bol bol su içmek.
spor yapmak.
meyve ve sebze tüketimini aksatmamak.
vitamin değerlerini sık sık kontrol edip, takviye yapmak.
alkol ve sigaradan uzak durmak.
bu düzene iki kişi birlikte uyunca sağlıklı ilişki oluyor.
tamam ben kaçtım.*
siz yine de yazdıklarımı dikkate alın emi.
aziz nesin
bir ara seri şekilde kitaplarını alıp okumuştum.
lise de okuma anlamında zorluk çektiğim zamanlarda, nesin'in kitapları imdadıma yetişmişti. yazım diline, hiciv yeteneğine hayran kaldığım yazardır. hiç sıkılmadan ömür boyu aziz nesin'in kitaplarını okuyabilirim.
kitapları her okuyuşumda hüzünlü bir ifade ile tebessüm arasında sıkışıp kalıyorum. ben o duyguyu seviyorum sanırım ya da yaşadığım ülke bana o duyguyu aşılamış. bir de bir insan nasıl bu kadar öngörülü olabilir. şaşırıp kalıyorum her defasında.
akrep burcu üzerinde tutuldu hem de.
bırak akrebi şimdi oraya sonra geçersin bilim ne diyor bu konuda diyenlere özel:
her yıl birden fazla parçalı ay tutulması görüleceğini ancak tam tutulmaların nadir göründüğünden bahsediliyor. 16 mayıs 2022 de tamı tamına, tas tamam, tamam budur işte diyebileceğimiz tutulma yaşandı.*dünya gölgesi ile ayı tamamen örtmeye başladı. gezegenimizin uydusu rengini kırmızıya boyadı.
biz göremedik tutulmayı o yüzden bir gün sonra medya görüntüleriyle rötarlı geldik.
bu süreçte değişik meteorolojik olaylar olabilirmiş depremler,seller vs.
hobaa başladık mi astrolojiye...
bireysel anlamda bir, iki gündür yüksek gerilim hattı üzerindeyim. böyle şeylere inanmayayım diyorum da nereden geldiği belli olmayan gerginliğin açıklamasını yüksek müsadelerle ay tutulmasına bırakıyorum.
bir dahaki seferi çok kanlı tutulmasın lütfen söyleyin.*gelip benim burcumun üzerine koloni kurmasın. orada başka burçlar var, rengarenk, çeşit çeşit... münkünse siyahı kan kırmızıya boyamasın kendi karanlığına bıraksın -uydumuza ricalarda bulundum-
ciddiyeti yanıma alıyorum ve başlıyorum;
bu tutulmalar aslında değişim habercisiymiş. her sınanmanın sonu bir dönüşümmüş. küllerimizden yine yeniden heykel yapma vakti. malzeme yetesizliğinden iyi eserler ortaya koyamasakta, eldekilerle yola çıkmaktan başka çare bırakmıyor döngü. düş tekrar ayağa kalk diyor. ay tutulurken bizi de tutuklaştırıyor. bu yorum da vişnelojik açıdan oldu.
sürekli kendi derdini anlatıyor olması. sadece onun hayatı üzerinden konuşulması. bir yerden sonra geçmişten gelen bağ bile olsa arkadaşlığa tutunmak pek mümkün olmuyor. aralar yavaş yavaş açılıyor.
-tatilde stres atmak-
•seçenekler
1) köy evi- doğal yaşam
2) sakin bir yer- kamp, doğa ve deniz eşliğinde
köşe başı, tarlabaşı.
3) kültür turları
gezelim, görelim bir medeniyetin izlerini takip edelim. bakalım neler olmuş orada?
4) tırman, koş, yürü vs.
5) bır de kulupler varmış onu da bu başlık sayesinde öğrendim. pek ilgi alanım değil belki ondandır. deneyimleyen yazıyor arkadaş.
stres atma yöntemleri kişiden kişiye değişir.
ve tatil yaz ile sınırlı değildir.
taksim turistik yerdir. gelenin gidenin haddi hesabı yoktur. adam gitmiştir mesela 40 yılın başında o da yazarımızdan nasibini almıştır.
bunun önünü alamazsınız,
sahilde çay için,
istanbul'u terkedin, gidin buradan diyemezsiniz. herkesin kendi tercihidir. enflasyonu falan geçinde- o zaten içimizden geçiyor- her gün sabahtan akşama kadar çalışan, sene sonunda kazandıklarıyla kendi imkanı doğrultusunda tatil yapana bile linç girişiminde bulunuyorlar. adamın hakkı bir sene boyunca çalışmış, ne badireler atlatmış tabii ki stres atacak. üstelik enflasyon sebebiyle tatilden borçlu dönecek. üzerine keyif çayını içemeyecek. oh olsun diyenler var, hakketten üzülüyorum.
biz hiç ekstra bir şey yapamayacak mıyız? insan değil miyiz biz? hesabını başka birilerine keseceğimize yine birbirimize kesmeyi tercih ediyoruz. çıkmayın dışarı, gezmeyin, yemeyin, içmeyin öf be.
iki gündür üst üste gördüğüm kabuslardan mütevellit kabus görenler kulübüne girmeye karar verdim. fakat aradım taradım bulamadım. kulübü ben kurayım dedim de sonra caydım. kurmasına kurarım da yalnız kalırsam daha da korkarım.
buraya bıraktım.
(bkz: kabuslar kulübü)
gelince haber verin.
kulüp kapısı.
açtığım kulübe bak.* açtırmayın bana bayramlık kulüpler.
ters köşe olduk.
jüri ilk defa hak edilen oylamaya imza atarken, halk oylaması adaletsizliği ile şaşırttı.
ukranya, sırbistan ve moldava da ne vardı acaba benim göremediğim? acayip yüksek puanlar verildi bu üç ülkeye. gerçek şu ki,
ingiltere, isveç ve ispanya en iyi performasları sergilediler.
2022 eurovision şarkı yarışmasında ingiltere'yi space man adlı şarkıyla temsil eden şarkıcıdır. yarışmada 2. olmuştur ama aslında bakılırsa 1. dir. nasıl olur derseniz siyasi sebepler diyelim. (ukranya'ya destek amaçlı verilen oyların 1.lik getirmesiyle ilgili)
kod adı: sarı papatya.
tarzına, şarkısına, sesine ve pozitifliğine hayran kaldım. birincimiz.
bu sene güzel şarkılar dinledik. sahne sıralamasına göre sonlara doğru çıkan şarkıların hepsi çok iyiydi.
ingiltere
isveç
ispanya
polonya ya da estonya
hollanda
benim sıralamam budur.
sarı papatyam sam ryder, space man ile kazanmazsa üzülürüm. bence bu senenin en iyi şarkısı.*
isveç'in şarkısını önceden anlayamamışım fark diğer şarkıları dinlerken ortaya çıktı. kadın çok havalı, şarkı alıp götürüyor, dikkat çekiyor. umarım sarı papatyam ile çok kapışmaz.*
ispanya'nın hakkını da yemeyelim, görsel şölen izledik, heyecanlandırdı, baka kaldık. yeri başlarda bir yerde olmalı.
polonya ya da estonya birini ilk 5 e bekliyorum. gönlüm kovboy çocuk estonya'dan yana. çok sıcak bir performanstı ama polonya bu yeri alacak gibi duruyor.
hollanda'nın şarkısından çok etkilendim. eminim ki ilk 5 e giremeyecek ama ben çok beğendim. samimi, duygulu içten bir performanstı.*
norveç güney kore stiliyle kesinlikle eurovision ruhunu taşıdı. norveç'te ters köşe yapabilir.
azerbaycan nadir'i o ses ile harcadı demeyeyim ama daha iyi şarkı olabilirdi. nadir potansiyelini tam olarak gösteremedi. yoksa niye olmasındı? ah ahhh.
belki sonuçlar şaşırtır.
sonuçlar açıklanınca buradayız.
hadi bakalım.
edit: siyasi sebeplerden dolayı -destek amaçlı olsa gerek- ukranya kazandı. onun dışında ilk 3 doğru tahmindi. ben destek olaylarını hesaba katmamışım. düz bir insanım. evet.
sarı papatya 2. altını çizelim yine.*
dikkatimi çekerdi yalan değil önce heveslenir tanışırdım sonra yavaş yavaş kopmaya çalışırdım. tam aşık olacakken yakma başını derdim. tabii gönül bu laf da dinlemez.*
ben var ya ben,
sataşılmadan yaz çık kulubesine üye oldum geçen. sabah kulube de yeşilliğin içinde yoga yapıyoruz , öğlen balık tutuyoruz, akşam mangala çıkıyoruz. öğlen tuttuğumuz balıkları bir güzel afiyetle midemize indiriyoruz. rakı balık olayına girmiyoruz, bol bol su içip, yeşillik tüketiyoruz. arada tam kavga edeceğiz, hop açıyoruz meditasyon müziğini kafamızı buluyoruz. ama şöyle bir sorunumuz var; kendimize çok takık vaziyetteyiz. acayip kendimizi seviyoruz. ben merkeziyetçiliğimiz yüzünden kulubeden bir kaç kişi atıldı mesela. çıkanlar 'hoca bana taktı' diye bağırdılar. hoca yoktu ki. hoca bizdik. sen, ben, biz. hepimiz kafayı yemişiz.
yakın zamanda nişan,evlilik gibi bir planınız var mıdır?
sanki istemeye gelecek. öyle çat diye sordu pat diye yanıt verdim.
- planlamıyorum böyle şeyleri.
evlilik planın olsa ne olacak olmasa ne olacak, bak özgeçmişe uygunsa tamamdır uymazsa olmayacağını belirtirsin uygun bir dille. ne diye kariyer planı ile kişisel planları aynı kefeye koyuyorsunuz. sanki nikahımı iş ile kıyacağım. olabilir mi böyle bir şey?
iş hayatın bir parçasıdır tamamı değildir. insanları bir bütün alarak işe almıyoruz. bence çalışanlara belli sınırlarda yaklaşılabilir. yine bence iş dili ve edebiyatı diye bir bölümde olmalı, okutulmalı, uygulanmalı da. iş veren çalışanlarla nasıl konuşacak onlara nasıl hitap edilecek bunların eğitimleri de verilmeli. çalışanlar birbirine nasıl hitap etmeli? isteyen dilediği gibi arabayı yokuş aşağıya sürmemeli.
bu ülkede en vahim olduğumuz, sınıfta kaldığımız konu iletişim. en eğitimli insanlar bile bu noktada tıkanıp kalıyor. sanki hiç okumamışcasına palas pandıras atılıyor yollara. bunun da etkisi vardır ama çözümleme zor değildir.
rüyalar, henüz birer tohumken boğulmuş olan düşüncelerin boşaltılmasıdır.
freud
bilinç dışı denilen kutuda yüzleşmeye cesaret edemediğimiz duygular var. onlar çoğu kez rüyalarda ortaya çıkıyor. kendimize has sembollerimiz var. sürekli gördüğünüz bir rüya vardır mesela. kimi ara ara uçar, kimi kapı açar, kimi sürekli sınava girer. sizinle bütünleşmiş bir simgedir o. içinizde var olan çözümlemek istediğiniz duygu durumu. psikolojik olarak yorumlanmak isterseniz, sık sık gördüğünüz rüyalara başvurabilirsiniz. erich formm bu yorumlamayı mektuba benzetmiş. yorumlanmayan rüya, açılmamış mektup gibidir.
mektuplarımı açmaya başlarsam kendi adıma, benim de iki tane belirgin sürekli gördüğüm sembolümlerim var diyebilirim.
• su, deniz: ya deniz kenarındayım ya da yüzüyorum. deniz hırçın oluyor bazen de durgun ama rüyalarımın genelinde deniz ile mutlak bir bağlantım oluyor. normalde de su insanıyımdır* kendimi deniz aşığı olarak adlandırabilirim. ama rüyalarımdaki deniz-su simgesi bana başka bir şey fısıldıyor: su rüyalarda varoluşsal düşünceleri simgeliyormuş. kendi adıma çok şaşırmadım. tespit doğru.
• labirent, yol bulmaya çalışma: genelde sıkıntılı dönemlerimde gördüğüm, bilinç dışımın sıklıkla başvurduğu rüya konusudur. bir yere hapsolmuşum ve önüme çıkan yolları takip ediyorum. birden çok yola sapıyorum, kayboluyorum. çoğu kez yolları karıştırıyorum. sıkışmışlık, çaresizlik hissini rüyalarımda defalarca deneyimliyorum.
labirent rüyalarda iç bilgelik ve çözüm arayışını temsil ediyormuş. bu da gayet başarılı bir psikolojik analiz. gördünüz, müneccim olmaya gerek yok aslında. biraz baksan içine her şey ortada.
rüyalardaki sınavların öz değerlendirme, yolculukların ölüm korkusu, düşmenin başarılı olma endişesi gibi alt metinleri var. özetle freud'un gizemli tecrübeler dediği rüyalar hayatımızın sihirli anahtarı.
başkalarının uyanıkken yaptıklarını sadece rüyalarında yapanlar en iyi insanlardır.
plato
Normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.