1.
olanın dönüp dolaşıp mithat kara'ya olması
öyle veya böyle 138. bölüme gelmeyi başardık arkadaşlar. sabahın 5.36'sında sigaramı bu kez de mithat kara'ya yakıyorum, yaprak dökümü'nun kro alamancısına.
kız neşesine femme fatale ve kezo bir dokunuş olarak tanıdığımız ferhunde'nin 3. eşi olarak yaşamımıza girdi mithat bey de. kendi halinde, yersiz yurtsuz ve köksüz bir adamdı. hayatı çalışmakla geçmiş, romantik konularda safça ve kendince karakter sahibi bir adam olarak tanıdık onu ve ne yazık ki damsalaklık mahvına neden oldu.
önce bıyıklarından, sonra babasının altın yüzüğünden ve dahi sevilme ve onaylanma açlığı ile nihayetinde de gururundan vazgeçerek sahneden çekildi mithat bey.
aslında bu "vazgeçiş"lerin böyle adım adım ilerlemesi çok ince ve çok manidar. kimlik yitimi böyle başlar. kendinden ufak tavizler verirsin ve sonra bir bakarsın kendinin tamamını kaybedene kadar ilerlemiş, vakti zamanında kendine bir dur demezsen tabii...
mesela ben deli incel derken mithat bey gibileri kastetmiyorum. bu insanlar pek de fena insanlar değiller aslında, oldukça iyi karakterler. doğru kadını bulsalar bir ömür aile babası olarak, evinin sorumluluğunu üstlenip güzel güzel yaşayıp gidebilecek kişiler. mithat bey gibi bir profile kola ortamcı "alfa"lar "meriç" veya "beta" der. biz bu kabız redpilcilere boşuna düşman olmadık. bunlar kezolarla el ele verip her türlü örf ve ananemizin kökünü kazımaya yeminli deliler adeta.**
ama işte bunlar da bi çıtır erkek kezo. kendi duruşu olmayan herkes benim lügatımda kezo galiba. yine de bu garibanın kezoluk miktarı kabul edilebilir bi seviyede, sonuçta gerçeklerle yüzleşmeyi göze alıyor çünkü. ama biraz geç kalmış oluyor. olsun, üzülmeyin mithat bey. kimse kalp kırıklığından ölmüyor.
mithat bey'in sahte olduğunu zaten içten içe hep bildiği bir sevgi karşılığında kimliğini takas ediyor olması tabii günün sonunda bize oh oldu deme imkanı da veriyor, yazık olma deme imkanı da.
kız neşesine femme fatale ve kezo bir dokunuş olarak tanıdığımız ferhunde'nin 3. eşi olarak yaşamımıza girdi mithat bey de. kendi halinde, yersiz yurtsuz ve köksüz bir adamdı. hayatı çalışmakla geçmiş, romantik konularda safça ve kendince karakter sahibi bir adam olarak tanıdık onu ve ne yazık ki damsalaklık mahvına neden oldu.
önce bıyıklarından, sonra babasının altın yüzüğünden ve dahi sevilme ve onaylanma açlığı ile nihayetinde de gururundan vazgeçerek sahneden çekildi mithat bey.
aslında bu "vazgeçiş"lerin böyle adım adım ilerlemesi çok ince ve çok manidar. kimlik yitimi böyle başlar. kendinden ufak tavizler verirsin ve sonra bir bakarsın kendinin tamamını kaybedene kadar ilerlemiş, vakti zamanında kendine bir dur demezsen tabii...
mesela ben deli incel derken mithat bey gibileri kastetmiyorum. bu insanlar pek de fena insanlar değiller aslında, oldukça iyi karakterler. doğru kadını bulsalar bir ömür aile babası olarak, evinin sorumluluğunu üstlenip güzel güzel yaşayıp gidebilecek kişiler. mithat bey gibi bir profile kola ortamcı "alfa"lar "meriç" veya "beta" der. biz bu kabız redpilcilere boşuna düşman olmadık. bunlar kezolarla el ele verip her türlü örf ve ananemizin kökünü kazımaya yeminli deliler adeta.**
ama işte bunlar da bi çıtır erkek kezo. kendi duruşu olmayan herkes benim lügatımda kezo galiba. yine de bu garibanın kezoluk miktarı kabul edilebilir bi seviyede, sonuçta gerçeklerle yüzleşmeyi göze alıyor çünkü. ama biraz geç kalmış oluyor. olsun, üzülmeyin mithat bey. kimse kalp kırıklığından ölmüyor.
mithat bey'in sahte olduğunu zaten içten içe hep bildiği bir sevgi karşılığında kimliğini takas ediyor olması tabii günün sonunda bize oh oldu deme imkanı da veriyor, yazık olma deme imkanı da.
devamını gör...




