yaklaşık 15 senedir izlemeye çalıştığım ve bu sene buna muvaffak olduğum filmdir. bir
david lynch filmi. ben daha önce
the straight story'i izlemiştim, akarsız kokarsız mis gibi filmdi. sonra
blue velvet'izledim, çok hatırlamıyorum ama o da oluru var bir iş gibiydi muhtemelen.
wild at heart zaten galbimi bıraktığım filmlerden birisi.
üniversite yıllarımda inanılmaz saçma bir olay geçmişti başımdan.
yanlışlıkla intihar ediyordum abi ben. işte ben bu yüzden korkak birisiyim. insanın temel iç güdüsü yaşamaktır hocam,
bile isteye bile intihar etmek zordur, nası yanlışlıkla olabilir ya? socjekf. neyse bi arkadaşım vardı, aykut ismi, sinemacı bi oğlandı ve çok da severim kendisini. yolu ankara'ya düşünce buluştuk biz. sağdan soldan konuşurken ben de bu hikayeyi anlattım adama. komikti çünkü ve güldü de. ben de güldüm. ve şöyle dedi:
gülüyoruz ama üzülmemiz mi lazım emin değilim scare, david lynch filmleri gibisin. işte ben bunu sanattır diye iltifat sanmıştım. aykut'un ne demek istediğini bu sene bu filmle anladım.
baştan sona manyaklıklarla dolu, önü yok sonu yok bir film. allah kahretmesin. hayatımda beni bu kadar rahatsız eden çok az girdap olmuştur. hayatımdaki girdaplar dahil, sinematik düşünmeyin buradaki girdabı.
sahneler hâlâ gözlerimin önünde ve bu filmi anladım diyenin de gözünü oyarım. yok abicim çünkü anlaşılacak hiçbir şey. azıcık şanslıysan üç beş bir şey
sezebilirsin. o yüzden bilmişlik yapanın ağzına vururum.
adamın kendi bile anlamamıştır ne yaptığını. ben de yanlışlıkla intihar ederken kendim bile anlamamıştım ne yaptığımı... sonra doktorlar da anlamamıştı :d. bu işler böyledir işte.
valla çok kassam ben de panoptikon, pornoglafikleşen aşk bilmemne bir şeyler zırvalarım ama hiç böyle ıkınmaya gerek yok. lynch'in kabuslarının beyaz perdeye aktarılmış bir kolajı diyip geçelim.
devamını gör...