yıllar sonra ilk defa yaptığım sorgulama çeşidi. hem de neredeyse 26 yaşına girecek olan, kazık kadar bir herif olarak.

karakterim gereği, hiçbir zaman anneme veya babama "derhal birleşmelisiniz!, hiç kimseyle evlenemezsiniz!" tarzı hitaplarda bulunmadım. tam aksine, "nasıl uygun gördüyseniz öyle devam edin" dedim her zaman. yaptığım doğru muydu? evet. ama bazı handikaplar mevcut, ve bu handikaplar mental buhranlıklar doğuruyor. bunu ise 26 yaşına girecek olan ben'in, iş işten geçtikten sonra sorgulamış olması oldukça trajik.

annemle babam ayrıldıklarında ben sadece 12 yaşındaydım. bu kadar küçük yaşta olmama rağmen doğru dürüst üzüldüm mü onu bile hatırlamıyorum. ancak benim için oldukça yorucu olduğu kesindi. kardeşim 9 yaşındaydı, pek aklı ermiyordu. benim de ona göreydi, ama o yükü bir şekilde hissediyordum. peki nasıl bir yüktü bu? elbette kendini sürekli sağda solda bulmak. bayramlarda, seyranlarda, cenazelerde, kutlamalarda, otlarda, boklarda işte her neyse. nereye ne amaçla giderseniz gidin mutlaka bir kutuplaşma vardı. anne tarafı bambaşka bir dünya, baba tarafı ise bambaşka bir dünya. sürekli oradan oraya savrulmak veya "anne, baba" arasında sürekli seçim yapmaya tabi tutulmak insanı inanılmaz yoruyordu.

tabi bu durumla birlikte bireyin anne veya baba sevgisi de bir o kadar kutuplaşıyor. annende kaldığın zaman babanı özlüyordun, babanda kaldığın zaman da anneni. herhangi bir tarafta uzun süre kalmak, bir süre sonra herhangi bir tarafa sevginin azalması gerçeğini de beraberinde getiriyor. şansıma ne annem, ne de babam kısıtlayıcı değildi de, iyi ki durumdan mahrum bırakılmışım diyorum. tüm bu geçen yıllara rağmen her ikisini de eşit seviyorum diyebilirim.

ancak ancak bu durumun ardında çok daha ciddi sıkıntılar var. o da sağlık. babamın 2 kalp damarı tıkandığı, kalp krizi geçirmesine ramak kala hastaneye yetiştirildiği ve apar topar anjiyoya alındığı bir durumdan bahsediyorum. bu olayı tam tamına dün yaşadım. neyse ki şuan çok iyi durumda. iyi ki. peki anne tarafımda ne değişti? o da 2023 yılının sonlarında meme kanseri geçirdi. hislerimde ne değişti? ne değişmiş olabilir ki? elbette hiçbir şey. her ikisinde de koskoca bir üzüntü, ve beraberinde geldiği kaybetme korkuları... sonuç tam olarak bu. şimdi ben bu 2 insanı neden aynı çatı altında, aynı sağlık durumuyla, aynı mutluluk seviyesiyle görmek istemeyeyim ki? ben hayattan çok mu şey istiyorum, yoksa hayat bana bu kadar basit bir isteği vaadedemeyecek kadar mı mi bu kadar cimri?

işin daha da ilginç tarafı, ben bu hislere 26 yaşıma girmeye ramak kala an itibariyle girmiş bulunmaktayım. sorguluyorum, sorguluyorum ama sonuç yine bu. evim ayrı. evet, ayrı. ayrı yaşıyorum. neden yaşamayayım ki her birimiz bu kadar kutuplaşmışken? peki ben şuan neredeyim? babamın yanında. akşam itibariyle nerede olacağım? babama neredeyse cehenmem kadar mesafede olan evime. annem desen yine şehrin öteki tarafında. bu psikolojik buhranın ne kadar da ağır olduğunun farkına vardım.

ayrılıkların her türlüsü kötüdür. tat kaçıran bir şey olmuştur, ayrılırsınız. ölümler olur, ayrılırsınız. aldatırsınız, aldatılırsınız, ayrılırsınız. ayrılın, ne bok yerseniz yiyin ama lütfen çocuk yapmayın. zira o çocuk, 26 yaşına gelince de bu buhranları hissetmeye devam edecek.

ha şunu da söyleyeyim, bugün eğer annem ve babam evli olsalardı, çıktığım ayrı evi kapatıp ailemin evine yerleşmeyenin de ta a*****. bu kadar diyorum. zira beni ayrı eve çıkmaya en çok sevkeden şey de ailemle bir arada değil de, sadece ailemin tek bir bireyiyle çatışma ve fikir ayrılıkları eşliğinde "mutsuz bir hayat sürmek" oldu.

neyse, neyseeeğ. aile kavramı aslında benim için sandığımdan daha fazla önemliymiş. bugün bunu çok daha iyi anlıyorum.
devamını gör...
annem ve babam ben beş yaşındayken ayrıldılar. neden ayrıldıklarını hiç sorgulamadım. o sıralar başka işlerim vardı benim. zamanım yoktu. ama ayrılmalarından önce de pek onlara bağlı hissettiğimi söyleyemem. genel olarak kendi başına takılan, ara sıra anne veya babasına giden bir velettim. daha çok onlar bana gelirlerdi, özellikle babam. çok ihtiyaç duymuyordum onlara kısaca. sonra ikisini de kaybedince, benim için yine fazla bir değişiklik olmadı. hiçbir şekilde birleşmeleri gibi bir çaba içinde olmadım. hatta aksine birleşmelerini pek istemezdim doğrusu. anne ve babamı pek sevmedim herhalde. ya da genel olarak çok sevgi dolu bir insan olamadım. ben her zaman insanların yakamı bırakması için uğraşan bir tip oldum. ilginin bir süre sonrası beni aşırı derecede bayıyor mesela. yalnızlığımı özlüyorum çoğunlukla.

ben nedense anormal bir şeyim. bunu olumlu ya da olumsuz anlamda söylemiyorum. sadece insanların gerçekten birbirine bu kadar bağlı hissetmesi bana tuhaf geliyor. ben hiç öyle hissedemiyorum. ben mi anormalim, yoksa insanlar mı? bilmiyorum.

hiç kimseye veya hiçbir yere bağlı hissedemiyorum. yok yani. istesem bile olmuyor. siz gerçekten böyle hissediyor musunuz? algılayamıyorum. sanki şaka yapıyor gibisiniz. ciddi misiniz? tek y.v.ş.k ben miyim cidden?
devamını gör...
dokuz yaşımda aile dağılmış, ana baba ayrılmış. şimdi 38'me bastım, açık konuşayım bunca zaman bu konuyu hiç deşmedim. dokuz yaşından beri babamı bir saniye bile görmüşlüğüm yok. çünkü dedikodulara göre sahtekarın, kumarbazın, fırlamanın önde gideniymiş. ama son günlerde içimde bi yüzleşme isteği fena halde depreşmeye başladı. belki yaş kemale erdi, belki de geçmişle kapışma derdi bilmiyorum. yüzleşsek nolur, onu da çözemiyorum. büyük ihtimalle tek bir kroşeyle allahına kavuştururum. hayırlısı olsun. bakalım. görelim, sorgulayalım.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"anneyle babanın ayrılığını sorgulamak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim