tool yazar profili

tool kapak fotoğrafı
tool profil fotoğrafı
rozet
tool (editör)
karma: 38260 tanım: 1274 başlık: 136 takipçi: 53
hey there i am using whatsapp

son tanımları | başucu eserleri


metal: a headbanger's journey

kanadalı yönetmen ve aynı zamanda bir antropolog olan sam dunn belgeseli.

dunn bu filmde yönetmen ve headbanger kimliğinin dışında bir antropolog olması sayesinde metal müziği sadece bir müzik türü olarak değil, toplumsal ve kültürel bir yaşam biçimi olarak incelemeyi hedeflemiştir. temelde heavy metal'in neden sürekli yanlış anlaşıldığını, tu kaka dendiğini ve buna rağmen milyonlarca hayran tarafından tutkuyla sevildiğini anlamlandırmaya ve anlatmaya çalışır.

belgeselde heavy metal tarihinin birçok önemli figürü ile röportajlar yer alır. black sabbath'tan tony iommi, dio'dan ronnie james dio, iron maiden'dan bruce dickinson, motörhead'den lemmy kilmister, slayer'dan tom araya, twisted sister'dan dee snider, alice cooper, rob zombie, vince neil gibi birçok efsane isimle yapılmış röportajlar vardır.

belgeselde, heavy metalin nu metal, power metal, death metal, black metal gibi 20’den fazla alt türüne değinilerek bu müziğin ne kadar çeşitli olduğu gözler önüne serilmiş; ayrıca norveç black metal sahnesindeki kilise kundaklama olaylarından 1980’ler amerika’sında metal müziğe yönelik sansür girişimlerine kadar birçok farklı konu ele alınmıştır.

misyon olarak, metal müziğe karşı ön yargılı olan ve bu türü sadece karanlık, şiddet ve gürültü olarak gören izleyicilere, metalin aslında bir kimlik ve yaşam tarzı olduğunu göstermeye çalışmıştır. filmde dışlananlar, öfkeliler, ötekileştirilmişler veya kendini toplum içinde yalnız ve yabancı hissedenler için metalin bir sığınak, kendini kültürel olarak ifade etme biçimi, duygusal bir çıkış yolu ve düşünsel bir keşif aracı olduğu; ayrıca felsefe, estetik, tarih, din ve mitoloji gibi farklı unsurlarla temas etme imkanı sunduğunu, aynı zamanda bir deneyim, topluluk ve aidiyet duygusunu da taşıdığı anlatılmıştır.

filmin yönetmeni sam dunn, 2007 yılında gemini ödülleri'nde belgesel programında en iyi yönetmen kategorisinde aday gösterilmiş ve en iyi belgesel programı ödülü'nü kazanmıştır.
devamını gör...

thulean mysteries

2020 tarihinde yayımlanan, 23 şarkıdan oluşan, ambient türündeki burzum albümü.
devamını gör...

thule

antik yunan coğrafyacı pytheas tarafından m.ö. 4. yüzyılda kullanılan bir terimdir. kuzeye yaptığı yolculuktan sonra “dünyanın sonundaki buzlu, sisli ülke” anlamında kullanılmıştır; ancak tam olarak hangi bölgeyi kastettiği bilinmemektedir. pytheas, bu yeri tanımlarken güneşin batmadığı, donmuş denizleri olan, yoğun sis ve buzun bulunduğu bir coğrafyayı işaret etmektedir. bilimsel çoğunluk, thule’un norveç veya izlanda olma ihtimalini daha güçlü görmektedir; olası diğer bir ihtimal ise faroe adaları'dır.

(bkz: thulean mysteries)
(bkz: burzum)
devamını gör...

old man's child

1989 yılında norveç’te kurulmuş senfonik black metal grubudur.

grubun kurucusu galder (thomas rune andersen orre) 2000-2024 yılları arasında, 2001 yılı itibarıyla senfonik black metal icra eden dimmu borgir’ın gitaristliğini de yapmıştır. galder norveççe yazıldığı gibi okunur ve anlamı büyü’dür.

grup halihazırda galder’in tek kişilik projesi niteliğini taşır. 2001 öncesi dönemde galder merkezli dönen müzisyenler kolektifi diyebileceğimiz bir yapıdadır. özellikle 2001 yılından itibaren galder’in dimmu borgir’da çalmaya başlamasıyla grup olma özelliğini tamamen yitirip, galder’in vizyonu ve emekleri doğrultusunda yol almış, buna rağmen yine de başarılı 3 albüm yayımlamıştır.

old man’s child’ı diğer norveç black metal projelerinden ayıran en temel unsur, galder’in yazım sürecine yaklaşım tarzıdır. besteler genellikle gitar riff iskeleti üzerine değil, senfonik arka plan motifleri üzerine inşa edilmiştir. galder gitar rifflerinde çok sesli armonilere ağırlık verir ve besteleri barok etkili pasajlarla zenginleştirir. (2001 sonrası dimmu borgir gibi) grubun müziğinde tek bir ana riff yoktur, parçalar tıpkı progressive metal türünde sıkça rastladığımız gibi sürekli evrim geçiren bölümler arasında akar gider. aklıma ilk gelen şarkı olan the millenium king’de bu durum deneyimlenebilir, fakat parçaların genel yapısı esasen bu şekildedir. klavyeler sıkça ve armoniyi yönlendirici bir unsur olarak kullanılır. davullar gitarların ritmik vuruşlarına uyumludur ve çoğu black metal grubundaki parça boyunca devam eden blast beat sabitliği yerine aksak hız değişimleri ile göze çarpar. bas gitarlar çoğunlukla gitarlarla aynı notaları aynı anda çalarak (bkz: unison) ilerlese de, kayıt ve miks aşamasında bilinçli olarak temiz ve belirgin bir karakterde öne çıkarılmaz. black metalin karanlık atmosferini desteklemek için daha az seçilebilir, yoğunluk kazandıran bir şekilde mikslenir. birçok black metal grubu, özellikle 2000 yılı öncesi dönemde benzer atmosferi oluşturmak için aynı prodüksiyonel yaklaşımları tercih etmiştir.

ilki 1996, sonuncusu 2009 yılında yayımlanmış toplam 7 stüdyo albümleri bulunur. uzun süredir albüm için stüdyoya girmemiş olsalar da, konser faaliyetleri aktif şekilde sürmekte ve birçok büyük grupla birlikte sahne almaya devam etmektedirler.

velhasıl omc, black metal sahnesinde benzersiz bir kimlik yaratan gruplardan biridir ve hem bestecilik anlamında hem de prodüksiyon açısından baktığımızda bence çok başarılı bir grup/projedir.
devamını gör...

spotify wrapped

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

i never dreamed

bir lynyrd skynyrd bestesidir. 1977 tarihli street survivors albümünde 6. sırada yer alır. kaset dönemlerinde b yüzünün ikinci şarkısıydı.

ayrıca black label society'nin 2005 tarihli mafia adlı albümünün 15. şarkısıdır ve bir bonus tracktir. orijinalinden daha güzel olan parçalardan biridir.zakk wylde, bu parçaya kendi yorumunu katarak ne kadar iyi bir müzisyen olduğunu bir kez daha ispatlamıştır. sonuç olarak çok daha duygusal ve buna rağmen black label society sertliğini yansıtan bir parça halini almıştır.

mafia albümünün duygusal ve melankolik balladı bu şarkıdır. zakk wylde’ın vokal performansı harikadır ve şarkının sözlerinde yer alan içsel kırılganlığı başarılı bir şekilde yansıtır. 3:15’teki kısa ve 4:25’te başlayıp şarkının sonuna kadar devam eden uzun gitar soloları için teknik açıdan dünyanın en güzel gitar sololarıdır diyemem, fakat özellikle uzun solo, bu şarkının dramatik yapısına ancak bu kadar güçlü hizmet edebilirdi ve sözlerin bıraktığı yerden devreye girip sözlerden daha fazlasını anlatmakta en fazla bu kadar başarılı olabilirdi diyebilirim.

bls yorumu, basit bir cover olmaktan ziyade duygu yoğunluğuyla yeniden yoğurup, anlatılmak istenen hikayenin ne şekilde anlatılırsa daha güzel olacağını göstermenin güzel bir örneğidir. yine benzer bir örneği michael jackson'ın billie jean şarkısını bambaşka bir üslupla yorumlayarak chris cornell'de vermiştir.

devamını gör...

normal sözlük yazarlarının dövmeleri

ayrıca sözlük yazarlarının diş macunları, diş fırçaları, sıvı sabunları ve musluklarının küçük bir kısmı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

nick'inin ilk 3-4 harfiyle aratınca çıkan nick'leri göster

benimki de bayağı kalabalıkmış. aralarında kendi nickimi zor buldum. *

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kedinizin en sevdiği mama markası

pro plan seviyor ama yaşı gereği* royal canin'in 'senior ageing 12+' mamasından yiyor.
devamını gör...

sürekli yemek getiren komşu

bir adedine sahip olduğum komşu türü. hayır, getirmese daha iyi. her seferinde boş tabağı iade ederken kendisine karşı mahçup hissediyorum. jest olarak güzel bir takım taklacı mardin güvercini hediye edeyim diyorum ama oturduğu kat müsait değil. uçuramaz orada.
devamını gör...

sözlük yazarlarının fotoğrafları

semtte bana 'sinekkaydı tool' derler; zira damat traşı olmadan sokağa adım atmam.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

şeytan bunun neresinde

yüzyıllar önce söylenmiş bir türkünün adı ve bu ülkenin hiç bitmemiş bir tartışmasının simgesidir.
devamını gör...

the doors

1965 yılında los angeles’ta kurulan bir rock grubudur.

the doors hakkında anlatacak çok şey var; ben ise bunu kısa, parçalı ve biraz da darmadağın bir biçimde yapmaya çalışacağım

vokalde jim morrison, klavyede ray manzarek, gitarda robby krieger ve davulda john densmore bulunur. klasik rock gruplarının aksine bir bas gitarist bulunmaz. ray manzarek bir fender rhodes piano bass sahibidir ve sağ eliyle klavye melodilerini çalarken, sol eliyle bu bas klavyesini kullanır. tabii bu canlı performanslar için geçerli bir durumdur, albümlerde çeşitli bass gitaristlerle kayda girilmiştir.

sahne performansları, karizmatik, gizemli ve entelektüel kişiliği sayesinde the doors’un merkezinde her zaman jim morrison olmuştur. yani bir nevi ersen ve dadaşlar misali, jim morrison and the doors olmuşlardır. hatta bu isimle anılmaları konusunda müzik endüstrisinden teklifler de gelmiş, ancak grup bu ismi hiçbir zaman kabul etmemiştir. bugün dahi the doors’un hikayesini anlatmak için yola çıktığımızda kendimizi bir şekilde jim morrison’ın hikayesini anlatırken buluyoruz. muhtemelen bu yazıda da böyle olacak.

jim morrison’ın edebiyatla tanışması küçük yaşlarına denk gelir, akabinde gençlik döneminde jack kerouac ve allen ginsberg gibi beat kuşağının öncü yazarlarını keşfeder. arthur rimbaud, charles baudelaire gibi şairlerden etkilenir. kaliforniya üniversitesinde film ve tiyatro alanında eğitim alır ve felsefeyle ilgilenmeye başlar. friedrich nietzsche, platon ve özellikle de varoluşçuluk akımının yazarları onun düşüncelerini ve hayal gücünü etkilemeyi başarır ve tüm bu entelektüel birikim bir şekilde the doors’un şarkı sözlerinin temelini oluşturur. işte biraz da bu yüzden jim morrison = the doors’tur.

morrison, 1965 yılında ray manzarek ile tanışır ve bu bir nevi the doors’un doğuşu anlamına gelir. morrison yazdığı şiirlerini cebinden çıkarır ve manzarek’e okur. manzarek sözlere bayılır ve bu dizeleri şarkıya dönüştürmeyi teklif eder. ışte the doors’un temelleri bu şekilde atılmıştır.

morrison için şiir, felsefe ve müzik ayrılmaz bir bütündür. keza sayesinde dinleyicilerinin de azımsanmayacak bir kısmı the doors aracılığıyla felsefeye ve edebiyata merak duyar. benim de felsefeye ve edebiyata genç yaşlarda başlayan ilgimin sebebi the doors, daha ziyade o yaşlarda idolüm olan ve kendimi özdeşleştirdiğim jim morrison’dır.

morrison'ın tanrılar yeni yaratıklar başlığında daha önce bilgi verdiğim bir şiir kitabı da vardır.

the doors’un şarkı sözlerinde başkaldırı, özgürlük, erotizm, toplumsal eleştriler, psikoloji, bilinçaltı, insanın kendi içine yolculuğu, mitoloji ve birtakım karanlık temalar bulunur.

konserler adeta bir ritüel, trans hali ve şamanik bir ayin atmosferi taşıyan deneyimlerdir. morrison’ın hipnotize edici sahne performansına seyirciler eşlik eder, morrison kimi zaman doğaçlama şiirler okur, kimi zaman teatral bir gösteri sergiler, kimi zaman da alkol ve uyuşturucunun etkisiyle 1969’daki miami konserinde yaşanan olayda olduğu gibi “umumi ahlaka aykırılık”” gerekçesiyle işin sonu karakolda biterdi.

jim morrison’ın yaşamı 27 yaşında paris’te son buldu. tıpkı kurt cobain, janis joplin, jimi hendrix, brian jones, robert johnson gibi 27 yaşında...

yönetmen oliver stone’un 1991 yılında çektiği the doors filmi, morrison’ın hayatını ve grubun müzikal yolculuğunu çok başarılı bir şekilde ele almıştır. özellikle morrison’ı canlandıran val kilmer’ın performansı takdire şayandır. zira rol yapmamış, jim morrison’ın ta kendisi olmuştur. sesiyle, duruşuyla, yürüyüşüyle...

velhasıl, the doors’u dinleyerek yalnızca müzik deneyimlemiş olmaz, aynı zamanda algınızın kapılarını da açmış olursunuz.

devamını gör...

sözlük yazarlarının fotoğrafları

bir tane tişörtümüz var, ona da karışma be kadın.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hanımla karşılıklı oturup dakikalarca bakışmak

dakikalarca bakışmanın akabinde tam hanım önemli bir şey söyleyecekken araya 15 dakika reklam girer.
devamını gör...

eyehategod

amerika'lı, fakat özellikle belirtilmelidir ki new orleans, louisiana'lı bir sludge metal grubu.

"istanbul'da, ama kadıköy'de oturuyorum. bu 'ama' biz kadıköylüler için çok şey açıklayan bir sözcük. daha doğrusu bizi açıklayan bir sözcük" diyor ya cemal süreya * aynı minvalde hakiki sludge metal gruplarının da amerikalı 'ama' new orleans, louisiana'lı olduğunu belirtmek gerek. farklı bir tarihte nola başlığında bu detaya ayrıca değinmiştim.

eyehategod 1988 de kuruldu ve down, crowbar, acid bath gibi gruplarla birlikte sludge sahnesinin kurucu ve önemli gruplarından biri oldu. new orleans’ın yazın 40 dereceye varan sıcaklığı, nemli ve ağır atmosferi, bataklık kokusu gibi iklime dayalı etkenler ve yüksek suç oranı, ekonomik sıkıntılar ve yıkımların yanı sıra, abd’nin başka hiçbir yerinde olmadığı kadar belirgin alkol ve uyuşturucu kültürü, tıpkı bölgedeki diğer gruplarda olduğu gibi eyehategod’ın soundunu da derinden etkilemiştir.

ilk albümleri in the name of suffering 1992 yılında çıktı ve o dönemki kadrodan bugüne kadar grupta yer alan iki eleman gitarist jimmy bower ve vokalist mike williams oldu. 2010 öncesi ve sonrası olarak grubu ikiye ayırırsak, 2010 öncesinde daha kaotik ve ilkel bir anlayışla yapılmış şarkıları vardı, ancak 2010 sonrasında, özellikle davulcuları joey lacaze öldükten sonra hem prodüksiyon anlamında daha kontrollü oldular hem de şarkıları daha net ve olgun duyulmaya başladı.

sonuncusu 2021 yılında çıkan toplam 6 stüdyo albümleri bulunmaktadır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sözlük yazarlarının fotoğrafları

iki çay, biri şakire.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kış aylarının vazgeçilmezleri

depresyon hırkası
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sigarası alkolü kumarı olmayan insan

benim sigaram ve alkolüm yok ama sipariş verdim, az sonra gelir. kuvvetle muhtemel onlar gelene kadar da ben online pokerde yükü kaldırmış olurum.
devamını gör...

lisa johansson

isveç'li draconian grubunun isveç'li kadın vokalisti.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
1981 doğumlu lisa, sesiyle de sahne hakimiyetiyle de, güzelliğiyle de büyüleyici bir kadındır. 2002-2011 döneminde draconian'da başarılı işlerin altına imza atmış, akabinde kişisel nedenlerle ayrılmış ve 2022 yılı itibarıyla yeniden grubun sesi olmuştur. yani aslında draconian'ın 7 stüdyo albümünün ikisinde, sovran ve under a godless veil albümlerinde bulunmamış, bu albümlerde tahtını heike langhans'a bırakmıştır.

lisa'nın duygusal derinlik taşıyan sesi, draconian'ın melankolik tarzına ve temiz kadın vokali ile zaman zaman şarkılara dahil olan brutal erkek vokallerinden oluşan ikili vokal yapısına harika bir şekilde uyum sağlar ve bence draconian'ı ilk zamanlarda diğer tüm doom/gothic metal yapan gruplardan ayıran şey de budur, yani canımın içi lisa'nın dramatik ve büyülü sesi...

bir önceki paragrafta bahsettiğim bu ikili uyumun en güzel örneği, bence -aslında yalnızca bence değil, eminim grubun tüm hayranlarınca da- lisa'nın özlem duyan ve anders jacobsson’un öfke saçan sözleriyle birlikte zirveye taşıdığı arcane rain fell albümünde en net şekilde deneyimlenebilir. ki bu albüme de aslında ayrı bir başlık yakışırmış, zira şimdiye kadar yapılmış en büyük doom/gothic metal albümlerinden biridir. şimdilik ukde bırakmakla yetineyim. ve ayrıca (bkz: death come near me)

yazımın sonuna gelirken ve arka planda uzun bir kış gecesinin içinden yükselen puslu bir rüzgarı andıran sesini dinlerken, canım lisa'ma buradan selam eder, koyun gözlerinden öperim.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim