küçükken evdeki çiçekleri kıskanırdım. annem konuşurdu, abartarak severdi. sen kimle konuşuyorsun diye peşine takılırdım, hiç oralı olmazdı. sevme onları dediğimi hatırlıyorum. küçükken aşırı kıskanç bir çocuktum büyünce bu huyum tamamen olumlu yönde değişti. şimdi kim kiminle konuşuyor umurumda olmaz. *
çiçeklerle konuşmak deyince direkt aklıma kıskandığım çiçekler geldi.
ben saçmalıkları çok severim.. gün içerisinde birden fazla saçmalığa bilerek ve isteyerek imza atıyorum. adamlar bağıra çağıra kavga ediyor ben odamda itfaiye dinliyorum. kimse kusura bakmasın en doğrusunu yapıyorum. kafama taktığım, strese girdiğim her an için niye bir saçmalık yapamadım diye kendime öfkeleniyorum.
çok saçma bir gün dilerim..
öyle bir telaşla gidiyoruz ki, bir gün başka bir evrenden içeri gireceğiz. ışınlama icat edilse güzel olurdu. yol böyle telaşları kaldırmıyor.
henüz hava aymadı ama ben aydım..
ikinci çay ile perşembe gününe giriş yapıyorum..
sabahları bu saatte neşeyle gü-nay-dın diyenleri selamlıyorum, siz cin olabilirsiniz..
iş görüşmesi yaparken iş başvurusunda bulundum. bu absürt anı hafızamdan silmeyeceğim. bu da böyle bir itirafım olsun. normalde etik değil falan ama hayat bize böyle şeyler yaptırabiliyor. pişman değilim ve anı çok iyi yönettiğim için kendimi tebrik ediyorum.
evet ne diyorduk burası güzel bir yer hadi bize katıl!
hafta içi karanlık her yer, sabahım akşamım kapkaranlık.. hiçbir şey göremiyorum..
hafta sonu ise yeni öğrenme telaşında olan çocuklar gibi oluyorum.
- aa güneş.
-aaa deniz ne kadar güzelmiş.
aaaa kır, bayır, ağaç, çiçek..
hep ilk defa görüyor muşum gibi tepkiler gösteriyorum. güneşi selamlama evresine yaklaştım, hissediyorum. bazen ben de yaşıyorum lan hissine kapılıyorum ne yalan söyleyeyim.
iletişim problemine yenilikçi bir bakış açısı olmuş..
ben ne söylüyorum sen ne anlıyorsun havasında geçen fiyaskolara alışık bünyeler..
her ne kadar alışık olsak bile sinir stres tavan vaziyette..
sadece kendi dilimi çözdüm, bitti yok. kaç çeşit dil var aguca, babuca vs..
herkes cümleleri yan yana getirip bir sonuca varamıyor.
girişlerde paspas olmaz, kapının zili çalmaz, gelişmelerde gelişememenin hüznü çöker üzerine..
her aguda biraz daha geriye gitmenin öfkesine kapılırsın.
benim dilim ne? ben ne anlattım biraz önce?
iletişim zor bir konu. herkes kendisini doğru ve düzgün ifade edemez bunun bir meziyet olduğunu düşünüyorum. her konuşan ben iletişim kuruyorum demesin.
iş olduğunda hakkıyla yaparsın, sorumluluğunu alırsın. 10-12 saatlik çalışmalarda dilerim ki sadece vakit geçireceğiniz zamanlar oluyordur. bu insan çünkü yıpranma payı var.
soyut dışavurumcu bir dostluğun anatomisi
veyahut yan yana...
artık film başlığına alabiliriz..
beklediğim ve beklentimi fazlasıyla karşılayan bir film oldu.
sabah sabah bu şarkı kafamda çalıp duruyor.
durduramıyorum..
şunu net bir şekilde söyleyebilirim, belki hikayenin çok bir espirisi yok ama bu iki oyuncunun yeri çok başka. kendilerini izlemeye doyamıyorum bir 2.5 saat daha oynasalardı yine hiç sıkılmadan izlerdim. olayımız bu işte.. büyük olaylar olmasına da gerek yok.
hayranlıkla izlediğim iki oyuncu vardı karşımda.. ben çok sevdim.. herkes gitsin izlesin..
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.