müziklerine ve senaryosuna hasta olduğum yerli dizi.
her şeyden önce bu dizinin müziklerini ''cem tuncer'' yapıyor. ama bazı sahnelerdeki müziklerin bu adamdaki bi karşılığı yok. sanıyorum ki ithal sanatçılardan müzik satın alıyorlar. o sebeple bütün sahnelerdeki müzikleri bulmak çok zor, özellikle o müzikleri ana müzisyen bestelemıyorsa.
4. bölümdeki 1:22:47'deki çalan müziğin ismini bilen var mı? inanılmaz tav oldum. en az 20 milyon kez shazam'ladım, ama herhangi bir sonuç alamadım. cem tuncer bu müziği yapsaydı mutlaka bulurdum playlist'lerde.
gözünüzü seveyim şu müziğin linkini bana atın! dinlemeye doyamıyorum.
4 nisanda atv'de yayına başlamış yeni yerli dizi. bu cuma itibariyle 2. bölümü de yayınlandı.
yapımcılığını yıllar önce, atv'de yayınlanan sitkomlardan aşina olduğumuz ''süreç film'' üstlenmiş. süreç film bildiğiniz üzere ''ali gündoğdu ve inci gündoğdu'' kardeşlerin kurduğu bir yapım şirketi. bu adamlar zamanında ''uçurum'' denen bir şaheser diziyi daha yapmışlardı. yahşi cazibe, alemin kıralı falan bunları saymıyorum daha. yani bu adamlar genel olarak işlerinde başarılılar. ha uzmanlık alanları drama dizileri mi, orası tartışılır tabi. ama sonuç olarak sustalı ceylan'da bir drama dizisi, ve adamlar yapmış bu diziyi işte. sessizliklerini de bozmuşlar. zira bu adamlar sadece 2010-2013 atv'sinde yayınlanan diziler vesilesiyle hep aklımda kalmış.
dizinin yönetmeni ''ahmet volkan kocatürk.'' özellikle künyelerde a. volkan kocatürk ismiyle de bilinir. bu adamı şubat dizisinden tanıyorum, harika bir işçilik çıkartmıştı. ismini birçok yüksek prodüksiyonlu dizilerde de gördüğüm oldu. zannımca sustalı ceylan dizisinde de bir o kadar başarılı bir işçilik çıkartmış. kurduğu dünya dizi senaryosuna birebir hizmet ediyor. keza kurulan yöresel mekanlar, oyuncuların birbirleriyle girdiği etkileşimler, ufak ama ince bazı sinematografik detaylar, kült kamera planları vesaire gerçekten iyi şekilde yedirilmiş diziye. volkan kocatürk bir hocadır, yaptığı sanatın da eleştirilecek hiçbir tarafı yok.
bu dizinin en güçlü olduğu yanlarından biri kesinlikle oyuncu kadrosu. yani usta tiyatroculardan tutun da, 2. sınıf, ama işlerinde oldukça başarılı olan oyunculara kadar birçok yetenekli isimleri bünyesinde bulunduruyor. mesela usta tiyatroculardan cezmi baskın, gül onat, celil nalçakan gibi örnekler verebiliriz. 2. sınıf, ama başarılı oyunculardan da hasan küçükçetin ve burak yörük'ü örnek verebiliriz. özellikle hasan küçükçetin'in oyunculuğu tek başına oyunculuk cumhuriyeti edebilececek derecede başarılı. cast kimin bilmiyorum ama, böyle bir rol için doğmuş bu adam diyorum ben. hasan abimizi ''bir zamanlar kıbrıs'' dizisinde de görmüştük, derviş rolündeydi. sustalı'da tabi bambaşka bir tipleme canlandırdığı için saç sitilinden tutun da, giyimine kadar her şey baştan aşağı farklı görünüyor. hatta diziyi ilk izlemeye başladığımda, ''lan ben bu herifi birine benzetiyorum ama, tam da bağlantıyı kuramıyorum'' demiştim içimden. sonra bir baktım, bu adam bizim derviş'in ta kendisiymiş :) cezmi amcamız ve gül teyzemize en ufak bir laf yok zaten. bu dizide aşırı kötü oynasalardı bile kendilerine duyduğum saygıdan ötürü ağzımı açıp tek kelime edemem. burak yörük'ün performansını da baraj'dan falan beğenirim. ama sustalı'daki rolü bence onun tipine pek gitmemiş ya. casti oluşturan kişi burada bir handikap sahibi. kötü mü? elbette değil ama işte ferhat rolü biraz daha ağır abi tiplemesi çağrıştıran oyunculara verilmeliydi. burak yörük daha çok fırlama oğlan tiplemeleri rollerine gidiyor gibi geliyor. keza ceylan rolünde oynayan sümeyye aydoğan'a da ''ağır anne ve güçlü kadın'' rolü pek gitmemiş. yani dizinin başrolleri kronik sıkıntılı aslında. ama biraz da hak veriyorum, çünkü bu yüzler ''reyting garantisi'' amacıyla seçiliyor. başarılı da olmuşlar, onlara birazdan geleceğiz.
senaryosu tipik bir drama dizi senaryosu. künyede sevgi yılmaz, ipek gökdel, merih arslan, gökhan zincir isimleri yer alıyor. açıkçası hiçbirini daha önce görmedim. görsem de muhtemelen hiçbir dizilerini izlememişimdir. belki no-name'de olabilirler, bilemem. neyse senaryo içeriğinde farkirlik? var. hayırsız baba? var. taşını sıksa suyunu çıkartacak güçte olan anne var mı? var. annesi tarafından zaaf ilan edilen küçük bir çocuk karakter var mı? evet o da var. aşırı iyi kalpli yaşlı bir baba var mı? evet var. entrika? var. alın size bonus olarak da benden mafya teması! yani her şey var arkadaşlar. ama burada önemli olan tek düzelik değil, bu senaryonun ne kadar işlenebildiği. kilit karakterimiz ceylan. bu kadın o kadar çok güçlü gösterilmeye çalışılmış ki, valla izlerken kurumaya başladım artık. hayır seçilen oyuncu da yanlış olunca hiç öyle güçlü annesi havası da veremiyor yani. işte bu ceylan karakterinin küçük bir oğlu var. kadın bu gücü tamamen oğlundan alıyor. tüm mücadelesini oğlu için veriyor. bir de hayırsız bir baba var necmi diye. onun da 5 kuruş faydası yok ne eve, ne karıya, ne de çocuğa. tipik hayırsız baba tiplemesi. işte bu necmi denilen adam, ceylan'ı lise zamanlarında bir köşeye sıkıştırıp taciz ediyor. bu bahsi geçen küçük çocuk da bu vesileyle oluyor. necmi ve ceylan'da işte bu sebeple zorunlu evlilik gibi bir şey yapıyorlar zannediyorum. zannediyorum diyorum, çünkü dizi kopuk kopuk ilerliyor. dizinin ilk 1 saati zaten boş boş sahnelerle geçiyor. hikayeye, karakter gelişimine veya karakter tanıtımına zerre hizmet etmiyor. belki de ben adam akıllı izlemedim, o da olabilir. sonuçta 2 saati geçik bir bölümden bahsediyoruz. tabi bir şekilde bazı olayları sektirerek ilerleyen dizi, olayları sonra toparlamayı başarıp bir bütün oluşturabiliyor. bu necmi'nin bir de başka bir karıdan yetişkin bir çocuğu daha var. hatta bu çocuk küçük çocukken, ceylan necmi'lerin eve gelip bu çocuğu, yani ''cevo'' karakterine ders çalıştırıyormuş zamanında. necmi zaten ceylan'ı bu sebeple gözüne kestiriyor. sonrası malum zaten falan. neyseee, yıllar geçiyor falan necmi de zaten ceylan'ı bu karıyla aldatıyor. sonra bunlar bir plan yapıyor. karı diyor ki;
''bana para lazım. dükkan açıp iş kurmam lazım. bu vesileyle de paraya para dememiz lazım. bana o parayı vermezsen, bir daha vajinamı ve memelerimi nah görürsün!'' gibi gibi. sapık necmi ceylan'ı taciz ettiği yetmiyormuş gibi, bir de bu karıya da kafayı takmış. necmi de diyor ki; ''tamam, sen yeter ki bana o vajinayı ver, ben sana o parayı bulup getireceğim''. sonra tabi kendisi sanki bir bokmuş gibi ceylan'a dayak atıyor. diyor ki; ''kalk laaa bir de karı olacan. bana kredi vermiyorlar, s*ktir git sen kredi çek de versinler.'' gibi gibi. tabi ceylan bunu yapmıyor falan. sonra necmi de ne yapacağız ne edeceğiz derken, gidip organ mafyasından borç istiyor. mafyalar da diyor ki; bir şartla. ''senin oğlanın böbreği bana lazım. onu alalım, sonra sana paranı verelim.'' puşt necmi de hemen kabul ediyor tabi. sonra çocuğu kaçırıp böbreğini falan alıyorlar. sonra ferhat denilen kahraman bir figür olaya dahil oluyor. bu işte çocuğun organının alındığı mekanı buluyor, çocuğu kurtarıyor vesaire falan. işte klasik bir drama diyebiliriz buna.
işleniş dediğim gibi ilk 1 saat sıkıntılı. olaylar kopuk kopuk işleniyor, ama sonra bir bütüne oturuyor. bir de şu dikkatimi çekti benim. abi dizinin ana hikayesi çok yavaş akarken, bu ferhat ile ceylan'ın aşk hikayesi çok hızlı ilerliyor gibime geldi. zaten bu ferhat'la ceylan'ın bu olaylar olmadan önce karşılaşması var. adamlar resmen ilk görüşte aşık oluyor. lan bir dur daha dizinin ilk bölümü. daha sen karakterleri tanıtmamışsın, olayları sergilememişsin, km kiminle ne yaptığı belli değil, gidip bu tarz detaylara ağırlık veriyorsunuz. yav tamam aşk yaşamasınlar demiyoruz, ama bunun belli bir vakti ve ağırlığı olsa keşke. tabi iyi diyebileceğim detaylar da var. tiplemeler çok gerçekçi. yani karakter analizi konusunda senaristler biraz kafa patlatmış gibiler. mesela necmi denilen karakter çok gerçekçi yazılmış. çok kötü bir karakter, ama her insanda olduğu gibi onun da vicdani ve zayıf tarafları mevcut. bu tarz senaryoyu sanırım en son kuzey güney'de, ece yörenç'in kaleminde görmüştük. bu dizinin senaryosunda da bu tarz detaylar mevcut yani. bir de böyle bir dramaya mafya teması çok gereksiz geldi bana ya. zaten olay üçgeni var dizinin, bir de celil nalçakan üzerinden mafya temaları işlemek falan. bilemedim. sanırım reyting alsın diye yaptılar. çünkü harbiden genel olarak mafyatik sahnelerin hiçbiri senaryoya hizmet etmiyor. bunların dışında işte bir şekilde ilerliyor dizi çizgisinde. zamanla daha fazla toparlayacaklarına inanıyorum. zira bazı olayları 2. bölümde flashback'lerle gösterdiler. diğer olaylar için de böyle bir plan yapabilirler.
teknik detaylara geçersek, burada eleştireceğim pek bir şey yok ya. genel olarak kamera planları, çekim ölçekleri, ışıklar, color correction falan iyiydi. zaten profesyonel bir prodüksiyondan bahsediyoruz. teknik kadroda volkan kocatürk gibi bir hoca var. bir de hayvani derecede para akıtılıyor bu projelere. bir zahmet hatasız ve kusursuz olsun teknik detaylar. bir tek eleştirebileceğim şu detay var, 2. bölümün başlarında hastanede aks çizgisinin atlandığı bir sahne var. o gözümden kaçmadı. ama o da muhtemelen mekandan dolayıdır. yani yönetmenin kasıtlı yaptığını düşünüyorum. normal bir izleyici de farkedemez zaten.
müzikler de genel olarak iyi. hatta gereğinden fazla iyi. şaşırtıcı ama, bu dizinin müziklerini ender gündüzlü, metin arıgül, cem tuncer, ercüment orkut falan yapmamış. müziklerini yapan abinin ismi şuan inanın aklımda değil, ama daha önce hiç görmediğim biri. no-name'de demek istemem elbette belki farklı projeleri vardır. tarzı da pek yabancı gelmiyor zaten. ddizinin temasına uygun dramatik, köy-yöresel-medeniyet arası sentezlemeyi güzel biçimde yapmış. bazı müzikler sahnelere o kadar uygundu ki, dedim lan ''müzikleri harbiden şaşırtıcı şekilde güzel''. sadece karakter temalı bir müziğe rastlamadım şuanlık. belki de dizi daha yeni olduğu içindir. bakıp göreceğiz. yine de her kimse bu müzisyen arkadaşın, yolu açık olsun. çünkü besteleri harbiden güzel.
başka söyleyebileceğim herhangi bir şey yok herhalde ya bu dizi için. elimden geldiğince hakkaniyetli olmaya çalıştım. zira biz murat soner değiliz. her ne kadar senaryo tek düze de olsa, oyunculuklar bok gibi de olsa, olay örgüsü s*kim gibi de olsa sonuçta ortada bir şeyler üretiliyor ve ticari anlamda beklentilere giriliyor. her şeyden önemlisi sarfedilen emekler. siz sadece ekranda oyuncuları görüyorsunuz ama, teknik ekip bu oyunculardan daha fazla emek sarfediyor. yani ne olursa olsun burada bir prodükisyon var. o sebeple hakkaniyetli olmak birinci vazifem sinemayla uğraşan biri olarak.
takip edeceğim ben dixiyi bakalım neler olacak. her cuma 20:00'de ''dizi atv'de izlenir'' arkadaşlar. bu sloganı unutmayın diyor muşum... neyse tamam, iyi geceler. ha bir de süreç film bence pr çalışması yapmasını iyi biliyor. adamlar 2 haftadır youtube'da trendlerden inmiyor. limon film, holding gibi kaliteli bir projeyi sırf pr'sızlıktan harcadın. biraz reklamcılık kas bence.
ikisinden de nefret ederim, ama illaha da bir kazanan olacaksa o kesinlikle apple music'tir. hem kayıpsız ses hizmetiyle, hem de kusursuz kütüphanesiyle. bugün 7'den 70'e apple music'te bulamadığım hiçbir şarkı yok. bir ara i tunes vardı, fiziksel olarak da şarkı satın alabiliyordunuz. sonra ne oldu o özelliğe belirsiz. spotify alıp yürüyünce apple'da böyle bir yol izlemiş olabilir.
spotify'ın da haftalık keşfi iyi, yiğidi öldür hakkını yeme. ama işte, bundan ibaret yani spotify.
tanım: apple music'in alacağı versus. ama poweramp varken, ikisinin de yüzüne bakmam o ayrı.
benim için, poweramp'ten ve musicolet'ten sonra en iyi üçüncü yerel müzik oynatıcısıdır.
tüm samsung mobil cihazlarda yerleşik olarak gelir. reklamsız, herhangi bir ücret gerektirmeyen, ve kullanması en keyifli oynatıcılarından biri. 2016'dan 2019'a kadarki (bkz: samsung galaxy alpha) kullanma serüvenim boyunca kullanmıştım. 2019'un sonlarında huawei telefon alınca, mecburen tarihin tozlu raflarına bırakmıştım hem hayatımda kullandığım en güzel telefonu, hem de yerleşik olarak gelen en iyi müzik uygulamalarından birini.
bu uygulamanın arayüzü tam bir tasarım harikası. en eski versiyonu da, en güncel versiyonu da. koyu moddayken, şarkı kapağına göre birebir ve %100 renk uyumlu bir şekilde şekillenen oynatma ekranı kullanışı iyice keyifli bir hale getiriyor. ayrıca şarkı oynarken bu bahsi geçen ekran ot gibi beklemiyor. böyle nasıl anlatsam, renk dalgalanma animasyonu var. bu renk de aynen şarkı kapağına göre şekilleniyor ve arayüze farklı bir hava katıyor kesinlikle. hatta büyük konuşmayayım ama, bu tarz ufak görsel detaylarla oynatma ekranı poweramp'ten daha güzel. ama işte hiçbir oynatıcı poweramp gibi olamaz, o ayrı bir konu.
albümlerden tutun da, sanatçılar ayrımına kadar her türlü erişimi arayüzünde bitişik olarak erişilebilir kılar. son sürümlerinde zannediyorum spotify ile senkronlu çalışma olayı da gelmiş. ama denemedim, o sebeple nasıl bir sonuç çıkar bundan belirsiz. her şey tertipli ve düzenli duruyor. tabi bu arayüzlerde handikaplar mevcut. uygulama koyu moddayken o şarkıların arasındaki çizgiler bariz belli oluyor ve arayüzü kirletiyor. açık modda her şey ayna gibi tertemiz, ama bu sefer de şarkı kapağıyla uyum sağlayamıyor. her şey beyaz olunca şarkı kapağının rengini bir türlü alamıyor ve ortaya kapak alâkasız olsa bile gökkuşağı ayarında bir renk uzayı çıkıyor. ha kötü mü? elbette değil. ama koyu ve açık mod uyumu daha detaylı yapılabilirdi. eski sürümlerde koyu veya açık mod ayrımı yoktu, neysen onu kullanıyordun.
bu uygulamanın en can sıkıcı tarafı, mp3 harici hiçbir format desteklemiyor ya. wma direkt hiç açamıyor zaten. wav, flac gibi formatların da tag'lerini okuyamıyor. benim şuanki arşivim full wav ve wma olduğu için şuan bu uygulamayı kullanmak benim için hikâye zaten. bakın mesela bu görseldeki şarkıların alayı kaynaktan çıkma ham wav iken, bu uygulamanın tag'leri okuyamaması sebebiyle ortaya saçma sapan görsellikler ve verimsizlikler çıkıyor.
bir diğer can sıkıcı tarafı da, samsung harici hiçbir cihazda kullanılamaması. ustam sen vazgeçilmez bir uygulama mısın ya nedir bu kompleks? ulan var ya samsung dışı cihazlara yüklemek için götümü yırtmıştım bir zamanlar. play store'da zaten hiçbir şekilde listelenmezken, apk'da ne yaparsan yap kurulum yapamıyorsun. hata veriyor. sanırım samsung cihazlarda yerleşik geldiği için sadece samsung ekosistemine dahil etmek istemiş samsung bey.
eq ayarlama ve tag ekleme konusunda da çok zayıf. pek fazla özelleştirme imkânı da sunmuyor. yine de arayüz olarak muazzam bir uygulamadır. samsung telefon veya tablet kullananlara, ve sadece "mp3 dinleyenlere halen tavsiye ediyorum. samsung bir tabletim var şuan, sırf fantezi amaçlı kullanıyorum. arayüzü cidden kullanmaya değer. diğer reklam bataklı oynatıcılardan binlerce kat daha iyi hizmet alırsınız eğer halen daha yerel müzik dinleyicisiyseniz. ama işte, fazla beklentilere girildiğinde pek istediğiniz hizmeti veremiyor sizlere.
hem n11, hem de hepsi burada'da devamlı şahit olduğum tutarsız olay.
ürün kargoyla geldiği anda direkt olarak onaylanıyor. pardon da, kime sorup da onaylıyorsunuz arkadaşım? belki ürün bozuk çıkacak, belki beğenmediğim bir tarafı olacak ve ben ondan memnun kalmayacağım, belki de içinden hıyar veya bok çıkacak. daha paketi açmadan nedir bu onaylama mevzusu?
önceden ne güzel ürünü manuel onaylayabiliyorduk memnun kaldığımızda. şimdi ne değişti ki? ya da özel ayar falan mı yapmak lazım? ama ne âlâka yani?
şey mi olması, yobaz ve muhafazakâr? hatta gereğinden fazla? ya da gereksiz negatif kompleks? kibir de vardır net.
bence bunlardan da daha fazlası. bazı kişiler cidden kadın gibi kadın, onları tenzih ederek söylüyorum ki kendilerini de biliyorlardır zaten. ama üzgünüm, bir çoğundan bir cacık olmaz.
sonuna kadar tecrübe etmek isteyenlerin, ama bir türlü ulaşamayıp tecrübe edemeyen insanların yaptığı şey.
ağırlıklı olarak erkeklerde görülür. çünkü ilk seksin bu hayattaki en büyük başarılardan biri olduğunu, bunun da beraberinde dünyanın en güzel ve en zevkli şeyi olduğuna inanılır. bu durumun kesinlikle böyle olmadığını da sekse en az bir kere ulaşabildiğinde anlayacak olması da bu olayın başka bir boyutu.
gidin biraz hedeflerinize odaklanın. seksten daha çok zevkli inanın bana. seksi de zevk ve zafer aracı olarak değil, üreme amacı olarak kullanın.
herkes kendi telinde çalıp oynuyor. yazar insanoğlu bir şeyi tespit ederken, analiz ederken ve değerlendirirken kendinden bir parça katıyor ve bunların bütününün harmanlanışı da sözde "doğru düzgün tespit yapan yazar olmaması"nı oluşturuyor.
bu kadar takılmayın, yazın ve geçin. fikirlerimizi özgürce belirtemeyeceksek burada yazmamızın ne anlamı var?
en az bakire kadınların varlığı kadar normal olan erkektir.
ha, erkekliğin doğasına göre belli bir yaşın üzerinde olsa bile bakirlik normal midir? elbette hayır. bu konu çok derin. ama yaşı ne olursa olsun böyle erkekler de mevcut. kadınlar tarafından tercih edilmese bile kişiyi aşağılama malzemesi olarak kullanılmamalı.
önemli olan cinsel birliktelik değil, hayatı ne derecede sırtlandığı.
bu uygulama üzerinde gösterilen işçiliği tebrik ediyorum. yalnız bir sıkıntı var. bir başlığa tıklayınca, o başlık arayüzü neden bir anda twitter ve facebook tarzı bir arayüz dönüşüyor? her şey tam müq diyecekken, bu arayüz her şeyin içine sıçtı. bu arayüzün hastası olsaydım zaten 7-24 x'ten çıkmazdım yani. ben biraz da sırf o sebeple x falan kullanmıyorum. sırf başlık arayüzü açısından bile tarayıcıdan girilmeyen değer.
ayrıca tanım girme butonu da niye kafam kadar? bu butonu biraz rafine etseniz de diğer platformlardan farklı bir platformda bulunduğumuzu hissetseydik olmamı mıydı?
daha geliştirilmesi gereken uygulama. ama yine de kesinlikle takdir ediyorum. zira hem hız açısından, hem kullanım kolaylığı açısından, hem de yüksek verimlilik konusunda gerçekten iyi. sadece arayüz biraz daha abanın pls.
edit: bir de acilen bakıştaki başlıkları yukarıdan kaydırarak yenileme özelliğini getirin lütfen. sağ üstten yenilemekle uğraşmak verimliliği azaltıyor zannımca.
edit2: tamam o yenileme özelliği varmış ama bazen çalışıyor, bazen çalışmıyor. düzeltilmesi lazım.
biz erkeklerin tercih etme kriterleri çok sığ olduğu için, bazen olup olmayacak kadınları da nispeten daha kolay tercih ederiz. ama kadınlar bu bolluğa rağmen, her önüne gelen erkeğin önüne atlayamıyor maalesef. çünkü beklentileri, ilişki kriterleri, üreme stratejileri tek bir karakteristik özelliğe bağlı değil. hatta bazı kriterler bilinç dahilinde bile değil.
siz kendi yalnızlığınızdan kurtulun. ne yapacaksanız kadınları?
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.