bir cahit külebi şiiri.
en sevdiğim şiirlerden biri.
sanki bizim hikayemiz. sanki benim hikayem.
sanki benim hikayem olsun istediğim bir hikayedir.
mesela
senin dudakların pembe
ellerin beyaz,
al tut ellerimi bebek
tut biraz!
diyor şair. benim içim gidiyor. en büyük eksikliğimden vuruyor şair beni. eksikliğimden.
ya da
benim doğduğum köylerde
ceviz ağaçları yoktu,
ben bu yüzden serinliğe hasretim
okşa biraz! diyor şair. benim doğduğum köylerde ceviz ağacı var (ekseriyetle fındık) serinliğe hiç hasret değilim ama insan bazen okşayan bir el istiyor yanında ya. ondan hoşuma gidiyor.
ve hatta
benim doğduğum köylerde
buğday tarlaları yoktu,
dağıt saçlarını bebek
savur biraz! dediğinde şair aklım yine gider köyüme. eskiden varmış buğday bizim oralarda da. ben hiç görmedim. ama tarlaları dağıtan rüzgarlarda büyüdüm ben de.
belki
benim doğduğum köyleri
akşamları eşkıyalar basardı.
ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
konuş biraz! basmazdı benim doğduğum köyleri akşamları eşkiyalar ama inan olsun ben de hiç sevmem yalnızlığı. kalabalıktır ailemiz. ve haddinden fazla gürültülü. kaçmayı severim kendime ama eğer yanımda biri varsa ve o karşımda susunca çıldırırım ben. anlat lütfen biraz.
ve evet
benim doğduğum köylerde
kuzey rüzgârları eserdi,
ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
öp biraz!
dediği gibi şairin benim doğduğum köylerde de en çok kuzey rüzgarları eser. ama benim dudaklarım kuzey rüzgarından değil maalesef bozkırın kuru ayazından çatlaktır ve evet öpülmeli biraz.
ve o muhteşem tarifi şairin.
"sen türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
benim doğduğum köyler de güzeldi," der şair. bir insana yapılabilecek en güzel iltifatı yapar. "türkiye gibi aydınlık ve güzel." ah.
benim doğduğum köyler de güzel. ve ben hiç vazgeçmedim köyümü anlatmaktan.
ve isterim ki
sen de anlat doğduğun yerleri,
anlat biraz!
devamını gör...