birkaç ay önce biriyle tanıştım, önce yazışarak sonra yüzyüze. adı konmayacak bir şeylerdi, hayatın akışına bırakarak tanıdığım biri. 29 yaşındayım ve ilk defa hayatımı paylaştığım biri olmuştu. çoğu akşam birlikte yemek yapıp yediğimiz, odamı, tek kişilik yatağımı paylaştığım, kıyafetlerini kendi dolabıma koyduğum, tanıdığım, öğrendiğim, önemsediğim biri. kedime bile alışan, geceleri ayak ucumuzda yatışını sevdiğini söyleyen biri. itiraf edeyim, bir insanın tenine, kokusuna, varlığına alışıyordum. bunun adı sevgi mi, bağlanmak mı, alışkanlık mı bilmiyorum. bilmek istememiştim, kendime böyle şeyleri çok görüyordum galiba. ona bile söylememiştim ki bir buçuk ay kadar önce birden uzaklaştığını hissettim, eve, bana gelmesini beklediğim bir akşam aradı, gelsene sohbet edelim biraz dedi, sen gel istersen dedim ve arabada konuşalım dedi... o gün, ben yatağımın nevresimlerini, onun pijamalarını, kullandığı havluları, kendiminkilerini, her şeyi ama her şeyi yıkamıştım, etraf detarjan ve temizlik kokuyordu. ve o gelmemekle kalmayıp, kıyafetlerimi de getirir misin yıkayayım evde demişti, ben bugün yıkadım deyince teşekkür etti. çıkarken içimden şunu dedim; bir şeyler değişiyor galiba... öyle de oldu. birkaç dakika konuştuk ve onun yanında daha fazla surat asmamak için git artık yorgunsun dedim, içim acıyarak eve girdim... o süreçte ben sessizliğimi korudum, yazdı, birkaç gün sonrasına arayıp görüşmek istedi, gelmek istemedi sadece görüşmek istedi ve ben de bahanelerle, kedimin hastalığıyla ilgili şeyler söyledim. soğukluğum mesajlardan, sesimden hissedilecek kadar fazlaydı çünkü istenmediğim yerde durmak kırıyordu beni. o benimle arkadaşlığını devam ettirmek istemişti, arayıp, istemiyorsan rahatsız oluyorsan söyle demişti, ben apolitik davranmıştım... o yalnızlığa alışkın olmadığı için, ben de kangren olmadan kökünden kesmiştim özlemek ve alışmak fiilini... ara, yaz demişti ve ben bir şey diyememiştim. o günden sonra yatağımda yattığım yeri bile değiştirdim, yastıklarımı ayakucuna koyup orda yatmaya başladım, özlüyordum çünkü. hayatımda ilk defa birinin varlığını özlüyordum... eksik hissediyordum, tenini ve aşina olduğum kokuyu özlüyordum. birgün çok kızdım kendime, aptal dedim, kokusu olan her şeyi yıkadım, her şeyi. güldüm kendime, gelmeyeceğini, her şeyin değiştiğini bilsem yıkamazdım ki dedim. geçtiğimiz pazar günü onunla izlediğimiz, sıkıcı bulduğunu söylediği kulüp dizisini açtım, yarım kalmasın istedim, izlerken daha çok özledim ama birden mucize gibi bir şey oldu, kokusu geldi burnuma kısacık bir an. belki bir önce gün aramasından belki özlememden bilmiyorum ama o kokuyu hissettim. kısacık bir an.
dün, gün içinde beni birkaç kere aradı, ben de açmak istemedim telefonu, konuşmak istemedim, bir mesaj attım kötü bir şey mi oldu diyerek ve beklenmeyen cevabı aldım. kıyafetlerini almak istemiş. o gittiğinden beri dolabımda duran kıyafetleri. hiçbir şey diyemedim. kokusunu ve tenini özlediğim birinin kıyafetlerini varlığı bile güzeldi. ona diyemedim, her şeyi yıkadım ve kokun gitti, seni çok özledim, onlar bende kalsa olmaz mı? diyemedim.
bilsem yıkamazdım hiçbir şeyi onun kıyafetlerini, yastık kılıflarını, çarşafları, havluları. çok üzgünüm, birinin hayatımdan çıkıp gidişine hiçbir şey yapmadığım için. kokusunu kendi ellerimle sildiğim için.
devamını gör...