1.
kamusal insanın çöküşü
harvard üniversitesi mezunu büyük sosyolog richard sennett’in 1977 yılında ilk kez basılmış, 1996 yılında dilimize çevrilmiş kitabı. eserde günümüzün kamusal ve özel alanını şekillendiren tarihsel koşullar, 18. ve 19. yüzyıllar bağlamında incelenmiştir. söz konusu incelemelerde 1750'ler, 1840'lar ve 1890'lar sanat, mimari, moda, politika gibi çeşitli alanlardaki incelikleri ile değerlendirilirken post holing yönteminden yararlanılmıştır.
kamusal yaşamın aristokrasiden merkantilist burjuvaziye kaydığı ve göçlerin artık kitleler halinde yaşanmaya başladığı bir dönemi işaret etmesinden ötürü yazar, anlatımına 18. yüzyıldan başlar. yoksa daha önce de kamusal hayat var ama işler bu dönemden sonra iyice karışmaya başlıyor. yine yeni bir sınıfın ortaya çıkışını da o dönem batının en kalabalık iki şehri olan londra ve paris'teki yaşam üzerinden örneklendirmeyi seçiyor.
18. yüzyılın aktör misali kendini teatral numaralarla ve gösterişli giysilerle tanıtmaya çalışan insanı, 19. yüzyılda profesyonel azınlık ve duygularını dışa vurmaktan çekinen korkak izleyiciler olarak asimetrik iki gruba ayrılır. 18. yüzyıl elitlerinin coşkunluğunun bir ifadesi olan katharsis, 19. yüzyıla gelindiğinde emekçilere ve taşralılara ait ilkel bir dışavurum olarak algılanmaya başlanır. bu yüzden 18. yüzyılda coşku içinde kendilerini göstermenin peşine düşen insanlar, 19. yüzyılda meydanlarda sessizce dolanıp kısık gözlerle birbirlerini süzen sinsilere dönüşür. artık iletişimde alınan kadarının verildiği, samimiyet ilerletilirken kendine ait küçük sırların avans; karşı tarafa ait olanların ise gözdağı olarak kullanıldığı döneme gelinmiştir. 20. yüzyıla gelindiğinde ise 19. yüzyılın coşkun ama artık kol gücünün bir anlamının kalmadığı taşralısı, bürokrasinin tabanını oluşturan beyaz yakalısı derken tamamen kimliksiz bir sınıf ile iyice tekinsiz bir ortam oluşur. richard sennett, bu hikayeyi birçok farklı disiplinden yararlanarak çok akıcı bir üslupla anlatmış.
kamusal yaşamın aristokrasiden merkantilist burjuvaziye kaydığı ve göçlerin artık kitleler halinde yaşanmaya başladığı bir dönemi işaret etmesinden ötürü yazar, anlatımına 18. yüzyıldan başlar. yoksa daha önce de kamusal hayat var ama işler bu dönemden sonra iyice karışmaya başlıyor. yine yeni bir sınıfın ortaya çıkışını da o dönem batının en kalabalık iki şehri olan londra ve paris'teki yaşam üzerinden örneklendirmeyi seçiyor.
18. yüzyılın aktör misali kendini teatral numaralarla ve gösterişli giysilerle tanıtmaya çalışan insanı, 19. yüzyılda profesyonel azınlık ve duygularını dışa vurmaktan çekinen korkak izleyiciler olarak asimetrik iki gruba ayrılır. 18. yüzyıl elitlerinin coşkunluğunun bir ifadesi olan katharsis, 19. yüzyıla gelindiğinde emekçilere ve taşralılara ait ilkel bir dışavurum olarak algılanmaya başlanır. bu yüzden 18. yüzyılda coşku içinde kendilerini göstermenin peşine düşen insanlar, 19. yüzyılda meydanlarda sessizce dolanıp kısık gözlerle birbirlerini süzen sinsilere dönüşür. artık iletişimde alınan kadarının verildiği, samimiyet ilerletilirken kendine ait küçük sırların avans; karşı tarafa ait olanların ise gözdağı olarak kullanıldığı döneme gelinmiştir. 20. yüzyıla gelindiğinde ise 19. yüzyılın coşkun ama artık kol gücünün bir anlamının kalmadığı taşralısı, bürokrasinin tabanını oluşturan beyaz yakalısı derken tamamen kimliksiz bir sınıf ile iyice tekinsiz bir ortam oluşur. richard sennett, bu hikayeyi birçok farklı disiplinden yararlanarak çok akıcı bir üslupla anlatmış.
devamını gör...