliyordu.

kırılmamaya çalıştı usul usul ve soğuk yüzüyle gelen sonbahara rağmen. "sonuçta sen alt tarafı bir çiçeksin. insanlar seni alır, evinde besler, haftadan haftaya sular. bu kadar işte. çok beklentin var çiçek! alt tarafı sıradan bir çiçeksin." diyordu kendine; yüz çevirilen/unutulan/önemsenmeyen olmanın verdiği acının sızlamasına izin vermemek için.

"ama ben bir çiçeğim, ilgi lazım, sevgi lazım, ortamımın sıcak olması lazım..." ve daha bir sürü düşünceyi aklının ucundan geçiremiyordu bile. kendine reva görmüyordu içi, kendi gerçeğini görüp kırılmasın diye. fakat zaman öyle demiyordu. zaman, yalnızlık ve şu pencereden yansıyan aydınlık gibi içeri sokulan soğuk yapraklarına her değdiğinde bir yanı kırılmaya yüz tutuyordu.

sıkı sıkıya tuttuğu yapraklardan biri düşmek istiyor gibi solmaya başlamıştı artık. çiçek kendinden bir parçanın kopmasına izin vermemişti. bu yüzden kızgındı. hesap soruyordu soluşunun sebebi kendi olmayan yaprağa: "neden böylesin? neden soluyorsun? neden sen de diğerleri gibi yeşil kalmayı istemiyorsun ki? benim gücüm yok mu hatırım yok mu sende?" diyordu ama yaprak belli ki soğuğa da çiçeğin kendini suçlamasına da dayanamıyordu artık. ve işte, biri anlaşılmak için kendini feda etmeli dercesine nihayet düştü.

çiçek şaşkına dönmüştü. o kadar sarsmıştı ki bu ilk acı, nasıl tepki verilir bilmiyordu. aşağıdaki yaprağa baktı. o gün gözünü yapraktan ayırmadı hiç. o, kendi kendine yetebilmek isterken yetemediği gerçeği tüm kaçışlarının ardından yüzüne vuruyordu. bakmaktan yorulunca uykuya durdu çiçek. günlerce uyudu. uyurken bir bir yaprakları dökülüyordu. üşüdüğünü de biliyordu üstelik ancak uyanmaya mecali yoktu.

fakat artık anlıyordu hakikati. o çiçekti. dalıyla, yaprağıyla. insanın ona vermediği kıymetin farkındaydı. bu yüzden hüzünlü rüyalar görüyordu uykusunda. insanın ona değil kıymet, ihtiyacını bile vermeğini görüyordu.

çok daha derin bir uykuya daldı çiçek. üzerine kar yağıyordu rüyasında. yaprakları da dalları da kurumuştu. üzerindeki karı yorgan belledi, iyice daldı uykuya. artık simsiyah bir noktanın içine çekilmişti çiçek.

anne karnı gibi, düşünce ve duygudan âzâde...
devamını gör...

yakışıklı

kadını metalaştıran,
kadını sadece koynuyla özdeşleştiren,
ilişkiyi yataktan ibaret varsayan,
kadınlara yapılan şiddet sözkonusu olduğunda ise en ön sıralarda görünen,
iki yüzlü düzenin, iğrenç popülaritesinin karşılığı olan şarkının adıdır.

hani geçenlerde o. uğur'a çıkmıştı kadınlar: o dizilerde oynamamışçasına, o şarkıları okumamış, rolleri yapmamışçasına...

bir milletin beynini cinsellikten başka bir şeye endekslemeyip sonra da akıllıca düşünmesini bekliyorlar.

yani, yakışıklı şarkısını beğenen erkek de kadın da ziyadesiyle ahmak durumuna düşer. çünkü ahmak yaptığı işin sonucunun ne olduğunu bilmeyendir. iyi niyetiyle kötülük yapandır.
devamını gör...

kronik mevsimsel alerjik rinit

yaz, kış hastaysan,
nefes alamayacak kadar burnun tıkanıyorsa
rüzgâr esse burnun tıkanıyorsa,
başını üşüttün sanıp saatlerce yorgan altında terlemeye çalışıp kendini en ufak hava zerresinden koruyup, terleyip, geçtiğini zannediyorsan,
herkes başı dışarıda uyurken sen başını dışarıda bıraktığın an burnun tıkanıyorsa,
aksırığın 6-7 kez peş peşe oluyorsa,
genizinde acıtan bir akıntı varsa,
boğazın her halta şişiyorsa,
hayat kaliten, uyku kaliten düşükse bir kbb doktoruna detaylı görünmekte fayda var. kronik mevsimsel alerjik rinitin olabilir. ilaçları kullanıyorsun, mis gibi. birden normal insan oluyorsun. hayat ve nefes kaliten artıyor. ilaçlardan sonra bir alerji testi de yaptırmakta fayda var.

geçmiş olsun.
devamını gör...

yol fotoğrafları

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

intihar

sisifos'ta intihar etmek için iyi bir sebebi olmaya vurgu vardır. oysa dikkatli baktığında o sebep yaşamak için de iyi bir sebeptir.
hayat bir ömür.
zaman da akıp geçiyor.
zaman akıp geçecek işte yine.. izin ver. neye için paramparçaysa sırf onun çözümü için hayatta kal. neden diye sorma artık.. nasıl diye sor. nasıl bir çözüm bulabilirim de ve gör..

ve #661320

son olarak intihar fikri, düşünmek, söze dökmek, planlamak ciddi bir meseledir. mutlaka bir doktora görünün.
devamını gör...

birinci sınıf insan muamelesi göreceğin tek yer

tabut.
devamını gör...

kader belliyse özgür irade neden var sorunsalı

- kader belli değil, özgür irade de yok
+ anlayanlar anlamayanlara anlatsın*
devamını gör...

ilk buluşmada hesabı kim öder sorunsalı

kim zenginse o öder. bu da soru mu allasen.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

dep res yon .

girip girmeyeceğime karar veremediğim ruh hali. çok yorulduğum ve yıprandığım bir gerçek.
şimdi depresyona girersem de başarılı olabileceğim şeylere ket vurma olasılığı bir gerçek.
duygulara dair sorumluluklarımı da almam gerekiyor ama? hangi tarafta, ne olarak?

korkunç bir farkındalık bu. teslim ol ya da olma. seni sabah yataktan kaldırmayan o şeye bile sabredip geçmesini izleyecek kadar çıldırtan bir sakinliğim ve üşenmeden bekleyecek kadar sabrım var. korkunç bir farkındalık hâli. elinde olan ve olmayana dair isyanın anlamsızlığının bilincinde.

güzel şeyler olsun.

sevgi ve ilginin iyi gelmeyeceği bir şey yok.

güzel şeyler olsun.

ama,
kimse de onurumuzu zerresiyle incitmesin. büyük kabalıklar = umursanmayacak insanlar = küçük karakterler.

orta halli kabalıklar = ilkel insanlar = çok dikkate alınmazlar.

küçük kabalıklar = samimiyetsiz insanlar = mide bulandırırlar.

incelikte kazalar = can acıtabilen insanlar = uzak dur.

eveet, elde ne kaldı? sıfır sıfır sıfır. hadi başa dönelim. korkunç farkındalıklar. kategorize edilmemiş insanlar. çocuklar. kimse mükemmel değil.

depresyona girsem mi diye sormuyorum çünkü labirentin çıkış yolunu bulmak zordur. iyisi mi bakmayalım. önce dışımızı toparlayıp düzeltelim. iyi gelir.
devamını gör...

üstteki yazara bir şey söyle

naruto'nun tüm bölümlerini izleyerek japonca öğrenebileceğime inandım bu gün kendimce. bence olabilir dayı.
devamını gör...

bir tweet görseli bırak

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

milli

millete has, millete ait anlamındadır.
ikinci anlamı ise dinî demektir.
"ibrahim milletinden" ifadesi vardır, ibrahim dini üzere olan kimseler için kullanılır.
internette ilk anlam ulusal şeklinde görülse de, büyük türkçe sözcükleri karıştırıldığında ilk anlamın "dinî" şeklinde olduğu görülecektir. ikincil, üçüncül anlamlar kullanıma göre şekillenmektedir.

millet kelimesi ise ilk anlam bakımından din, dini hükümlerin tamamı, şeriat gibi anlamlara gelmektedir.
devamını gör...

ilahiyatçılara profesör denmesi saçmalığı

ne ilginç, sosyologlar da hastalanınca hastaneye gidiyorlar. hatta biliyor musunuz doktorlar bile hastayken hastaneye gider. aydınlatmayı salt maddeye indirgerseniz insanların her şeyi varken intihar etme sebebini bilimin aydınlığının yaşamın anlamsızlığından başka bir şeye varmadığını görürsünüz.

efendim bilgi nedir? bilginin temelinde öne sürmeniz gereken bir 'inanç' vardır. ne deriz, hipotez. sonra verisi, gözlemi ile tez ve sentez oluşur. bilim dediğiniz şey böyle oluşur.

temelde ne varmış? inanç. işte o temel alabildiğine sağlam mı değil mi bunu da ilahiyatlar izah eder. her ülkenin 'ilahiyat' başlığı altında bir alanı bulunmaktadır akademide.

sonralıkla, averroes(ibni rüşd), avicenna(ibni sina), aristo, platon gibi koca koca kabul gören insanların hepsi de inançlı ve nihai olarak tanrı varlığını zaten kabul eden ve bunu eserlerinde yansıtan insanlardı. bu insanlar sizin dediğiniz bilimi başlatan insanlardır. biyoloji, farmakoloji, psikoloji gibi kelimelerin sonundaki logic, logos'u toplumlara bunlar kazandırırlar. öte yandan, hiç ilahiyatta bulunmayıp, derslerini bilmeyen kimse orayı sadece islam dinini inceliyor zanneder. hatta sadece islam olmasa da din inceliyor zanneder.

şu böyle eziklemeye çalışıp da siz görmezden gelip bastırdıkça birilerinin egosuna dokunan ve buldukları ilk fırsatta size aynı muameleyi yapan güruhların ortaya çıkmasında insanların kutsalına yapılan bu yüzeysel tepkiler yatmaktadır.

hasılı, sıkıldık artık kafa tasçılığın çeşitli versiyonlarından. bes. yeter. işte güzelce izah ettik, gerisi için google amcanın yeğeni google scholar'a bakmak kâfi.

siyasî meselelere olan öfke ile zihninizde yaratılan izlenim, karşıda esas olan gerçekle uyumsuzsa bu durum ifade ile açığa çıkıyorsa mantık alanında "yanlış" kabul edilir. bilgi değeri olmaz.
devamını gör...

elestü bi rabbiküm

yaratılan ilk insansın ve kemalatın tüm verileri üzerinde. bütün bir alem nasıl iman ve itaat üzere ise sen de öylesin. tamsın. sonra senden bir parça sen gibi yaratılıyor yalnız olmayasın, sükûn bulasın diye. iki eş parçasınız birbirini tamamlayan... bazı donanımların açığa çıkıyor sonra. isimleri bilmek yani bir şeyi tanıyıp isimlendirmek, irade etmek yani bir şeyi seçebilmek ve doğruyu yanlışı ayırt edip sonuçlarını bilebilmek gibi… bilindiğinde teslimiyetin mükemmel olduğu bir varlığa, bir de bilinmediğinde teslim olmanın kemalatına ulaşacak bir ömür için meydan okumaya dahil oluyorsun.
“elestü birabbüküm? rabbiniz değil miyim?” her zerrenle secdeye kapanıyorsun:
“bela! bilakis!” diyorsun.
sen ve içinde taşıdığın tüm gelecek insanlık da senle beraber “bela” diyor. yeryüzüne gelmeden evvel bir sınavdan geçiyorsun. “ağaca yaklaşma” emrine karşın bir seçim yapabiliyorsun iradenle ve emrin dışındakini de seçebiliyorsun. işte teyit edilmiş irade serbestiyetin ile onu kullanacağın adrese gönderiliyorsun: sen ve eşin, yeryüzüne inin!
hep bir ağızdan hazırsın dünya imtihanına. hani bilakis demiştin ya, işte, git ve dünyada o sözünü tut. yaşarken de ki: sen bizim rabbimizsin.
sen benim rabbim…
işte imanıyla rabbin varlığını kanıtlamak yüküyle yüklendin. bilmezlik ve zayıflığınla rabbinin varlığının delili olmayı yüklendin. yeryüzü hem seyahat ettiğin hem seyrettiğin bir yer oldu. sonra geri döneceğini bildiğin emanet bir bedenle ayrıklığı tattığını anladın. insanlık hali: bir şeyin kıymeti en çok sendeki yokluğundan anlıyorsun. onun sendeki yokluğu zannına yalnızlık dedin. yalnızlığın büyüdükçe büyüdü ve sen sazlıktan koparılmış bir ney gibi inledin artık:
“dinle neyden, ne söylemekte! ayrılıktan şikâyet etmekte:
beni sazlıktan ayırdıklarından beri, bunca insan kadın erkek; feryadımdan inlemekte!” (mesnevi ilk beyit)
nihayet iniltine binaen rabbin seninle yeniden iletişimi kurdu.
ben seninleyim. ben sana çok yakınım. sana, şah damarından daha yakınım. ne denli güzel davranacağını görmek için dünyadasın. ömrün rabbinden rabbine bir dönüş yolculuğu. insanlığınla bir tövbeyle barışıyorsun ve kabul ediyorsun insanlığını. yol alıyorsun: hay’dan hu’ya…
devamını gör...

hasta olunca zaman algısının bozulması

ilaç tüketiminin sebep olduğunu tespit ettiğim meseledir. insan hastayken dahi zihin tıkır tıkır işler. hatta daha duygusal ve derinlemesine gerçekçi işler. ancak ilaç alınca, hafıza, zaman algısı her biri performans düşüklüğü alarak dönüyor.

tabi her ilaç tam olarak bu etkiyi yapmasa da özellikle grip vs hastalığı adın verilenler böyle yapabiliyor.
devamını gör...

bir üstteki yazar hakkında düşünülenler

karşılıklı iki ayna görüntüsü.
kendini tekrar eden perspektif.
retronun anlamı bu bence.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim