öyle yalnızım ki, etrafımda yalnızken olmayan her insan var. öyle yalnızım ki, benim notamdan çalamayan insanlar topluluğu arasında bitmez bir boşluktayım. öyle ki, fiziksel yalnızlıktan kaçmaya çalışırken, koskoca bir kalabalığın arasında daha da yalnız buluyorum kendimi. duruyorum, düşünüyorum, dinliyorum; sonra bir de kendimi dinliyorum. sorun neydi? ya da sorun diye bir şey var mıydı yoksa sorunun tam da kendisi ben miydim? belki bir çıkmazdayım, belki de hayatımın kendisi tamamen bir çıkmazdı da ben sadece şimdi anlayabiliyorum.
öyle deme ya, en beklemediğin anda gelir çıkar birisi; sabahları uyanman için sebebin olur yine. öyle mi gerçekten? yani benim bütün sorunum kendime uygun birini bulamam mı sahiden? ya ben hiçbir şeye uygun bir insan değilsem? ya ben diğer herkesi eleştirirken, diğerleri; kendilerini hayatının merkezine koyduktan sonra beni o dış çemberde bırakıyorlarsa? umurumda değil diye insan ne kadar yalan söylemeye devam edebilir?
insanları takma, kendinle mutlu olmayı bil. peki çok mu ayıp, hala mutluluğu başka birilerine bağımlı olarak istemek? ayıpsa ayıp.. belki nasıl olduğu değil artık sadece olması önemlidir.
dışarıda bir yerlerde, devam etmek zorunda olduğu monoton hayatın akışında, geceleri camdan dışarı bakıp; kulağında o sevdiği müzik varken benimle aynı şeyleri hisseden insanları görebiliyorum. peki nerede bu insanlar, neden benim karşıma sadece beni görmeyen insanlar çıkıyor? yoksa o insanlar da benim onları görmediğimi düşündükleri için mi kimseyle iletişim kuramıyorum? ben herkesi, herkes gibi görürken; herkes de beni herkes gibi görüyorsa peki?
gelecekte şu an sahip olduklarımı kaybettikten sonra geriye dönüp üzülmeyecek bir ruh halindeyim. evet, belki sahip olduklarımın kıymetini hiç bilmiyorum ama ben sahip olduklarımın kıymetini kaybettikten sonra anlayacaksam, beni bu durum herkes gibi yapmaz mı? belki de herkes gibi olduğumu kabul edersem işler kolaylaşır mı?
eskiden günlük yazardım, gelecekteki halimle konuşabilmek için. geleceğe seslenmekten daha güzel yegane şey geçmişe seslenebilmek olurdu. o kadar da güzel şeyler değildi, hatta kıymetini de bildim ama bitti. peki ya ben şimdi neyin bitmesini bekliyorum? başlayan ne var ki bitecek ya da ben her şeyin nasıl biteceğini görebilmek için mi bir şeylere başlamıyorum?
yalnızlık paylaşılır, paylaşıldığında yalnızlık olmaktan çıkar tabii.
kadehimi((i: daha doğrusu şişemi)) kaldırdıktan sonra *çınn diye tokuşturup, hiçbir şey konuşmadan birlikte iç çekerek beni anlayabilen birini arıyorum sanırım. böyle bir şey mümkün mü? belki bir süreliğine... sadece sen onu öyle görene kadar böyle bir şey mümkün.
hayat her şeye rağmen güzel, hayat müzikle güzel. ama hayat en çok da, o müzik girdiğinde; aynı melodide, aynı notada; seninle aynı hisleri paylaşacak, o melodiden aynı duyguyu paylaşacak insanla çok güzeldi, güzel olabilir, hiç olmayabilir de.
çıkmazdayım, çıkamıyorum; belki de hiç girmeden çıkmaya çalışıyorum. bana ne oluyor bilmiyorum. sorgusuz, çıkarsız nasılsın sorusuna muhtacım sadece.
geceleri, cama bakıp uzakları düşündüğünde yalnızlığa gömülen her kim varsa, yalnız değilsin. henüz farkında değilsin belki ama sonuna kadar yalnız olsan da sadece tek değilsin.
devamını gör...