1.
evden çalışmak
evden çalışmaya home ofise/ call canter ile başladım, sonra parasızlıktan heykel atölyesini de odaya kurdum. çağrı merkezi bitti, heykel yapmaya evimde devam ediyorum.
akşam beşte başlayan çağrı merkezi gece yarısı bitiyordu. pazar günler sabah 9 gece 12 ye kadar çalışırdım. istediğim şehire gidebiliyordum, mesai saatleri içerisinde yolculuk yapamazdım, ortamın sessiz ve sakin olması zorunluydu.
elektrik, internet, bilgisayar, telefon dört ana madde olmadığında, çok ciddi sorunlar yaşıyordum, ekrana her 2 dakika da bir bakmak zorundaydım, gelen ve giden aramalardan sorumluydum, açılmayan telefonlar merkeze mail, mesaj yolu ile iletiliyordu, çekmeyen internet, çekmeyen operatör de aramalara cevap veremezdim, açılmamış, yanıtlanmamış gibi görünürdü, çağrı merkezinde 6 sene çalıştım, müdürlerimden memnundum, bir iş arkadaşım dışında diğer iş arkadaşlarımdan da memnundum. (hatta dün yanlışlıkla eski iş yerinde çalışan ahmet abimi yanlışlıkla aradım ve üzüldüm, hatay’da enkaz altında kaldı öldü, onu kurtaramadık.) çağrı merkezi aşırı stresli ve yorucu, psikolojik ruhsal çöküş yaşatıyor, sürekli durmaksızın şikayet, istek, talep, küfür, hakaret, teşekkür eden çok kişi olmuştu, ben hiç şirketi düşünmezdim, hep müşterinin yanındaydım, tam çağrı merkezi çalışanıydım. istanbul, kocaeli, sakarya, ordu, artvin, ankara bu şehirlerde görüşme yapıyordum. sistem ingilizceydi, ilk bir ay ofise gidip geldim, vpn bağlantısı ile sisteme giriyordum, ilk bilgisayar kullanmayı çağrı merkezinde başladım ve öğrendim, bilgisayarı açma kapama tuşu dışında bildiğim bir şey değildi. hatta kocaeli den sorumlu olan müdürümün iç sesini duymuştum, “allah’ım ben kimlen çalışıyorum” gibi bir şey demiştir, o kadar bilgisiz bir insanın bilgisayar kullanması ve bilgisayardan iş yapması çok zor olmalıydı onlar için. akşam saatlerinden gece yarısına kadar sistem bazen çökerdi, hop aramalar hiç susmazdı, sistemin çökmesi benlen ilgili bir şey değildi, ancak o sorunları çözmek zorundaydım. müşteri parası için arıyordu, bazen öğrenciler arıyordu, yolda kaldığını söylerdi, yabancı uyruklu insanlar arardı, bir keresinde pata küte yumruk yumruğa kavga dövüş olmuştu telefon görüşmesi sırasında vurma seslerini pat küt duymuştum, müşteri ve bayi arasında kavga çıkmıştı. istabul da gece kulübü sahibi birisinin sorununu çözmüştüm teşekkür etmek için kendi mekanına çağırmıştı, işletmesi olduğunu çağırınca öğrenmiştim. bende gayet resmi ve mesafeli bir tavırla teşekkür edip teklifini reddettim, zaten onun dışında telefonda kişisel alanıma giren pek olmazdı, izin vermezdim. general olduğunu bile söyleyen oldu; “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” gibi tavırlar, “kimsin sen? allah bilir ilk okul mezunu bile değilsindir?” gibi istenci kişisel alanda hakaret etmeler, eşinden korkup acısını bir çağrı merkezinden çıkartanlar, derbi maçlarını izleyemediği için anında sinirini bir çağrı merkezine atmalar, acil bir yeri arayamadığı için kapalı olan hattını açtırmak için ısrarla düzenli hakaretler, parasını kaptırmış bir müşteriye yardımcı olup arayıp sorununu iletmek de çok sorun olurdu, bilmediği bir numaradan aranması ve üstelik işlemi aradığım müşterinin bir yakını yapması durumda, müşterinin bilgisi olmaması durumunda dolandırıcı olarak suçlanırdım, polisi aramalar söylemeler ve sen görürsün demeler olurdu. gürcistan ortaklı bir şirketti, işin ne olduğunu şimdilik yazmak istemedim. turkcell’ e borcu olduğu için şirket battı ve batana kadar çalışmıştım.
akşam beşte başlayan çağrı merkezi gece yarısı bitiyordu. pazar günler sabah 9 gece 12 ye kadar çalışırdım. istediğim şehire gidebiliyordum, mesai saatleri içerisinde yolculuk yapamazdım, ortamın sessiz ve sakin olması zorunluydu.
elektrik, internet, bilgisayar, telefon dört ana madde olmadığında, çok ciddi sorunlar yaşıyordum, ekrana her 2 dakika da bir bakmak zorundaydım, gelen ve giden aramalardan sorumluydum, açılmayan telefonlar merkeze mail, mesaj yolu ile iletiliyordu, çekmeyen internet, çekmeyen operatör de aramalara cevap veremezdim, açılmamış, yanıtlanmamış gibi görünürdü, çağrı merkezinde 6 sene çalıştım, müdürlerimden memnundum, bir iş arkadaşım dışında diğer iş arkadaşlarımdan da memnundum. (hatta dün yanlışlıkla eski iş yerinde çalışan ahmet abimi yanlışlıkla aradım ve üzüldüm, hatay’da enkaz altında kaldı öldü, onu kurtaramadık.) çağrı merkezi aşırı stresli ve yorucu, psikolojik ruhsal çöküş yaşatıyor, sürekli durmaksızın şikayet, istek, talep, küfür, hakaret, teşekkür eden çok kişi olmuştu, ben hiç şirketi düşünmezdim, hep müşterinin yanındaydım, tam çağrı merkezi çalışanıydım. istanbul, kocaeli, sakarya, ordu, artvin, ankara bu şehirlerde görüşme yapıyordum. sistem ingilizceydi, ilk bir ay ofise gidip geldim, vpn bağlantısı ile sisteme giriyordum, ilk bilgisayar kullanmayı çağrı merkezinde başladım ve öğrendim, bilgisayarı açma kapama tuşu dışında bildiğim bir şey değildi. hatta kocaeli den sorumlu olan müdürümün iç sesini duymuştum, “allah’ım ben kimlen çalışıyorum” gibi bir şey demiştir, o kadar bilgisiz bir insanın bilgisayar kullanması ve bilgisayardan iş yapması çok zor olmalıydı onlar için. akşam saatlerinden gece yarısına kadar sistem bazen çökerdi, hop aramalar hiç susmazdı, sistemin çökmesi benlen ilgili bir şey değildi, ancak o sorunları çözmek zorundaydım. müşteri parası için arıyordu, bazen öğrenciler arıyordu, yolda kaldığını söylerdi, yabancı uyruklu insanlar arardı, bir keresinde pata küte yumruk yumruğa kavga dövüş olmuştu telefon görüşmesi sırasında vurma seslerini pat küt duymuştum, müşteri ve bayi arasında kavga çıkmıştı. istabul da gece kulübü sahibi birisinin sorununu çözmüştüm teşekkür etmek için kendi mekanına çağırmıştı, işletmesi olduğunu çağırınca öğrenmiştim. bende gayet resmi ve mesafeli bir tavırla teşekkür edip teklifini reddettim, zaten onun dışında telefonda kişisel alanıma giren pek olmazdı, izin vermezdim. general olduğunu bile söyleyen oldu; “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” gibi tavırlar, “kimsin sen? allah bilir ilk okul mezunu bile değilsindir?” gibi istenci kişisel alanda hakaret etmeler, eşinden korkup acısını bir çağrı merkezinden çıkartanlar, derbi maçlarını izleyemediği için anında sinirini bir çağrı merkezine atmalar, acil bir yeri arayamadığı için kapalı olan hattını açtırmak için ısrarla düzenli hakaretler, parasını kaptırmış bir müşteriye yardımcı olup arayıp sorununu iletmek de çok sorun olurdu, bilmediği bir numaradan aranması ve üstelik işlemi aradığım müşterinin bir yakını yapması durumda, müşterinin bilgisi olmaması durumunda dolandırıcı olarak suçlanırdım, polisi aramalar söylemeler ve sen görürsün demeler olurdu. gürcistan ortaklı bir şirketti, işin ne olduğunu şimdilik yazmak istemedim. turkcell’ e borcu olduğu için şirket battı ve batana kadar çalışmıştım.
devamını gör...