mithrandir - en çok favorilenen tanımları (1. sayfa)

son zamanlarda çektiğim en iyi manzara sanırım.

sis denizi, dağların ardından usul usul doğan güneş, orada burada birikmiş kar kütleleri, insan yamyamlığından kurtulmayı başarmış küçük bir meşe ormanı, tarlanın bir köşesine iliştirilmiş kavaklar ve söğütler. bir de ışık oyunları.

(bkz: hamidiye alayları)

türkiye "karşılıklı arşivleri tarihçilere açalım herkes ne olduğunu görsün" şeklinde bildirimde bulunmasına rağmen ermeni tarafının asla buna yanaşmadığı henüz yakın tarihte defalarca kez yaşanmışken ermeni soykırımı vardır demek biraz komik oluyor. neymiş adamları fizana sürmüşüz, e ne yapacaktık? her gün komşunuzun oğlunun katıldığı çetenin sizi boğazlamasıyla karşı karşıya kaldığınız bir ortamda yaşadınız mı hiç? ben yaşadım. gidin doğu'nun ücra köşelerinde görev yapmaya çalışan öğretmenlere sorun onlar size anlatır ki şimdi yaşadığımız bozuk da olsa bir devlet düzenine rağmen gerçekleşiyor. bilmem kaç cephede savaşan devletin topraklarında iç karışıklık çıkarıp, milletin evine, karısına, çocuğuna, ülkesine göz koyarsan değil deyrizor kuala lumpur'a sürülseniz sesinizin çıkmaması lazım.

ha ermeni devleti nefret üzerine kurulu bir devlettir, o yüzden bu iddialarından asla vazgeçmeyecekler. devletlerinin başka bir dayanağı yok, salt nefret ve ırkçılık ile ayakta duruyor. bizim ülkede yaşayanlar neden bu kadar ısrarcı bu olayların soykırım olduğu konusunda bir fikrim var da yeri değil.

kış çok güzel bir mevsim, yaz mevsimi yasaklanmalı.

bir 29 ekim sabahı bu manzaraya karşı uyanmıştım, hayatımda çektiğim belki de en iyi fotoğraf.

enteresan olay. ben ikinci abdülhamid başlığına yazmışım, adam benim yazdığımı sultan ikinci abdülhamid han diye saçma sapan tamamen hamaset dolu, tarafgir bir başlığa taşımış. ben abdülhamid'e sultanımız efendimiz devletlimiz hanımız demek istesem ona göre başlık açarım ama istemiyorum ki açmamışım tamamen tarih kitaplarında yazdığı gibi ve tarafsız olacak şekilde ikinci abdülhamid başlığına yazmışım. kafa sözlük moderasyonunu ve yönetimini bize zorla birilerinin şakşakçılığını yaptırdıkları için kınıyorum. enver paşa başlığını da şehid-i ala gazi-i namdar damad-ı hünkar enver paşa başlığı açıp oraya taşıyın olmadı.

bana kalırsa en ilginç cinsel yönelim. duygusal bağ hissetmediği kişilere karşı aseksüel yaklaşan ancak yoğun duygular beslediği kişilere karşı cinsel çekim hissedebilen insanlara deniyor. türk kızları genelde böyle olduklarını iddia eder.*

ağacın yalnızlığını çok huzur verici bulduğum için çekmiştim bunu

birkaç haftalık henüz

bulutlara dokunmaya çalışırken

benimdir bu, yaptığım işle de gurur duyuyorum. kimseyi kandırmıyorum, neysem oyum.

hüküm ile aynı kökten geliyor. hükmedebilme kabiliyeti gibi bir anlamı var ama olumsuz manada, baskıcı, zorla hükmetme burda bahsedilen.

nasıl güzel ama

20'li yaşlarımızın ortalarına yakınız, üniversiteliyiz, yıllardır uzak mesafe ilişkisi yaşıyoruz, birbirimize deli gibi aşığız hala. beni ziyarete gelmiş ülkenin bir ucundan bir ucuna, mevsim bahar, okulun bahçesinde bir dut ağacı var belki 300 yaşında, etrafımız yeni tomurcuklanmış güller ile çevrili, aşkın, havanın, gençliğin, mevsimin esrikliği altındayız. ikindi vakitleri, başını dizlerime dayayıp çimenlerin üstüne uzanarak göğü seyrediyor ben de sırtımı kadim ağaca yaslayıp onu seyrediyorum, konuşmuyoruz. tadını çıkartıyoruz anın. o sırada aklıma bir şarkı geliyor, rahatını bozmamaya çalışarak açıyorum, müziği duyunca gözlerini kapatıp gülümsüyor. eğilip yanağıyla dudağının birleştiği yerden canını yakmaktan korkar gibi, usulca öpüyorum. işte öptüğüm o an, en tatlı olduğu an.

sevgiliniz sizinle seks yapmayacak kadar sizi seviyorsa, başkasıyla yapıyordur arkadaşlar. kesin bilgi, yayalım.

ölü bir incir ağacı, hierapolis antik kenti, denizli

mö 2.yy 'dan kalma kalıntıların yanında sanki fosilleşmiş gibi dikiliyordu, ölümsüzleştirmek istedim.

yürümek* fiilinin -k yapım eki getirilerek isimleşmiş sıfat haline getirilmesi ile oluşmuş kelime. türkçe'de fiillere eklenen -k yapım eki genelde bir durumu ifade etmek için kullanılan kelimeler oluşturur. örnek vermek gerekirse silik, buruk, kırık, yarık vs. bunlara benzer şekilde yörük de ilgili varlığın geçmişteki durumunu ifade eder esasında. bu halk topluluğunun yörük olarak adlandırılmasının sebebi bundandır, yaşam tarzları sebebiyle ezelden beridir yürür yörükler. öyle sanıldığı gibi anadolu'nun kapıları türklere 1071'de açıldı masalındaki gibi de değil. yörükler anadolu'da türk devletlerinden çok daha eski zamanlardan beri var olmuşlardır, bugün göç yollarını izlediğinizde hala antik roma yollarını takip ettiklerini görebilirsiniz. anadolu coğrafyası pek çok farklı mikro iklime sahip olduğu için yörükler rahatlıkla bu coğrafyaya uyum sağlamışlar ve bin yıllardır olduğu gibi günümüzde de sayıları az da kalsa kadim yaşama biçimlerini sürdürmeye çalışmaktadırlar.

bir şarkı ile de süsleyelim;

"puslu soğuk hava dökülen yapraklar
en sevdiğim mevsimdi sarı sonbahar"

mersin'in aydıncık ilçesinde bulunan bir antik kent, bir zamanlar kilikya krallığının önemli liman kentlerinden birisi imiş.

yerli halk kelendiris sözcüğüne dili dönmediği için gilindire der bu bölgeye hala, hatta mağarası bile var. (bkz: gilindire mağarası)

can korkusundan yıldız sarayından çıkamadığı için baykuş olarak adlandırılan, osmanlı devleti'nin en çok toprak kaybeden padişahı olma şerefine erişmiş, hükümdarlığı sırasında hürriyet, burun*, adalet, müsavat, ıslahat, vatan, deli gibi kelimelerin gazetelerde hatta sözlüklerde kullanılmasını yasaklatan ulu hakan.*

ek: (bkz: normal sözlük moderatörlerinin kafalarına göre başlık taşıması)