olgunlaşmamış ebeveynlerin yetişkin çocukları kitabına devam gibi yazılmış bir kitap ama aslında bence iki kitap da aşağı yukarı aynı şeylerden bahsediyor.
ilk kitapta duygusal olarak olgunlaşmamış kişiler hakkında tanımlayıcı bir tavır takınıyordu yazar ama bu kitapta insanlara bu kişilerle yaşama ve baş etme konusunda tavsiyeler de vermiş ve bu insanların düşünce stillerini başlık başlık açıklamış. o yüzden direkt bunu okumak da gayet yeterli olur bence.
bana kitabı okumak çok iyi geldi her şeyden önce. (totemin de 19. kitabı btw) çünkü herkes şaka yapıyorum sanıyor ama ben insanların kafayı yediğini zannedip inanılmaz panikler yaşıyordum. çünkü bu şuursuz delilerin bana zarar verecek girişimleri de oldu, olmadı değil. onların zihin yapısını anlamak benim için çok ufuk açıcı oldu. anladığım kadarıyla yaygın bir hal bu ve o kadar da korkacak bir şey yok.
bu arada "bu insanlar " diye ötekileştirip dururken, narsist kezoları ötekileştirmekten de gayet mutlu olsam da, alt metinde "ben duygusal olarak çok olgunum" mesajı vermeye çalışmıyorum. kendimle alakalı da farkındalık kazanmamı sağlayan bir kitap oldu.
beni en şaşırtan şey şuydu, kendi kendime diyordum ki "ya bu insanlar ne yaşıyor? bunlar deli mi? bunlar şuursuz mu? şunlar şunlar şunlar oldu, nası hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyor bunlar?" meğer hakikaten olaylar arasında bir bağlantı, sebep sonuç ilişkisi falan kur(a)madan yaşayıp gidiyormuş bunlar. zaten özür dilemek, hatasını kabul etmek gibi bir mantıkları olmadığı için, bunları düşünmeye de zahmet etmiyorlarmış. (ben de diyordum bu sıfır sıfır arkamdan o kadar dedikodu yapıp da nickaltıma nasıl "hayatınla ilgilenmiyorum" yazabiliyor. böyle demek ki gjfdnjgd. neyse) olayları daha çok parça parça algılama eğilimindelermiş, doğrusal bir bütünlük içerisinde değil.
bir diğer hadise de olayları gerçekten çarpıtıp durmaları. insanlar bunu kasıtlı yapıyor sandığınızda gerçekten panik oluyorsunuz ama belli ki onların duygularıyla başa çıkmak için kendilerine karşı da olayları içlerini rahatlatacak şekilde algılamaya ihtiyaçları var. yani burada bir kasıt yok, burada aklıselim olmaya muktedir olamayış var. ha bu ona buna dert ola ola yaşamaya bir mazeret mi? bence değil ama zaten anladığım kadarıyla müthiş sığ ve bok gibi bi hayat yaşamaktalar. o yüzden hiç sinirlenemiycem ya. insana en büyük ceza günün sonunda kendi zihni hakikaten.
tabii böyle insanlarla büyümek ve yaşamak çok zor olduğu için, kitap bu düşünce sistemini açıklamakla kalmayıp buna karşı kendilerini savunmak, benliklerini ve sinirlerini savunmak adına insanların neler yapabileceğini, kendilerine nasıl destek olabileceklerini anlatıyor.
son derece aydınlatıcı bir okuma deneyimi oldu.
devamını gör...