bir
netflix belgeselidir.
her şeyden önce allah sizin belanızı versin ucube manyaklar diyerek sözlerime başlamak isterim.
yaralı dostlarımıza kitap tanımımda belirttiğim gibi, normalde böyle içerikler tüketmiyorum. allah kahretsin ki bu akşam tüketmiş bulundum. dolayısıyla dehşet içinde fark ediyorum ki canım ülkem
orijinal bir zorba & diktatör bile üretemez hale gelmiş canım ülkemin canım geri zekalı cahil pespaye vatandaşları da
herhangi bir boktan haberdar olmadıkları için, her türlü eskimiş numarayı löp löp yutmaktalar...
türkçeye "zorba nasıl olunur" diye çevirmişler ama insanın aklına "zorba" deyince ilkokulda suratına tüküren hiperaktif oğlan geliyor. bunlar tarihteki ruh hastaları, hiç masum düşünmeyin...
6 bölümde tarihe damgasını vurmuş 6 diktatör anlatılıyor. ilk bölüm
adolf hitler'e ayrılmış. ben hep hitler'in inanılmaz orijinal bir manyak olduğunu düşünürdüm ama bence onun bile sönük kaldığı kişiler söz konusu. hitler bu seride benim için ezik bir deli olarak öne çıkıyor küllerinden doğuş öyküsünde. ikinci bölümde
saddam hüseyin var. onun inanılmaz inanılmaz zarafetten uzak bir hali olduğu için, bir sığırla özdeşleştirebiliyorum. üçüncü bölümdeki
idi amin hakkında ne düşüneceğimi bile bilemiyorum. anladığım kadarıyla delüzyonel bir deli. çünkü hiçbir şekilde kalifiye olmayan bir ulustan üretimde bulunmasını isteyerek ülke ekonomisini çökertip, var olmayan bir orduyla savaş çıkarmaya falan kalkmış...
joseph stalin benim için
aşağılık kompleksi dediğimiz ruh durumu ile özdeşleşiyor.
muammer kaddafi allah affetsin johhny bravo'nun diktatör hali gibi bir şey. yani hepsi inanılmaz korkunç işler yapmış olsa ve insanı dehşetten dehşete sürüklese de en ciddiye alamadığım deli, kaddafi oldu. zaten dünya siyasetinde de liderler pek ciddiye almamışlar kendisini. allahım sen koca diktatörsün ya, senle arkadaşlık etsinler diye arkadaşlarına bisikletini ödünç veren sümüklü oğlan çocuğu gibi davranıp ona buna silah temin edemezsin... allah kahretsin seni... beni en en en çıldırtan bölüm kuzey kore'nin konu alındığı son bölüm oldu. abi siz insanları nasıl internet kullanmamaya falan ikna ettiniz ya?!
yemin ederim tarih dediğin şey insanoğlunun aptallığının talihin de yardımıyla bir manyakla kesişmesiyle yazılıyor. buna ikna oldum ben.
şimdi "zorba" yı sorgulamak isterim. valla ben de kabul ediyorum içimizde zorbalığa meyilli bir yan olduğunu. buralarda birilerinin bir şeyleri çarpıtması, onun bunun hakkında zekko zekko algı yaratması, kendini yeni baştan imajıne edip bize de bunu yutturması, bi de 3 gram iqsu ile kendini allah sanması gibi özellikler bu belgeseldeki herkeste var. ben gerçekten ama gerçekten böyle hayatımızdaki acayip acayip işler peşinde koşturan, fanatik, sınırları zorlayıcı derecede irrasyonel dandini delilerin hepsinin (ki ben onlara cinsiyet ayırmaksızın biliyorsunuz ki "kezo" diyorum) böyle manyak manyak işler yapamamalarını bu insanlar kadar zeki, cüretkar, şanslı ve kişilik bozukluğu spektrumunda o kadar da ileri gitmemiş olmasına bağlıyorum. belgeseli izleyin, sonra bi etrafınızı gözlemleyin böyle 1 tane manyak seçip, ya da birkaç tane, bu insanların özelliklerinin en az üçünü bunlarda görmezseniz gelin suratıma tükürün. o kadar iddialıyım. çünkü kişilik bozukluğu kişilik bozukluğu sonuçta. bunlara "aiiiy ama sorunları var" gibi de yaklaşamıyorum çünkü bu bir hastalık da değil bu arada, bu bir seçim. demek ki insanların hayatında bir kırılma oluyor, kendilerinden o kadar tiksiniyorlar ki gerçeklikten kopmaya kadar varıyorlar. ama o kırılma olana kadar da aklınız neredeydi diye sorarlar adama... neyse.
burada ironik & mizahi bir üslupla "zorba olmanın yolları" anlatılıyor. özetleyecek olursak, içgörü eksikliği, kendinle alakalı asılsız hayalleri kendin uydurup kendin inanmak yani en elzem kural sanırım. empati yoksunluğu, doğal olarak. çünkü kendini allah sandığında her şeyi kendinde hak gördüğün için çok sorgulamaya gerek kalmıyor. gerçeğin çarpıtılması. her şey benim istediğim gibi olsun şımarıklığı ve çocukluğu. yemin ederim bu narsistlere sosyopatlara falan, kişilik bozukluğu olan kişilere neden çocuk egosunda kalmış, yok efendim yetişkin egosu zayıf falan dediklerini anladım. ya ben bunu exlerimden birine de demiştim, yemin ederim yerinde ter ter tepinim annesini şu oyuncağı bana al diye bunaltan, herkese de eziyet olan 4 yaşında bir çocuk gibisin diye. işte bunlar bunun ağlayan değil de daha saldırgan bir versiyonu, bi de ellerinde müthiş imkanlar var. yazının bir yerinde dediğim gibi, tabii ki bunu yalnızca şansa bağlayamayız.
gerçekten zeki insanlar. cüretkar insanlar. tarih sahnesinde "şans" faktörü, daima "karışıklıklar"ın olduğu dönemlere denk gelmeleri. yani belki şu anda bizim de çok çok kalifiye diktatör adaylarımız vardır orijinal ama çok akıl alan bir savaş içinde değiliz diye meydana fırlayamamışlardır mesela? belli olmaz.
kurdukları korku imparatorluğunda işlerin nasıl olacağına dair sinyalleri kimi çok erken veriyor, kimisi uzunca ama epey uzunca bir süre insanlara şirin görünmeyi başarıyor. kurtarıcı bekleyen herkes, herhangi bir otoritenin güle oynaya destekçisi olur. çünkü kurtarıcı bekleyen hiç kimse hayatının sorumluluğunu almak istemez. günlük yaşamınıza uyarlarsanız, beyaz atlı prens veya ahu yerine koyduğunuz ve size hiç yoksa psikolojik şiddet uygulayan flörtlerinizi hatırlayabilirsiniz, veya kurtarıcınız sandığınız ve idealize ettiğiniz herhangi birini.
burada bu akıl almaz canilerle düz insanları kıyaslamamı abartı bulanlar olacaktır veya belki de normal insanlarla alakalı yaklaşımımı indirgemeci bulurlar. onlara aynen kardeşim ayyyynen demek istiyorum.
şimdi sinirimi 2 saat kendimi matımın üzerinde hırpalayarak atmaya gidiyorum.
devamını gör...