hooh yazar profili

takımların oyun mantıklarına göre tahminde bulunursak iyi koşanın kazanacağı maç. bu sebeple maçta üç puana fenerbahçe daha yakın gibi duruyor.

boyanmış taşra. öyle kötü boyanmış ki elinizi tuttuğunuz çoğu yer sinir bozucu şekilde kirlenmekte. yoğunluğunu göçe borçlu bütün kentlerin yaşadığı akıbeti yaşamakta bu yönüyle.

her yerdir. zira her yerde cahillere ayırılan bir kontenjan vardır. ve muhakkak bir alanda uzmanlaştığınızda bu gerçeği fark edersiniz.

yanlış yöne baktırmakta olan zamdır. türkiyede verilen zamlar eğer kaymak tabakada değilseniz(akademisyen, hakim-savcı, milletvekili vs.) komik enflasyon rakamlarıyla verilir. ki bu da artırılan maaşa yapılan bir zam olmayıp türk lirasının yıl içindeki alım gücü kaybına endeksli bir eşitleme yöntemidir. asgari ücrete yapılan zam dahi aslında gerçek enflasyonun çok altındadır.
zam tanımını yaptıktan sonra uygulanan bu zam yönteminin neden yanlış yöne baktırma olduğunu açıklayacak olursak; zam ekonomik dengesizliklerin olduğu bir ülkede konuşulur. aslında asgari ihtiyaçların-sosyal ya da liberal- vatandaşlara stabil bir şekilde sunulması zorunluluğu toplumca savunulması gerekirdi. bizim zam istemiyor olmamız gerekirdi çünkü maaşımız 100.000,00 tl olsa dahi istikrarsız bir ekonomi içinde çöp kadar değeri olmayacaktır. dünyadaki kapitalistleşen fakir ülkelerin çoğunda bu durum görülür. bu hiperenflasyonlar yerli para birimini öldürür. bunun sebebi de sorumluların ekonomik oyunu kuralına göre oynamamasıdır.
esasen zam, çalışılan yerdeki tecrübe, kendini kanıtlama, ekstra emek vs gibi etkenlere bağlı bir meseledir. misal emeklilerin maaşına yapılan zammın bir açıklaması var mıdır? neden çalışma süreci bitmiş insanlar zammı hak etsinler ki?

f klavye türkçede kullanılan kelime oluşumuna uygun bir şekilde sesli ve sessiz harfler ayrı mevkilere yerleştirilecek şekilde tasarlanmıştır. dünyadaki klavye şampiyonalarında bizi temsil eden celal aşkın'ın başarıları bunun en önemli örnekleridir. hali hazırda adliyelerde zabıt katibi pozisyonunda çalışan arkadaşlarımız arasında f klavye kullananlar q klavye kullananlara nazaran daha akıcı yazmaktadırlar. namık kemal'in fransa anılarında anlattığı gibi bir nevi :)

berbat bir türkçe ile yazılmış garip metin

kısa gurbet deneyimi

yerli:
1-bir başkadır
2-şubat
3-üsküdara gideriken

yabancı:
1-six feet under
2-the ıt crowd
3-twin peaks

la casa de papel, kişisel gelişim sektörü ve apple

esnemek

bir ismet özel şiirinin girizgahıdır.

"insan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır akacak
ama kan kesilince damardan sıcak
sımsıcak kelimeler boşandı
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı."

"ben papatyaları şımartmadım diye oldu
mata hari'ler casus, al capone'lar gangster
inmem gerek gözbebeklerimin altına
beynimin ortasına büzülmeliyim
genşeyip kımıldayabilirim oradan sonra
dum di dum
duridum dubida
kendi kalbimle zamanım arasındaki sarkaç
püskürtüyor beni dünyaya
bırakıyorum zerreciklerime kadar emsin beni
atlantik ve pasifik ve beş kıta
koşmam gerek
yetişmem gerek yazgıma
tutmam gerek, sormam gerek, bilmem gerek
esenlemem, kargışlamam, irkitmem gerek niçin
niçin, niçin, niçin
kuyuya düşen çocuk niçin ölmesin"

(bkz: ismet özel)

denizin ortasında kalmış dönmedolap, yarısı toprağa saplanmış tekne, terkedilmiş denizevler mahallesi, cesetlerin çalınan altın dişleri, çadırkent, ford, elma ve çocukluğumdur.

bir gelen pişmaniye bir gelmeyen.

kulak mememin annesinin memesi olmadığı ve artık büyüdüğü gerçeğidir. gecenin köründe şıp şıp kulak emilmesi ile uyanmak hiç de romantik değil çünkü.

maktülün cinsiyeti konusu bence içişleri bakanının konusu değil. hatta çoğumuzu ilgilendiren bir konu değil. ortada içişlerine yöneltilen bir güvenlik eksikliği eleştirisi varsa buna erkeklerin uğradığı şiddet de dahil edilmeli üstelik. diğer türlü güvenlik hassasiyeti samimiyetsiz ve basmakalıp durur. kadınların uğradığı şiddet içişleri bakanının doğrudan önleyebileceği bir sorun değildir üstelik. çok daha girift incelemelere(psikolojik) ve sosyal politikalara(eğitim) ihtiyaç duyulan bir sorun. ama dolaylı olarak devletin meşru şiddet erki olan kolluk kuvvetinin toplumun gayrimeşru şiddetine eşdeğer eylemlere ve zihniyete sahip olması suyu bulandırmıyor dersek de yalan söyleriz. dolaylı dedim çünkü bahsettiğim inceleme ve çözüm yollarına başvurduğumuzda kolluk kuvvetlerinin de hem bireysel olarak hem de yetkiye sahip oldukları kamu hizmetleri konularında ıslah edilmesine de sıra gelecektir. ne 6284 ne kolluk kuvvetleri ne hukuki tedbirler bu şiddete çözüm olmayacaktır. doğru bir şekilde bugün çözüme odaklanılsa bakanımızın bakanlık süresinin yetmeyeceği kadar uzun sürecektir olumlu gelişmeleri görmek. kitlelerin zihinlerinin arzuladığımız vasatlığı yakalaması bir insan ömrüne tekabül edecek kadar uzun sürer.

mezkur bakanın yaptığı açıklama da bence kendisini ilgilendiren bir konudan kendisini ilgilendirmeyen bir yönüyle bahsetmesinden ibarettir.

usul dışında esasen hukukta her olay kendi içerisinde değerlendirilmesi gereğinden ve kararın tamamından habersiz yazarlarımız tarafından yanlış değerlendirilen içtihattır. öncelikle mevzu bahis dosyada iki taraf da davalı-davacıdır. yani iki taraf da boşanmak konusunda irade göstermiştir. mevzu bahis çekişme boşanma sebebi değildir yani. çekişmeye konu olan şey kusur yönüdür. çünkü kusur, verilecek tazminatı haklı ya da haksız kılacaktır. ilk derece ve istinaf mahkemeleri evine bakmayan ve kadına hakaret eden, şiddet uygulayan erkeğin ağır kusurlu olduğu ve kadına tazminat ödenmesi kanaatindeyken ilgili yargıtay hukuk dairesi evde üzerine düşen görevleri yapmayan, zaman zaman evi terk eden, müşterek çocuklar ile ilgilenmeyen kadının da kusurlu olduğu ve tazminata hükmedilmesinin yanlış olduğu kararını vermiştir.

yargıtayın kararı doğrudur ya da yanlıştır bu önemli değil şu aşamada. okumuş, fikir beyan etme cesareti olan insanların kararın tamamını okumadan, magazinsel bir tavırla hareket etmesi asıl tehlikeli ve yanlış olan.

hala başlığının açılmamış olmasına şaşırdığım şair.

ikrar ve orada merhamet varmış adlı iki şiir kitabına sahiptir. şiirlerini okurken, manaların harmonique bir tını içinde kelimelere tutunarak aktığını hissedersiniz. şiirde edindiği yer, sahip olduğu entelektüel birikim ve yaratım açısından baktığımızda bence kitaplarını basan yayınevi kendisine küçük gelmektedir.


"dövüşe dövüşe vardığımız yer kimin yitik cenneti?"