siyah mantolu adam yazar profili

siyah mantolu adam kapak fotoğrafı
siyah mantolu adam profil fotoğrafı
rozet
karma: 8258 tanım: 63 başlık: 13 takipçi: 4
Some are born to sweet delight, some are born to endless night

son tanımları


sözlük yazarlarının fotoğrafları

alttaki benim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir oyunun içinde yaşayacak olsaydınız bu hangi oyun olurdu sorusu

(bkz: red dead redemption 2)
devamını gör...

metheglin

bal, su ve maya ile yapılan bal şarabının (bkz: mead) aromatik bitkiler ve baharatlarla zenginleştirilmiş bir çeşididir.

bal şarabının tarihi m.ö. 3000'lere kadar uzanır. metheglin'in ise orta çağ döneminde, 5-15. yüzyıllar arasında yapılmaya başlandığı düşünülmektedir. vikingler ve iskandinav topluluklarının yanı sıra, britanya'da özellikle 12. ve 16. yüzyıllar arasında oldukça popüler bir içki olmuştur.

günümüzde ticari olarak temin etmek neredeyse imkansızdır; ancak benim de dahil olduğum bazı meraklıları, ev yapımı mead ve metheglin üretip, afiyetle tüketmektedirler.

(bkz: bal şarabı)
devamını gör...

bıttım sabunu

demet akalın'ın bu sabun türü için yazdığı bir şarkısı bulunmaktadır.

bittim, gözün aydın
bittim, helal olsun
uğrunda harcadığım
yıllar haram olsun
devamını gör...

tanrılar yeni yaratıklar

jim morrison'ın şiir kitabı.

ilk baskısı yalnızca 100 adettir, ancak sonrasında beat kuşağı için bir başucu kitabı niteliği taşımıştır ve günümüzde de büyük ilgi görmeye devam etmektedir.

ülkemizdeki ilk basımı da bildiğim kadarıyla korsan yayıncılık tarafından 1992 yılında yapılmıştır. 2001 yılında ise benim de sahip olduğum çivi yayınları tarafından yapılmış bir baskısı bulunmaktadır. 2017 yılında, sub basın yayım etiketiyle yayımlanan kitap ise, morrison'ın ölümünden sonra bulunan ve birkaç hayranı tarafından yayın hakları alınarak the american night adı ile yayımlanan kitap ile mezkur kitabın birleştirilmiş halidir. tanrılar, yeni yaratıklar & amerikan gecesi ismiyle yayımlanmıştır.

müziğine yansıyan atmosferin şiirlerinde karşılık bulduğu söylenebilir. şiirlerinde yoğun bir egzotizm, simge, sembol ve alegori hakimdir.

iki bölümden oluşur: küçük deneme yazıları olan ilk bölümünün ismi tanrılar, şiirlerden oluşan ve sevgilisi pamela susan'a ithaf ettiği ikinci bölümünün ismi ise (bkz: yeni yaratıklar)
devamını gör...

jim morrison

8 aralık 1943’te florida, melbourne’de doğan james douglas morrison, abd donanmasında amiral olan baba figüründen mütevellit, küçük yaşlardan itibaren asi ve isyankar bir tavır sergiledi.

edebiyat ve felsefe alanlarına henüz çocuk yaşlarda iken ilgi duydu. 1964'te ucla film okulu’na girdi ancak akademik hayatın kendisine uygun olmadığını anlayarak sahil kenarında bohem bir hayat yaşamayı yeğledi. grubun klavyecisi ray manzarek ile tanışması bu dönemde oldu. akabinde gitarist robby krieger ve baterist john densmore ile birlikte efsane the doors grubu kuruldu.

morrison’un konserlerindeki, o yıllar için çılgınca kabul edilebilecek performansları, büyüleyici sesi, karizmatik duruşu ve seyirciyi adeta bir şaman ayinine dahil eden sahne hakimiyeti onu bir efsane haline getirdi. ancak alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, onu zamanla yıpratmaya başladı.

1969 yılında, miami’de, sahnede iken seyirciye karşı müstehcen hareketlerde bulunduğu (babafingosunu gösterdiği) iddia edilerek tutuklandı. bu olay akabinde morrison’un abd’yi terk etme isteği daha da arttı ve 1971 yılında, sevgilisi pamela ile birlikte paris’e yerleşti. burada kendi içine yöneldi ve daha çok yazmaya başladı. sakalları uzadı, kilo aldı.

1973 yılının temmuz ayında, henüz 27 yaşındayken, evindeki banyosunda ölü bulundu. resmi kayıtlarda ölüm nedeni kalp yetmezliği olarak görülmesine rağmen otopsi yapılmadığı için ölümüne dair birçok spekülasyolar ortaya atıldı.

tanrılar yeni yaratıklar adında bir şiir kitabı bulunmaktadır.

jim morrison, müziğe, edebiyata ve felsefeye açılan bir kapıdır.

he was the lizard king, he could do anything
devamını gör...

cacophony

marty friedman ve jason becker isimli iki gitar virtüözünün, 1986 yılında, henüz çok genç yarşlarda iken kurduğu, gelişmiş elektro gitar performanslarının (bkz: shred guitar) ön planda olduğu bir heavy metal grubudur.

yalnızca iki albümleri olmasına rağmen, bu iki albüm müzik dünyasında büyük ve unutulmaz bir etki bırakmıştır.

1987 yılında yayımlanan ilk stüdyo albümleri speed metal symphony ve 1988 yılında yayımlanan go off! albümlerinin ardından grup, zamanın ötesinde albümler yayınlayarak beklenen ticari başarıyı sağlayamadığından, marty ve jason’ın kendi solo albümlerine odaklanmak üzere, fakat yine birbirlerine kendi işlerinde destek olacak şekilde yolları ayırmaları sonucunda, 1989 yılında dağıldı.

jason becker, henüz 20 yaşında iken, yani 35 yıl önce, als hastalığı teşhisi kondu ve doktorlar tarafından 3-4 yıllık ömür biçildi. şimdilerde yalnızca gözlerini hareket ettirebilmekte ve kendisi için özel olarak tasarlanmış bilgisayar sistemleri sayesinde beste yapabilmektedir. halihazırda amerika birleşik devletleri'nin california eyaletinde yaşamaktadır.

marty friedman cacophony’nin dağılması akabinde, dave mustaine’in teklifi üzerine megadeth grubuna katıldı, bu grup ile 7 albüm kaydı yaptı ve eş zamanlı olarak kendi solo projelerine yoğunlaştı. halihazırda 10 tane solo albümü bulunmakta olup, 2004 yılından beri japonya'da yaşamaktadır.
devamını gör...

b vitamini

ekseriyetle vücudumuzun kendi üretmediği, besinlerden tedarik ettiği, insan sağlığı için olmazsa olmaz vitaminlerden ikincisi. ilki a.

geçtiğimiz 2-3 yıl süresince hayatımda hep bir şeylerin eksikliğini hissettim ve bunu giderebilmek için devamlı bir arayış içerisinde oldum. günübirlik ilişkiler, alkol komaları, konserler, partiler, itlikler, serserilikler, hergelelikler, efendime söyleyeyim, kumarbazlıklar ve son olarak apartman yöneticiliği, bu eksiği giderebilmek adına denediğim şeylerden yalnızca birkaçı idi; fakat hiçbiri yarama merhem olmadı.

gerçekten, hem ruhsal hem bedensel manada çok yorucu, yıpratıcı ve sıkıntılı bir süreçti bu, ama neyse ki nihayete erdi. hayatımda eksikliğini hissettiğim şey meğerse b vitaminiymiş. b vitamini eksikliği varmış bende.

gerçekten de bir hafta düzenli olarak b vitamini kullanımı sonrasında, hayatımda eksikliğini hissedip, ne olduğuna bir türlü kanaat getiremediğim o şeyin aslında bir kutu b vitamini olduğuna şaşkınlıkla şahit oldum. nasıl bilebilirdim ki? bilsem onca hatayı yapar mıydım? kendi vicdanımda asla aklayamayacağım kara bir leke olan apartman yöneticiliğine soyunur muydum?

ezcümle, kimse b vitamini kullanmadan "hayatımda hep bir şeyler eksik" deyip, bali çekmeye falan kalkmasın. benim düştüğüm tuzaklara kimse düşmesin.
devamını gör...

bir üstteki yazar hakkında düşünülenler

tam yazacakken üstteki yazar değişiyor. şimdi kime denk gelecek bilmiyorum ama bence çok iyi birisi. baksanıza yani şu kişiye. adeta zarafet ve asalet timsali. bence hepimiz insanlığımızdan utanıp, kendisinden feyz almalıyız.
devamını gör...

gidiyorum bu (kitap)

yönetmen, senarist, yapımcı, oyuncu, şair, müzisyen ve daha niceleri olan onur ünlü'nün ah muhsin ünlü müstear ismiyle 2005 yılında yayımladığı ilk şiir kitabıdır. aynı zamanda son şiir kitabıdır.

şayet henüz cahit zarifoğlu şiirleri ile tanışmamışsanız, 'taklitler aslını yaşatır' klişesine düşmeden, keyifle okuyabileceğiniz bir şiir kitabıdır; buna mukabil, zarifoğlu şiirlerine aşinaysanız...

(bkz: fill in the blanks)


öyleyse kitaptan bir şiirini de okuyup öyle dağılalım.

sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
şehre inerim bir sinema yağmura çalar
otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

-senegalliler dahil değil

sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

-yoksa seni rahatsız mı ettim?

sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-freud diye bir şey yoktur.

sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-haydi iç de çay koyayım.
devamını gör...

sakal

yaklaşık 75 cm uzunluğundaki sakallarımı bugün itibarıyla kesmiş bulunuyorum. karşıdan karşıya geçerken "ulan tipe bak, sokar mı, ısırır mı belli değil" diyerek, ne olur ne olmaz düşüncesiyle yol veren arabalar sayesinde kendimi oslo sokaklarında dolaşıyor gibi hissediyordum. anneler beni göstermek suretiyle "bak seni bu amcaya veririm, ham yapar" dediği anda sakinleştiremediğim tek bir çocuk yoktu. mahallemizdeki başıboş köpeklerin saldırmaya imtina ettiği tek insan evladıydım. bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. bence artık ben de herkes gibiyim.
devamını gör...

kültür ve edebiyat dergileri

muhteviyatında kültür ve edebiyat olmasını beklediğimiz dergilerdir.

bu tanımda bahusus, yerilmiş herhangi bir dergi ismi zikretmeyeceğim; fakat hani şu çoğunlukla hayatta olmayan ünlülerin fotoğraflarını arabesk bir söz iliştirerek, illüstrasyon halinde kapak yapan, internet aramalarıyla buldukları dizeleri yalan yanlış şair isimleriyle okurlarına (müşterilerine) sunan, bırakın kültürü ve edebiyatı, dergi olup olmadıkları hususunda bile fikirtepeli bilim adamlarının yıllardır asgari müşterekte kavuşamadığı, pop şarkıcılarının başımıza yazar kesildiği, rant amaçlı dizgilenmiş renkli saman kağıtlarını satın alıp da ‘ben kültür ve edebiyat dergisi okuyorum ve allah kahretmesin ne kadar da entelektüelim’ babında böbürlenen insanlara baktığınızda çoğunlukla şiiri, şairi ve edebiyatı kitaplardan değil de sosyal medyadan gördüğü kadarıyla tanıyan ve ellerine notos, varlık, türk dili, hece, kitap-lık, türk edebiyatı, 7edi iklim gibi gerçek bir edebiyat dergisi tutuşturmaya kalksanız üçüncü sayfaya erişmeden sıkıntıdan kurdeşen dökecek denli mevzudan uzak insanlar olduklarını görmek sizi bilmem ama beni hiç şaşırtmıyor.

esasen beni artık hiçbir şey şaşırtmıyor.
devamını gör...

üstteki yazarın nickine akrostiş yaz

rakı masası mı kurmuştuk, neydi?
olmaz hipertimestik benden
quasimodo muydu yoksa
su isteyen herif senden?
devamını gör...

insana yaşama sevinci veren şeyler

çok içtiğin bir gecenin sabahında, tişörtünde araba lastiği izi ile uyanmak. düşünsene, muhtemelen dün gece üzerimden araba geçmiş ve ölmemişim.

işte böyle felaketler, hayata karşı hiçbir iradi gücümüz olmadığı hakikatiyle bizleri yüzleştirerek üzerimizden nefsimizin baskısını alır. nefsimizin baskısından kurtulduğumuz anda bizden geriye kalan her şey latincede intelectus olarak anılan büyük akılla birleşir ve şu ölümlü dünyada irademiz dışında rahat bir nefes almanın hazzını işte tam da bu araba altında ezilme benzeri felaketler sırasında yaşarız. bu, yaşama sevincidir. bu sessiz bir "her şeye rağmen yaşamak ulan!" çığlığıdır.
devamını gör...

üstteki yazara bir kitap öner

boris vian - bir kara kedi için blues
devamını gör...

pretty boy floyd

80'lerde şansını denemiş bir glam rock grubu. utanmadan hala konser vermektedirler.

üç stüdyo albümleri vardır.

leather boyz with electric toyz (1989)
size really does matter (2004)
public enemies (2017)
devamını gör...

tutunamayanlar (kitap)

tutunamayanlar, klasik bir roman okuma deneyimi sunmaz. bu yüzden, kitabı okumaya başlayan biri, olay örgüsü açısından akıcı ve kolay anlaşılır bir metin beklememelidir. oğuz atay, bilinç akışı, iç monologlar, ansiklopedik bölümler, oyunlar ve parodilerle geleneksel anlatıyı kırar. okur, zaman zaman metnin içinde kaybolabilir, tekrar tekrar dönüp bazı bölümleri anlamaya çalışmak zorunda kalabilir. fakat bu kayboluş, aslında romanın özüne dair bir deneyimdir. tutunamayanlar’ın dünyasına girmek, yalnızca bir karakteri ya da hikâyeyi takip etmek değil, aynı zamanda o dünyadaki yabancılaşma hissine ortak olmaktır.

bu kitabı okurken sabırlı olmak gerekir. oğuz atay’ın mizahi dili, zekice kurguladığı ironiler ve sistem eleştirileri, bazen metni ağırlaştırabilir ama bu katmanların içinde kaybolmaktan korkmamak gerekir. okur, özellikle selim ışık’ın ve turgut özben’in içsel dünyalarını anlamak için, onların düşüncelerine ve çıkmazlarına empatiyle yaklaşmalıdır. metinle inatlaşmak yerine, ona kendini bırakmak en iyi yaklaşımdır.

kitap bittikten sonra okuyucuda kalıcı etkiler bırakabilir. özellikle toplumun dayattığı kurallar, bireysel varoluş sancıları ve sistemin bireyi nasıl biçimlendirdiğine dair farkındalık yaratabilir. “ben gerçekten tutunanlardan mıyım, yoksa farkında olmadan tutunamayanlardan biri miyim?” sorusu, okurun zihninde uzun süre yankılanabilir. kimi okurlar bu kitabı bitirdiğinde kendini yalnız hissetse de, aslında tutunamayanlar, yalnız olmadığımızı da hissettiren bir metindir. okuyan herkes, bir noktada kendi selim’ini ya da turgut’unu bulabilir.

eğer tutunamayanlar sonrası benzer bir okuma yapmak istersen, oğuz atay’ın tehlikeli oyunlar romanı, yusuf atılgan’ın aylak adam’ı veya albert camus’nün yabancı’sı gibi eserler, bu kitaptaki ruh halini pekiştirebilir. ama en önemlisi, bu kitabın bir kez okunup geçilecek bir eser olmadığını anlamaktır. yıllar sonra tekrar açıldığında bile, her seferinde yeni anlamlar çıkarılabilecek bir metindir. her seferinde yeni bir umut ve yeni bir heyecanla…
devamını gör...

bir kitaptan vurucu bir söz

“beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma. boş yere mağaramdan çıkarma beni. alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme. boşuna tedirgin etme beni. bu sefer geride bir şey bırakmadım, tasımı tarağımı topladım geldim, neyim var neyim yoksa ortaya döktüm, beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim. bir kere çavuş olduktan sonra bir daha amelelik yapamayan zavallı köylüye dönerim, beni uyandırma”

oğuz atay - tutunamayanlar
devamını gör...

melvins

melvins, müziğin yeraltında kalan köşelerinden birinde, kendi kurallarını koyarak var olmayı başaran nadir gruplardan biri. 1983’te washington eyaletinin aberdeen kasabasında kurulan grup, grunge’ın, sludge metalin ve deneysel rock’ın en aykırı yüzlerinden biri olmayı sürdürdü. seattle’ın çamurlu havasından nasibini alan birçok grup gibi, melvins de punk ve heavy metalin tuhaf bir karışımını yaptı ama hiçbir zaman kolay tüketilebilir bir şey sunmadı.

buzz osborne’un (king buzzo) gırtlaktan gelen, zaman zaman alaycı bir tınıya bürünen vokalleri, devasa gitar rifleriyle birleşirken, grubun farklı dönemlerinde dale crover, joe preston, lori black gibi isimler ritmi belirleyen adamlardan oldu. her albümlerinde, hatta bazen tek bir şarkıda bile janr değiştirerek kendi hayranlarını bile şaşırtmaktan geri durmadılar. “houdini” (1993), belki de en çok bilinen albümleri; ama melvins sadece "en iyi albüm" ile tanımlanabilecek bir grup değil. “stoner witch” (1994), “lysol” (1992) ve “bullhead” (1991) gibi işler, sludge metal ve deneysel rock meraklıları için başucu niteliğinde.

nirvana ve soundgarden gibi gruplara ilham verdikleri çokça konuşulur ama melvins’in kendisi hep ana akımın dışında, kendi sapkın dünyasında var oldu. bunca yıl sonra bile hala tahmin edilemezler ve belki de onları bu kadar özel yapan şey tam olarak bu.
devamını gör...

sözlük yazarlarının fotoğrafları

kusura bakmayın, sakallarımı birkaç sabahtır yoğunluktan kesemiyorum. biraz uzamışlar. normalde sinekkaydı tıraşlı, yüzünden eyüp sabri tuncer kolonyası eksik olmayan bir beyim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim