1.
sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
kimse bilmez, benim asıl kavgam babamla.
birbirlerine aşkla bakan, birbirlerini öpen koklayan hatta ağızlarından sevgi sözlükleri saçılan ebeveynlerle büyümedim. annemin hırpalandığını gördüm hep.
çekirdek bir aile de olamadık hiç. babamın maddi gücünün yetersizliğinden iç güveysi gelmiş annem. yani çocukluğum babaanne ve halayla ailenin tam olarak ne olduğunu bilmeden geçip gitti.
ailesi ve aslolan ailesi (annem ve ben) arasında sıkışıp kalan bir babanın çaresizliğini anlayabildim zaman zaman. hatta bunu hiçbir zorunluluğu olmadan küçük yaşta yaptım, anladım herkesi. fakat aynaya geçip kendime baktığımda dolan gözlerimi anlayamadım. babam tarafından hissettirilmemeye çalışılan yoksulluk muydu bu, annemin içini bana döküşleri mi, yoksa altında yaşadığım çatının bana ait olmayışını ve oraya evim diyemeyişimin gözyaşı mıydı bilmedim.
fakat şöyle dönüp baktığımda ardıma bugün neden böylesine sert ve öfke dolu bir kadın olduğumu daha iyi anlıyorum. hep bir sızı vardı içimde bilmediğim. lakin, sevgilimle rakının dibini gördüğüm gün hıçkırarak ağlarken anne diyişim tokat gibi çarptı yüzüme. ben bunca sene annemin yaşayamadıklarını taşımışım göğsümde. sevildiğimde utanmışım, şımartılmanın tadını çıkartamamışım. mutluluğumu bile annemle paylaşırken eksiltili anlatmışım, olur ya gönlü kırılır belki diye. eşi tarafından yaşatılmayan her duygunun mahcubiyetini ben yaşamışım.
bu yüzden benim asıl kavgam babamla.
beni de bastıramasın, beni de sindiremesin diye daha gür çıktı sesim. hep bildiğimi okudum, hep isyankardım. hep korkulan oldum. oldum da, iki kişiyim ben tek bedende. mermerlerde dövülerek taşa dönen kalp hala küçük bir kız çocuğunun avuçlarında.
birbirlerine aşkla bakan, birbirlerini öpen koklayan hatta ağızlarından sevgi sözlükleri saçılan ebeveynlerle büyümedim. annemin hırpalandığını gördüm hep.
çekirdek bir aile de olamadık hiç. babamın maddi gücünün yetersizliğinden iç güveysi gelmiş annem. yani çocukluğum babaanne ve halayla ailenin tam olarak ne olduğunu bilmeden geçip gitti.
ailesi ve aslolan ailesi (annem ve ben) arasında sıkışıp kalan bir babanın çaresizliğini anlayabildim zaman zaman. hatta bunu hiçbir zorunluluğu olmadan küçük yaşta yaptım, anladım herkesi. fakat aynaya geçip kendime baktığımda dolan gözlerimi anlayamadım. babam tarafından hissettirilmemeye çalışılan yoksulluk muydu bu, annemin içini bana döküşleri mi, yoksa altında yaşadığım çatının bana ait olmayışını ve oraya evim diyemeyişimin gözyaşı mıydı bilmedim.
fakat şöyle dönüp baktığımda ardıma bugün neden böylesine sert ve öfke dolu bir kadın olduğumu daha iyi anlıyorum. hep bir sızı vardı içimde bilmediğim. lakin, sevgilimle rakının dibini gördüğüm gün hıçkırarak ağlarken anne diyişim tokat gibi çarptı yüzüme. ben bunca sene annemin yaşayamadıklarını taşımışım göğsümde. sevildiğimde utanmışım, şımartılmanın tadını çıkartamamışım. mutluluğumu bile annemle paylaşırken eksiltili anlatmışım, olur ya gönlü kırılır belki diye. eşi tarafından yaşatılmayan her duygunun mahcubiyetini ben yaşamışım.
bu yüzden benim asıl kavgam babamla.
beni de bastıramasın, beni de sindiremesin diye daha gür çıktı sesim. hep bildiğimi okudum, hep isyankardım. hep korkulan oldum. oldum da, iki kişiyim ben tek bedende. mermerlerde dövülerek taşa dönen kalp hala küçük bir kız çocuğunun avuçlarında.
devamını gör...





