orhan pamuk'un aslında üçüncü romanı sayılır. ilk romanları bakımından pamuk çok başarılıdır ve bana göre en iyi romanlarındandır. başlangıç için okunabilir. ikinci romanı 1980 darbesi dönemlerine denk geldiği için onu çekmeceye kaldırıp sessiz ev'i yazmaya başlamıştır. ilham kaynağı da dedesi ve anneannesinin ilişkisidir. fatma ve selahattin darvınoğlu'na benzeyen nikfar isimli anneanne ve dede istanbul'da yaşarken nişanlanmışlar, daha sonrasında dede hukuk okumak üzere berlin'e gidince mektuplaşmalar başlamıştır. pamuk bu mektuplardaki ilişkiyi okurken sessiz ev'i kurgusallaştırmaya başlamıştır bile. (bkz:
öteki renkler)
sessiz ev adıyla müsemma bir kitap değildir, burada niyetim özetlemek de değil. okumak gerekir. 32 bölümden oluşan romanı neredeyse her karakterin (hasan, faruk, metin, recep, fatma) kendi bakış açısından okuyoruz. bu beş karakterin yaklaşık 5-6 bölümü var kitapta. kahraman bakış açısı karakterlerin düşüncelerini anlamak ve okuyuş açısından kişiye rahatlık katan bir bakış açısıdır edebiyatta bana göre.
roman 12 eylül 1980 darbesi'ne yaklaşık 1 ay kala gebze'nin cennethisar(hayali bir kasabadır bu, eskihisar'a benzetilir.) kasabasında fatma darvınoğlu'nu torunları nilgün, faruk ve metin'in 1 haftalığına ziyaret edişi ve ardından takip eden olaylardır. romanda batılılaşma, doğu batı arasında kalmışlık ve bu aradaki farkı kapatmak için çekilen çileler, darbeye giden yoldaki kanlı tartışmalar, muhafazakarlık gibi konular işleniyor. bu konularda ilgileniyorsanız çok zevk alacağınız aşikardır.
selahattin darvınoğlu karakteri hem sevilen hem de sevilmeyen bir karakterdir. jakobenliği onun en önemli özelliklerinden. jön türk'lerden sonra cumhuriyet'le yönetilmeye başlanan türkiye'nin ilk aydınlarındandır romanda. birinci kuşaktır. oğlu doğan darvınoğlu bir kaymakamdır. o da ikinci kuşaktır. çocukları babaannelerini ziyaret etmek üzere istanbul'dan cennethisar'a gelirler.
orhan pamuk yalnızca kar romanı için "ilk ve tek siyasi romanım" dese de bu romanı okuyanlar romanı politik görürler. biraz bu yönü vardır tabii ki. sağ kanat, sol kanat gibi. fakat kar kadar baskın değil.
her zamanki gibi romanda ne çok iyi ne çok kötü karakterler var: örneğin bir karaktere çok kızmışken, yaptığının yanlış olduğunu bildiğin halde ona kızamıyorsun bile pamuk romanlarında. bana nedense hep böyle geliyor. kahramanlarını seviyorum romanın.
lütfen kendi dilinde okuyun bu romanı, gidip yabancı dilde satın aldığım için, okumak zorunda kaldım. eski büyükelçi robert finn ne yazık ki eksik eksik çevirmiş. bazı cümleler anadilde varken bazıları ingilizce çeviride yoktu. şaşırdım kaldım, ara sıra karşılaştırdım türkçe pdf ile.
okumayı bitirdiğim gece sabaha kadar uyutmadı beni sonuyla. tek kelimeyle anlat deseler de, trajik, derdim.
devamını gör...