nivna yazar profili

nivna kapak fotoğrafı
nivna profil fotoğrafı
rozet
karma: 7830 tanım: 562 başlık: 74 takipçi: 58
sinema sanatı içinde boğulmuş biri.

son tanımları


hayatın şifreleri

ya da ''dr. ömer çelakıl ile hayatın şifreleri''

2011-2012 yılları arasında tnt kanalında yayınlanmış, bir çeşit paranormal olayları, hurafeleri, dini olayları, mistik olayları ve metafiziğe dair hangi konu varsa onların işlenildiği, zamanının en kaliteli televizyon programlarından biriydi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kanalı tnt olmasına rağmen, yayınlandığı dönemlerde ses getirmeyi başarmış. ben de 11-12 yaşlarında falandım. çok severdim bu programı. işlenecek konuyu önce etkileyici vtr'lerle gösterip, ardından 6'lı masa tarzında bir tartışma masası kurup, vtr'lerle gösterilen konunun o masa üzerinde, birkaç kişi eşliğinde detaylıca işlenildiği programdı. tabi bu masanın başında dr. ömer çelakıl var. bu adamı inanın bilmiyorum. merak edip de araştırmadım. sadece hayaın şifreleri'nden biliyorum. bir çeşit metafizikçi olduğunu düşünüyorum. her neyse bu önemli değil.

program çok kaliteli. tabi kaliteli olmasının bir sebebi var ki, o da içeriklerinin çok zengin ve dönemine göre eşinin benzerinin olmamasıydı. bir bölümde ''ölülerle iletişim kurmak mümkün mü?'' konusu işlenirken, diğer bir bölümde de ''michael jackson'ın gizemli ölümü'' tarzı realist konular işlenmekteydi. bu konular inanılmaz iyi aktarılırdı. tamam belki bunlara bir çeşit hürafe diyebiliriz, ama sonuç itibariyle seyir zevki yüksek içeriklerdi. bir korku/gerilim seven biri olarak, bu programı da o dönem hiç kaçırmadan, severek izlerdim.

şu sıralar 37 ekran tüplü televiyzonumla nostalji fetişi yaparken, yıllar sonra tekrar radarıma giren program oldu. keşke türk televizyonları her daim bu şekilde kaliteli olmayı başarabilseydi. yapacak bir şey yok, sağlık olsun.
devamını gör...

a l'interieur

şu ana kadar izlediğim en kaliteli psikolojik/slasher korku/gerilim filmidir. aynı zamanda, beni fransız korku sineması müptelası yapan ilk filmdir.

uzun zamandır bu film hakkında detaylı yazı yazmayı planlıyorum. ama bir türlü uygun fırsatı bulamadım. sadece tek diyebileceğim, çok kaliteli bir film olduğu. aşırı kanlı olması bu durumu değiştirmiyor. aksine kullanılan kan ketçapvari olmadığı için, insanı dumura uğratıyor cinayet sahneleri. aşırı gerçekçi, aşırı etkili. türünün hakkından fazlasını veriyor kesinlikle.
devamını gör...

yapay zeka müziği

itiraf ediyorum, suno ai ile çok çok gelişmiştir. ama benim gibi hayatı müzik içinde geçen biri, şarkının yapay zeka mı, yoksa orijinal mi olduğunu çok rahat ayırt edebiliyor halen. yapay zeka şarkılarında vokal çok daha robotik, çok daha absürt mix/mastering ile kendini gösterir. ama orijinal şarkılarda o "gerçek" ruhu hissedersiniz. en azından ben hissediyorum.

yapay zeka müzik konusunda şuan zirveye oynasa da, profesyonellere halen daha yenik düşmekte. çok rahat anlaşılabiliyorlar halen. ama yine de, çok yol katettiklerini söyleyebilirim. benim bile yapay zeka ile ürettiğim şarkılar var. ama hiç biri orijinal şarkıların yerini tutamıyor. şuan suno ai v5'te falan. harikalar yaratttığını söyleyebilirim. ama asıl bomba v6 ile kopacak. çünkü asıl o zaman yapay zeka kendini kanıtlamış olacak. ama şuan henüz çok erken. profesyonellere yeniliyorsun, üzgünüm yapay zeka.
devamını gör...

sürekli deprem oluyormuş gibi gelmesi

(bkz: hayalet deprem sendromu)
devamını gör...

çamaşır makinesi

ayrı eve çıktığımdan beri, artık elim kolum olmuş beyaz eşya. gerçekten şu hayatta, cep telefonundan bile daha fazla kullandığım tek eşya olabilir.

çamaşır makinesi olmasaydı ben ne yapardım lan?
devamını gör...

tüm sözlüğün mutabık olduğu tek konu

uludağ sözlük'ü çöplük olarak görmek.
devamını gör...

lineer zaman

şu anki yaşadığımız zamanın daha egzantrik, daha havalı alternatif eş anlamlısı.
devamını gör...

anatolian psychedelic rock

yapay zekâyla şarkı üretip, bu şarkıların pazarlanma devrini başlatan metal müzik türü. aslında bu tür "alternatif rock"ın birebir aynısı. yapay zekânın da etkisiyle böyle bir alt tür türemiş muhtemelen.

bu aralar gereksiz popüler oldu. yapay zekâyla yapa yapa "anca bu türden şarkılar mı yapıyorlar" sözünü akıllara getiriyor. tamam eyvallah güzel eserler var da, az daha yaratıcılık lütfen. özellikle bu şarkılar ticari amaçla kullanılacaksa.
devamını gör...

snap

manifest adlı sadece kadınlardan oluşan bir grubun, haziran 2025'te çıkarttığı şarkı.

ben bu şarkıyı ilk çıktığı dönem azıcık ucundan dinlemiştim, ama ''aa türkçe k-pop' deyip hemen kapatmıştım. şu sıralar tekrar karşılaştım bu şarkıyla. garip bir ilişkimiz var kendisiyle, ama bu şarkıyla ilgili görüşüm genellikle olumsuz yönde.

ilk başta bi heyecanlandırdı tabi. türkiye gibi bir ülkede edm şarkısı çıkarttıkları için. bilirsiniz bizim ülkede edm kültürü pek bulunmaz. özümüz daha çok rap ve geleneksel pop dediğimiz türlerden ibaret ve vokaller bolca önplanda. ''pop'' adı altında bazı edm şarkıları da gördük, ama bu şarkıların yaratıcıları kendi şarkılarını asla bu türle tanımlamadılar. ama her neyse, konumuz snap.

şimdi bu ablalar türkiye gibi bir ülkede %100 elektronik müzik icra etmişler. klibin koreografisi falan da okey. danslar manslar falan ateş. yalnız şunu söylemem lazım, bu şarkı neden vokale bu kadar boğulmuş? ciddi ciddi ''kaçma, kovalama'' kısmında kulaklarım tırmalanıyor, kusasım geliyor şarkının üzerine. yav abicim ne güzel elektronik müzik icra etmişsin. buram buram k-pop kokuyorsunuz, ama abi şu iğrenç vokallerden bir türlü vazgeçmiyorsunuz. şarkının özellikle 1:12 kısmındaki drop muazzam ötesi muazzam. ve bu kısım birnevi edm yani. edm denilen türde her ne olursa olsun vokaller değil, arkada çalan altyapı önde olur. ama tabi vokal ve müzik arasında denge de kurulur. bizimkiler ne yapıyor? edm şarkısı çıkartıp, olabildiğince vokale boğuyorlar. hani bunun 2. verse drobu nerede? nasıl edm kardeşim bu? kaçma, kovalama diye diye bir hal olmuşsunuz. vokaller kötü mü? elbette değil. ama artık bıktık türkçe bir şarkıda sürekli vokal duymaktan.

buı şarkıda prodüktör kesinlikle potansiyelini kullanmış. muazzam ötesi beat ve drop yazmış, ama bizim akıllı kadınlar bu muazzam beat'in ekmeğini full+full yemek yerine, yine türk usulü şarkıyı vokale boğmayı başarmışlar. gerçekten diğer türkçe şarkılardan farklı demiştim. ki zaten bu haliyle bile öyle. ama bu kronik vokal sıkıntısı maalesef bu şarkıda da devam ediyor. sürekli vokal okuyacaksanız, yapmayın elektronik müzik abi. gidin rap falan yapın ve istediğiniz kadar vokale boğun. zaten dinleyenler o şekilde dinlemeyi seviyor. bana müziğin önplanda olduğu bir şeyler verin ki, müzik denilen sanat amacına ulaşabilsin.

ayrıca şarkıda bolca mix/mastering sıkıntıları var. kaçma, kovalama kısmı zaten insana bıkkınlık getiriyor, bir de bu kısımdaki iğrenç mix gerçekten illallah ettiriyor. vokallerle altyapının ses seviyeleri desen yine aşırı dengesiz. bazı yerlerde de vokal hiç duyulmuyor. patır patır davul ve 808 sesleri geliyor. şu şarkının beatini yapan adam böylesine boktan bir mix/mastering'i gördüğünde yaptığı beat'ten utanmıştır zaten. güzelim beat'i harcamışlar, diyecek tek kelimem yok.

tüm bunlara rağmen şarkının alıcısı var. çünkü her şeye rağmen diğer türkçe şarkılara göre farklı. ne idüğü belirsiz davulların ve hi-hat'lerin oynaştığı iğrenç bir rap şarkısı yapmak yerine, böyle bir şey yapmayı tercih etmişler. ama, yine de siz elektronik müzik yapmayın ya. kulağımızın iyiliği için yapmayın.
devamını gör...

hayalet deprem sendromu

son birkaç gündür özellikle gece saatlerinde yaşadığım sendrom. deprem olmasa bile, "deprem oluyormuş gibi sallandığını hissetmek" tanımını da yapabiliriz.

geçenki sındırgı depremini bariz şekilde hissettikten sonra yaşamaya başladım. o kadar şiddetli sallanmıştım ki, depremin ne olduğu bilinçaltıma ilmek ilmek kazınmış sanki. uzun yıllar sonra bariz şekilde hissettiğim ilk depremin o olması sebebiyle de bu şekilde hissediyorum muhtemelen.

bu sendromun varlığından da az önce haberdar oldum bu arada. böyle bir sendrom varmış, ve insanın genellikle depremi iliklerine kadar hissedip, sonradan farketmeden bir çeşit travma geliştirmesiyle meydana geliyormuş.

bende de bu tarz bir durum gelişmiş olabilir. ama hissettiklerim bir sendrom da olmayabilir. zira sismik harita sitesinde, türkiye'nin dört bir yanında, belirli aralıklarla sürekli deprem olduğunu anlık olarak görebilirsiniz. dakika başı deprem yaşamasıyla şuan rekor sındırgı'da. acaba diyorum, bu denli bir depremi biz neden belirli aralıklarla tekrar hissetmeyelim? geçenlerde meydana gelen, ve benim iliklerime kadar hissettiğim deprem de sındırgı'da olmuştu mesela.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bilmiyorum. sonumuz hayır olsun.
devamını gör...

nazlı su

a 101'de açık ara en ucuz su markası olmasının yanında, tadı da diğer rakiplerine göre şaşırtıcı şekilde iyi olan su.

bundan belki de 2 kat daha pahalı satılan, ve sadece a101 bünyesinde bulunan sularda bu lezzet kesinlikle yok. hayat su yine biraz kurtarıyor da, gümüş kesinlikle şebeke suyunun karşılığı gibi bir şey. ama nazlı su öyle değil. çok daha tok, ağızda kalıcı ve kendine has lezzetriyle kesinlikle favorim olacak sanırım. hem de bu denli ucuz fiyatıyla.

ama söz konusu a101'se mutlaka ve mutlaka bir bokluk aranmalı. zira şebeke suyunu arıtıp da plastik şişe basıp, o şekilde de bu suyun ticaretini yapıyor olabilirler. zira tadı arıtma suyuna da oldukça benziyor. hatta beni kandırmadığını da hissediyorum bir tık. sürekli içme isteği geliyor. bu durumla da en çok arıtma sularında karşılaşıyorum. evet arıtma suyu oldukça temizliyor, ama bu temizliği yaparken suyun faydalı ve gerekli minerallerini de pisliklerle beraber götürüyor. yani bu da demek oluyor ki, arıtma suyu besleyici özelliğini kaybediyor.

türkiye'de yaşıyoruz. ucuz her bir şeyde bokluk aranmalı zannımca. yine de bu kadar lezzetli bir su beklemiyordum. ama ve ama, içim bir türlü rahat değil şu suyu içerken. ulan eskişehir'imin yerli su markası kalabak küçülmeye gitti. yoksa var ya ah ahh. hem lezzet, hem de kalite bakımından kalabak'ın kalitesine yaklaşabilecek ikinci bir su daha yok piyasada. kalabak gibi markalar aradan çekilince, piyasa bunlara kalıyor işte. yapacak bir şey yok.
devamını gör...

iphone

türkiye'de son zamanlarda kullanım oranının çok yüksek olduğunu düşündüğüm telefon çeşidi. kağıt üzerinde oldukça az görünse de, fiili olarak durum çok farklı bence.

çevremde istisnasız herkes iphone kullanıyor. kardeşim, arkadaşlarım (iş dahil), kuzenlerim, eş, dost, akraba artık kim varsa. parası olmayanlar da fi tarihinde kalmış bile olsa iphone 6-8 arası modelleri ikinci el olarak tercih ediyorlar. ve inanın bu denli kullanım tutkunluğunun kaynağı nereden geliyor, bir gram fikrim yok.

meselenin artık ekonomik durumlarla alâkalı olduğunu da düşünmüyorum ben. zira fakiri de, zengini de bir şekilde kullanıyorlar bu telefonu. ha maddi durumu gerçekten kötü olduğu için android kullanmak zorunda olanlar da var, o ayrı. ama bu tarz insanların geneli de parası olsa iphone alacak potansiyelde zaten. herkes bir şekilde iphone'a yöneliyor. bir çeşit tutku oluşmuş sanırım insanlarda.

rasyonel veya değil, herkesin bir şekilde marka takıntılığı mevcut. takıntılık da demeyelim, hayranlık falan da olabilir. kimisi apple çılgını olur, kimisi de vivo. ama abi insanların büyük çoğunluğunun fütursuzca sadece iphone kullanmasına, ve ellerinde olmasa bile bir şekilde sahip olmaya çalışmalarına bir türlü anlam veremiyorum ben.

hayatım boyunca çeşitli telefonlara birçok kez para vermiş biriyim. hiçbir zaman iphone tercih etmedim. daha doğrusu ilgi duymadım. çünkü bir telefondan beklediğim tüm özellikleri düzgün bir android cihaz da çok rahat veriyordu. halâ da öyle. bu zamana kadar istesem her türlü iphone alırdım zaten. ama yok, olmayınca olmuyor. tek başına poweramp bile android tercih etmeme sebebiyet verebilir. ama konumuz elbette bu değil.

insanların kullandığı telefonu eleştirmek elbette benim haddime değil, ama lütfen rica ediyorum şu iphone çılgınlığı bitsin artık güzel ülkemde. herkesin elinde iphone görmekten gına geldi. hepsi tek düze, sabit. hatta çoğu kişi neden iphone almış onun bile doğru dürüst farkında değiller zannımca.

not: bana asla "iphone daha güvenli yaaaaahhh, çook hızlı, donma kasma yok ehehehehe" diye savunmaya geçmeye kalkmayın. hangi devirdeyiz allah aşkına? teknoloji gelişti, akıllı telefon sektörü gelişti. eli yüzü düzgün hiç bir cihazda bu tarz sorunlar artık yaşanmıyor. giriş seviye telefonlarda bile. o sebeple bu tarz savunmalar artık 2026 yılında çok komik geliyor bana.
devamını gör...

deprem

eskişehirde de 3-5 saniye hissettik. hem de beşik gibi. geçmiş olsun tüm hissedenlere.

edit: zannediyorum artçılar devam ediyor. minimal sallantılar hissediyorum.
devamını gör...

nikbinler

kıraç'ı 2006 yılında keşfedememiş insanların, ''anadolu rock'' adı altında kategorilendirdiği rock grubu.

ne yazık ki popüler kültür ögesi. eylülzede şarkısı kaliteli mi? evet. ama tek örnek değil. insanlar sanki anadolu rock'ı bu gruptan ibaret olduğunu sanıyor.

edit: eylülzede denen şarkı yapay zekayla yapılmış. orijinal şarkılarla karşılaştırmaya bile değmez
devamını gör...

gran turismo

polyphony digital'ın 1997 yılında, sadece playstation konsollara özel çıkarttığı gerçekçi bir yarış simülasyon oyunudur. sadece ps konsollarına özel olmasının sebebi de, polyphony digital'ın sony bünyesinde oluyor olmasıdır. ayrıca simülasyon türüne girdiği için, need for speed, blur gibi oyunlardan mekaniksel olarak oldukça ayrılıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
1. oyunla pek ses getiremediler. 2. oyunla özellikle ps1 konsolunda kült olmayı başarmışlar. ancak benim için en büyük patlamayı, playstation 2'nin çıkış oyunu olan gran turismo 3 ile yapmışlar. 2001 yılında çıkış yapmıştır, ve bu oyundaki grafik ve mekanik kalitesi bugün bile hiç bir yarış oyununda yoktur. gece ve gündüz duyarlılığı mı dersiniz, aşşırı iyi duran gerçekçi araba modellemeleri mi dersiniz, her arabaya özel yol tutuşu, çekişi, artık arabaya dair ne varsa, her bir detayı bünyesinde barındırması mı dersirsiniz, yağmur yağan ve yerlerin kaygan olduğu özel pistler mi dersiniz... yok yok gerçekten. özellikle bu oyunda en çok sevdiğim şey, gece pistlerinde farların inanılmaz gerçekçi ve göz alıcı şekilde yanmasıdır. 2001 yılında 'sadece'' ps2'ye özel olarak çıkmış bir oyundan bahsediyorum. bu görsellikleri elde edebilmek için nasıl bir grafik motoru kullanmışlar hiç bir fikrim yok. tek diyebileceğim şey, bu adamlar bu işi inanılmaz iyi yapıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu detaylar sadece 2001 yılında çıkmış 3. oyunun üzerinde barınabilen detaylar. ama bana soracak olursanız serinin 4-5-6 oyunları, bu denli görsel kaliteye erişememişler. daha doğrusu şöyle, evet grafik kalitesi anlamında çook fark var. özellikle 5 ve 6 zaten ps3 için çıkan oyunlar, ve 1080p hd grafiklere sahipler. görüntü kalitesi olarak yine aşırı iyiler, ama 3. oyunda gösterilen görsel özen bu oyunlarda gösterilmemiş maalesef. özellikle 3. oyundaki aşırı cezbedici gece pistlerini 4-5-6 oyunların hiç birinde göremedim. 3. oyun playstation2'nin çıkış oyunu olduğu için muhtemelen ayrıca özenilmiş. ama ne vardı ki bu özeni diğer jenerasyon konsollarında da gösterseydiniz eyy sony!
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ha eleştiririz ama, gider an itibariyle 5. oyunu ps3'te oynarız. yine de her şeye rağmen efsane. tamam 3. oyundaki göz alıcı pistler yok, ama ne var? kalite var. gerçekçi yarış deneyimi var. öyle bir oyun düşünün ki, dünyadaki tüm araba markalarının bayilikleri mevcut. paranıza ve tarzınıza göre her markadan, her modelden araba satın alıp yarışlara katılmanız mümkün. ha tabi öyle her önünüze gelen arabayla yarışlara katılamazsınız. çeşitli etkinlikler var ve bu etkinlikler özel arabalar talep ediyor. mesela japon arabalarına özel olarak oluşturulan yarışlarda, siz gidip amerikan arabalarıyla katılamazsınız. onu da geçin, klasik araçlara özel yarışlar da mevcut. daha geçen kıytırık bir tarihi eser karavanla yarış yaptım. bu yarışa 385.000 krediyle aldığınız lamborghini ile giremezsiniz.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ps3 sahibi olmam sebebiyle 6. oyunu da deneyim ettim elbette. durum 5. oyunla aşağı yukarı aynıydı. grafiksel anlamda da neredeyse hiç bir fark yok. misal 3. ve 4. oyun arasında grafiksel olarak inanılmaz farklar vardı aynı konsola çıkmasına rağmen. neyse konu grafik değil zaten de, lafı şuraya getiriyorum. 5. oyun, 6. oyundan daha iyi. mekanik olsun, konsept olsun, yarış çeşitliği vs. olsun, her şey çok iyi. 6. oyun kötü mü peki? hayır. onu da oynadım, gayet akıyor gidiyor. ps4 için çıkan sport oyunlarını vs elbette şuan için oynayamadım. ps4 sahibi değilim, ve uzun yıllar boyu sahip olmamayı düşünüyorum.

bu oyunun kötü tarafları yok mu? elbette var. mesela çoğu yarışın ''özel'' arabalara göre yapılması bir tık canımı sıkıyor. zaten oyunda para zor kazanılıyor, bir de gelip çoğu yarışı özel arabalarla yaptırmaya çalışıyorsun. neymiş efendim, 1979 yılında çıkan japon markalı bir arabayla katılmak zorundaymışım. de get la! bu sadece bir oyun. kaldı ki oyun size hangi araba modelini alacağınız konusunda da bilgi vermiyor. araba galerisine giriyorsun, zibilyon tane marka ve model var. nereden bulayım 1979 yılında çıkan arabayı?

tek sorun bu da değil. bu aptal oyun her yarışta beni en sonuncu başlatıyor. yarışta 12 yarışçı var, ne hikmettir ki ben 12. sırada başlatılıyorum. lan böyle iş mi olur davar? hadi tamam acemi ve amatör kategorisinde bir şekilde yolunuzu buluyorsunuz, ama profesyonel kategorisinde asla ve asla yolunuzu bulamıyorsunuz. mekanikler zaten gerçekçi. oyun size ''fren'' tuşunun varlığını hatırlatıyor, öyle hababam gidemiyorsunuz. ama abi ilk sırada başlayan aptal yapay zeka bana inanılmaz fark atıyor. çok ciddiyim. hangi arabayla girdiğinizin de bir önemi yok. durum hep bu. bu durumu internette biraz araştırdım, sebebini ''oyunun yapay zekasının aşırı kötü olduğu''nu falan yazmışlar. halbuki durum böyle değil. dikkat ediyorum bazen, sıçtığımın yapay zekası muazzam fren ve viraj alıyor. neresi kötü şimdi bunun? e yapay zeka böyle kusursuz olunca da ilk sıradaki yarışçıya erişip 1. gelmeniz de imkansız hale geliyor elbette.

umarım bu durumu sports'ta çözmüşlerdir. zira 3-4-5-6 farketrmiyor, hepsinde durum aynı. yine de efsaneler efsanesidir gran turismo. gerçek yarış oyunu nedir, tüm dünyaya göstermiş olandır gran turismo. şu oyuna girince yemin ediyorum need for speed falan devede kulak kalıyor benim için. gran turismo bambaşka bir dünya ve oynaması çok ama çok zor. sebebi ise tamamen gerçekçiliğe önem vermesi. bu oyunda maksimum hızla bariyerlere çarparak stabil viraj dönemezsiniz. frene basmak zorundasınız. frene basmadan dönmeye çalışırsanız, arabanın bir anda geriye doğru kayarak dengesini kaybettiği bir durumda yarışta sonuncu olursunuz. arabayı tekrardan toparlayıp da yola gelene kadar tüm yarışçılar yarışı bitirmiş olurlar zaten.

çok kısa şuna da değineceğim, 5 ve 6. oyunda pek yok ama, özellikle 3. ve 4. oyunda yarışlara katılabilmek için ehliyet almak zorundasınız. bildiğiniz böyle direksiyon sınavına giriyorsunuz. sizi zamana karşı testlere sokuyorlar. bu testlerden kalırsanız ehliyeti asla alamıyorsunuz. çok ama çok zor, bunu belirteyeyim. ama oyunun mekaniklerine alışırşanız aşırı zevk alarak bu sekansları geçebilirsiniz. gerçekçilik mi? o sadece gran turismo da. ehliyet alma zorunluluğu mu? sadece bu sebeple bile bu oyun çok ama çok özel.
devamını gör...

inna

yıllar sonra just dance #dqh1/2 albümleriyle beni kendine tekrar hayran etmeyi başaran, romanya'lı bir kraliçe.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
inna'yı kendimi bildim bileli bilirim. hot şarkısından tutun, caliente'lere. in your eyes'tan tutun, ruleta'lara kadar geniş bir yelpazesi var benim kütüphanemde. ancak, son 1 aydır just dance albümünün müptelası oldum ve şunu demeliyim ki, bünyesinde bulunan şarkılar bambaşka bir dünya gerçekten. ilk başta tek bir şarkısını keşfettim, sonra dikkatimi çok çekti ve tüm albümü süzgecimden geçirmeye karar verdim. asla ve asla pişman değilim. ayrıca albüm isminin hakkını gerçekten veriyor. hem dans ettiriyor, hem de dinleyiciye edm'i dibine kadar hissettiriyor. şunu da söylemeden edemem, bu kadın resmen elektronik müzik için doğmuş. zaten gerek geçmişteki, gerek de şuan çıkarttığı şarkılar elektronikti, fakat just dance albümüyle bu oran arşa çıkmış resmen. zannediyorum ki bu albüm özel olduğu için #dqh1-2 gibi özel kodlar mevcut.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu kraliçenin zaten muazzam bir ses rengi var. bundan pek bahsetmeme gerek yok sanırım. yıllar sonra inna'ya bu denli hayranlık duyacağımı aklımın ucundan geçirmezdim. romanya müziklerini çok severim. thrace music kanalını yalayıp yutarım. ama inna bunlardan farklı oldu her daim. inanılmaz bir diskografisi var ve en popüler romanya'lı sanatçı olmasına rağmen müzik sanatını muazzam seviyede icra etmeye devam ediyor. ne diyeyim, yolu açık olsun. just dance #dqh3 albümünü sabırsızlıkla beklemekteyim. umarım böyle bir projesi vardır.

een favorilerim; (#dqh2 dahil)

devamını gör...

windows store

gereksiz.

benim gibi 15 yıl küsürdür windows kullanan biri gidip de acizce windows store'dan app indirmez. kullanacağı her app'i gider, programın resmi sitesinden "setup.exe" şeklinde indirir, ve bunu "next next finish" prensibiyle kurar. windows 10 ltsc 2021 kullanan birisi olarak, üzgünüm ama ömrüm boyunca hiç bir zaman windows store'da ihtiyaç duymadım.

yine de başarılar dilerim sana kardeşim.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

samsung galaxy a26

annemin kullandığı telefon.

gerek malzeme kalitesiyle, gerek de ekranıyla son derece tatmin edici bir cihaz. özellikle tasarım kalitesine hayran kaldım. uzun zaman sonra samsung galaxy alpha haricinde çok iyi bir malzeme işçiliği gördüm samsung da. şirket telefonumuz var s22 ultra, amiral gemisi klasmanında. yemin ediyorum şu telefonun sahip olduğu malzeme kalitesine sahip değil. s22 ultra ele, avuca, cebe gelmiyor. aşırı kaba. amiral gemisi olmasına rağmen sanki takozumsu bir hissiyat veriyor. ama a26 öyle değil. elinize kılıfsız alınca hayranlık besliyorsunuz.

kamerası, otu, boku bilmemneyi pek önemli değil artık bu devirde. en tırt telefon bile iyi ışık koşullarında güzel sonuçlar veriyor. o sebeple bu telefonu kamerasından vs. vurmaya çalışmayın. zatem kameranın mantığını iyi bilen birisi, asla ve asla "pahalı" kameraların "olağanüstü" iş yapamayacağını bilir. ya elbette yapar da, çekim yapılan ortamda ışığın daha çok önemli olduğunu vurgulamaya çalışıyorum. 1000w halojen projektör eşliğinde vivo v29 lite 5g'nin kamerasıyla kısa film çekmiş biri olarak söylüyorum bunu. profesyonel bir fotoğrafçı falan değilseniz, piyasada gördüğünüz her telefon güçlü ışık koşullarında oldukça iyi sonuçlar verecektir. o sebeple, kamera müptelaları, sizleri şöyle bi kenara alalım.

performansı falan zaten geçtik. telefon 120hz'de takılmadan, kasmadan, oldukça akıcı deneyimler sunuyor. eğer huawei müptelası olmasaydım, kesinlikle bu telefonu tercih ederdim. telefonda birinci önceliğim alo demek. onu da zaten çok rahat karşılayacaktır.
devamını gör...

sony playstation 3

2006 yılında çıkmasına rağmen, hdm-i teknolojisine sahip olup 1080p 60hz görüntü vermeyi becerebilen, bugün en dev ekranlı tv'lerde bile cam gibi görüntüler sunabilen, zamanının çok çok ötesinde bir konsol gerçekten.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
türkiye'de aşırı sattığı için türkçe dublajlı oyunlar da bulabilmek mümkün. bunu bir kenara bırakalım, abi konsol gerçekten zamanının çok çok ötesinde. 2006 yılında 4:3 480p ekranlar ve cihazlar piyasayı domine ederken, sony geleceğe yatırım yaparak 1080p desteği sunmuş resmen konsola. ha gerçi bünyesindeki oyunlar grafik motorlarının geliştirildiği yıla yenik düştüğü için elbette konsolun tam potansiyelini kullanamıyor, ama cihaz gerçekten çok ileri kafalı geliştirilmiş bir cihaz.

ben ps2 hastasıyım. ama ps3'ün bu denli modern yaklaşımına hayranlık duyuyorum. makinem hen ile kırık vaziyette şuan. gran turismo 6 ile gerçek yarış deneyimi yaşamak istiyorum bu gece. 2022'den beri kanepe altında yatan konsolu sırf bu sebeple tekrardan kurdum. taş gibi de çalışıyor. hiç bir şekilde de zamanına yenik hissettirmiyor.
devamını gör...

binbir gece (dizi)

diziyi hayatımda bir kere bile izlememe rağmen, müziklerine kesinlikle benim de tav olduğum eski tv dizilerinden biri.

öyle bir dizi müziği yapacaksın ki, buna maruz kalanın diziyi izlemeye bile ihtiyaç duymayacak. hatta yetmeyecek, sırf bu muazzam müzikler için diziyi izlemeye başlayacak.

kıraç, nevzat yılmaz gibi isimlerin, meypom plak şirketi çatısı altında toplanıp da bir zamanlar yarattıkları şaheserlerdir bunlar. özellikle kıraç keşke dizi müziği yapmayı bırakmasaydı. zira son zamanlarda dizi künyelerinde hep aynı isimleri görmeye başladım. şu adamlar dizi sektörüne geri girse de, müzisyenler arasında da rekabet alevlense.

neyse, şuraya muazzam 2 örnek bırakıyorum.


devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim