çoğu yazarın aksine düşünce dili yönetir kanaatindeyim. ama şöyle bir şey var ne kadar dili kullanma becerimiz kötüyse düşüncelerimizi o kadar az ifade ederiz hatta bazen öyle düşüncelerimiz olur ki kelimeler kifayetsiz kaldığından bırakın karşı tarafa ifade etmeyi düşüncemizi kendimiz bile bir mantıksal düzleme oturtamayız !
çok kötü bir alışkanlık benim için. öyle zehirli bir oyun ki başlanınca ve biraz uzmanlaşmaya başlayınca zihni ele geçiriyor. insan fayansları bir zamandan sonra satranç karesi olarak görmeye başlıyor. zaten satranç ismiyle stefan zweig'in yazdığı kitapta da böyle bir durum var.
çaka bey ile anlaşıp belkide istanbul'un fethini daha erken sona erdirecekler idi. fakat 40 bin kişilik kuman-kıpçak süvarisi baskını sonrası siyasi varlığını yitirmiş sadece kültürel ve minimal düzeylerde akıbetini devam ettiren bir türk boyudur. rusların karadeniz'e inişlerini yaklaşık 150 yıl geciktiren ve macarları bugün ki topraklarına süren yine peçeneklerdir. hatta doğu roma imparatorlarından birisi şu sözü söylemiştir:" macarların korktuğu yegane ulus peçeneklerdir." ve yine anadolu'da ki varlıklarıda doğu roma'nın peçenekleri haçlılara direniş için bu bölgelere iskan edip yerleştirmesinden kaynaklanır.
ölüm ; bazen bir çiçeğin solması , bazen sevdiğiniz bir hayvanın son nefesini, bazen sevdiğiniz birinin hayatını kaybetmesidir, hep en güzel şeylerin sonunu temsil eder sanki ölüm lüzumsuz şeyler sadece çürüyüp gider.
çok kötü bir yer olurdu. işte tam o sırada herkes fabrikasyon ürünü olurdu. ben, benimle zıtlaşan aynı fikirleri paylaşmayan insanlarla muhabbet etmeyi daha çok seviyorum ama tabiki benle tartıştığı şey hakkında bilgisi varsa, aptal değilse. sonuçta celal şengörün dediği gibi:
çözülmüş bir problemin içinde yaşamak aptallara mahsus.
çalıştığınız yer, iş, insanlar iyiyse baya keyifli vakit geçirebileceğiniz bir şeydir. onunda dışında kimse o kadar da sallamaz bu işi gerçekten de yok o iş öğrensin bu böyle olsun diye. ama benimki şuan yukarıda saydığım nedenlerden ötürü çok iyi diyebilirim.
okuduğum bir kitapta bu işin daha çok savaşla değil sevişmeyle olduğunu söylüyordu. onları öldürmemizin yanı sıra onlarla çoğalmış onları içimizde eritmişiz.
bu olay aynı ispanya'nın amerika işgalinde yerli halkın, kılıçtan tüfekten çok bir zencinin getirdiği çicek hastalığından telef olması gibi.
bu fotoğrafı anıtkabirin müzesinde iken çekmiştim. meğer burada fotoğraf çekmek yasakmış. bir baktım 2 metre(abartısız) o sıra rütbesini hatırlamadığım bir asker elinde tüfekle üzerime gelip burada fotoğraf çekmek yasak falan demişti. bir fotoğrafa sebep neredeyse canımızdan olacağımız bir andı. djdjsjsjskksks
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.