benim fikrim sabit. bu film, yerli ve milli gazap üzümleri'dir. çok da süper bir kritiği hak eder ama rezil tembelliğim yüzünden filmden özür dilerim en başta. diyaloglar etkileyicidir. yoksulluğu iliklerine kadar hissettirir herkese. hitler korkusu çeken bir senai bey vardır, onu sonsuz bir sevgi ile seven değerli eşi vardır. bizi sevmezler mesela. çünkü devir bok. o devir, o insanlar, o sahte paralar, o her şey çok daha güzeldi. gittikçe bitiyor insanlık.
"en büyük umudum, bir gün yeterli paraya sahip olunca bu lastik çizmelerden alabilmekti. benim olmasalar bile çizmeler vardı ya! bir gün benim de olabilir demekti bu."
ismim osman olduğu için çok pis çarpmıştı bu kitap beni.
hem ismim osmandı, hem de askerlik yapıyordum ziyan yayınlandığında. böyle bir duygusal etki oldu. anısı bol, çarpıcı bir eserdir. kitabın askerliği anlattığını okuduğumdaki ruh halimi şimdi izah etmeyeceğim. z'ish bir yorum tembelliğindeyim. hakan günday, askerlik ile ilgili asıl bilinmesi gerekenleri harika gözlemlemiştir. asil yaşayan adil ölmez gerçeği de vardır. hakan günday'ın en güzel eseri olarak gördüğüm azil'in güzel izleri vardır. cesaret isteyen bir eserdir ziyan. atam'ın fotoğrafındaki yüz ifadesinin psikanalizi ile başlar, alır götürür. askerlik meselesinde, bir full metal jacket etkisidir bu kitap, şahsi fikrim budur. neden cesaret istediğini belirtmiş olayım aşağıdaki quote ile.
"çevresindeki kalabalıktan sıyrılan bir kamera gördü. elindeki mikrofonu uzatarak kendisine yaklaşan bir muhabir gördü. ardından da albay geliyordu. herkes gülümsüyordu. muhabir sordu:
“bugün askerlik yaptın. söyle bakalım, neler hissediyorsun?”
önce başını eğip stan smith’lerine baktı. sonra aniden gözlerini muhabirin yüzüne sapladı. jandarma er asil konuştu.
“hepinizin amına koyayım!”
muhabirin ve albayın yüzleri, havada asılı kaldı. aynı anda. jandarma er asil kameraya baktı:
"zorunuza mı gitti? "
hayatımda gördüğüm en güzel cümlelerden birisidir, nuri alço repliğidir. ayrılamam filminde nuri alço, küçük emrah'ın annesi nazlı'ya durum bildirimi yapmıştır bu şekilde. bundan daha art niyet içeren bir cümle olamaz sanki.
uzun uzun da yazıyor benim gibi duygularını. çok süper kafa insan gibi duruyor kendileri. sözlüğümüzün ahlak kumkuması olmayan nadir insanlarından birisi. ayrıca bacım tabi *. sağlık ve sıcacık günlerle dolu bir 2025 diliyorum candanca.
ya ben beni insan diye ortada gezdiren evrenin enerjisini sitim, hay arkadaş küfür de edemiyoruz dolu dolu. neysem ben bir yenge bulmuştum. seneyi de hatırlamıyorum, 2017 civarları olması lazım. bu yenge uzundu 1.72. bunu gruba ikna etmek için şirinlik yaparken, gerçekten mantıklı bir hesaplama yapmıştım o kafayla ama şimdi unuttum. vallahi ironisiz çok süper bişi aklıma gelmişti. kafadan 12 bira içmişimdir yine.
kısaca bence fizikli atılmalı. kadınlar fiziği sever. sadece meja'ya oradan yürüyemiyoruz *. hadi lennn diyor sürekli. fizikten çakmayan kız bulun, bence çok yaani.
ya o yazan ellerimi, o sıfatımı eşekler....*****
sevgili iko, özel mesaj yazma esnasında css yüzünden midir artık (overflow, position etc) yoksa auto scroll olayımıdır anlamadım ama kutu aşağıda kalıyor. mouse ile kaydırınca görüyorum. pc'de oluyor bu, telefon değil. kesin anladın bence ve "he öyle" dedin şu an *. aşırı muhteşem anlattım. buna benzer ufak css problemleri oluyor yani.
14 marttır. yalnız uyandığımdan beri buna taktım normalci kuşlar sayesinde. bu sayının mistisizm ile bağlantısı beni çok çekiyor.
ekşi'de elma demiştim, burada da armut diyelim bari. olayımız şu:
elimizde sonsuza yakın keskinlikte bir bıçak, bir de armut var (malatya). bu armutu keserken, armutun kesilmesi imkansız olan en küçük molekülüne kadar ulaştıran keskinlikle bir bıçak olsun bu.
şimdi millet, hiç bir bıçak sonsuz incelikte, sonsuz keskinlikte olamayacağına göre, bu bıçak tam o en küçük armut molekülünün üzerine geldiğinde, bıçak ile üzerine bastırınca o molekül bir yana kayar. bu teorik problemde asıl soru şu ki: "armut molekülü sağa mı kayar, sola mı kayar?"
hemen her yere kayabilir diyerek kuantumvari bir hale sokmaya gerek yok. schrödinger'in kedisi değil bu, armut sadece.
bu düşünsel deneyde bıçağımız sonsuz keskinlikte olamayacağı için, kesen kısmının bir eğrilik yarıçapı olacaktır. dolayısı ile, armutun molekülünün üzerine bastırdığımızda molekülün hangi yana kayacağını hesaplamamızda pi'yi kaç aldığımız etkilidir.
armut kesmediyse şöyle diyeyim: nasa, roketlerinin yörünge hesaplarını yaparken yanlış hatırlamıyorsam 15 hane kullanır.
pi'yi 3.14 alırsanız, armut molekülü sola, 3.1415 alırsanız sağa kayabilir. pi'yi 3 alırsanız roket dağa taşa vurup patlar bence. pi'nin kaç alındığı önemlidir şu hayatta. bir çok hesaplamalarda farklı olasılıkların anahtarıdır pi. kısaca irrasyonellikten doğan bir belirsizliktir pi. bunun içindeki düzendir. tam izah edemedim, heyecan bastı şu an.
son olarak şu güzel vecize ile bitirmek isterim : "elmalı daha iyi efendim"
kadın donu nimettir. kadın yoksa ben anketçi olup, geceye bir mıstık fırlatırım anca. güne bir sütlaç bırakırım. z dostlarımla en sevdiğim börekler anketinde 7 börek yazarım. kadın insanın benzinidir derler. don bu bağlamda, "depo kapağı" gibi. takmamak lazım bunları kanaatindeyim. olur yani. insanlar giyiyor bir sürü şey.
17 kasım 1958 günü kendisini gazla zehirleyerek öldüren japon matematikçi. japon olduğunu ben yazmasam da anlardınız bence. yazdım yine de. japonluğunun yazacaklarımla ilgisi yok pek gerçi. ölmeden önce bir intihar notu bırakmıştır yutaka bey.
"düne kadar kendimi öldürmek gibi kesin bir niyetim yoktu. ancak son zamanlarda hem fiziksel hem de zihinsel olarak yorgun olduğumu fark edenler olmuştur. intiharımın nedenine gelince, bunu ben de tam olarak anlamış değilim, ancak bu ne belirli bir olayın ne de belirli bir konunun sonucudur. sadece şunu söyleyebilirim ki, geleceğime olan güvenimi kaybetmiş bir ruh hali içindeyim. intiharımın rahatsız edeceği ya da belli bir dereceye kadar darbe vuracağı birileri olabilir. bu olayın o kişinin geleceğine kara bir gölge düşürmemesini içtenlikle diliyorum. her halükarda, bunun bir tür ihanet olduğunu inkar edemem, ancak lütfen bunu hayatım boyunca yaptığım gibi kendi yolumdaki son eylemim olarak mazur görün."
gayet harika, net bir intihar notu. ben olsam uzun yazardım. bi kaç kıza beddua ederdim. tam ölürken, "aman cool olalım laf demeyelim kimseye" demezdim. "yalançı pislikler" derdim mesela. 20 sayfa dalardım sağa sola. çok pis yatmak isteyip ortamlarda bacım dediğim kızların sıralı listesini de verirdim. bu bağlamda asil bir insanmış.
mesele komplo teorisyenleri. komplocu danalar bu adamı rahat bırakmamışlar. öte yandan da huylandım "ya doğruysa" diye. abimizin ispatı şu: "her eliptik eğriye belirli bir modular form karşılık gelir"
ardından şunlar olmuş:
15 eylül 1955’te tokyo’da düzenlenen uluslararası matematik sempozyumunda hipotezini duyurduğunda bir gazeteci ona şunu sordu:
"bunu nasıl keşfettiniz?"
taniyama şu cevabı verdi:
"ben keşfetmedim, bir sayı bana telefonla söyledi."
gazeteci, bunun bir şaka olduğunu düşünerek esprili bir şekilde sordu:
"peki, telefon numarasını da söyledi mi?"
taniyama ise ciddi bir ifadeyle şu yanıtı verdi:
"bu numaranın bana uzun zamandır tanıdık geldiğini hissediyorum, ancak onu ancak üç yıl, 51 gün, 15 saat ve 30 dakika sonra açıklayabilirim."
kasım 1958’de taniyama intihar etti. üç yıl, 51 gün, 15 saat ve 30 dakika, yani 3,1415.
(bkz: pi sayısı)
---------
hafiften delirmiş bir tipi de var aslında kendisinin. pi sayısı bana ayan edildi demiş adam resmen. sonra da "pi ölümü" denen hadiseyi yaşamış. japon insandan her şeyi beklerim fakat çok saçma duruyor öte yandan. gözler fıldır fıldır. çok kararsızım.
belki tam o an iki kişi işletmek için telefon açtı yutaka bey'e, bir sayı salladılar. evrenin böyle tesadüfleri olabilir. insanı düşündüren bu. belki sadece "üfle" diyeceklerdi güleceklerdi. japon matematikçi ise, bunu kafaya taktı. kafaya takmamak lazım olayları.
edit: mahvetti beni bu adam ameke. meja hocam'ın entry'yi de okuyunca dağıldım. çok süper bir insanmış. bu hocamızda bir çeşit şizofreni gelişmiş olabilir. yazarken duygularımı saklamak istemiştim biraz. şu an börül börül gözler doldu benim. ne güzel bir adammışsın sen ya.
huzur verir. erkosu olsa ona aldırırdı diyerek umutlanıyorum. dünyadaki hiçbir durum, içimdeki umut meşalesini söndüremez. eğer erkekleri orkid alırken görürsem, kesin ben kocasından daha güzel orkid alırım kesin diyorum. hope beyler...
bu video altın gibidir. normal sözlük'te daha önce yazıldıysa affola, taşınabilir başlık. olmaması ihtimaline karşın ekliyorum. sonunda emre kongar da yorum yapar. babanın gençliği görülebilir. metalciler bir grup uzaylı gibi bir odada dizilip metal ruhunu anlatmaktadır. dönemin trt tarzı da mevcuttur, herkes naziktir. bunu ben her izleyişimde ölüyorum. böyle böyle çıktı bu yiğitler işte.
hep de ahmed arif'in posta pulu davasını yazıp kasılırlar şöyle. internet kaşarı olunca eskisi gibi ağlayamıyor insan bunlara. neymiş efenim, leylasına mektup yazmak için alması gereken 25 kuruşluk posta pulu uğruna hamallık yapmış.
tamam.
peki açlık derecesini biliyor muyuz o an beyefendinin? bilmiyoruz. bana da sorsalar "neden yaptın" diye, yemek yaptığı sırada ocağın başında taytla süzülürken arkadan dolanıp, laps diye yapıştırmak için yaptım demem. sevgimden ötürü günde 39 özel mesaj attım ve 4000 sayfa aşk mektubu yazdım derim.
tarihe bakınca bir çok aşkın, mesafeler yüzünden gözde büyütüldükçe büyütülen platonikler olduğunu anladım.
benim mektup arkadaşım vardı, helena. o iş rahmetli özal'ın işi miydi unuttum ama, bir ara mektup yazardık hepimiz. küçüğüm daha ben. kağıdı yalardım o yaşta, mürekkep içerdim. mesafe olunca gözde çok büyüyor kadın kişisi. bence olayın temelinde emüşko arzusu da aranmalı. aşkın hormon yanılgısı olduğu şeklindeki acımasız fikrimle yarışmaya katılıyorum.
allaşkına beatrice yenge kimmiş bir google yapın. dante bunu 3-5 kez anca görmüş, 7 kat cehennem yazmış adam. neden? çünkü o dönem ulaşım imkanı çok zordu. insan kendi kendine cennet cehennem üretiyor. ya ben profil fotosu yalıyorum söyletmeyin çok rica ederim. şerefimle yazıyorum şurada delikanlı gibi, adamın dibi gibi. iç yüz çok farklı olabilir insanlarda. içe bakacaksınız.
"bu baktığın şey var ama elletmem" hatasıdır. yani erişim izni yoktur, yenge müsait değildir ya da cool bir yengedir. dizin listeleme erişiminden tutun, modsecurity, waf gibi güvenlik kuralları ile dolu eklentilere kadar, failban kurallarına kadar bir çok sebebi olabilir bu hatanın.
eğer aradığınız yenge hiç olmasaydı, bunun yerine 404 hatası alırdınız. 403 yasak demektir.
bazı siteler, hatta günümüzde çoğu site, kendi özel 403, 503 sayfalarına sahip.
sunucuya dair bazı bilgileri gizlemek, marka değerini artırmak (her olayımız bize özeldir hesaabı), ya da, gelen adamı istenen doğru sayfaya yönlendirmek için bunu yapıyorlar.
mesela yukarıdaki basit örnekte, eğer site dosyalarınızın olduğu yerde, yani sizin web-root klasörünüzde back.html dosyası varsa, siteye girenler 403 hatası alır. back.html dosyasına ne yazarsanız onu görürler. "yasak kardeşim" de yazılabilir, vesikalık fotonuzu da koyabilirsiniz oraya. millet n'apıyor? nginx'in orjinal sayfası yerine, şirin bir yasak mesajı yazıyor. ya da bunu 503 yapın, adı bakım sayfası oluyor. mantıklı olanı yapıyorlar. apache için de durum aynı. apache sevmem.
bu arada, evlenmek istiyorum ben arkadaşlar. yeminle usandım böyle sap sap. hanımımla dondurma yürüyüşü yapardık off lan. elimizde külahlar.
valla bombaydı bu bee. hazır rocky'ye eskilere dalmışken marty mcfly'ı hatırladım.
johnny b goode da çalarsan güzel gidebilir hocam. güzel yayınlar olsun *
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.