milkşeyh yazar profili

milkşeyh kapak fotoğrafı
milkşeyh profil fotoğrafı
rozet
karma: 33556 tanım: 1758 başlık: 77 apolet: 1 takipçi: 196
Miyavlayarak her şeyi çözebilirdik.

son tanımları


sözlük yazarlarının fotoğrafları

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


üzerimdeki 200 kiloluk anane yorganı ile mutlu olduğum bir gündü.
sadece mutluluğum pek belli olmamış.
devamını gör...

28 nisan 2025 istanbul rüzgarı

kartal'da her an uçabilirim anlık olarak.

hep diyorum, bu kiloları boşuna almışım. bari bir işime yarasalar.
devamını gör...

istanbul ansiklopedisi (dizi)

bugün başladığım ve şu anlık için beklemediğim şekilde beğendiğim bir dizi.
çerezlik , arkada dönsün diye başlamıştım fakat ekrana kilitledi resmen.
devamını gör...

papatya gibi sevdim seni sonunda yaprakların kalmadı

bu romantizm seviyesi bana bile fazla geldi.
yavaş yavaş odunsulaşıyor mıyım noluyo
devamını gör...

sözlükte yazan kadınların birbirini çekememesi

bi bitmediniz alüminyum
bitmeyeceksiniz de ama neyse ki alıştım.

elimde kahvem, kafa dağıtmak için ne zaman sözlüğe gelsem ya birilerini çekemiyor oluyorum , ya erkek düşmanı oluyorum , ya başka bir şey oluyorum.

bazı tiplemedeki erkeklere karşı düşmanı olduğum kısmı doğru gerçi fakat bunun feminizmle alakası yok, tercih meselesi bir düşmanlık benimki.
bir de zararsızımdır, ısırmam. merak etmeyin.
devamını gör...

güne bir şarkı bırak

devamını gör...

to bid you farewell

melodisiyle hayatımın içinden sağlı sollu geçen ve hayatımı amuda kaldırtacak türden bir parça.

devamını gör...

çizgi roman

birkaç yıl önce reading slump bataklığında tanıştığım ve tanıştığım günden beri de o çizimlerde yaşamak istediğim bir evren.

bahsettiğim çizgi romanlar seri halinde olan marvel gibi seri olan çizgi romanları değil bu arada, o kadar fantastik hikayeler pek ilgi çekici gelmiyor. hem de birçoğu fazla uzun seriler ve fiyatları çok daha pahalı olabiliyor. bir de uzun serileri bitirmeye çalışma şeyi de ayrı mevzu.
o yüzden marvel, dc çizgi romanları ya da fazla fantastik hikayelerle dolu olanlar ve bitmeyen seriler pek benlik değil.

daha çok tek ciltlik olan grafik romanları tercih ediyorum, bir de grafik romanlardaki hikayeler daha zengin ve özgün geliyor açıkçası, bana daha fazla hitap ediyor.

az önce gipi'yi okurken çizgi romanın kıymetini bir kez daha fark edip hemen bu başlığa koştum , anlatmam lazımdı.
keşke hayatımın bir döneminde gerçekten de istediğim çizgi romanın çizgilerinde yaşayabilsem.
çizgi romanda renk olmasına bile gerek yok bu arada, ki şu an okuduğum renksiz ve karmaşık çizimlerle dolu bir çizgi roman olmasına rağmen yine de isterdim böyle bir şey yapabilmeyi.

aynı sayfadaki çizimleri saatlerce izlemek bile istiyorum bazen, manzara gibi bir şey olabiliyor bazı çizimler.
o manzarayı hem görüp hem de okumak apayrı haz veriyor bana.
devamını gör...

unsere mütter unsere vater

çok sevgili sülo beğ'in önerisiyle izlemiş olduğumuz, savaş filmlerine karşı olan önyargılarımın içinden geçen ve bu gecemi derin bir hüzne boğan üç bölümlük ikinci dünya savaşını konu alan savaş/dram dizisi.

savaş filmlerindeki vurmalı kırmalı ve sadece savaşın gösterildiği filmler pek ilgimi çekmez. bu dizide ilgimi çeken asıl şey insan psikolojisini ve savaş konusunun insanı ne hâle getireceğini çok net bir şekilde göstermiş olmasıydı.
dizideki her karakter yaşanan savaş sonrasında çok daha farklı insanlara bürünüyorlar, bürünmek zorunda kalıyorlar. o değişimi detaylarıyla izlemek her ne kadar can yakıcı bir durum olsa da beni fazlasıyla etkiledi.
ağlamamak için kendimi çok zor tuttuğum ama dizinin üç bölümünü de gözlerim dolu dolu izlediğim dizilerden biri oldu.

filmde beş arkadaşın savaş boyunca yaşadıkları şeylerden bahsediliyor diyebiliriz kısaca.
hikaye wilhelm karakterinin ağzından anlatılıyor. wilhelm ailesi tarafından savaşta fazlasıyla iyi olacağı düşünülen ve savaş psikolojisine hazırlıklı olan birisi. savaşa gittiğinde wilhelm'in başarılı olacağından herkes emindir ve bu konuda kuşku duymazlar.
friedhelm; wilhelm'in erkek kardeşi olan ve kendisiyle savaş konusunda kendisiyle fazlasıyla zıt görüşlere sahip , korkak olarak nitelendirilen erkek kardeşi.
charly; yıllardır wilhelm'e platonik olan ve onların savaşa gittiği bölgeye hemşire olarak gönderilen kişi.
viktor; arkadaş grubunda yahudi olan tek kişi.
greta; şarkıcı olma hayaliyle yanıp tutuşan ve viktor'un sevgilisi olan kadın.

bu karakterlerin hepsi için saatlerce bir şeyler yazabilirim, hepsinin yeri ayrı bende.
ve hepsi de dizinin başında gösterilen hayat dolu olan enerjilerini savaşın getirdiği psikolojiyle kaybediyorlar zamanla.
dizinin her bölümünde daha da derinleşiyor her şey, her olay daha ayrı yara bırakmaya başlıyor.

acı çekeceğimi ve deli gibi duygulanacağımı bile bile yine de birçok kez izleyeceğim dizilerden biri oldu.

son zamanlarda izlediğim en etkileyici ve kaliteli içeriklerden biri olduğunu da söylemeliyim. en sevdiğim diziler listesinde de kesinlikle birinci sıraya girebilecek düzeyde.
mükemmel bir şeydi.
devamını gör...

tavlada yenilgiyi kabullenemeyen tip

yenileceğimi anladığım an hayattan kopmuş gibi ve o an hiç orada değilmişim gibi davrandığım doğrudur.

kabullenemiyorum anlıyor musunuz.
devamını gör...

şu anda ne düşünüyorsun sorunsalı

binbir türlü düşüncemin içerisinden hangisini size anlatmam gerektiğini düşünüyorum.
cevap= hiçbirini.

birazcık özel hayatımı korumak istiyorum.
daha önce korumadığım için benim hakkımda gereksiz ya da gerekli olan her şeyi sözlükte anlattım gerçi ama o da benim şeyliğim olsun.
ne gerek var yoksa 8 yaşındayken mahalle bakkalından çaldığım limonataları ya da zamanında kuran kursundan kovulmuş olmamı bilmenize.

kısacası düşünmüyorum olarak varsayın, düşünmediğimi söylemek yalan da olsa daha kolay.
azcıkta yalancıyımdır bu tarz konularda, yeni bilgi.
hiçbir işinize yaramayacak ama olsundu.
devamını gör...

vavien

bende engin günaydın'ı tekme tokat dövme isteği yaratan film.
filmin her dakikasında celal denen şahısa daha da sövdüm , daha da sövdüm. gerçekten dövmediğim sürece içim rahatlamayacakmış gibi hissediyorum, o derece sinir bozucu bir karakter.

sinir bozucu olmasındaki başka bir sebepte gerçek hayatımızdan bir karakter olması. tam anlamıyla o şekilde olan insanlar tanıdım hayatımda.

cemil'in eşi sevilay da günlük hayatımızda fazlasıyla karşımıza çıkan karakterlerden biri aslında. ailesi de , oğlu da, kocası da yanında olmamış hayatı boyunca. eşi olacak kişi tarafından her seferinde küçük düşürmelere ve türlü manipülasyonlara, yalanlara maruz kalmış. yüksek ihtimalle 'fiziksel' bir şiddet olmadığı için de iyi bir evlilik yaşadığını düşünüyordur.
kadının gördüğü , tanık olduğu şeyin hayatı boyunca bu olduğunu düşünüyorum. o psikolojide olan bir insanın kocasından ayrılamaması ve tek seçeneği olarak onu görmesi de aslında şaşırılacak bir durum değil.
dediğim gibi, anadolu'nun belli kesimleri geçtim şehir hayatında bile sıklıkla denk geldiğimiz aile ilişkileri bunlar aslında.

filmde bahsedilen bu aile ilişkilerinde garip olan konu ise celal'in hiçbir şekilde hayatından memnun olmaması.

başka bir kadına gider sırf sohbet etmek için, memnun olmaz.*
karısını öldürmeye çalışır, öldürdüğü de zanneder, memnun olmaz.
kapısının parasını çalar, memnun olmaz.

öyle ki hayatının içine ettiği karısı sevilay bile kendisinden ufacık bir ilgi gördüğünde mutlu olabilen birisidir. mutsuzluk aile içinde olan bir şeyden çok sadece celal'e vurmuş gibi.

anadoludaki aile ilişkileri konusunu kapatırsam filmin finalinde gösterilen açılışta bile aslında fazlasıyla politik bir mesaj verildiğini düşünüyorum.

vakıfın açılış kısmında toplandıkları masadaki kadınların belli bir kesminin türbanlı oluşu ve türbanlarının belli bir şekilde bağlanmış olup hepsinin yanyana oturması da politik bir şey sayılabilir bence.


filmde beni etkileyen ve celal kafasında olan insanlara sövmemi sağlayan o kadar fazla şey var ki hangi birinden bahsetsem bilemedim.

en basiti oğlu yere düştüğünde sadece motoru düşünmesi ve oğlunun iyi olup olmadığını önemsememesi.
araba ile pikniğe giderlerkenki oturuş sırası, kadınların kapı kenarına daha yakın oturması..
cd'leri uçurumdan attığı sırada kafasındaki planın işe yarayacağını görerek kendi kendi gülmesi..


gerçekçiliğiyle fazlasıyla rahatsız edici bir film olmasına rağmen yine de fazlasıyla beğendiğim ve etkilendiğim bir film oldu.
sadece filmin finalinde sevilay'ın celal'e işkence çektirmesini falan isterdim, celal o sonu hak etmedi.
yine bu da acımasız gerçeklerden biri tabii.
devamını gör...

an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı sorusu

kayıp şeylerin bakım kılavuzu filmini izlemeye çalışıyorum.
fakat maladaptive daydreaming şeysim izin vermiyor.
bu hastalığın bu kadar uzun isminin olması da sinirimi bozuyor bu arada, hayal kurma bozukluğu olarak adlandırsam da sadece fazla hayal kurma durumu olarak gözüküyor.

öyle bir şey ki az önce kendimi filmdeki trevor'un yerine koydum ve o şekilde bir hayatım olsaydı ne yapacağımı düşündüm.
düşündüm, düşündükçe üzüldüm, üzüldükçe 'napıyorum lan ben' diyerek kendime kızdım. kızdıkça kendimi bu sefer de farklı bir karakterin yerine koydum, kendime daha çok kızdım.
sonra sakinleşeyim dedim. hayır milk, senin öyle bir hayatın yok, gerçeğe dön.
sonra birdenbire enkaz altında kalırsam nereye kaçarım diye düşünmeye başladım.
ilk iş aşkilotamı uyandırmam lazım. koşarak yanına gidipte mi uyandırmam lazım yoksa sadece seslenerek mi?
uyandırdıktan sonrasını tam hayal edecekken 'ya uyanmazsa ' diye düşündüm ve bu sefer de sevgilimi trevor'un yerine koyarak hayal kurmaya başladım.

beynimin benden bağımsız olarak kendi kendine hayal kurmasını engellemem lazım.

sen eğer benim beynim isen benden bağımsız hareket edemezsin seni lanet olası pislik. anladın mı seni lanet olası..

beynim bir insan olsaydı onu hangi pozisyonlarda döverdim acaba ?
şimdi de bunun hayalini kuracağım, üç saat kadar sürebilir.

biri beni durdursun.
devamını gör...

samsun’da boşanmak isteyen eşini öldürüp intihar eden adam

her gün bu tarz haberler görmekten, kadın cinayetlerinden ve kadın cinayetlerinin sıklıkla yakın oldukları erkekler tarafından uygulanmasından o kadar bunaldım ki.
boşanmak istesen suç, boşanmak istemesen ayrı bir suç, boşansan apayrı bir suç.

madem ölesin var kenarda köşede sık kafana geberip git işte, neden kadını da bu saçmalığa bulaştırırsın?
devamını gör...

incendies

denis villeneuve tarafından yönetilen , 1975 lübnan iç savaşını ve souha bechara'nın hayat hikayesini konu alan kanada yapımı bir dram/savaş filmi.

izlerken ağlamamayı başardığım için kendimle gurur duyduğum ve etkisinden bir süre çıkamayacağım bir film oldu benim için. bolca hüzün barındırmasıyla olsun, nawal'ın tüm yaşadığı şeylere rağmen hayata karşı gösterdiği çaba olsun her detayıyla beni mahvetti resmen.

film, nawal karakterinin ikiz çocukları olan simon ve jeanne'nin nawal'ın vasiyeti üzerine annelerinin yaşadığı geçmişe tanık olmalarıyla başlıyor.
nawal'ın geçmişi tahmin edileceği üzere fazlasıyla travmatik ve acı dolu. savaşa tanık olmuş, ailesi tarafından hor görülmüş, işkenceye ve tecavüze uğramış... jeanne bunları öğrenmek için annesinin yaşamış olduğu orta doğu bölgelerinde seyahat ederken ve annesi hakkında bilgi toplamaya çalışırken bile hâlâ nawal'a karşı duyulan nefreti görebiliyoruz bazı kişiler tarafından.
simon ise hiç tanışmamış oldukları abisini bulmaya çalışır bu süreçte, annesi hakkında topladığı bilgiler daha da derinleşir ve gittikçe daha da acı dolu bir hâl almaya başlar.

filmin her saniyesinde ayrı travma, ayrı hikaye, ayrı acı var resmen. izlemesi ve sindirmesi zor bir film olabilir bu açıdan.
daha filmin ilk dakikalarında bile you and whose army şarkısıyla birlikte gösterilen sahnede bile insanı huzursuz eden bir hissiyatı var.

fazlasıyla mükemmel fakat izlenebilecek psikolojiye sahip olunması zor bir film kısacası.
devamını gör...

eppur si muove (yazar)

mutlu yıllar dilemeye gelmiştim ama windowpane ile pek mümkün değil gibi.
iyi ki doğmuşsun , iyi ki varsın. kalpler <3
devamını gör...

güne bir kedi bırak

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

selfie çekecektim ama yerinde duramadığı için pek beceremedim.
devamını gör...

güne bir kedi bırak

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

fazla minnak birisiydi..
devamını gör...

günaydın sözlük

güne kütahyadaki deprem haberiyle başladım , deprem konusunu düşünmekten beynim eridi resmen.

yine de kahvemi ve sigaramı aldım, elimden geldiğince sakin olmaya ve düşünmemeye çalışıyorum.
dışardaki kedicikler de kendilerini sevdirerek bana yardımcı oluyorlar , götlerini ve her yerlerini yiyeceğim onların.

neyse ki yanımda birazcık yaş mamik vardı, ben de onları mutlu edebildim azcıkta olsa.
devamını gör...

güven sorunu yaşamak

şüphe o kadar illet bir duygu ki benim için.
insan ilişkilerimdeki şüpheyi geçtim, kendimden de şüphe ediyorum bazı konularda.
o kısmı daha da berbat, daha da korkunç.

insan ilişkilerimde duyduğum şüphenin korkunçluğu apayrı bir düzeyde, o kısma hiç giremeyeceğim bile.

evrendeki bazı şeylere dair duyduğum şüpheler var. o kısma beynim bile yetmiyor mesela ama şüphem yetiyor işte.

her şeye yetebilen düzeydeki büyüklükte bir şüphem var ne yazık ki.
benim sayemde mi bu kadar büyüdü yoksa zaman içerisinde güvendiğim insanlar sayesinde mi bu hâle geldi, orası muamma.

kısacası ben güven sorunu yaşamıyorum, güven sorununun ta kendisiyim gibi bir şey.
-gibi bir şey diyorum çünkü aslında öyle olup olmadığından bile şüphe ediyorum. ya öyle değilse ve ben öyle zannediyorsam?

şüphemle baş edemiyorum resmen.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim