1.
kafa izninde
yasalarla dertlerimiz var.
son tanımları | başucu eserleri
2.
tehlikeli oyunlar
“bütün hayatımı, en ince ayrıntılarına kadar düşünerek hesapladığım iyiliklerin hayaliyle geçirdim albayım. artık ne olacaksa olsun istiyorum.”
bilgisiz bilge ile sevgisiz sevgi arasında kalmış bir hikmet benol. kadınlarla ilişkisini bir türlü rayına oturtamamış bir burjuva aydını. yalnız mesele bu kadarla sınırlı değil. başka başka meseleler de var.
hikmet; bir albay ve bir dul kadınla birlikte paylaştığı ahşap üç katlı bir evde (kendisinin tabiriyle bir gecekonduda) yaşamaya çekilmiş, orta sınıf bir burjuva aydını. zamanında sevgi ile heves denilebilecek düşüncelerle evlenmiş ancak sonradan işler yoldan çıkmış ve ayrılmış. o günden beri kendi kabuğunda, gecekondusunda, albayı ile birlikte oyunlar yazmakta. tabi devreye bilge de girince işler sarpa sarmaya başlıyor.
kitapta değinilen konu kadın-erkek ilişkisi gibi basit bir konuya indirgenecek bir şey değil. mevcut olan bir kadın-erkek ilişkisine dışarıdan bakan gözler, hikmet’in kadınlarla kuramadığı ancak kurmayı çok istediği yakınlık ve ait olduğu sınıfın insanları hakkında kendisini çok hırpalamaya yatkın düşünceleri, döneminin aydınlarına yöneltilen eleştiriler, yabancılara öykünmenin başarısızlığı gibi bir çok konuyu içinde barındıran bir kitap. okundukça, bazı yerlerinde, yazarın kendisiyle diyalog kuruyormuş gibi hissettiriyor. yazar, kendisini karakterlerle ifade ediyor. bana hissettirdiği duygu buydu.
çok güzel bir kitaptı. tutunamayanlar’ı da aynı duygularla bitirmiştim. kapağını kapattığımda bitmesine üzüldüğüm bir roman oldu benim için.
devamını gör...
3.
sürgün gezegeni
taht oyunları (game of thrones) ile alacakaranlık (twilight) serisinin yazarlarının bu kitaptan etkilendiği söylenmektedir.
konusu:
tevarlılar ile alteralılar adında iki halk mevcuttur. tevarlılar içlerine kapanık bağnaz bir toplumu temsil ederken, alteralılar çağdaş yenilikçi bir toplumu temsil eder. ancak alteralılar söz konusu gezegene sürgün edildiklerinden güçlerini yavaş yavaş kaybetmeye başlamışlardır. bu iki toplum açısından düşman kabul edilecek bir halk daha ortaya çıkınca (gaallar), bu iki halk güçlerini birleştirmeye karar verir.
kitapta aynı zamanda bu iki halktan gelen iki kişinin aşkına da tanık oluyoruz. tevarlılardan gelen rolery ile alteralılardan gelen agat. rolery kendi toplumunda mevsim dışı (gezegenin özellikleri mevcut, uzun süren bir kış söz konusu mesela) dünyaya geldiğinden ileride hiçbir şekilde çocuğu olmayacak ve hayatına dışlanarak devam etmek zorunda kalacaktır.
bu iki kişinin aşkı ve iletişimi sayesinde mevcut iki topluluk arasında bir ortaklık kurulur kısaca. misal rolery’nin agat’ı hissetmesi ya da birbirlerinin düşüncelerini okuyabilmeleri gibi özellikleri vardır bu çiftin.
ben bilimkurgu okumayı çok sevdiğimden, bu kitabı da severek okumuştum. ama ursula k. le guin denilince gönlümde taht kuran kitabı her zaman mülksüzler olarak kalacaktır. ona da bir şans verin derim.
konusu:
tevarlılar ile alteralılar adında iki halk mevcuttur. tevarlılar içlerine kapanık bağnaz bir toplumu temsil ederken, alteralılar çağdaş yenilikçi bir toplumu temsil eder. ancak alteralılar söz konusu gezegene sürgün edildiklerinden güçlerini yavaş yavaş kaybetmeye başlamışlardır. bu iki toplum açısından düşman kabul edilecek bir halk daha ortaya çıkınca (gaallar), bu iki halk güçlerini birleştirmeye karar verir.
kitapta aynı zamanda bu iki halktan gelen iki kişinin aşkına da tanık oluyoruz. tevarlılardan gelen rolery ile alteralılardan gelen agat. rolery kendi toplumunda mevsim dışı (gezegenin özellikleri mevcut, uzun süren bir kış söz konusu mesela) dünyaya geldiğinden ileride hiçbir şekilde çocuğu olmayacak ve hayatına dışlanarak devam etmek zorunda kalacaktır.
bu iki kişinin aşkı ve iletişimi sayesinde mevcut iki topluluk arasında bir ortaklık kurulur kısaca. misal rolery’nin agat’ı hissetmesi ya da birbirlerinin düşüncelerini okuyabilmeleri gibi özellikleri vardır bu çiftin.
ben bilimkurgu okumayı çok sevdiğimden, bu kitabı da severek okumuştum. ama ursula k. le guin denilince gönlümde taht kuran kitabı her zaman mülksüzler olarak kalacaktır. ona da bir şans verin derim.
devamını gör...
4.
gecenin sonuna yolculuk
“sonuçta savaş dediğiniz şey, anlamadığınız ne varsa odur.”
“ne dersek diyelim, ne iddia edersek edelim, dünya gerçekten çekip gitmeden çok öncesinde terk ediyor bizleri. daha önce en çok meraklısı olduğumuz şeylerden, günün birinde artık gitgide daha az söz eder oluveririz, ille de konuşmak gerektiğinde de zorlanırız. hep kendi sesimizi duymaktan gına gelmiştir… kısa keseriz… vazgeçeriz… otuz yıldır konuşup duruyoruzdur zaten… haklı çıkmayı bile umursamamaya başlarız. zevkler arasında kendimize ayırdığımız o küçük yeri bile koruma arzusunu yitiririz… kendimizden iğreniriz… azıcık karın doyurmak, birazcık ısınmak ve hiçbir şeye varmayan yolda giderken mümkün olduğu kadar çok uyuyabilmek artık yetiyor da artıyordur bile. “
louis ferdinand celine’in bu romanıyla karşınızdayım. iki dünya savaşı çıkarmış bir yüzyılın içindeki insan ruhunun deşilmesini, yazınsal otopsisini okuyoruz kitapta. ferit edgü’nün ön sözünde bahsettiği gibi, celine belki de bencil, ben merkezci, yahudi düşmanı, korkak, çıkarcı bir adam olabilir ama bunu hiçbir şekilde saklamadan ortaya koyabilmiştir. yani iyi bir yazardır celine.
konusu ise şöyledir; bardamu’nun ‘işte böyle başladı’ diyerek savaşa katılmak amaçlı bir alayın peşine takılmasıyla gecenin sonuna doğru yürümeye başlar. siz de onunla beraber yürürsünüz tekinsiz saatlerin içinden. size savaş meydanını, yaşadıklarını, gördüğü insanları, iç muhakemesini gelişi güzel anlatır bardamu. dil, yapı, düzen dinlemez. konuşur sizinle kitabın içinden.
bir süre sonra yolu deliler hastanesine düşer. savaşın yıkıcı etkilerinden yakasını kurtaramadığı için buralardan da geçer yolu. sonra bir bakarsınız bir fransız sömürgesindesinizdir. astlarınız-üstleriniz, köleleriniz, hırsızlarınız peşinizi bırakmaz. oradan da hop ver elini amerika.
tabi bu yolculuk sırasında bardamu’nun tanıştığı bir robinson vardır. zaten onun peşinden gider amerika’ya. çünkü ikisinin de ortak bir savaş yaşamı vardır. bu bağ öyle güçlüdür ki birbirlerinden kurtulamazlar böylece. bardamu’nun ona karşı çok sert ve gönülsüz olduğunu hissedersiniz. yine de içindeki insan sevgisi mi denir artık, ki bardamu için bunu söylemeye dilim varmamıştı kitabın bazı yerlerinde, robinson’dan koparamaz onu. sever yani, kendi bildiği biçimde.
böyle böyle onun gecesinin içinden ilerlersiniz. kah yanında yürüyerek kah peşinden takip ederek.
benim için zor bir yolculuktu. ya da her zaman yaptığım gibi zamanı gelmeden okuduğum bir roman olduğu için zorlanmış olabilirim. ama yaşamımın ileriki bir zamanında tekrar okuyacağım bir roman benim için. size de öneririm. zorlayıcı ama güzel bir kitaptı.
devamını gör...