son feci mars yazar profili

son feci mars kapak fotoğrafı
son feci mars profil fotoğrafı
rozet
karma: 23156 tanım: 1474 başlık: 253 apolet: 3 takipçi: 214
ortaçağ'la ilgili sorunuz varsa buyurunuz, diğer çağlarla ilgilenmiyorum.

son tanımları | başucu eserleri


louis william wain

londra'nın sakinliği ile göze çarpan yerleşmelerinden birinde, 1860 yılı dolaylarında doğmuş bir ressam.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kendisi ölümden yaklaşık on yıl kadar önce şizofreni olduğunu öğrenmiştir. öncesinde kedi çizimleri ile meşhur olan bu sanatçı, hastalığının atak gösterdiği zamanlara göre çizimlerinde soyutluğa ve değişikliğe gitmiştir. kronolojik sıralamaya göre linkini verdiğim yukarıdaki görsel; wain'in buhranının resmine ne derece yansıdığını realist bir şekilde gösteriyor.

peki, bu adamın ilham kaynağı nedir ve hastalığı nasıl nüksetmiştir?


louis william wain'in evinde çok severek baktığı bir kedisi vardı. ondan esinleniyor, arada şakasına insansı görünümlü de kedişler de çiziyordu. bir gün yine kedisini resmettiği komikli bir tabloyu çok sevdiği eşine gösterdi ve eşi tabloyu çok sevdi. bunu gören wain, eşini güldürmek adına çeşitli kedi resimleri yapmaya başladı. (hayırlı koca ya resmen swh)

daha sonra bizler için üzücü, wain için korkunç derece yıkım gücü olan bir olay oldu; eşi kansere yakalanmıştı. günler günleri kovalarken eşi gözleri önünde yitip gitti. onun ölümünden sonra şizofreni teşhisi konulan wain, ölünceye değin kedileri çizmeye devam etti ancak hastalığı dolayısıyla çizimleri gittikçe soyutlaşıyordu. baktığımızda "bu ne la?" diyeceğim, karmaşık, fraktal şeklindeki tablolar vardı fakat louis hâlâ kedi çizdiğini düşünüyordu. eşinden yaklaşık on yıl sonra kendisi de yaşama veda etti.


hastalığından evvelki bir tablosu için; #958424.
devamını gör...

italya'daki dev peluş tavşan

tamamen organik atıklardan yapılma, yaklaşık 60-61 metre uzunluğundaki pembiş tavşan.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu tavşan colletto fava dağı'nın 5000 metrelik yüksek eteklerine, 2005 yılının hazin bir gününde yerleştirilmiş. epey turist çekiyor ve net bir şekilde ya ziyaret edilerek ya da google earth'de görülüyor. doğruysa eğer eserin yapılış amacı; tavşanın çok yüksek bir yerden dağın üzerine düşmüş gibi görünmesi. bu nedenle kolları iki yana açık, bacakları aynı yandadır. düşüp bayılmış insan bedenini andırır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

avustralya'lı kökenli bir şirket tarafından yapılmaya başlanmış. su geçirmiyor ve örülmesi, yerleştirilmesi falan tam 5 yıl sürmüş fakat emeğe saygısızlık edip kendisini sanat eseri saymıyorlar. onun sanat eseri niteliği taşıdığına inanmıyorlar. tabii herkes bu şekilde düşünmüyor. değer veren, çok çok uzaklardan onu görmeye gelenler de var.

ilk yerleştirildiği zamanlar parlak bir pembeye sahipken, şimdiki rengi soluk gri-pembe arası renge evrilmiş. çok üzücü.

edit: fotoğraf düzenleme.
devamını gör...

pistanthrophobia

güven kırılmasının ve kötü anıların insanı ne hale getirebileceğini açıkça gösteren bir kelime olan pistanthrophobia'nın sözlük tanımı karşımıza şöyle çıkıyor; daha önce yaşanılan hayal kırıklıkları ve ihanetler sonucu kişide oluşan mantıksız güvenme korkusu.

bu fobi bireyi kendisiyle tek başına bırakıyor, etrafındakilerden uzaklaşmasına yol açıyor. birey; gitgide artan "hep aynı şeyleri yaşadım, yine öyle olacak" "ben hep yalnız kalacağım" gibi paranoyakça düşüncelerle baş etmeye çalışıyor. haliyle kırılmaktan ölesiye korkar hale gelmesi de cabası. kişisel ilişkiler kurmak bu bireyler için imkânsıza yakın oluyor.
kişi en sonunda herkesin ona ihanet edeceğine falan inanıyor. sezgileri kuvvetli olur bu insanların ancak hiçbir şekilde sezgilerine güvenmezler. hastalığın belirtilerinden biri budur. diğer belirtiler arasında;
-samimiyet kurmaktan kaçınmak, arkadaş edinmemek
-aktivitelerden uzaklaşmak
-eleştirilmekten son derece endişe duymak
-içe kapanıklaşmak

gibi maddelerde mevcut. korku zamanla rutin hayatı köreltiyor. özetle sütten ağzı yanan durumu işte. ilk başta ufak seyretmesine aldanmayın. ilerleyen günlerde aşk hayatından iş hayatına değin her bir şeyciği ele geçirebilir. korkunun sahibi kişilere pistantrofobik denir. terapi alınması nihai ve de ivedi çözümdür.
--

günümüz ilişkilerinde güven duygusunun taşıdığı önemi biliyoruz. tabii sadece günümüz için değil, her dönem için geçerli ama konumuz bu değil. sapmayalım konudan. *
ilişkilerde doğru adımlar atılmalı, akıllıca davranılmalı. "aşka da mı mantık katacağız?" dediğinizi duydum, saklanmayın lütfen.
evet, aşka da mantık katacağız. sonumuz böyle mi olsun? yani tamam, yine olsun da, aşırıya kaçmayalım. ne demiştik su zehirlenmesi'ni anlatırken? her şeyin fazlası zarardır. en sonunda misantrofobik oluruz falan, gerek yok bunca aksiyona.

not: misanthropfy en kısa zamanda açıklanacaktır.

edit: misanthropy isim düzenlemesi.
devamını gör...

lilliput etkisi

üst tanımda da bahsedildiği üzere; etki alanında bulunan canlılar üzerinde, yıllarca süregelecek hasar bırakan büyük bir afetin ardından * bu canlıların iç yapıları üzerinde kendini göstererek ciddi ciddi büyümelerini engelleyen bir çeşit etki.

bahse geçen terim 1993 yılında adam urbanek tarafından graptoloidlerin neslinin tükenmesiyle ilgili yazılan bir makalede görüldü. daha sonra birçok kişi üzerine çalışmalar yaptı.

pompeii olayını birçoğumuz biliyoruz. okuduklarım yamultmuyorsa pompeii'den kalan bazı canlı türleri de küçüle küçüle yok olmak üzere * çünkü yaşanmış olan olay, canlının anatomik yapısını hedef alıyor ve onun da, ondan sonra gelenin de hipofiz bezinin doğru bir şekilde çalışmasına izin vermiyor. çok daha büyük organizmaların aldığı etki şiddeti, küçük organizmların aldığı şiddetten büyük olabiliyor ve bu şiddetin büyüklüğü lilliput'un olağana göre kısa bir zamanda kendini göstermesine yol açıyor.
devamını gör...

bin muhteşem güneş

khaled hosseini'nin okuduğum ilk kitabı.

çok fazla beğendiğim ve alakasız bir yerde gözyaşı dökmeme neden olan kitap, öncelikle arkasında yazan "nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar." cümlesiyle hayli etkiledi. buradan konuyla alakalı birkaç bilgi almış oldum. hosseini çocukluğunda gördüğü, bildiği afganistan'ı anlatacaktı. daha sonra okumaya başladım ve ilk sayfada "harami" sözcüğüne rastladım. evlilik dışı olan bir çocuğun yaşayacağı zorlukların da böylelikle farkına vardım.

şimdi sıra sekizinci sayfada, sonlarda şu cümle var, hepimiz illa duymuşuzdur: "pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima mutlaka bir kadını gösterir."
burada yazar "bakın, bu kitapta suçlayıcı parmaklara maruz kalan kadınları anlatacağım!" dedi ve öyle de oldu.


nana'dan leyla'ya ismi geçen her kadın bir erkek yüzünden hayatından oldu. bilirsiniz birinin hayatını kaybetmesi için ölmesi gerekmez. bu kadınlar henüz ölmeden yaşamlarından oldular. sanırım tarık ve babi harici iyi erkek karakter sınırlıydı. raşit'in bitmek bilmeyen dayakları, istekleri, sövmeleri... celil salağının kızını eve almaması falan feminist olmaya yetecek sebepti resmen.

meryem henüz on beşindeyken evlendirildi. o yaşta vücudu kaldırmadığı için bebeklerini kaybetti ve yine kendisi suçlandı. babası diğer kızlarını okula gönderdi, 'meryem'e evlenmek için ideal yaştasın' dediler. raşit cıbıl cıbıl kadın fotoğraflarına baktı ama meryem'e 'burka (çarşaf türü bir şey) giymek zorunda olduğunu' söyledi. kim ne derse desin, bu hikâyenin asıl kaybedeni meryem co'ydu.


kitap okumaya doyurdu desem yanlış olmaz sanırım. edebiyatı, siyaseti, aşkı, terörü, hayatı yani kısaca, çok güzel anlatmıştı yazar. kesinlikle yatırım tavsiyesidir. ilk sayfalara bir göz atın, demek istediğimi anlayacaksınız.

-"bir toplumun, kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı yoktur."
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim