güneşli bir sabah ereksiyonu yazar profili

noktalama işaretlerinin kullanım kuralları, sürekli değiştiğinden takip etmesi zor olandır. tdk yazım kılavuzları, her ne kadar tavsiye niteliğinde olsa da nihayetinde bir birlik sağlıyor. ama bir virgülün kullanıldığı yer, bu kadar mı sık değişir arkadaş! bunun çözümünü şöyle buldum virgülü hangi senenin kılavuzuna göre kullanıyorsam diğer işaretleri de aynı kılavuza göre kullanıyorum. tutarlı bir biçim çıkıyor ortaya hiç değilse.

benzer şekilde sayıların yazımı da değişiyor. neymiş efendim yüz, bin, milyon gibi ifadeleri harfle yazacakmışım? neden? çünkü ingiliz öyle yapıyor demiyorlar da kırk tane element uyduruyor agalar.

diğer taraftan bu tdk hazretleri, sayılar konusunda durduk yere çıkarttıkları başka bir icatla öyle bir saçmalık yarattılar ki gel de çık içinden..saat ve dakikanın yazımını değiştirmeleriyle başladı her şey.

15.20 yazdığımda bunun birimi nedir sence? nasıl okumak lazım tek başına gördüğümüzde?
a) saati mi belirtiyor?
b) yoksa tcmb'nin esas aldığı kurala göre para biriminin yazılışı mı bu? yani "on beş türk lirası yirmi kuruş" mu? buradan televizyon ekranında dikkat edersen lira ile kuruşu virgülle ayırıyorlar ki tam çorba.

saat yazımında araya nokta getirince baktı ki para biriminin yazımıyla karışıyor. bu defa para dışındaki ondalıkları yazmak için tutup virgül verdi elimize yüce tdk. gençler bilmezzz... eskiden şöyle bir netlik mevcut idi.
a) 15:20 (kesinlikle saat çünkü iki nokta üst üste gelmiş araya)
b) 15.20 tl (on beş türk lirası yirmi kuruş)
c) 15.20 yani on beş tam yüzde yirmi. arkasından para birimi gelmiyorsa bu her zaman böyle okunurdu.

kalkıp kendin almayı bir an önce öğrenmen için uygulanan bir taktik.

bunun ortaya çıkmaması için kimsenin uyanmaması için 1924 yılında köy kanununu çıkartmışlardı. köy tanımını şöyle yaparak bir gün sopa atacaklarını gizlemek istemişler ama yemezler. buradan



mısıroğlu ve armağan sayesinde ümmet uyandı hamdossun! yossi cohenlere yenilmeyen anadolu insanını en kalbi duygularımla selamlarken köy camisi yaptırarak göz boyayanlara yenilmediğimizi bu oyunlara gelmeyeceğimizi bir kez daha belirtmek ister... ah ahaahhha.

işletmedeki bir başka grupla kavga eden maganda. kameraların bozuk olduğunu öğrenince de lafı işletmeden dayak yedime getiren. kameraların bozuk olduğunu öğrenir öğrenmez olayı sosyal medyaya taşıdığından eminim ama ispatlayamam. tanıkların bize anlatılmayan bir şeyler söylediğini düşünüyorum bu olay hakkında. mantıken tanıklar, bize aktarılanı tam olarak doğrulamış olsaydı kamera kaydı da kamera kaydı diye tutturmazdı bu kişi. adam sürekli buna vurgu yapıyor yazdıklarında. başından itibaren onca tanık varken neden "o tanıklar zaten işletmecinin arkadaşı" oluyormuş? kız arkadaşı veya ablası telefonu açıp bir saniye video alamamış mı? tuhaf. bunların kendi arkadaşları dışında 1 kişi bile yok mu anlattığı yönde ifade veren...

alkol alınan eğlence yerlerine alınmaması gerek böylelerinin. ben işletmeci olsam kapımdan içeri adım atamaz bu ekşi yazarı. ne demek lan başka misafirlerle kavga etmek. olay daha fazla büyümesin diye çıkın gidin denildikten sonra "çık dışarı da orada görüşelim" diyenin akıbeti bir çok yerde benzer olur, maalesef. ağzınızla içmeniz tavsiye olunur.

bunun ahşap olanı makbuldür. kaşıntıyı çoğaltmaz, nitekim. bazen bunun ucuna yarım limon takıp tam ortadaki yeri limonlayarak bir güzel huzur bulmuşluğum vakidir. kimi zaman el kısmına eklediğim pamuk yardımıyla güneş yağımı sırtımdaki o erişilmez bölgeye ulaştırır kimi zaman güneşten yandığımda buz gibi bepantholü. bazen de pc'ye bakmaktan tutulmuş kaslarıma ben-gay'ı. bağımsızlığımın teminatlarından biri bu alet. kimseye rica etmek yok; minnet etmek yok.

plastikten mamul olanlarından kaçınınız. elektrik falan şeyedip daha çok kaşıntı yapıyor.

sık sık kandırıldığını öne süren, bir gün şöyle derken başka bir gün aslında öyle demedim yanlış anlaşıldım diyen, balık gibi kaygan ve tutarsız bir burç. ne diyorsa ne yapıyorsa onun bir de "aslında"sı var lan.

sorsan içi temizdir. iyi de dışın kaygan zemin onu ne yapalım peki?

tarihe not düşülesi bir recep tayyip erdoğan sözü. buradan



müjde ar için de iki kelam bekleriz; gülşen için de. ama mümkünse çamlıca camisinde.

faturada belirtilen kalemlerin toplamının iki buçuk katı bir yekün içererek dumura uğratandır.

tüketim+vergi+yuvarlama+diğer = 174 türk lirası

ödenecek tutar yani nereden hesaplandığını anlayamadığım fatura tutarı ise 430 türk lirası. peki ama ben neden 256 türk lirası daha ödeyeceğim, neye göre aga? bir bilen aydınlatsın elektriğine kıyıp beni.

kar yağışıyla seraların çökmesi bereketmiş. buradan o bereketi göreceğiz mayıs ayından itibaren pazarda manavda.



osmaniye'yi de es geçmemiş bereket. karaman'daki seraları da. şu insanların emekleri, aylardır yaptıkları harcamaları boşa gitti ama bunun adı bereket!

aynı mantıkla reyizin en sevdiği kişinin inönü olması.

haber seslendirmesi şöyle olan kanallarda sıkça görülendir.

metin: vatandaşlar istanbul'da zor anlar yaşadı. ekipler yardım için bölgeye sevkedildi.
seslendiren: vatandaşlaar ıstanbul'da zor anlar yaşaddıı. ekipler yardım için bölgeyyee sevk eddildii.

sözcük içine, heceler arasına virgül koyan yutağınızı sevsinler.

kardan yolları kapanan köylere bunu söyleyemecek olanın uydurması. doğudaki garibanı vurunca kar rahmettir şükret; istanbul'daki biraz iyi durumdaki kişiyi vurunca allah çarpıyor. çok arabesk bir kafa bu lan. fakir mağdursa aynı şey şükretmeye vesile zengin mağdur olunca helak, ceza falan.

oysa şöyle bir şeye işaret eden ayet de var: "ve hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden." ben de diyorum ki istanbul, hasetçinin hasedine uğradı.

ek: bu kime çatmış oldu şimdi lan??
(bkz: sezen aksu türk müziğinin önemli bir ismidir)

kovboy filmlerinde "wanted" ilanlarıyla aranan beyaz haydutların gerçek durumu. özel sektörün işlettiği amerikan hapishanelerinin icadına neden olanlardan biri de budur.

çevik kuvvetin olaya koşması ama karşısında fedöcü, vatan hayini, zilletçi diyebilecekleri kişiler yerine turistleri bulması. vursana yiğidim turiste bize vurduğun gibi. dilini kopartsa ya turistin agalar.

ahı çıkıyor. o havalimanının inşaatında köle gibi çalıştırılırken can veren işçilerin ahı. ne pahasına olursa olsun yeter ki şu tarihe yetişsin diyenler; işçinin canını hiçe sayanlar hangi kurala, prensibe uyar ki.

ailenin avukatının verdiği mücadele sonrası ortaya çıkandır. bu sanığın ana babasına takipsizlik verdi lan savcılık.

kişinin kendisinin yanısıra eşinin, aynı hanede yaşayan ana babasının da geliri yoksa yahut bugün itibarıyla hanede kişi başına düşen asgari ücretin üçte birinden az olması halinde ödemekten kurtulabileceği borçtur.

evde bir asgari ücretli ve iki kişi daha olmalı ki ödemeyesin asgari ücretin %3'ü kadar parayı her ay. haa bir asgari ücretle üç boğazı doyurabilirsen de ne mutlu sana gss prim borcun olmayacak!

devamı gelecek olan destektir. sezen aksu'dan söz-beste almayan kaç sanatçı var oğlum. kadın kaç yılın söz yazarı. desteğe ilk koşan müjde ar'ın annesi olan merhum aysel gürel'den şarkı sözü almayan kaç kişi var o dünyada. çok yanlış kişiye çattılar çok.

bu zihniyetin hiçbir organizasyonunda sahne almayız diyecekler daha dur.

ek: bizi açlıkla terbiye edip tam da en zor zamanlarda sanatçıya saldırmaları tesadüf değildir. ekonomi konusunda da ses edeceğim özgürlükler konusunda da. yok öyle aç karnını doyur da sanatı boş ver şimdi tuzağı. ikisi de aynı öneme sahip, biri uğruna diğerini feda edersem muktedirin oyununa gelmiş olurum.

liberallerin kendisini özgür sanması kadar tuhaf olandır. elleri kolları sermaye çevreleriyle iç içe olan tırsaklardan, her meselede ürkek ürkek bakışlar atanlardan hain bile olmaz lan. hain dediğinin onuru, şerefi yoktur tamam da en azından cesareti vardır. liberalde olmayan bir şey varsa o da cesarettir. liberallerin her şekle girmesi hainliklerinden ziyade korkaklıklarındandır. burada düzenimiz var yeğen diyen gurbetçi gibi bunlar.