seninle beraber internet denilen bu mecranın çetin savaşlarından çıkmanın ve hala cenk meydanında sarsılmadan durmanın haklı gururunu yaşarken dostun kont olarak yeni maceralara yelkenler açıp yepisyeni cephelerde savaşlara giriyorum.
bu savaşların bir tanesinde evli bir çiftin evlilikleri ile ilgili endişelerini aktardığı bir konumda buldum kendimi son dönemlerde çok fazla güzin abla rolüne konuluyorum. burada detay veremeyeceğim bu aile içi dramanın lezzeti damaklarımda istediğim kaos ve freaklik seviyesini yeterince karşıladılar.
ayrıca bir çok yeni insan ile tanışarak çok keyif aldığım insan gözleme etkinliklerimi sıklaştırdım. pek çok insanın aslında salak olduğunu ve bu yüzden kendimizi umutsuz değil bu kadar salağın ortasında akıl sağlığını korumaya çalışan birer nefer olarak görmenin haksız olmadığını tekrar belirtmek isterim.
hayatımın bu evresinde bir dönüşümün içinde olduğumu ve eski sözde daha anlayışlı olan beni bir kenara koyarak. yeterince aşağılanmayan bu mahlukların ağzının payını vermeyi kendime misyon edindim.
aslında emlakçılık bir vitrin işidir. benim bir vitrinim var senin x malın var. sen gelip benim vitrinime x malını koyabilirsin ve ben senin için alıcı bulurum. senden para alamam çünkü sen malını getirmezsen benim vitrinim boş kalır o yüzden vitrinin kirasını son kullanıcıdan almalıyım.
etik veya doğruluk ticarette olmak ticaret matematikseldir ve matematiğin duyguları yoktur.
son dönemlerde kafama takılan bir mesele var. bir çoğumuzun hayatında ''sessizlik'' üzerine inşa ettiğimiz bir karanlık var bu karanlık sessiz kalmak olarak değil yaşanan bir şeyi dile getirmemek üzerine.
herkes yaralı, herkesin sorunları var ve herkesin beyninde dönüp dolaşan bir sorun var. ben algılamakta zorluk çekiyorum bu kadar insan her biri bambaşka hayatlar bambaşka hikayeler ama herkesin içinde taşıdığı tek bir şey var. acı.
mutluluk, hüzün, öfke gelip geçiyor ama orada hep duran birazcık eşeleme ile bile kendini gösteren tek şey acı.
hayatın kendisinin özünün acı olması gibi bir yanılgının içinde olduğumu hissediyorum acı çektiğimden değil etrafa baktığımda sahte gülüşlerin, alayların ve süslü cümlelerin ardından kulağıma fısıldayan şeyin sadece acı olmasını tebessüm ile karşılıyorum
ne kadar romantik insanlarsınız ya etkilendim. güzel bir pazar sabahı menemene ekmeği banarken buram buram kokan taze ekmeğin kokusu ile bi 10 dakika daha yaşarım fazlası için başka şeylere banmam gerek
''hiçbir etnik kökenden insanı dışlamayan aksine kucaklayan söylemdir.'' kısmına takılmış olan yazarların olduğunu gördüm ve hemen damlayıp bu cehaleti örtmeye azıcık bilgi saçmaya geldim.
şimdi yazarımız burada türk kavramının türkiye cumhuriyetinin kuruluş aşamasında ki tanımını vermediği için bu sorun ortaya çıkıyor. gelin anlatalım çünkü siz pek okumuyorsunuz bunu da okumayacaksınız ama olsun ben anlatayım.
1.meşrutiyet ile beraber başlayan türk aydınlanması sürecinin sonucunda yaşanan 2.meşrutiyet ve ittihat ve terakki cemiyetinin ortaya çıktığı süreçlerin sonucunda (süreçleri anlatmayım gidin iki dk okuyun.) ziya gökalp diye bir elmas parlıyor bu elmas düşünceleri ile dönemin kadrolarını inanılmaz etkiliyor çünkü hırtların yaptığı gibi uydurma veya tamamen ajitasyon üzerinden değil. tarihi olan, kimliği olan ve varlığını her dönem ispatlayabilmiş yüce bir ulusun yüzyıllar boyunca unutturulan kimliğini tekrar canlandırıyor.
bu canlandırma sırasında da şunu savunuyor bu yüce insan: türki devletlerin sınırları içerisinde doğmuş, büyümüş ve içinde bulunduğun toplumun gelişmesine samimi çaba harcayan herkes türktür.
kaynak isteyenler için net sayfasını hatırlamamak ile beraber bu kısım aşağı yukarı aynı şekilde : türkçülüğün esasları / ziya gökalp kitabında yer bulmaktadır.
atatürk'ün etkilendiği ziya gökalp fikri olarak beslediği m.kemal atatürk'e de şunları söyletecektir.
1- ne mutlu türküm diyene (türk doğana değil kendini bu milletin bir parçası sayana)
2- türkiye cumhuriyeti'ni kuran türkiye halkına türk milleti denir. ( sadece türklere değil her bir ferdine türk denir)
şimdi türkiye türk'tür türk kalacak sözü bu bağlamda değerlendirildiğinde bu milletin asli unsuru olan ve kendini bu milletin bir ferdi sayan herkesin vatanı olan anadolu türk yurdudur ve öyle kalacaktır demektir.
ama sizin döt yanıklığınız bitmez. sadece bir milletin oluşturduğu şartların altında o milletin milli servetini sömürerek var olabilen birilerinin ki doğada bunu yapan canlıya parazit denir. yanıklığı ile saldırmanız çok doğal çünkü siz bilmemek yada bilmek ama işinize gelmemek.
şimdi zırlarsınız diye ufak bir not düşeyim. kardeşim ben şuyum, buyum ben kendimi türk olarak nitelendirmek zorunda mıyım ? şimdi zırlama da bi oturup düşün. sen rum kökenli türk vatandaşı olabilirsin, kürt kökenli türk vatandaşı olabilirsin bunlara kimse karşı çıkmıyor kökenin neyse ne bizi ilgilendirmez ama sen türk vatandaşısın samimi bir şekilde türk olmak istemiyorsan bütün üniter ulus devletin sana tanıdığı haklardan feragat edip diktir olup gidebilirsin.
hem zırlayıp zırlayıp kaçak elektriğini, itini, medeniyetsizliğini benim halkıma ödeteceksin hem de ayrışmak için bir yerlerini parçalayacaksın hadi oradan
doğru olan falan değildir. bakmayınız efendim burada böyle ''anlatabileceğin karşıda ki insanın anlayabileceği kadardır'' gibi ulvi fısıltıları yazıya dökenlere.
hayatın gerçekliği ile yüzleşin haklı iken bile susuyorsanız ezilmeye ve yok olmaya mahkumsunuz. karşı taraf anlamıyormuş bak bak bahaneye bak ''eee kardeşim karşı taraf anlamıyor'' diye sen haklılığını savunmaktan niye vazgeçiyorsun, niye pasifleştiriyorsun kendini.
konuşacaksın anlamıyorlar ise anlayana kadar konuşacaksın gerekirse kafalarına vura vura anlatacaksın. cahilliğe, salaklığa, alçaklığa tahammül etmeyeceksin aşağılayacaksın gerekirse yerin dibine sokacaksın hadlerini bildireceksin.
hoşgörü hoşgörü diye diye tepemize çıktılar kafamıza pisliyorlar bu kadar nazik, çıt kırıldım olamazsın bu toplumda bu coğrafya da bunun yeri değil.
bu sıralar tekrardan sardığım ''buz ve ateşin şarkısı'' serisinin karizmatik ve zeki lideri. ned stark gibi onur onur hörörö diye tutturup gerçekliği görmezden gelmeyen durumların ve hayatın gerçeklerini iyi kavrayıp pragmatik ve rasyonel davranan değerli şahsiyet.
sevmeyenleri anlıyorum çünkü romantik biri değil ama sevenleri daha çok anlıyorum çünkü gerçek savaşlar hayaller ile değil rasyonellik ve parlayan çelikler ile kazanılır
doğru düşünce kisvesi altında genel geçer söylemleri internetin sağladığı anonimlik ve diğer sözlüklerden bir kaç ne olduğu belli olmayan internet abisi/ablasından devşirip ahlak şövalyeliği yapmayı asıl amaç edinmek haline getirmiş ticari oluşum.
bu kısa anlamsız ve boş şovun ardından elde edilen maddi bir getiri olmamakla beraber ahlaklı, entelektüel, etik bir vitrin yaratıp bu vitrinin altında bir çift meme uğruna miyavlayan veya iki ilgi almak için jöle gibi omurgasızca davranmanın karşılığını alan oluşum.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.