mitya yazar profili

mütemadiyen ağlıyorum. seviniyorum ağlıyorum, kızıyorum ağlıyorum, üzülüyorum ağlıyorum. sonra ağlayınca "neden hemen ağlıyorum ben babanı skm" diye sinirlenip sonra tekrar ağlıyorum.

bugün yaptığı açıklamada mansur yavaş'a arka çıkmayan adam. kendisi en çok kürt sözcüğünü kullanan insan olarak guinness rekorlar kitabına da girmiştir. hala sırtını, en kritik dönemeçte ikinci çözüm süreci ayağına kendini satan demlilere yaslamaya çalışıyor.
mhp, hükümetin sağ koltuk altındaki değnek ise demliler de sol koltuk altındaki değnektir. ne zaman hükümet sıkışsa ya meydanlara çıkıp ortalığı provoke ediyorlar ya da hükümetle bir olup çözüm süreci başlatıyorlar.
chp, çözümün kuruluş ayarlarına dönmekte ve altı okun altısını da düstur edinmekte olduğunu anladığı gün bugüne kadar almadığı oyu alacak. azıcık akılları varsa bu adamı gönderir mansur'u da aday yaparlar. yoksa ikinci bir kılıçdaroğlu vakası geliyor. önümüzdeki seçim bu adamlardan kurtulmamız için son şansımız.

çok da popişimizde olmasa da açılımı manyetik rezonans imiş.
geçen cumartesi ilk defa yaşadığım deneyim. isviçreli bilim insanlarına sesleniyorum yıl olmuş 2025 neden hala bu ilkel makineyi kullanıyoruz? 1.57 boyunda 46 kilo ufak tefek bir kızım. o alan bana bile o kadar dar geldi ki iri yarı insanlara allah sabır versin. insanlar sesten çok şikayet etmişler fakat asıl olay o değil. istediği zaman kalkıp gidemeyeceği fikri insanın canını felaket sıkıyor.
ha bu arada girilmeyecek bir şey mi? tabi ki değil. ben hastalık hastası olduğum ve genel olarak hastane fobim olduğu için ekstra sıkıntı çektim.
bu arada normalde kulaklık ve çıkmak istediğinizde basmanız için buton falan veriyorlarmış bana hiçbirini yapmadılar. iyi ki de yapmamışlar çünkü elimde buton olsaydı basardım muhtemelen. internette hep 15-20 dakika sürüyor ortalama yazmışlar ama istenilen tetkike göre değişiyor durum. benimki şükürler olsun 5 dakikaydı. 20 dk duranlar da varmış 40 dk duranlar da.
gireceklere bol şans benim gibi hastalık delisi değilseniz daha rahat geçer. gözleri kapatmak en iyisi. kapatıverin gözlerinizi.

aşırı konforlu lens markası. su oranı ve oksijen geçirgenliği bakımından lensler arasında en iyisi.

lens takmaya air optix ile başladım. o zamandan beri de hep air optix kullandım. fakat bir yerden sonra bulanıklık oluyordu görmemde. en son göz doktoruna gittiğimde doktor lens reçetemi yazarken "ne yazayım, ne kullanıyorsun?" diye sordu. ben de air optix kullandığımı ama bir yerden sonra bulanıklık yaptığını biofinity takmak istediğimi söyledim. doktor da bulanıklığın alerjimden kaynaklı olduğunu air optix in iyi olduğunu ama biofinitynin mükemel olduğunu söyledi. ben de bu şekilde biofinitye geçtim. air optix in günahını almışım ama iyi ki de almışım. yaptığım en iyi iş oldu biofinitye geçmek. gözümde olduğunu bile unutuyorum çoğu zaman. fiyat olarak yüksek fakat hakkını da veriyor. yeni bir marka arayanlar varsa düşünmeden geçiş yapsın.

bu girdinin üstüne şöyle üç beş kutu lens gönderseler ne güzel olur. :))

fasıl-ı jazz yeni çıkardığı ep'sinde pek güzel coverlamış.
buradan

bir gün bu ülkenin başına bir iş geldiğinde ipsala sınır kapısına koşarken yunan kurşunuyla düşerseniz, bm çadırı önünde çorba sırasına girmek zorunda kalırsanız ya da sığındığınız ülkelerde üç kuruşa insan yerine konulmadan on beş kişi bir evde yaşamak zorunda kalırsanız anlarsınız vatan millet bayrak ne demekmiş. bizim sığınacak başka bir türkiyemiz yok. o yüzden bu kavramlara sıkı sıkıya bağlı kalmamız gerek.

küçükken urlada yazlığımız vardı. arada yunan radyolarına denk gelirdim. son bir senedir tekrar sardım. hepsi birbirinden güzel. zaten yunanca öyle bir dil ki akıp gidiyor. bir ara bende deli gibi yunanca öğrenme isteği uyandırdılar. sırf şarkıları anlayabilmek için. malum sebeplerden dolayı maalesef her şeyin olduğu youtubeda ve internet aleminde çok az kaynak var. duolingoda var fakat o da ana dili ingilizce olanlar için. öneriniz olursa mesaj atabilirsiniz. sevdiğim bir iki parçayı şöyle bırakayım:
kathe fora
to kapilio

benim için canbaz adlı kitabın yazarıdır. lisedeyken okumuş ve çok etkilenmiştim. daha sonra sancıyı da okudum gerçekten güzel bir kalemi var. siyasi görüşü yüzünden hak ettiği değeri göremeyenlerden kendisi de.

bahçeli'nin çıkışı o kadar şok edici oldu ki özgür özel'in el yükseltip devlet verelim teklifi arada kaynadı. paşam dirilse içindekilerle ateşe verir gazi meclisi. bu millet kurtuluş savaşında bile bu kadar sahipsiz kalmamıştı. vah ki ne vah.

"münkir münafığın soyu
yaktı harap etti köyü
ölüsüne bir tas suyu
dökenin de avradını"

kurduğu kumpaslarla attığı iftiralarla bir sürü insanın hayatını mahvetti. ölümüne intiharına sebep olduğu askerlerin, sınavlarda emeğini çaldığı çocukların laneti üzerine olsun öbür tarafta. bağıra bağıra gebermiştir umarım.

önce eril dillerini düzeltsinler. yendikleri takım üzerinden "tecavüz" esprileri yapmayı "karımız yaptık" "..... kocan geldi" tarzı söylemleri bıraksınlar. ha tecavüzü şiddeti eyleme dökmüş ha bu tarz söylemleri diline pelesenk etmişsin hiçbir farkı yok. al birini vur ötekine. gerçekten samimilerse önce bu dillerini düzeltmekle işe başlayabilirler. futbol tayfa dışında da bugün bu olayı kınayan yorumlar atanların twitterlarını bir dolaşın kadınlar hakkında zamanında ne tarz söylemlerde bulunduklarını görürsünüz. bıktım bu ülkenin iki yüzlülüğünden.

bir buçuk aydır kullandığım saat. öncelikle huawei'nin bu modellerinin görüntüsüne bayılıyorum. beni ilk çeken şeyi klasik saat gibi olmasıydı. uzun bir süredir alsam mı almasam mı derken aldım. girdiğim teknosa'da bir iki çalışanın da kolunda görünce doğru bir iş yapıyoruz herhalde dedim. bence tam fiyat performans ürünü.
öncelikle huawei sağlık uygulamasını indirmek gerekiyor telefona. bütün ayarlar uygulamadan yapılıyor çünkü. uygulamayı da play storedan falan değil huawei'nin sitesinden indirmeniz gerekiyor.
kendi deneyimime gelirsek telefonumla saat arasında hiç bağlantı sorunu yaşamadım bu zamana kadar. 10 güne kadar dayanan şarj şeklinde reklamı yapılıyor. tabi hangi özellikleri kullandığınızla da alakalı bu. saat 7/24 bileğimde. telefonuma bağlı. whatsapp ve birkaç uygulamanın bildirimleri saate düşüyor. (bunu uygulamadan ayarlayabiliyorsunuz.) spor yaparken de buradan takip ediyorum. kalp ritmi ve uyku takibi de açık. bu şekilde 6-7 gün gidiyor şarjı. spor ve uyku takibi bence gayet iyi. belki tamı tamına sonuçlar doğru değildir ama doğruya yakın olduğunu düşünüyorum. whatsapp'ta hazır cevaplar gönderebiliyorsunuz. onun dışında gelen aramaları da saatten cevaplandırabilirsiniz. ya da favori kişilere eklediğiniz kişileri arayabilirsiniz. saatten konuştuğum arkadaşlarım sesin gayet net geldiğini söylüyorlar. bluetooth kulaklıktan konuşurken daha zor anlaşıldığını söylediler. onun dışında müzik atabilirsiniz ya da telefonunuzdaki müziği yönetebilirsiniz. kadınlar için regli döngüsü takibi de var. sadece bazen kolunuzu iki kere çevirmeniz gerekebiliyor. hemen ekranı açılmıyor. ben saatten memnunum şu ana kadar bir sorun yaşamadım. herhangi bir sorun yaşarsam ya da farklı özelliklerini keşfedersem ekleme yaparım.

bebek katili güzellemesi yapan merdan yanardağ'dan da anca böyle sığ bir yorum beklenirdi. a adam yerine koyup paylaşmışlar bir de allah akıl fikir versin ne diyeyim. merih ağabey bunların g*tlerini nasıl yaktıysa üç gündür yiyip içmeden saldırıyorlar. milleti ırkçılıkla suçlayıp en son merih'in kökenine kadar konuşur oldular. madımak'a katliam diyemeyenlerin oturduğu altılı masaya oy verip merih'i madımak yıldönümünde bozkurt yaptı diye linçlediler. ne iki yüzlü adamlarsınız.

dik dur eğilme... çok sevdiğim yiyecek. bu kadar gömülmesini anlamıyorum. birkaç gün arka arkaya yemezsem kendisini özlüyorum. benim gibi kahvaltı yapmayı sevmeyenler için de çok pratik. yıllar önce tatsız bir tanışmamız olmuştu. o zamanlar cahildim nasıl tüketileceğini bilmiyordum. şimdi bilgeyim seviyorum. sindirim sistemini düzenlemesinden tutun kolestrolü düzenlemeye kadar bir sürü faydası var. hem sağlıklı hem güzel yani. faydaları tek tek yazmayacağım aratınca görürsünüz zaten.
ben yoğurtla tüketmeyi sevmiyorum. bir de ince öğütülmüş de tercih etmiyorum. ya akşamdan buzdolabına atıp sabah yediğim için ya da gündüz pişirerek yediğim için kalın daha güzel oluyor. sütü daha güzel çekiyor. şimdi toplanın yeni başlayacaklara kamu hizmeti geliyor. internette aratınca da bir sürü tarif çıkıyor ama benim en sevdiğim tarifler şunlar:

en klasik tarif muzlu kakaolu:
4 yk yulaf, 1 tk kakao, 1 çk ucuyla tarçın, bir su bardağı süt (ben yarım su bardağı süt yarım su bardağı su ile yapıyorum daha hafif oluyor.) bunları küçük bir tencereye alıyoruz. bir yanda da bir muzun yarısını eziyoruz ama tencereye atmıyoruz henüz. (diğer yarısıyla da üstü süslenecek.) ben iyice sütü çekene kadar pişiriyorum. siz daha sulu da bırakabilirsiniz. piştikten sonra altını kapatıp 1 yk bal ve yarım ezilmiş muzu tencereye atıp karıştırıyoruz. kasemize aldıktan sonra muzumuzun diğer yarısını dilimleyip üstüne ekliyoruz. ben genelde yanına çilek, chia tohumu ve hafif iri iri bıraktığım ceviz fındık ya da badem de ekliyorum. aynı tarifi bütün malzemeleri geceden bir kavanozun içine atıp karıştırarak buzdolabına kaldırarak da yapabilirsiniz. sabaha kadar yulaf ve chia sütü emip şiştiği için puding gibi oluyor ve yaz ayları için birebir.

incirli :
dört tane kuru inciri küçük küçük doğruyoruz ve sıcak suda birkaç dakika bekletiyoruz. o sırada 4yk yulaf, bir su bardağından biraz az süt ve tarçını kaynatıyoruz. burada tarçını yukarıdaki tariften biraz daha fazla atabiliriz çünkü tarifimiz incirden dolayı tatlı oluyor zaten. istediğimiz kıvama yaklaşınca sudan aldığımız incirleri de atıp biraz daha ocakta tutup karıştırıyoruz. ocağını altını kapatınca ben çok tatlı severim derseniz balı yine 1 yk ekleyebilirsiniz. ama dediğim gibi incir baya tat katıyor. balı bu tarifte daha az da atabilirsiniz. üstünü ben badem, hindistan cevizi ve chia ile süsledim. gayet güzel oluyor.

elmalı tarçınlı:
bu tarifimiz gecen kalma. bir kavanoza 4yk yulaf, 1yk chia, (olmasa da olur ama hem sağlıklı hem de sütü çekince güzel bir kıvam oluyor.) 1 çk ucuyla tarçın, 1 yk bal, küp küp doğranmış elma (elmanızın boyutuna göre istediğiniz kadar ekleyin.) ve bıçağımızla küçülttüğümüz bir avuç cevizi atıp karıştırıyoruz dolaba kaldırıyoruz ve sabah ferah ferah yiyiyoruz. bunu ocakta yapanlar da var fakat ben elmayı ocakta pişirince pek sevemedim.

yulafı un haline getirip çok farklı yerlerde de kullanıyorlar. ben sağlıklı beslenmeye çalışıyorum ama bir türlü bu rafine şekersiz tatlılara alışamadım. tatlıyla çok aram da yok zaten o yüzden problem olmuyor. arada evde yapılmış tatlılarla küçük kaçamaklar dışında hiç tüketmiyorum. bu tarifler arasında da en beğendiğim ve en basit olanı yulaf unlu limonlu toplar oldu. tam yaz tatlısı ferah ferah. tarif her yerde var. bu topların hurmalısını, havuçlusunu, elmalısını da yapabilirsiniz. tatlı için en güzeli bunlar sanırım.

allah düşmanıma vermesin dediğim hastalıktır. kendisiyle tanışalı bir ay oldu. normal reflüdeki yemek borusuna gelen mide asidi boğaz reflüsünde daha da yukarı çıkıyormuş. doktorum ses tellerime kadar bakmıştı mesela. benimki bir de mevsimsel alerji ile çakışınca çok cıngıllı geceler geçirdim.
normal reflüdeki gibi mide yanması göğüste ağrı tarzı şikayetlerim hiç olmadı. bir iki yerde de gördüm sessiz reflü diye de geçiyor zaten. sanırım bir şikayetim olmadığı için de yediklerime çok dikkat etmedim ve en son bummm. ben de boğulma hissi ile uyanmalar, geniz akıntısının getirdiği öğürmeler, yutkunmakta zorlanma, öksürük falan filan oldu. işin garibi kilolu bir insan değilim. evde en az yiyen insanım ve son bir aydır ağzıma şeker ve paketli gıda koymamıştım. sağlıklı beslenmeye geçmiştim.
her şey on gündür geçmeyen öksürükle başladı. normal hasta olmuştum. sadece öksürük vardı. sevgili aile hekimimiz de 13 yaşında çocuğa yazar gibi çok düşük dozda antibiyotik yazdı. hem antibiyotiğin bu kadar düşük dozda olması hem de alerjim normale dönme sürecimi çok uzattı. belki yüksek dozda antibiyotik ile daha kolay kendime gelirdim. neyse kbb doktorunun, aile hekiminin yazdığı antibiyotiği görünce tadı kaçtı zaten. sonrasında beni açmak için tüm tuşlara bastı ve iki tane güçlü iğne ve iki torba ilaçla eve yolladı. çok şükür iyiyim şimdi sözlük. (her beğeni bir keşbiş olsun.)
son olarak stres çok önemli arkadaşlar. stresten uzak durun. dünya gerçekten hassas kalpler için cahannam. bir de tahin çok iyi geliyor diyorlar. sabah kahvaltıdan bir saat önce içmek gerekiyormuş. ilaçlarım bitsin deneyeceğim bakalım.
edit: tahin gerçekten de çok iyi geliyor. tabi yine isteyen doktoruna sorsun. sabahları aç karnına kavrulmamış dümdüz tahinden bir yemek kaşığı atıyorum ve midemi baya rahatlatıyor. yarım saat bir saat sonra da kahvaltımı yapıyorum. tarım kredinin tahini gayet güzel. koska da denedim onun tadı daha da iyiydi. onun dışında doktor tavsiyelerine de uymak gerek tabi. sanırım yaşam tarzını değiştirmeden çözülecek bir şey değil bu. ilaçlar da bir yere kadar. yatmadan dört saat önce yemeği içmeyi kesiyorum. ağzıma su dışında bir şey koymuyorum. normal öğünlerimde de reflüye iyi gelmeyen şeyleri yememeye dikkat ediyorum. arada minik kaçamaklar oluyor tabi. ama genel olarak tüketmiyorum. zaten sağlıklı beslenmeye ve biraz daha fitleşmeye çalışıyordum sayesinde tam anlamıyla bu yola girmiş oldum. ağzıma şekerli paketli gıdaları sürmüyorum. evet zor bir şey ama zaten reflü olmasa da sağlık için bu dediklerimi yapmamız gerekiyor arkadaşlar.

ayfer tunç'un okuduğum ilk romanı. roman, bir erkek dergisinde kapak kızı olan şebnem'in fotoğrafının, üç farklı insanın hayatına nasıl çarpıcı bir etki yaptığını anlatıyor. şebnem'in fotoğraflarını gören bu üç insanın kendi acı gerçekleriyle yüzleşmelerine şahit oluyoruz. aslında bütün fitili ateşleyen şebnem'in fotoğrafları olmasına rağmen romanda şebnem ile birebir hiç karşılaşmıyoruz. daha çok şebnem'in yarattığı etkiye odaklanılıyor kitapta. ilk başta okurken karakterler biraz karışıyor. kim kimin nesiydi anlamaya çalışıyorsunuz. sonra alışıyorsunuz. kurgusu da gayet güzeldi.
yalnız bu kitabın devamı olan yeşil peri gecesi ve osman'ı okur muyum bilmiyorum. kitaba başlamadan önce hem kitap hakkında hem de ayfer tunç hakkında bir sürü yorum okudum. o kadar çok öven yorum gördüm ki. bir iki kitap öne çıkıyordu ama kapak kızı üçlemesinden başlamak istedim. evet kitap güzeldi, sıkılmadan da okudum ama sanki bir şeyler eksikti. beklentimi mi çok yüksek tuttum bilmiyorum. "bu kadar övgüye gerek var mıydı?" oldum kitabın sonunda. belki de ayfer tunç'a başlamak için yanlış kitabı seçtim. olur da devam edersem bir girdi de ona atar iki kitabı karşılaştırırım. şimdilik arka arkaya başlayacak kadar sarmadı beni. araya başka bir kitap sıkıştıracağım dostlar. belki dönerim. belki dönmem.

yeni bir çözüm süreci daha göreceğiz. akp, mhp'ye tekmeyi basmaya hazırlanıyor. zaten bir süredir içeride çekişme olduğu da konuşuluyordu. "sağ satar ühüühü" tayfa da yerel seçim öncesi darbeyi beklemedikleri yerden yedi. gerçi yine pek bir şey kaybetmiş olmazlar. chp de akp de aynı bkun laciverti sonuçta. zamanında çözüm sürecinde akp eliyle habur'dan davullarla zurnalarla ülkeye sokulan teröristlerin avukatlığını da chp'li tanrıkulu üstlenmişti. olan her koşulda bu millete olacak. bu konuyla ilgili son zamanlarda gelen açıklamalara bakılırsa işin nereye gittiği anlaşılır. müneccim olmaya gerek yok.

#2859953 buradaki çoğu yoruma katılıyorum. ülkede bir kesim var ki duygusal editler ve fotoğraflarla beraber insanların acıları üzerinde tepinip prim kasıyorlar. fakat önümüzde istanbul depremi varken neredeyse ülkenin büyük çoğunluğu faylar üstünde otururken depremin her allah'ın günü konuşulması gerektiğini düşünüyorum. acıya acıya hatırlaya hatırlaya da olsa. her gün konuşalım ki bir gün buradan birbirimiz için yardım toplamak zorunda kalmayalım.
neyse, depremde vefat edenlere allah rahmet eylesin ailelerine sabır versin. sorumluların cezalarını çektiği bir türkiye'ye sahip oluruz umarım bir gün. o güne kadar enkaz altında sela dinlemek zorunda bırakılanlar için öfkenizi diri tutun. depremden bir iki gün sonra çekilmiş bu fotoğrafı da unutmayın.

aynı ülkede yaşamıyor muyuz bizde mi bir sıkıntı var? üzerinden goy goy döndürelecek ya da garipsenecek bir kadın değildir. her gün tecavüze, tacize uğrayan kadın haberleri görmüyormuşuz gibi konuşuluyor. aynı şey erkekler için de geçerli. çünkü herkes manyak ülkede. insanların daha huzurla geçindiği, samimi ortamların olduğu bilmem kaç yıl öncesinde yaşamıyoruz artık. ha derdi bunlar değilse dini hassasiyetlerinden dolayı yapıyorsa yine kime ne?
çok üzücü ama toplumun geldiği nokta bu. bu ülkede başımıza nerede ne geleceği belli değil. hadi geldi diyelim cezasını çektirmek istediğinizde karşınızda muhatap bile bulamazsınız. her şey yaşandığıyla kalır. arkadaşın da dediği gibi üçüncü sayfa haberlerine çıkmaktan iyidir.