kevin_moore yazar profili

insanlara, hayvanlara aptalca olan hiçbir şeye tahammül edemiyorum. dikkat et kendime tahammül edebiliyorum demedim. hâtta yaşadığımı hissettikçe kendimden daha çok nefret ediyorum.

albert einstain ölene kadar hep bir kadınla birlikte idi hiç boş kalmadı. çöp tespit.

dream theater'ın ilk klavyecisi. kendisine hayran olduğumu yeni yeni fark ediyorum. nedense bu adamı her gördüğümde içimin yağları eriyor. aslında pek gördüğümde yok. sadece eski ne olduğu belli olmayan konser kayıtlarına bakabiliyorum. orada bile fazla göremiyorum. kendisi öyle sosyal medya kullanan bir insan da değil. hayır garip bir hayranlık anlam veremiyorum. space-dye vest evet çok güzel ama metropolisteki o uyum o kadar hoş ki. adam gerçek bir sanatçı. kendilerini oldukça seviyorum.

take the time

köylüleri neden öldürmeliyiz?
aklıma bu şiir geldi eheh.

bi boş yapmayın lan.

ya ne salak salak sorular bunlar ya. sana ne sana mı kaldı koca adamın ne yaptığı ile ilgilenmek. yazık kafanıza aq. bi salın ya, bi salın aq.

şu an ki sevgilim ateist. ailemle tanıştıramayacağım sanırım.

"türküm"ilk cümlesinde anlaşamıyoruz. biri türkiye cumhuriyetinde yaşayan herkes türktür diyor, öteki hayır efendim ne münasebet,bana yama yapma ben kürdüm diyor. daha başı oldukça ayrıştırıcı ve kalıplara zorluyor.

"doğruyum, çalışkanım" ya insanlara zorla yalan söylemeye itiyorsunuz. doğruluk ve çalışkanlık bireysel bir mesele nasıl oluyorda benim doğru ve çalışkan olmama karışabiliyorsun? hem doğruluk nedir ki? neden farklı farklı manalara gelebilecek bir şeyi insanlara okutuyorsun? sen önce doğruluğun kesin bir tanımı var mı, ona bak.

"ilkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir." milliyetçilik, ırkçılığın işe yarar hâle dönüştürülmesidir bence. yurdumu sevmek zorunda mıyım? milletimin içinde tecavüzcüler, hırsızlar falan filan var. sırf onlarla aynı topraklarda doğdum diye onları sevmek zorunda mıyım? bu ne saçma bir dayatmadır. hem benim ilkelerimi sen niye belirliyorsun? bireyci bir insan olarak beni sinir ediyor. buram buram toplum(koyun) kokuyor. sağı solu fark etmez, eheheh. sonuçta ikisi de değilim.

"ey atatürk!
açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim." ya dünya üzerinde tek bir doğru var zaten. atatürk'ün de söyledikleri işe yarayabilir, herhangi biri farklı bir şey söylediğinde de işe yarayabilir. hangisinin en iyi yöntem olduğunu bilemeyiz.

"varlığım, türk varlığına armağan olsun." yine ayrıştırıcı bir söylem. ve insanları sorgulamadan asker olmaya itiyor. ya ben belki varlığımı bilime armağan edeceğim? sen kim?

ey yarı aydınlar, savunduğunuz şeylerin gerçekten tek bir doğru olduğuna ve herkesin böyle davranması gerektiğini düşünüyorsanız, gerçekten yarı aydınsınız. gerçek bir aydın düşündüğü hiçbir şeyden emin olamaz. emin olamadığı gibi saçma sapan triplere de girmez.

yıllarca andımızı sabahın köründe okudum. buz gibi soğukta bunu okumak için beklerdik. ne günlerdi. :(

bu ülkenin sağı da solu da yedi bitirdi beni.

bir sonraki level
(bkz: kürt telekom)

liberalizmin halka hitap etmemesinden kaynaklanır. böylece liberaller siyasete dahil olamazlar. peki neden türk halkına hitap etmiyor? çünkü akla hitap ediyor. bireyci bir görüş, sürü sistemine tamamıyla karşı böylelikle. diğer görüşler gibi vatan, atatürk, millet yada allah, din, gelenek, görenek gibi saçmalıklarla uğraşmıyor.

hele liberal diyebileceğimiz insanlar allah bizim arkamızda gibi cümleler kursun bakın nasıl seçiliyor. siyasette nasıl görev almaya başlıyorlar.

biri erbakan demiş. adam aşırı yobazdı bir kere. hak, özgürlük desen yok. özgürlüklerin olmadığı bir ülkenin ekonomisi de kötüdür. en iyisi besim tibuk olabilirdi, o da olmadı.

artık baya baya anlatıyorum. kızıyorlar hâtta evlatlıktan reddetmekle tehdit ettiler. babam geçenlerde "allah'a inanmıyorsan hepsi boş; istediğin kadar üniversite oku, istersen fizik profesörü ol" gibi şeyler söyledi. en kötüsü de giydiğine karışmaları. yıl olmuş 2021 hâlâ pantolon haricinde hatları belli etmeyen bir şey giymenizi bekliyorlar. giyinmiyorum, giymeyeceğim. fikrimi de değiştirmeyeceğim. ben özgür bir insanım. fikirlerimi onlara hiç anlatmıyorum, sanki söyledikleri şeyleri hiç düşünmedim. sırf canım öyle istediği için fikrimi değiştirdim zannediyorlar. ben bunu böyle düşünmüyorum dediğinde saçma sapan sorular soruyorlar, beni imana getirmeye çalışıyorlar güya.

müslümanlıktan çıkmış biri olarak beni mürted etmeleri yani öldürmeleri gerekiyor zaten kendi dinlerince. sadece karşı çıkmaları iyi, öldürebilirlerdi.

her şeye kafayı takmam. ya insanlara pek takılmam ama kendimle ilgili her şeye takıyorum. kendimi çok kötü eleştiriyorum. hayatımda kendime saydırdığım kadar kimse bana saydırmamışımdır. zaten ben kimseye saydırmam ki benim derdim benimle.

ı'm thinking of ending thinks filmi büyük baş yapıttır. buradan bunu anlamayan arkadaşlara selam olsun. anlamadığınız için size kötü geliyor. ilk izleyişte anlaşılabilecek bir film değil zaten. neyse konumuza dönersek bu filmi ile oscara aday gösterilmeli. dünyanın bir yerinde birinin benimle aynı şeyler düşünüp yaşadığını görmek güzel. ı love you charlie kaufman.

fizik okuyorum, işsiz fizikçi olacağım.

sonunda şifreleri elinden uçurmuştur. can değer abi haklı idi.

18- 14 yaş arasıdır. sorumluluk yok, kafa zehir, bol bol kendine bir şeyler katabileceğin bir yaş.

(bkz: nilgün marmara)

1 sene kaldı. buradan bir tık daha iyi olma olasılığına sahip rusyaya gidiyorum. oradan da başka yerlere geçerim.

ya bu bass gitara bunu söyleyenlere metallica - for whom the bell tols şarkısını dinletmek isterim.

öff, klasik entel feridun havaları, gerçi entel feridun öyle yapmazdı ama sizin neyin entelisiniz anlamadım.