1 seneden fazla süredir devam eden ilişkim bitti. hem de benim yüzümden. yüzde yüz kusurluyum.
ama inanır mısınız, hiçbir şey hissetmiyorum. kendimi bir gün sonun geleceğine ilk günden itibaren hazırladığım için, bu yaşananları simüle ettiğim için şok geçirmiyorum. bu iyi bir şey olduğu kadar, aynı zamanda benim boku yemiş olduğumun da bir göstergesi.
şaşırmadan, üzülmeden, hayal kırıklığına uğramadan hayat mı geçer ya?
tekvin kitabının 15. babında yazan "o günde rab, abraham'la ahdedip dedi: mısır ırmağından büyük ırmağa, fırat ırmağına kadar bu diyarı, kenileri ve kenizzileri ve kadmonileri ve hittileri ve perizzileri ve refaları ve amorileri ve kenanlıları ve girgaşileri ve yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim." cümlelerinden ötürü yahudi kavmine rab tarafından hibe edildiğine inanılan ortadoğu toprakları.
türklük ırk, türkiyelilik türkiye ülkesinin insanı olmak. bu bir sorunsal değil, çünkü ikisi farklı şeyler.
ailesi 600 senedir istanbul'da yaşayan türkiye yahudisi türkiyeliyim der. ailesi 100 sene önce balkanlardan göç etmiş biri türküm der. bu tahlili yapmak için tarih profesörü veya süper zeka olmaya gerek yok
litvanyalı-rus çok tatlı bir hanım şarkıcı. aynı zamanda sulu boya resimler yapan da bir sanatçıydı, şimdi devam ediyor mudur bilemem. son dönemlerdeki işlerini bilmiyorum, bir hiphopçıyla düeti vardı sanki.
laukinis suo dingo diye bir albümü vardır eskilerden. o albümde de vaiduokliai (hayaletler) diye bir şarkısı vardır ki pazar sabahlarınızı şenlendirir. albümün diğer şarkılarına da bakın bence.
leziz bir alt-j şarkısı. 1982'de 33 yaşındayken kokain ve eroin aşırı dozuyla ölen ünlü komedyen josh belushi'ye adanmış. şarkının teması genel olarak ecnebinin "sparkle of fame" diye tabir ettiği şeyin insanların içini boşaltıp anlamsız taş bebekler haline getirmesi.
senin de artık sevmiyor olduğun an bu dank ederse çok enteresan oluyor. öyle cam çerçeve indirmeli, yataklara düşüp ağlamalı değil de, daha çok "sorun değil tamam da zaman boşa gitti o kötü oldu" dedirtiyor. bi zamanlar sevmiyor olması fikri aklını kaçırmana yetecekken şimdi "üf napiim ya beni de bi ana doğurdu" diye düşündürüyor. ne garip.
eskiden haftada 2 dışarı çıkar, içer sçar eğlenirdik arkadaşlarla. tabii o zamanlar haftada 2 içki içmek için ihtiyaç kredisi çekmek gerekmiyordu. güler söyler, dans eder kudurur, sabah da ilk metroyla evimize dönerdik.
böyle bir mallık olamaz. efendi gibi saatinde evine git yat zıbar lan işte? hayır her zamankinden farklı bi şey de yok, yeni bir olay efendim heyecanla anlatılacak bir anı. 100 kere sokakta sabahladıysam anlatmaya değer olay 3'ü 4'ü geçmez. tam bir sığır gibi sabaha kadar iç iç iç sabah da eve git bayıl. saçmalık. boşverin. canınız, sağlığınız kıymetli. sonsuza dek genç kalmak için hiçbir zaman çok genç olmamak lazım.
yıllarca gereksiz şeylere zerre kadar sinirlenmeme huyuyla övünmüş biriyim. çoğu kişi benim için gamsız, umursamaz derdi. öyleydim gerçekten de.
ama geçen yıllar içinde progresif artan yıpratıcı faktörlerle birlikte artık bu ebedi sakinlikten malulen emekli oldum. en ufak şey cinlerimi tepeme çıkarıyor. hemen tahammülsüzleşiyorum. insanlar nasıl cinnet getirip cani oluyormuş onu anladım. çünkü bazen neredeyse katil olmakla burun buruna geliyormuş gibi hissedip kıyısından dönüyorum.
henüz yardım almıyorum. ama işe beni çok sinirlendiren, sinirlendirmese de sürekli yıpratan unsurları hayatımdan dehleyerek başladım. hayırlı olsun.
latince ismi ophiocordyceps unilateralis olan, özellikle karıncaları etkilediği bilinen ama daha bir sürü böceği enfekte edebilen parazit bir mantar türü. enfekte ettiği böceği zombiye dönüştürmesiyle tanınır.
bildiğiniz gibi mantarlar sporla üreyen canlılardır. nesillerini devam ettirebilmek için herhangi bir şekilde sporlarını en iyi yayılabilecekleri yerlere saçmaları gerekir. bu spesifik türde, sporları yaymak için mantarlar karıncaların davranışlarını değiştiriyorlar.
öncelikle bir konak beden bulmaları gerekmektedir. bu konak bedeni şimdilik başına geleceklerden habersiz zavallı bir karınca olarak düşünelim. enfekte karıncaların davranışlarındaki değişiklikler çok spesifiktir ve "zombi karınca" teriminin çıkış sebebidir. karıncanın davranışları tamamen mantarın yararına olacak şekilde ayarlanır. mantar hücreleri ilk olarak çeşitli maddelerle karıncanın ölü hücrelerinden ibaret olan zırhını deler ve trakeden içeri girer. çeşitli kimyasallarla sinir sisteminde tahribat yaratır ve daha sonra beynine ulaşır. bu noktada karınca tamamen mantarın amaçlarına hizmet edecek bir yaratığa dönüşür. uygun sıcaklık-nem ortamlarını ve standart yiyecek arama yollarını terk eder, olağan dışı davranışları sebebiyle koloniden dışlanır. daha sonra zavallı, normalde gitmeyeceği yüksekliklere çıkar (çünkü mantar için en uygun alan yüksek gölgeliklerdir), bazen de orman derinliklerine doğru gider. daha sonra, hayattaki son amacını yerine getirir: bulduğu besili bir bitkiye yönelir, gövdesine tırmanır ve çenesiyle anormal bir güç kullanarak yaprak damarını ısırarak sabitlenir. bu sırada da yaprakta dumbbell şeklinde izler bırakır. enfekte olmuş karınca çene kaslarını kullanamaz hale gelir ve ısırdığı yerde baş aşağı asılı kalır. buna "ölüm tutuşu" denir ve mantarın yaşam döngüsü için gereklidir.
mantar daha sonra karıncayı öldürür ve yumuşak dokularını da istila edip yapısal olarak karıncanın dış iskeletini güçlendirerek onun üstünde büyür. daha sonra daha fazla misel (spor taşıyan kesecikler) sporlarını saçar. mantar üremeye hazır olduğunda, meyve veren gövdesi karıncanın kafasından büyür ve patlayarak sporları serbest bırakır. yani yeni mantar karıncadan filizlenir.
son olarak, "zombi karınca terimi" bilimsel makalelerden sonra popüler kültüre geçmiş ama "akılda kalıcı, ancak yanıltıcı" olarak tanımlanmıştır.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.