sinan akçıl'ın yaptığı "imam nikahını severim, dört eşim var." açıklaması üzerine yaptığım eleştiride geçen "gavat" kelimesi için 25 bin lira tazminat talebiyle mahkemeye verildim.
buraya kadar herşey normal. lakin bu davada öğrendik ki insan canı almak ile birine gavat demek, aynı ücrete tabii imiş.
depremde hatay'da yaklaşık 2 ay bulunmuş biri olarak lütfü savaş ve ekibini sevmem.
lakin depremin sorumlusu sanki lütfü savaş gibi olayı lanse edenlere de katılmam.
4708 sayılı yapı denetim kanunları ve diğer kanunlar ortadayken, deprem kuşağında yerle bir olan binaları denetlemek kimin göreviydi lütfü savaş'ın mı? hükümetin mi?
inşaata uygun olmayan yerleri imara açtırıp inşaat iznini veren, yıkılan devlet hastaneleri, hükümet binaları hakkında depreme dayanaksız tutanakları varken bunlara müdahalede bulunmayan kim?
kah imar affı kah imar barışı çıkarıp usulsüz binalara para karşılığı yol veren kim kardeşim.
deprem riskine dikkat çekip her an her şey olabilir diye uzmanlar barım barım bağrınırken, ''göklerden gelen bir karar var, kaderimiz'' deyip usulsüzlüklere göz yumanlar kimler?
kızılay'ı işlevsiz hale getirip, afad gibi stratejik bir kurumun başına bu işlerden anlamayan liyakatsiz bir insanı, bir imamı getirip başkan yapan lütfü savaş mı?
99 yılından bugüne değin milletin aldığı her kalemden kesilen deprem vergilerini lütfi savaş mı amacına uygun kullanmadı?
depremin ilk saatlerinde afad'ın ''bölgede kontrolü elimize aldık açıklaması'' diyanetin rahmani olarak ''evi hasar görenler camilere girebilir'' çağrısı ve o camilerden birinin 2'inci depremde çökmesi sonucunda oluşan can kayıplarından lütfü savaş mı sorumlu?
göçük altında kurtarılmayı bekleyen, dışarından gelebilecek her sese kulak kabartmış umutla direnen insanlara, cami hoparlörlerden moral vermek yerine, tüm camilerden sela okunması talimatını verip, göçük altında yaşam savaşı verenleri korku ve paniğe sevk eden lütfü bey mi?
binlerce vatandaşın cansız bedenleri bir fatiha dahi okunmadan, kepçe ile açılan devasa çukurlara kefensiz gömülürken bu duruma seyirci kalan kim?
kim kardeşim gelinlik yerine kefen giyen kızlarımızın, günahsız çocuklarımızın, kızının cansız bedenine sarılmış babaların, annesine sarılarak can veren günahsızların, yaşanan tüm karmaşanın suçlusu?
evet haklısınız...
sen farklıyım diyorsan, depremde belediye binan zarar görmeyecek.
farklıyım diyorsan, ekiplerin depremde can kaybına uğramayacak.
sen farklıyım diyorsan, ekiplerinle sahada olacaksın, kendi canının derdine düşmüş olmayacaksın.
geleceği öngörüp önlem alacaksın.
bunları yapma, belediye binan yerle bir olsun, sonra seni tekrar aday göstersinler.
öncelikle vasat, başarısız bir yöneticinin alternatifini bulamayan chp'nin yeni gözdeleri ali mahir başarır, gökan zeybek'e ve emeği geçenlere yazıklar olsun.
sonrası ise istanbul için sırada bekliyoruz. hele başarılı ilçe belediye başkanları tekrar aday gösterilmesin bakın bakalım ne oluyor.
gittim.
yaklaşık iki ay malum kanallardan konuştuktan sonra, bir kahve içmek için atlayıp uçağa ordu'ya gittim.
toy delikanlı değiliz tabi, karşısındakinin güvenilir insan olup olmadığını anlaya bilecek yaştayız.
bir saatlik kahve muhabbetine gittiğim ordu'ya sonrasında 30 defa gidip geldim kardeşim. yaklaşık 4 sene sürdü bu ilişki. pişman olmadığım yegane ilişkilerimin başında gelir. iyi ki de gitmişim dediğim durumdur kısaca.
emin olmadan, karşınızdakini tam manasıyla tanımadan girmeyin bu tür ilişkilere ama...
aklınızın bir kenarında, dokuz yaşında kız çocuklarına uçkur çözenlerin yaşadığı memleket de olduğumuz gerçeğini tutacak.
diğer yanda ise özgürlüğünüzün kısıtlandığını, insanların güvensizliğe itildiğini, yaşamların kapalı kısır bir döngüye hapsedilmek istendiğini, unutmayacaksınız.
aşıksan konuş bence.
konuşursan sor bakalım biz neden 3 bilemedin 4 ay doktor sırası bekliyoruz?
kendisi neden 3 kuruşa burada milletin kahrını çekip, artık doktor dövüyoruz diye övünenler ile uğraşıyor?
suriye kaçkını doktor tayfası ile arası nasılmış bir sor?
iş yoğunluğundan sana fırsat ayıra bilecek miymiş?
aldığı üç kuruş ile nasıl geçiniyormuş?
sor bakalım benimle çıkar mısın ? de işte ya..
isviçre'de çikolata yememiş yazarın toblerone'yi çikolata sanması durumudur.
isviçre'de üretilen markalar içinde sprüngli'yi tek geçerim.
grand cru-schokolade, läderach ve tabii ki lindt dunyadaki en iyi çikolata markalarıdır.
toblerone dediginiz çikolataya benzer şeyinde üretildiği yer isviçre, lakin aradaki lezzet farkı çok büyüktür.
toblerone leğende su ise yazdığım diğer markalar okyanustur.
beni bilen bilir, bilmeyen de çok şey kaybetmiş değildir. yurdum insanıyım. az buçuk yurtdışı görmüş, yine klasik okullarda okumuş, iyi düzeyde almanca eh idare eder düzeyde ingilizce bilirim.
oturur her şeyi tartışırım. oğlak burcu olduğumdan olsa gerek, burçlara inanmam. sabit fikirli değilim, lakin beni fikrimden vaz geçirmek için ikna edici tezlerin önüme koyulması gerek.
tabii ki atatürkçüyüm.
ve tabii ki cumhuriyetin bir neferi ve bekçisiyim.
diğer herşeyden de birazım.
tam, acaba yürür diyen var mı? diye düşünüp bakınırken, iki üstte yazarın ''hayvan değilsen yürür'' tezini gördüm.
belli bir yaştan sonra tabii ki yürür. lakin hormonel durumları aktif olan çiftler için seks olmaz ise olmaz.
ya başkalarıyla münasebet kuracak ya da kendini kapatacaksın, ki bu insan psikolojisini tarumar eden bir duruma evrilir. insanın içe kapanmasına, sinirli ve asabi olmasına neden olur.
yani işin özü seks ihtiyaçtır olmaz ise olmaz.
gelelim yazarın dediği hayvan mevzusuna. ulu bilgenin de dediği gibi ''tophaneli, insan gibi değil hayvan gibi sevişmeni istiyorum tamam mı? hayvan gibi. hayvan gibi!''
depremin ikinci günü bölgeye ulaşmış ve bir buçuk ay çalışma yapmış biri olarak bu depremde suçlu kim söyleyeyim.
4708 sayılı yapı denetim kanunları ve diğer kanunlar ortadayken, deprem kuşağında bulunan ve bugün yerle bir olmuş binaları denetlemek hükümetin görevi, bu görevi yapmayan hükümetin suçlu.
inşaata uygun olmayan yerleri imara açtırıp inşaat izni verenler suçlu.
yerle bir olan devlet hastaneleri, belediye binası ve hükümet binaları hakkında depreme dayanaksız tutanakları varken bir müdahalede bulunmayanlar suçlu.
eski adalet bakanının açılışına katıldığı bina, rönesans rezidans yerle bir oluyor, yetmiyor belediye başkanın açılışına katıldığı ‘güçlü bahçe city’ yok oluyor ise buraları kullanıma açanlar suçlu.
kah imar affı kah imar barışı çıkarıp usulsüz binalara para karşılığı yol verenler suçlu.
deprem riskine dikkat çekip her an her şey olabilir diye uzmanlar barım barım bağrınırken, ''göklerden gelen bir karar var, kaderimiz'' deyip usulsüzlüklere göz yumanlar suçlu.
kızılayı yok edip işlevsiz hale getirenler suçlu.
afad gibi stratejik bir kuruma bu işlerden anlamayan liyakatsiz bir insanı, bir imamı getirip başkan yapanlar suçlu.
99 yılından bugüne değin milletin aldığı her kalemden deprem vergisi adında kesilen paralarını amacına uygun kullanmayıp, o paraları hiç edenler suçlu.
depremin ilk saatlerinde olayın vahametini anlatmaya çalışan, ve 4'üncü seviye alarm ilan edilmesinin gerekliliğini vurgulayanlara karşı gelenler suçlu.
yine depremin ilk saatlerinde afad'ın ''bölgede kontrolü elimize aldık açıklaması'' diyanetin rahmani olarak ''evi hasar görenler camilere girebilir'' çağrısı ve o camilerden birinin 2'inci depremde çökmesi sonucunda oluşan can kayıplarına sebebiyet verenler suçlu.
depremin 2'inci günü göçük altında kalıp kurtarılmayı bekleyen, dışarından gelebilecek her sese kulak kabartmış umutla direnen insanlara, o hoparlörlerden moral vermek yerine tüm camilerden sela okunması talimatını verip, göçük altında yaşam savaşı verenleri umutsuzluğa itenler suçlu.
deprem üzerinden 6 gün geçmesine rağmen, tek bir afad ya da devlet yetkilisin ulaşmadığı enkazlar varken, depremin 2'inci günü belediyelerin afet bölgesine ulaşıp, yine kendi imkanlarıyla bölgede yaptığı çalışmalara engel olanlar suçlu.
deprem bölgesinde fay hattı üzerinde millete mezar olan 20 katlı devasa binalara izin verenler suçlu.
hükümet 6 milyon dolarlık yat alıp ''islami usul ile denize gireceğim'' diyen vekiline kol kanat gere dursun, hükümete oy vermiş binlerce vatandaşın cansız bedenleri bir fatiha dahi okunmadan, kepçe ile açılan devasa çukurlara kefensiz gömülüyor ise buna seyirci kalanlar suçlu.
gelinlik yerine kefen giyen kızlarımızın, günahsız çocuklarımızın, kızının cansız bedenine sarılmış babaların, annesine sarılarak can veren günahsızların, tüm karmaşanın suçlusu, bu devletin başı, bu hükümetin başı.
iki cihanda affedilmeyecek kadar suçlular.
bolu'da 11 yaşındaki kız çocuğun 8 aylık hamile olduğu tespit edildi. (bekle lütfen, hızlı okuma. paragrafın başına geç tekrar oku. 11 yaşında kız çocuğu)
samsun'da ise 14 yaşındaki kız çocuğu koma halinde hastaneye geldi, kocası tarafından dövüldüğü tespit edildi.
ordu'da 13 yaşında evendirilen kız çocuğu 3 çocuğuyla beraber 16 yaşında sokağa terkedildi, bu, her sene 1 çocuk doğurmuş demek oluyor, imam nikâhlıydı.
gaziantep'de 12 yaşında kız çocuğu doğum yaptı, (12 yaşında) o da imam nikahlı.
adana'da 13, sakarya'da 15, tekirdağ'da 14 tokat ve izmir'de 12 yaşındaki kızların 30-40 yaşındaki adamlar ile imam nikahlı olup hamile kaldıkları tespit edildi.
anne şefkatine muhtaç çocuklarımızın cehennemi yaşadığı ülkedir türkiye.
bu düzene çanak tutanların ülkesidir.
9 yaşında kız çocuğunu buluğ çağına ermiş kabul edip, evlene bilir fetvaları veren diyanetin ülkesidir.
olmuş ise küçüğün rızasıyla olmuştur diyen şerefsizlerin ülkesidir.
ne bu dünyada ne de öbüründe affedilmeyeceklerdir.
2 tl konusu nedir? açıklık getireyim.
10 sene önce asgari ücret alan vatandaşın söylemi aynen şöyleydi.
kira, faturalar, gıda derken elime kalan 400 lira. bununla nasil geçineyim?
şimdi ise durum çok farklı. asgari ücret kiraya dahi yetmez oldu.
e malum vatandaşın alım gücü düşmüş, parası pul olmuş, sefilliğe mahkum edilmiş.
hal böyleyken asgari ücreti tartışılmasın 2 lira üzerinden bol bol tantana yapılsın, işte o iki tl'nin nedeni.
umudu, emeği, geleceği çalınan vatandaş 2 lira ile oyalansın.
ne diyelim güle güle harcayın gari.
nereli olduğunun, hangi mezhep ya da etnik kökenden geldiğinin hiç önemi yok.
lakin erdoğan...
zamanında ''askerlik yan gelip yatma yeri değildir'' diyorsa.
36 şehit varken ancak 2 gün sonra açıklama yapıyor, bu açıklama esnasında espri yapıyor, damat gülüyor, akp'li vekiller de alkışlıyorsa.
apo itine sayın derken şehitlerimizden ''kelle'' diye bahsediyorsa.
bırak gürcü olmasını, türk oğlu türk olmasını, allah'ın elçisi dahi olsa kendisini tanımam.
terörü kınama bildirisi ve milli yas'dan ziyade, milli seferberlik ilan edip terör belasını derhal bitirmek gerekli.
2003'de (31) vatan evladı.
2004'de (73) vatan evladı.
2005'de (105) vatan evladı.
2006'da (111) vatan evladı.
2007'de (146) vatan evladı.
2008'de (171) vatan evladı.
2009'de (135) vatan evladı.
2010'da (141) vatan evladı.
2011'de (162) vatan evladı.
2012'de (144) vatan evladı.
2013'te (107) vatan evladı.
2014'de(123) vatan evladı.
2015'te (219) vatan evladı.
2016'da (423) vatan evladı.
2017'de (274) vatan evladı.
2018'de (220) vatan evladı.
2019'da (174) vatan evladı.
2020'de (182) vatan evladı.
2021'de (138) vatan evladı.
2022'de (162) vatan evladı.
2023....?
filistin için duyar kasan sözde sanatçı camiası nerede sorgulamak gerekli. ota boka tepki koyan, şehit varken gıkı çıkmayan şerefsizleri es geçtim ama, milliyetçiyim deyip bu belaya sessiz kalanları da asla affetmemeli.
rahmet dileyenlerin samimiyetsizliği yüzlerinden okunuyorken, rahmet neden hep zenginlere, zulüm ise fakir kesime uğruyor, düşünmek gerekli.
kadınları giyimine göre sınıflandıran yazar iddiası.
sene 2024 olmuşken halen başı açık, başı kapalı, yok efendim tesettürlü, mini etekli diyenleri görüyor olmak utanç verici olsa da, kadınlar arasında degil de, erkeklerin bu ayrımı yapıyor olması bir nebze insanı rahatlatıyor.
adama sormazlar mı sana ne?
ben türban takmışım kime ne?
mini etek giyip saçımı pembeye boyar gezerim size ne?
profiline fotograf koydu diye günahkar oldunuz diyen yobaz zihniyete sormak lazım.
fotoğraf olmayan kimlik kartı, pasaport, ehliyet dahi yokken, buralara resim koyan kadınlar mı günah işliyor, yoksa o fotoğrafı koyduran devletler mi günahkar?
bıraklım davut'u yıldızı da saadete gelelim, tasarımının misvak dergisine yaptırıldığına inandığım terbiyesizlik hakkında iki kelam laf edelim...
kalpaklı atatürk görselinin büyük önderimiz mustafa kemal atatürk ile uzaktan yakından alakası dahi olmadığı aşikar para birimi, 5 tl maalesef 5 kuruş etmez halde.
öncelikle tasarlayanlara ve bu parayı basanlara yazıklar olsun.
tedavülden toplanıp yerine düzgün bir tasarımla basılması en büyük temennimiz ve olmaz ise olmazımızdır.
öncelikle "onların doları varsa bizim allah'ımız var" diyen akp hükümeti ve zat-i muhterem gidecek.
akabinde lider, lider diyerek başına çoban arama işine bu millet son verecek.
liyakat sahibi kadroların görev yaptığı, eğitimli insanlardan oluşan bir hükümet gelecek. (sağına soluna bakma öyle bir oluşum yok)
bu hükümet eğitim başta olmak üzere adalet, insan hakları, özgürlük ve demokrasi adına ne varsa yapacak.
düşüncesinden, giyiminden, inancından ötürü kimsenin kimseyi yargılamadığı, bilim, ilim sahibi nesiller yetişecek.
bu nesil güncel dünya düzeni içerisinde posizyon alabilecek yetiye sahip olacağından, gerek ekonomik gerekse sosyolojik manada ülkemize seviye atlatıp istikrarı getirecek.
gerek tıbbi gerekse teknolojik buluşlar ile, üretime önem vererek dünya piyasasında söz sahibi olacak.
yukarıda verdiğim kaidelere uyulur herkesin birbirine saygılı olduğu eğitimli, kültürlü, bilgili ve üretken bir toplum olurnursa, 50 sene sonra ekonomi rayına girer.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.