mısra yazar profili

yukarıda yazıldığı gibi kara delik gibi sözlük. sadece bir bakıp çıkarım diyorum çıkamıyorum.
bir kez olsa dahi bakmamam gerekiyormuş.

sözlükte teknik bir sorun var gibi. bir başlığa tıklıyorum başlık kayboluyor. bir profile bakayım diyorum site beni başka bir yere göndermiyor resmen fırlatıyor.

emile zola'nın 'nana' isimli kitabında, baş karakterinin ölümü çok etkilemişti beni.
ayrıca martin eden, fareler ve insanlar, anna karenina eserlerindeki karakterleri de eklemeden geçemeyeceğim.

sözlüklerde mesaj yazarken entry tuşuna basınca yazının gönderildiğini görmek her seferinde beni şok ediyor. yazacağım şeyler vardı,
hasta olduğum için üzerimde bir ağırlık var, devamını da yazamıyorum.
bir daha mesaj kutusunu kullanmayacağım.

ben üç saat önce film izlemeyi planlıyordum, hatta izlediğim film bile hazır. unutmuşum.
inanamıyorum. zaten sözlükte yazdıklarımı da yayımlamadan hepsini sildim. boşu boşuna zamanım gitti.
açıkçası iyi ki yayımlamamışım diyorum diğer taraftan. pişman olup silme durumu çokça yaşanabilirdi.
şimdi gidip filmimi izleyeyim bari.

#3334657 aslında en çok beğeni alan entry'lerin sıralamasını görmenin bir yolu var. yukarıda bahsedilmiş olsa da tek tanım denildiği için gözden kaçmış bu detay sanırım.

turunçgiller- istatistikler- tanımlar- beğeniler yolunu izleyin. en sonda yer alan beğeniler başlığına tıklayın.
aşağıda görsellerde olduğu gibi bugün-dün-bu hafta....tüm zamanlar gibi yan başlıklar karşınıza çıkacaktır. hangi zaman aralığındaki beğenileri görmek istiyorsanız ona tıkladığınızda sıralamaları görebilirsiniz.

missing nine isimli kore dizisi izliyorum.
ünlü kişilerin olduğu bir özel uçak ıssız bir adaya düşüyor. bazen saçma yerler olsa da komik ve ilgi çekici bir dizi.
şu an dördüncü bölümdeyim. az çok ne olduğu ortaya çıktı bu bölümde. ilerleyen bölümler saçmalamazsa ve ilgimi kaybetmezsem izlemeye devam edeceğim.

bu sıralar yazılarımı taslak bölümüne kaydettiğim için ikinci seçenek olmadığını söyleyebilirim.
çok ilginçtir ki taslakta bayağı akıcı, ilgi çekici yazıyorum. sanırım okunma düşüncesi yazmama ket vuran en önemli etken. yazılarımı yayımlamak düşüncesi bayağı beni etkiliyor gibi. düşünün taslakta bile
yazılarımı kaydettikten hemen sonra siliyorum. orada durması bile rahatsız ediyor bu sıralar. belki biraz zaman geçtikten sonra bu sıkıntılı durum ortadan kalkar diye umuyorum.

psycho (film) ) filmindeki banyo sahnesi
yedinci mühür: satranç sahnesi
e.t. (film) (film) )filmindeki uzaylının parmağı ve kızın bisikletle gökyüzüne doğru uçuşu ikonik sahnelerdendir.
düşünün bu filmi hiç izlemesem de bu sahneyi biliyorum.

sözlük botlarının isimleri çok ilginç olduğu için onları ayırt etmemek mümkün değil.
yine de seviyorum ben botları. velinimetimiz. onlar da olmasa sözlükte kendi kendime yazıyorum gibi hissedeceğim.
tabii biraz daha karizmatik havalı nickleri olsaydı çok daha iyi olabilirdi.

hala yazar mı bot mu olup olmadıklarını çözemediklerim de var. sözlük adeta gizemler yumağı. bazen bu gizem beni yoruyor.

apt. rose& bruno mars
buradan
youtube kısa videolarda sürekli arka planda çalan bir müzik olarak karşıma çıkınca kim söylüyormuş diye bir bakayım dedim. dinlememle zihnime kazınması bir oldu, gün içinde de kendimi apatı apatı derken buluyorum.

uzun zaman önce 'benim belalı kedim' isimli bir programın birkaç bölümünü izlemiştim.
ben kedilerin genelde uysal, sessiz canlılar olduğunu sanıyordum. o programda çılgın, saldırgan, deli dolu kediler görünce çok şaşırmıştım. sahipleri kedilerle baş edemedikleri için bu programa katılmışlardı.
her kedinin kendine özgü karakteri olduğunu ve onlara nasıl yaklaşılması gerektiğini kısaca kedilerle ilgili pek çok bilgiyi o programda öğrenmiştim. güzel ve bilgilendirici bir programdı.

online listesi
taslak kaydetme özelliği
zaman tüneli
kafa izni
sözlük mağazası; kullanamasam da...
bunlar aklıma gelenlerden birkaçı sadece.

bu sitenin iko gibi bir yazılımcıya sahip olması çok büyük bir şans.

elim titreyerek yaptığım eylem.
taslak kaydet'i tıklamadan gönder tuşuna basacağım diye ödüm kopuyor. bu aşamayı korkarak da olsa atlattım diyelim taslak bölümüne gitmek ayrı dert, biraz yorucu.
uzun aradan sonra sözlüğe gelince yazıları taslak kısmına nasıl kaydediyorduk diye bir süre düşündüm, bir de kaydettiğim yazıları bulmak için de bayağı uğraştım. nereye gizlenmiş öyle.
yeni yazarlar için sözlüğü keşfetmek hoş bir oyun olacağını düşünüyorum.

birkaç bölüm izledikten sonra yarım bıraktığım bir dizi.
dizi kötü müydü? diye sorarsanız hayır değil; ancak çok iyi de değildi.
açıkçası dizide ilgimi çeken bir şey olmadığı için devam etmeme kararı aldım.
kısacası beni pek sarmadı.

çok fazla film- dizi izlemiş olduğumdan dizinin konusu, işleyiş biçimi, karakterleri, oyuncu seçimleri vs. pek beklediğim gibi değildi.

bu basliga uzun uzun bir şeyler yazmistim ki elektrikler gitti, tabii yılmadım bu kez telefonu elime aldım yine yazıyordum ki telefon dondu, giris yapamadım, sonra acilan bazi basliklari görünce de dedektifcilik oynamak için malzeme çıktı bana. bu başlıkları acan kimin yan hesabi acaba diye arastiracaktim ki artik bunu istemiyorum.
neyse bir işaret bana yazma diyor ben tekrar gidiyorum.

esrarengiz bir bildirim. sözlüğe yeni üye olduğum zamanlarda sağ olsunlar sözlükteki yazarlar beni pek merakta bırakmamışlardır. yazarlar önce paylaşımlarımı beğenir sonra da hemen takibe alırlardı, böylece kimler olduklarını anlardım.
şimdi takip edenleri direkt görebiliyorum.

harika bir durumdur, yazınızın ilk sırada yer alması ise daha da harikadır.

#2853188 aslında uzun uzun bir şeyler yazmıştım. içimden pek yayımlamak gelmedi. kısaca birkaç şey yazayım. bu arada uzman biri değilim. hobi olarak bir zamanlar blog açmıştım. biraz bilgim var bu konularda.

öncelikle yazılarınız hakkında birisinden yardım almak yerine bence sitenizi açın. zaten yazdıkça, araştırdıkça bu konuları kendi kendinize öğreneceksiniz. tabii daha sonra dışarıdan birinin siteniz hakkındaki fikirlerini almanız iyi olur.

size şunu söyleyeyim site açan pek çok kişi sabredemedikleri için bloglarını bıraktıklarına tanık olmuşumdur. yazılarınızın indekslenmesi, bloğunuzun google tarafından tanınması için en az 3 ay süre kendinize tanımanızı tavsiye ederim. tabii bunun için gerekli adımları da atmayı ihmal etmeyin.

ben wordpress hiç kullanmadığım için bu konuda bir fikir sunamam, yanlış yönlendirmek de istemiyorum; ancak size blogger hakkında belki biraz bilgi verebilirim. blogger google'un bir barındırma sitesi. bu nedenle yazılarınızın sıralamaya girmemesi diye bir şey mümkün değil. benim pek çok yazım birinci sırada yer almıştır. dikkatinizi çekerim ilk sayfada demiyorum. tabii alan adı aldığınızda daha avantajlı olduğunuz da bir gerçek. önce blogger kullanan sonra alan adı alan pek çok kişiye tanık oldum.

blog dünyasında meşhur olan bir söz var; 'özgün içerik her şeydir.' bu söz ne kadar doğru ve önemli olsa da bazen yeterli olmuyor, google'ın dikkate aldığı 200 kriteri de es geçmemek lazım. bununla ilgili bir anım var. yazıyı uzatmamak için burada yazmıyorum.

umarım sorularınıza biraz olsun cevap vermişimdir. cevap alamadığıysanız eğer soru sorabilirsiniz. elimden geldiğince cevap vermeye çalışırım.

cevaplaması çok zor bir soru benim için.
gotik edebiyatından, bilim kurguya birbirinden farklı kitapları kıyaslayarak aralarından birini seçmek gerçekten çok güç.

çok fazla beğendiğim kitaplar var aslında. her birinin etkisi ve yeri ayrı olmuştur bende.
genel bir yorum yapmam gerekirse ingiliz yazarlarının eserlerini, özellikle viktorya dönemi yazarlarını çok seviyorum.

ben şimdi kitapları birbirinden nasıl ayırabilirim? stefan zweig'in satranç'ı, sabırsız yürek'i;
franz kafka'nın dönüşümü ve şato'su; tolstoy'un anna karanina'sı, dino buzzati'nin tatar çölü; h.g.wells kitaplarının hemen hepsi;
rus edebiyatından fransız edebiyatına kadar beğendiğim bana çok şeyler katmış eserler var ve hepsini buradan sıralamam mümkün değil.

eleştiri yaparken çok dikkat etmeniz gerekiyormuş. normal olan bir şeyin seyrini değiştirebilirsiniz.
eleştiriden önceki ve sonraki hale baktığınızda ama ben böyle olmasını istememiştim derken bulabilirsiniz.
bir daha ne kadar eksik, hatalı bir şey görsem de ifade etmemek için kendime söz verdim. insanlar kendi hatalarını kendileri
görsün. bunu başarabilir miyim emin değilim, ancak bunun için çabalayacağım.

biraz önce çay keyfi yaparken yeni bir dizi başlamış televizyonda biraz ona baktım, diziler çığır açmış gerçekten. dürbünle dudak okumak nedir? bana çılgınca geldi. neyse evimizin diziseverini dizisiyle baş başa bırakıp şimdi yeğenimin önerdiği elementary 'i izleyeceğim.
sherlock holmes uyarlaması bir dizi olunca araştırma gereği duymadım. lütfen iyi bir uyarlama olsun. sherlock dizisi kadar iyi olmasını beklemiyorum. ama çok fazla da göze batacak hatalar olmasın.