1. çok güzel, çekici:
"bir ara başını kaldırır, ne görsün, ahu gibi bir kız pencerede oturmuş..." -
pertev naili boratav
2. ahuya benzer biçimde:
"sen bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yine / seni aşkım canavarlar gibi takip edecek" -
faruk nafiz çamlıbel
bir çiçek misali açar gönül,
gönlümde seninle ahu gibi.
güneş doğar gibi içime dönül,
sevda sarar her yanı ruhumun içi.
*
ahu gibi gözlerin,
güneş gibi yüzün var.
içimde sevda közlerin,
aşkınla tutuşur har.
dudakların gülücük,
gönlümü çalar bir an.
aşkla dolar gözlerim,
seninle dolar zaman.
ahu gibi sevgilim,
gönlümde taht kuran sensin.
sonsuza kadar seninim,
aşkla dolu her an sensin.
*
ahmet, herkesin dilinde dolaşan yakışıklı ve alımlı bir gençti. gittiği her yerde dikkatleri üzerine çeker, etrafında bir hayli hayran toplardı. bu durumun farkında olan ahmet, bir gün arkadaşlarıyla bir kafeye oturduğunda yine aynı ilgiyle karşılandı.
kafede oturan bir grup genç kız, ahmet'in etrafını sarmış, onunla sohbet etmek ve fotoğraf çektirmek istemişlerdi. ahmet, nazikçe onları geri çevirirken, masasına yaklaşan garson gülümseyerek sordu: "efendim, size ne getirebilirim?"
ahmet, kızların bakışlarını arkada bırakarak gülümsedi ve yanıtladı: "bana bir fincan kahve getirir misin? ama ahu gibi olsun lütfen!"
garson, şaşkınlıkla ahmet'e baktı ve anlamaya çalıştı. "ahu gibi mi?" diye tekrarladı. "tam olarak ne istediğinizi anlayamadım."
ahmet, gülümseyerek devam etti: "evet, ahu gibi. hem sıcak, hem de göz alıcı olması lazım!"
garson, ahmet'in espri anlayışını takdir etti ve kahvesini getirirken gülümsedi. ahmet, kızların ilgisinden uzakta, kahvesinin tadını çıkardı ve içinden geçenleri düşündü: "ahu gibi kahve, gerçekten de güzel olurdu!"
devamını gör...