aynı apartmanda 6 ay ara ile doğmuşuz müge'yle. müge'nin annesi ile benim annem de arkadaş. ikisi de küçük, annem 17, onun annesi 19 yaşında. onlar da çocukluk arkadaşı sayılır. bize doğar doğmaz arkadaş, dost, kardeş olmaktan başka çare kalmamış özetle. müge'nin abisi böbrek hastası, benden de bir süre sonra kardeşim doğuyor. annelerimizin dikkati pek de üzerimizde olamadı bu süreçte. birbirimize yeri geldiğinde fazladan sevgi, şefkat, ilgi gösterdik. küçükken ilmek ilmek emek verdik. kardeşim biraz büyüyünce müge bizim evimizin kızı oluverdi. çünkü annesi abisine böbreğini verdi. uzun süre toparlanamadı, abisine de böbrek uymadı. evlerinde hep bir hüzün, hep bir huzursuzluk vardı. biz onun kaçış kapısıydık. annem de benden ayırmadı onu. ikimizi birden sevdi, ikimizi birden azarladı, ikimizi birden yıkadı, saçlarımızı taradı. genelde birlikte uyuduk. aynı şeyleri sevdik, aynı şeyleri öğendik. onun derslere pek ilgisi yoktu ama çok becerikliydi. annem bana hep onu örnek gösterirdi, çok becerikli, çok düzenli, sorumluluk sahibi diye. onun annesi de beni ona örnek gösterirdi, okul birincisi, şöyle başarılı, böyle iyi diye. akrabalarımız tarafından da evin kızı olarak görünürdü. dedem ikimizi parka götürür, bana bir şey aldığında, mutlaka aynısından ona da alırdı. komşuluğun, insanlığın, paylaşımın had safada olduğu yıllardı. onların maddi durumu oldukça iyiydi. babası bizi denize götürür, o zamanlarda bize lüks gibi gelen çoğu fırsatı ikimize birden sunardı. dolu dolu ve mutlu geçen çocukluğumun başrolüydü. onsuz geçen tek anımı hatırlamıyorum.
sonrasında taşınma kararı aldı annemler. evimizi sattılar. müge şok oldu. biz taşınana kadar bize hiç gelmedi, hasta oldu ve küstü bize. konuşmadı haftalarca. yüzünü bile göstermedi. 2 saat kadar uzakta başka bir ilçeye yerleştiğimizde, tabi ilk olarak müge'leri çağırdık. müge gelmedi. annesi ve babası geldi. bize boşanma kararı aldıklarını söylediler. müge kadar canım acıdı. güvendiği bütün dağların altında kalmıştı sanki. müge'nin annesi evlerinden ayrıldı. isterlerse annelerinin, isterlerse babalarının yanlarında kalabileceklerdi. babasının yanında kalmak istedi. düzeninin bozulmasını istemedi. annesi sıklıkla beni tembih ediyordu, ikna et yanıma gelsin diye. bende çocuk aklımla bunun daha uygun olduğunu düşünüyordum çünkü müge okulunu ihmal ediyordu. babası sabah çıkıyordu, akşam geliyordu. bu evde yemek, temizlik filan yapıp küçük bir ev kadını moduna girmişti.bize de gelmiyordu, başka arkadaşlar edinmişti. çoğunu tanıyordum ama samimiyetim de yoktu. arkadaşlarımdan da, müge'nin annesinden de sıklıkla endişe verici şeyler duyuyordum. eve gitmemeye başlamış, çok para harcamaya başlamış, uyku düzeni değişmiş, hırçınmış vs.. o dönemde bana annesinin bir sevgilisi olduğunu ve buna dayanamadığını söyledi. bu yüzden annesini görmek kesinlikle istemiyordu. üniversiteye hazırlandığım dönemlerde, gizli saklı sigara içerdim. yapma şunu, sana hiç yakışmıyor diye saklardı sigaraları. babası da yurt dışına gitmişti iş için. yalnız yaşıyordu. okulu bırakmıştı. bir erkek arkadaşı vardı, o gelip gidiyordu. gezip tozuyordu, maddi sıkıntısı yoktu. problemleri algılayamamıştım, sorun yok gibiydi.
annem o zamanlarda ağzımı aramaya başladı. müge bir şey kullanıyor olabilir mi diye. güldüm geçtim. sigara bile içmeme müsade etmeyen kız, kendine bunu yapar mıydı? sadece eğlenmeyi seviyordu, ne vardı bunda. kısa süre sonra erkek arkadaşının ailesi, annesine ulaştı. kızınızı oğlumuzdan uzak tutun, bağımlı bir arkadaşı olmasını istemiyoruz diye. annem, annesi ve ben ablukaya almıştık onu. gülüyordu sadece. kullanıyorum ama bağımlı değilim, oğulları bağımlı diyordu. hiç yalnız bırakmadık. yanlış bir şey yapmasına izin vermedik. hırçınlaşmaya başladı. annesi telefonunu aldı elinden, kimseye ulaşamasın diye. evden kaçmaya başladı. gerçekten bir batağın içindeydi. o zaman fark ettik bunu. erkek arkadaşı da bırakmıyordu peşini. ailemi ikna edeceğim. evleneceğiz filan demeye başladı. annesi küçük oldukları için istemedi ama dağ olsa önlerinde duramadı. nişanlandılar ve birlikte yaşamaya başladılar. ikisi de çalışıyordu. müge çok güzel bir kızdı. bütün kapıları açabilecek kadar güzel. bir süre sonra hamile olduğunu söyledi. sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. ama sevinmiş gibi yaptım. nişanlısının ailesi kesinlikle çocuk doğmayacak dedi. evlilik te olmayacak dedi. türlü türlü baskılarla çocuğu aldırdılar. müge yıkıldı. sonrasında tamamen koptu sanki hayattan. hepimizle iletişimi kesti. nerede, ne yapıyor hiç bilmiyorduk. uzun süre sonra çıkıp geldi ve tedavi olmak istediğini söyledi. tedavisini tamamladıktan sonra, bizim oturduğumuz ilçeye, hatta benimle aynı sokağa taşındı. bu arada ben evlenmiştim. ama bir aradaydık yine. 1-2 ay kadar sonra müge bana gelmemeye başladı. bir şey mi yaptım, küstürdüm mü neden böyle oldu diye sorduğumda, gören olur bu eve girdiğimi, seni zor durumda bırakmak istemiyorum dedi. o ne demekti yani şimdi...
anlattı uzun uzun. kurtulmak o kadar da kolay değilmiş. aklına girdiği zaman, aklını kullanamadığını, amaç uğruna her şeyi yapabileceğini... para bulmanın da bir şekilde yolunu bulmuş ve yeniden aynı batağa, üstelik bu kez daha da fena saplanmıştı. çok ağladım. bunu kendisine nasıl yapardı... hemen annesine haber verdim. parası olmadığını, alamayacağını söyledi. parayı nasıl kazandığını da söyledim. yıkıldı kadın. yeniden ikna ettik ve hastahaneye yatırıldı. bu kez çok uzun kaldı. çıktığında başkasıydı. kimseye karşı hiçbir duygusu kalmamış,donuk bir kadındı artık. sanki 20 yaş almıştı. babası yurtdışından geldi. aldı yanına, annesiyle de sık görüştü ama sadece fiziksel olarak. ruhen sanki gömülmüştü müge. ben dahil kimseyle görüşmüyordu. kirli hissediyorum, seni görmek bana iyi gelmiyor diyordu. sonra bir kızım oldu benim. kızım olduğunda geldi. çok ağladı, çok çok ağladı. sen benim yaşayabileceğim ama yaşayamadığım hayatım gibisin, seni görmek bana iyi gelmiyor dedi. vedalaştık o gün. birbirimizi çok sevdiğimizi söyleyerek. hep içimde bir yerlerdeydi, çok nadiren telefonda görüşüyorduk. ara sıra yeniden kullandığını, ara sıra yeniden bıraktığını anlatıyordu. hayatına girenler, çıkanlar, bambaşka yollara savrulmuştuk.
dün gece, instagramda bir fotoğrafımın altına canımın içisin, seni çok seviyorum yazmış. ben de mal gibi cevaben öpücük emojisi gönderdim ve devirdim kıçımı yattım.
gecenin köründe annem aradı. içimde bir şey öldü...birkaç yıl önce, çok yakın bir arkadaşımı trafik kazasında kaybettim ama bu öyle bir şey değildi. ben sanki onu ölüme götüren yolda, yanlış bir şeyler yapmıştım. sorumluydum sanki.
gece bana sevdiğini söylediğinde belki tutunabileceği bir dal aramıştı ama ben uyumuştum.ben uyuyunca o da uyudu sanki.
anılar, söylenecekler kafamı patlatıyor sanki. söylesem, bağırsam neye fayda ki... birazdan yeniden annesinin yanına, evine gideceğim. gidip ne yapacağım ki...
bir insan neden kendini öldürür ki sorusunu ilk kez sormuyorum. bu kez cevabını biliyorum. bu hayattan güzel bir kadın geçti. güzel olmayan şeyler yaşadı. mutlu çocukluk yılları, 36 yıllık ömrüne yayılmadı. olan biteni film gibi izliyorum sanki. yalnızdı, yalnız hissettirdik.. terkedilmişti, öyle hissettirmiştik. elimizden geleni yaptık, ne yapabilirdik ki diye avutamıyorum kendimi.
devamını gör...