limos yazar profili

limos kapak fotoğrafı
limos profil fotoğrafı
rozet
karma: 4074 tanım: 378 başlık: 2 takipçi: 81

son tanımları


uzak durulması gereken insanlar

para hırsı olan insan. her şeyi para olarak görür, 5 kuruşa da satar ayrıca...
devamını gör...

masterchef türkiye all star

bu akşam dilara yalakası ve sergen çingenesi yüzünden televizyona tükürmeme sebep olmuş yarışmadır.
devamını gör...

beykoz

kuzenimle 4 yaşındaki oğlunu istanbul'a getirdim geçen yaz, hem biraz gezsinler, hem misafir edeyim diye. eve gelmeden dayıma uğrayalım dedik. gelmişken bana neden uğramadınız diye tantana yapmasın kuzene, hem de sayılı günlerinde vakit kaybetmeyelim bir daha beykoz'a gelmek için diye. kuzenin oğlu arabada uyudu tabi, uzun yol. kucağımıza aldık, odaya yatırdık. salonda sohbet halindeyiz derken ufaklık ağlayarak uyandı 'hani istanbul'a gidecektik beni neden başka köye getirdiniz'diye. o kadar yeşili bol, o kadar çarpık çurpuk mini mini gecekonduların bol olduğu, doğalgazdan nasibini alamamış, her evinde soba barındıran bir istanbul köyüdür. kaymakdonduran olsun, beykoz kundura olsun, gezilecek görülecek yerleri vardır elbet. ama methiyeler düzmeye değmez vallahi billahi...
devamını gör...

şu an hissettiğiniz burukluğun sebebi

sabahın köründe uyanacağım ve uyuyamıyorum.
devamını gör...

insanı duygusal olarak yıpratan şeyler

belirsizlik.
devamını gör...

minimalizm

çok gönül vermek istediğim, hatta zaman zaman minimal adımlarla giriş yapmaya çalıştığım akımdır. işim gereği insanları minimize edemiyorum. eşya konusunda da çanta ve ayakkabıya gelince tıkanıyorum. ben ona çok para verdim deyip hiçbirinden vazgeçemiyorum. benim gibi kapitalizmin köleleri için ütopyadır.
devamını gör...

çınaraltı

merkezi zeytinburnu davutpaşa'da olan istanbul'da yiyebileceğiniz en lezzetli kebapları menüsünde bulunduran işletmedir. paket servisi de müthiş hızlıdır. bugün cevizlibağdaki restorana gittim. lezzette kusur yok ama hizmet sıfır. rezalet. 10 senedir alışveriş yaparım, misafirlerimi ağırlarken tercih ederim. bu kez tövbe ettirdiler. misafirimin üzerine meyvesuyu döktüler. özür dileme nezaketinde bile bulunmamaları üzerine hesabı isteyip kalkmak istedim. hesapta indirim yapacaklarını söylediler. ödemeyi yaptım. bu arada 200-300lira değil 3bin liranın üzerinde bir hesaptan bahsediyorum. söyledikleri tutar üzerinden ödeme yaptım. kapının önünde valenin arabayı getirmesini beklerken 3 kişi arkamdan koşup eksik ödeme yaptığımı bağıra çağıra ilan ettiler. içeri girdim, fatura kestiklerini bu nedenle hesapta yaptıkları indirimi geri aldıklarını söylediler. sanki hırsızlık yapmışım gibi peşimden koşmalarına mı kızayım, yanımda sırılsıklam olan milyonluk adama mı mahçup olayım, koordinasyonsuzluğa mı söveyim bilemedim. öfkelendiğimi görünce tatlı ikram etmek istediler. şaka gibi. gitmeyin diye tepeden inme konuşamam ama ben bir daha gider miyim asla...
devamını gör...

modası geçmeyenler

ampul.
devamını gör...

hala yapmak istenilen çocukluk aktiviteleri

tatilyaya gitmek. hiç gidemedim. zaten artık tatilya da yok. disneylanda da gitsem içimde bunun eksikliği hep kalacak.
devamını gör...

iyi kazanıp fakir gibi yaşayan insanlar

vizyonerlik, elegantlık görgüyle alakalıdır, kazançla değil. kazanç değil görgü arttırma peşinde olsalar arkalarından konuşturmayacaklar en azından.

çok çok az kazanıp üst segment yaşayabilen insanlar tanıyorum. bir de müthiş para kazanıp harcamayı bilmeyen, sırf bunun için yaşam koçlarına mahkum olan...
devamını gör...

hasan akgün'ün vatandaşın keyfini beklemeyeceğiz açıklaması

vatandaşın keyfini beklemeyin zaten. vatandaşın bunca zamandır ödediği deprem vergilerini kullanın. evlerinizi yeniliyoruz adı altında evlerine çökmeyin. çaresizlikten milyonluk mezarlara mahkum etmeyin. terbiyesize bak, usluba bak... siyasette yeni moda sokak jargonu heralde...
devamını gör...

kişide kaçma isteği uyandıran muhabbetler

aile dizilimi övücüleriyle bir araya geldiğim an kaçıyorum. ben sülaleme hiç güvenmiyorum, ne haltlar karıştırdıklarını elalemin önünde öğrenmek istemiyorum belki. ne bu ısrar anlamıyorum...
devamını gör...

yazarların itiraf köşesi

korkarım pat diye geleceksin bir gün. ev dağınık, ben ölü; mahçup olacağım sana.

gülümseyeceksin.
bir gülümsemenin yüzyıllardır ayrı duran kıtaları birbirine nasıl yaklaştırdığını, solmuş bir yüzün değişen çizgilerle bir tabloya dönüşebileceğini göreceksin.

şaşıracaksın.
önce saçlarımın rengine, sonra kanımın yanmasına, hızlanmasına, kalbimin yeniden atmasına...

nefret edeceksin benden, nefret edeceğim senden.

utançlarımız yüzümüzü kızartırken, boğazımıza batan dikenlerin kazıdığı kan midemizi doldururken,ben sana lanetler okurken, kirin ayaklarına bulaşmış, masumiyetin çoktan çıkıp gitmişken;

hala.. inatla...
öyle utanmaz, öyle güzelsin ki.

kusura bakma yüzüm yok, mahçup oluyorum sana.
devamını gör...

moderasyon ekibinin işini hakkıyla yapması

moderasyon ekibini yürekten tebrik ediyorum. kullandığım bir görsel küfür içeriyor diye silinmiş, çok olmuş silineli ama ben yeni fark ediyorum.

kendimi daha çok tebrik ediyorum. 'küfürsüz sözlük' prensibini çiğnemeden nasıl da cici entryler girmişim. benim için zor olmuştur, anlayamazsınız*

bu vesileyle sayın feridun düzağaç'a da bu şarkı için teşekkür ederim * ne alaka ben de bilmiyorum. güzel şarkı ama ..

saçma sapan entry girdiğim için bence bu da silinmeli ama siz bilirsiniz tabi. kişisel görüşlerimi içerdiği için kalabilir de.. çok kararsız ve dengesiz olduğum için kendim de silebilirim.
devamını gör...

ilk kimin aklına geldiği merak edilen şeyler

yeni doğan bebeklerin göbek bağlarını gömmek. hangi ruh hastasının fantezisi çok merak ediyorum.
devamını gör...

yazarları ağlatan şarkılar

sezen, gökhan ya da diğerleri söylerken değil; sadece göksel söylerken kurşuni renkler
devamını gör...

yazarların gününü özetleyen kelime

domestos.

bütün gün temizlikle geçti.. hff...
devamını gör...

her kadının bir eşte sahip olmasını istediği 3 özellik

sevgi saygı hoşgörü ister; altın, döviz ve tapu sahibi olanla evlenir.
devamını gör...

okunması gereken kitaplar

eğer türkiyede yaşıyorsanız, ilk olarak kuran. inanan da inanmayan da okumalı ki, şu din kisvesi altında sapkınlık yapanlara karşı birlik olunmalı...

2. olarak tabi ki nutuk. neyin izinden gittiğini ya da neye karşı geldiğini bilmeli insan...

ve bence her çocuğun mutlaka okuması gereken küçük prens ve küçük kara balık...
devamını gör...

çocukluk arkadaşı

aynı apartmanda 6 ay ara ile doğmuşuz müge'yle. müge'nin annesi ile benim annem de arkadaş. ikisi de küçük, annem 17, onun annesi 19 yaşında. onlar da çocukluk arkadaşı sayılır. bize doğar doğmaz arkadaş, dost, kardeş olmaktan başka çare kalmamış özetle. müge'nin abisi böbrek hastası, benden de bir süre sonra kardeşim doğuyor. annelerimizin dikkati pek de üzerimizde olamadı bu süreçte. birbirimize yeri geldiğinde fazladan sevgi, şefkat, ilgi gösterdik. küçükken ilmek ilmek emek verdik. kardeşim biraz büyüyünce müge bizim evimizin kızı oluverdi. çünkü annesi abisine böbreğini verdi. uzun süre toparlanamadı, abisine de böbrek uymadı. evlerinde hep bir hüzün, hep bir huzursuzluk vardı. biz onun kaçış kapısıydık. annem de benden ayırmadı onu. ikimizi birden sevdi, ikimizi birden azarladı, ikimizi birden yıkadı, saçlarımızı taradı. genelde birlikte uyuduk. aynı şeyleri sevdik, aynı şeyleri öğendik. onun derslere pek ilgisi yoktu ama çok becerikliydi. annem bana hep onu örnek gösterirdi, çok becerikli, çok düzenli, sorumluluk sahibi diye. onun annesi de beni ona örnek gösterirdi, okul birincisi, şöyle başarılı, böyle iyi diye. akrabalarımız tarafından da evin kızı olarak görünürdü. dedem ikimizi parka götürür, bana bir şey aldığında, mutlaka aynısından ona da alırdı. komşuluğun, insanlığın, paylaşımın had safada olduğu yıllardı. onların maddi durumu oldukça iyiydi. babası bizi denize götürür, o zamanlarda bize lüks gibi gelen çoğu fırsatı ikimize birden sunardı. dolu dolu ve mutlu geçen çocukluğumun başrolüydü. onsuz geçen tek anımı hatırlamıyorum.

sonrasında taşınma kararı aldı annemler. evimizi sattılar. müge şok oldu. biz taşınana kadar bize hiç gelmedi, hasta oldu ve küstü bize. konuşmadı haftalarca. yüzünü bile göstermedi. 2 saat kadar uzakta başka bir ilçeye yerleştiğimizde, tabi ilk olarak müge'leri çağırdık. müge gelmedi. annesi ve babası geldi. bize boşanma kararı aldıklarını söylediler. müge kadar canım acıdı. güvendiği bütün dağların altında kalmıştı sanki. müge'nin annesi evlerinden ayrıldı. isterlerse annelerinin, isterlerse babalarının yanlarında kalabileceklerdi. babasının yanında kalmak istedi. düzeninin bozulmasını istemedi. annesi sıklıkla beni tembih ediyordu, ikna et yanıma gelsin diye. bende çocuk aklımla bunun daha uygun olduğunu düşünüyordum çünkü müge okulunu ihmal ediyordu. babası sabah çıkıyordu, akşam geliyordu. bu evde yemek, temizlik filan yapıp küçük bir ev kadını moduna girmişti.bize de gelmiyordu, başka arkadaşlar edinmişti. çoğunu tanıyordum ama samimiyetim de yoktu. arkadaşlarımdan da, müge'nin annesinden de sıklıkla endişe verici şeyler duyuyordum. eve gitmemeye başlamış, çok para harcamaya başlamış, uyku düzeni değişmiş, hırçınmış vs.. o dönemde bana annesinin bir sevgilisi olduğunu ve buna dayanamadığını söyledi. bu yüzden annesini görmek kesinlikle istemiyordu. üniversiteye hazırlandığım dönemlerde, gizli saklı sigara içerdim. yapma şunu, sana hiç yakışmıyor diye saklardı sigaraları. babası da yurt dışına gitmişti iş için. yalnız yaşıyordu. okulu bırakmıştı. bir erkek arkadaşı vardı, o gelip gidiyordu. gezip tozuyordu, maddi sıkıntısı yoktu. problemleri algılayamamıştım, sorun yok gibiydi.

annem o zamanlarda ağzımı aramaya başladı. müge bir şey kullanıyor olabilir mi diye. güldüm geçtim. sigara bile içmeme müsade etmeyen kız, kendine bunu yapar mıydı? sadece eğlenmeyi seviyordu, ne vardı bunda. kısa süre sonra erkek arkadaşının ailesi, annesine ulaştı. kızınızı oğlumuzdan uzak tutun, bağımlı bir arkadaşı olmasını istemiyoruz diye. annem, annesi ve ben ablukaya almıştık onu. gülüyordu sadece. kullanıyorum ama bağımlı değilim, oğulları bağımlı diyordu. hiç yalnız bırakmadık. yanlış bir şey yapmasına izin vermedik. hırçınlaşmaya başladı. annesi telefonunu aldı elinden, kimseye ulaşamasın diye. evden kaçmaya başladı. gerçekten bir batağın içindeydi. o zaman fark ettik bunu. erkek arkadaşı da bırakmıyordu peşini. ailemi ikna edeceğim. evleneceğiz filan demeye başladı. annesi küçük oldukları için istemedi ama dağ olsa önlerinde duramadı. nişanlandılar ve birlikte yaşamaya başladılar. ikisi de çalışıyordu. müge çok güzel bir kızdı. bütün kapıları açabilecek kadar güzel. bir süre sonra hamile olduğunu söyledi. sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. ama sevinmiş gibi yaptım. nişanlısının ailesi kesinlikle çocuk doğmayacak dedi. evlilik te olmayacak dedi. türlü türlü baskılarla çocuğu aldırdılar. müge yıkıldı. sonrasında tamamen koptu sanki hayattan. hepimizle iletişimi kesti. nerede, ne yapıyor hiç bilmiyorduk. uzun süre sonra çıkıp geldi ve tedavi olmak istediğini söyledi. tedavisini tamamladıktan sonra, bizim oturduğumuz ilçeye, hatta benimle aynı sokağa taşındı. bu arada ben evlenmiştim. ama bir aradaydık yine. 1-2 ay kadar sonra müge bana gelmemeye başladı. bir şey mi yaptım, küstürdüm mü neden böyle oldu diye sorduğumda, gören olur bu eve girdiğimi, seni zor durumda bırakmak istemiyorum dedi. o ne demekti yani şimdi...

anlattı uzun uzun. kurtulmak o kadar da kolay değilmiş. aklına girdiği zaman, aklını kullanamadığını, amaç uğruna her şeyi yapabileceğini... para bulmanın da bir şekilde yolunu bulmuş ve yeniden aynı batağa, üstelik bu kez daha da fena saplanmıştı. çok ağladım. bunu kendisine nasıl yapardı... hemen annesine haber verdim. parası olmadığını, alamayacağını söyledi. parayı nasıl kazandığını da söyledim. yıkıldı kadın. yeniden ikna ettik ve hastahaneye yatırıldı. bu kez çok uzun kaldı. çıktığında başkasıydı. kimseye karşı hiçbir duygusu kalmamış,donuk bir kadındı artık. sanki 20 yaş almıştı. babası yurtdışından geldi. aldı yanına, annesiyle de sık görüştü ama sadece fiziksel olarak. ruhen sanki gömülmüştü müge. ben dahil kimseyle görüşmüyordu. kirli hissediyorum, seni görmek bana iyi gelmiyor diyordu. sonra bir kızım oldu benim. kızım olduğunda geldi. çok ağladı, çok çok ağladı. sen benim yaşayabileceğim ama yaşayamadığım hayatım gibisin, seni görmek bana iyi gelmiyor dedi. vedalaştık o gün. birbirimizi çok sevdiğimizi söyleyerek. hep içimde bir yerlerdeydi, çok nadiren telefonda görüşüyorduk. ara sıra yeniden kullandığını, ara sıra yeniden bıraktığını anlatıyordu. hayatına girenler, çıkanlar, bambaşka yollara savrulmuştuk.

dün gece, instagramda bir fotoğrafımın altına canımın içisin, seni çok seviyorum yazmış. ben de mal gibi cevaben öpücük emojisi gönderdim ve devirdim kıçımı yattım.

gecenin köründe annem aradı. içimde bir şey öldü...birkaç yıl önce, çok yakın bir arkadaşımı trafik kazasında kaybettim ama bu öyle bir şey değildi. ben sanki onu ölüme götüren yolda, yanlış bir şeyler yapmıştım. sorumluydum sanki.

gece bana sevdiğini söylediğinde belki tutunabileceği bir dal aramıştı ama ben uyumuştum.ben uyuyunca o da uyudu sanki.

anılar, söylenecekler kafamı patlatıyor sanki. söylesem, bağırsam neye fayda ki... birazdan yeniden annesinin yanına, evine gideceğim. gidip ne yapacağım ki...

bir insan neden kendini öldürür ki sorusunu ilk kez sormuyorum. bu kez cevabını biliyorum. bu hayattan güzel bir kadın geçti. güzel olmayan şeyler yaşadı. mutlu çocukluk yılları, 36 yıllık ömrüne yayılmadı. olan biteni film gibi izliyorum sanki. yalnızdı, yalnız hissettirdik.. terkedilmişti, öyle hissettirmiştik. elimizden geleni yaptık, ne yapabilirdik ki diye avutamıyorum kendimi.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim