son feci mars yazar profili

son feci mars kapak fotoğrafı
son feci mars profil fotoğrafı
rozet
kafa izninde
karma: 21950 tanım: 1430 başlık: 250 apolet: 3 takipçi: 210
olm hayat çok zor lan (26.09.2021) 4.10.2022 editi: hayat aslında çok güzelmiş.

son tanımları | başucu eserleri


sosyal kör nokta

kör nokta tabiri gerçekte var olan bir varlığı göremediğimiz zaman, görememe durumundaki boşluğu ifade etmemize yarar.
günlük yaşantımızda da kullanırız. kameranın çekmediği bir nokta görüldüğünde "kör noktaya denk gelmiş, görünmüyor" gibi cümleler kullanırız.
sosyal kör nokta ise toplumun acı veren olgularına zihnin kendisini kapatması demektir. adeta görmediğine "kör nokta" adını takan kamera gibi, zihin de acıya karşı savunma olarak kolektif bir boşluk yaratır. bu boşlukta birey kendini kandırır, farkındalığı yok olur ve dikkat koşarak uzaklaşır. stres olmamak, kaygı duymamak ve de acı verme ihtimali olan olguya duyarsız kalmak için farkındalığın önemli kısımları zihnen terk edilir.
bu kaçma durumunun sonucunda ise içsel bir huzur yaşanır. birey rahatladığını, acı verenin tek seferde yok olduğunu hisseder. konfor alanına dönüşen sosyal kör noktası gerçeği görmemesine neden olur. tabii, gözler aslolanına açıldığında eski kaygıların su yüzeyine çıkması beklenmeyen değil. o zaman ise kaçınılmaz bir anksiyete krizi yakayı tutabilir.

kurtulmanın çeşitli yolları vardır;
-kişi toplumla yüzleşmeli, yaşanan her ne var ise kendini onunla baş edebilecek biri olarak görmelidir.
-duyarsızlaşmayı oluşturan etkenlerden uzakta kalmalıdır.

edit: kelime hatası.
devamını gör...

louis william wain

londra'nın sakinliği ile göze çarpan yerleşmelerinden birinde, 1860 yılı dolaylarında doğmuş bir ressam.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kendisi ölümden yaklaşık on yıl kadar önce şizofreni olduğunu öğrenmiştir. öncesinde kedi çizimleri ile meşhur olan bu sanatçı, hastalığının atak gösterdiği zamanlara göre çizimlerinde soyutluğa ve değişikliğe gitmiştir. kronolojik sıralamaya göre linkini verdiğim yukarıdaki görsel; wain'in buhranının resmine ne derece yansıdığını realist bir şekilde gösteriyor.

peki, bu adamın ilham kaynağı nedir ve hastalığı nasıl nüksetmiştir?


louis william wain'in evinde çok severek baktığı bir kedisi vardı. ondan esinleniyor, arada şakasına insansı görünümlü de kedişler de çiziyordu. bir gün yine kedisini resmettiği komikli bir tabloyu çok sevdiği eşine gösterdi ve eşi tabloyu çok sevdi. bunu gören wain, eşini güldürmek adına çeşitli kedi resimleri yapmaya başladı. (hayırlı koca ya resmen swh)

daha sonra bizler için üzücü, wain için korkunç derece yıkım gücü olan bir olay oldu; eşi kansere yakalanmıştı. günler günleri kovalarken eşi gözleri önünde yitip gitti. onun ölümünden sonra şizofreni teşhisi konulan wain, ölünceye değin kedileri çizmeye devam etti ancak hastalığı dolayısıyla çizimleri gittikçe soyutlaşıyordu. baktığımızda "bu ne la?" diyeceğim, karmaşık, fraktal şeklindeki tablolar vardı fakat louis hâlâ kedi çizdiğini düşünüyordu. eşinden yaklaşık on yıl sonra kendisi de yaşama veda etti.


hastalığından evvelki bir tablosu için; #958424.
devamını gör...

italya'daki dev peluş tavşan

tamamen organik atıklardan yapılma, yaklaşık 60-61 metre uzunluğundaki pembiş tavşan.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu tavşan colletto fava dağı'nın 5000 metrelik yüksek eteklerine, 2005 yılının hazin bir gününde yerleştirilmiş. epey turist çekiyor ve net bir şekilde ya ziyaret edilerek ya da google earth'de görülüyor. doğruysa eğer eserin yapılış amacı; tavşanın çok yüksek bir yerden dağın üzerine düşmüş gibi görünmesi. bu nedenle kolları iki yana açık, bacakları aynı yandadır. düşüp bayılmış insan bedenini andırır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

avustralya'lı kökenli bir şirket tarafından yapılmaya başlanmış. su geçirmiyor ve örülmesi, yerleştirilmesi falan tam 5 yıl sürmüş fakat emeğe saygısızlık edip kendisini sanat eseri saymıyorlar. onun sanat eseri niteliği taşıdığına inanmıyorlar. tabii herkes bu şekilde düşünmüyor. değer veren, çok çok uzaklardan onu görmeye gelenler de var.

ilk yerleştirildiği zamanlar parlak bir pembeye sahipken, şimdiki rengi soluk gri-pembe arası renge evrilmiş. çok üzücü.

edit: fotoğraf düzenleme.
devamını gör...

pistanthrophobia

güven kırılmasının ve kötü anıların insanı ne hale getirebileceğini açıkça gösteren bir kelime olan pistanthrophobia'nın sözlük tanımı karşımıza şöyle çıkıyor; daha önce yaşanılan hayal kırıklıkları ve ihanetler sonucu kişide oluşan mantıksız güvenme korkusu.

bu fobi bireyi kendisiyle tek başına bırakıyor, etrafındakilerden uzaklaşmasına yol açıyor. birey; gitgide artan "hep aynı şeyleri yaşadım, yine öyle olacak" "ben hep yalnız kalacağım" gibi paranoyakça düşüncelerle baş etmeye çalışıyor. haliyle kırılmaktan ölesiye korkar hale gelmesi de cabası. kişisel ilişkiler kurmak bu bireyler için imkânsıza yakın oluyor.
kişi en sonunda herkesin ona ihanet edeceğine falan inanıyor. sezgileri kuvvetli olur bu insanların ancak hiçbir şekilde sezgilerine güvenmezler. hastalığın belirtilerinden biri budur. diğer belirtiler arasında;
-samimiyet kurmaktan kaçınmak, arkadaş edinmemek
-aktivitelerden uzaklaşmak
-eleştirilmekten son derece endişe duymak
-içe kapanıklaşmak

gibi maddelerde mevcut. korku zamanla rutin hayatı köreltiyor. özetle sütten ağzı yanan durumu işte. ilk başta ufak seyretmesine aldanmayın. ilerleyen günlerde aşk hayatından iş hayatına değin her bir şeyciği ele geçirebilir. korkunun sahibi kişilere pistantrofobik denir. terapi alınması nihai ve de ivedi çözümdür.
--

günümüz ilişkilerinde güven duygusunun taşıdığı önemi biliyoruz. tabii sadece günümüz için değil, her dönem için geçerli ama konumuz bu değil. sapmayalım konudan. *
ilişkilerde doğru adımlar atılmalı, akıllıca davranılmalı. "aşka da mı mantık katacağız?" dediğinizi duydum, saklanmayın lütfen.
evet, aşka da mantık katacağız. sonumuz böyle mi olsun? yani tamam, yine olsun da, aşırıya kaçmayalım. ne demiştik su zehirlenmesi'ni anlatırken? her şeyin fazlası zarardır. en sonunda misantrofobik oluruz falan, gerek yok bunca aksiyona.

not: misanthropfy en kısa zamanda açıklanacaktır.

edit: misanthropy isim düzenlemesi.
devamını gör...

esrar-ı cinayet

tanzimat birinci dönem sanatçılarından olan ve de ismini "yazı makinesi" olarak duyurmuş ahmet mithat efendi'nin, dönemin şartlarını belli edecek şekilde yazıp bizlere bıraktığı, edebiyatımızın ilk cinayet romanıdır.

kitap haline gelmeden önce gazetede tefrika edilen roman, daha sonra kitaplaştırılmıştır. tanzimat birinci dönem'de dilin basitleştirilmeye çalışıldığını ancak başarılı olamadığını biliyoruz. ahmet mithat'da bundan etkileniyor. yine dönemin şartlarından olan "okuyucuya bilgi verme" olayını da aşamıyor. yer yer cümleyi kesip okurla konuşur gibi yazıyor. kitabın basitleştirilmiş türkçesini malum kitap sitesinde* bulabilirsiniz.

okuyucuyla konuşurcasına yazıldığından konudan sapma oluyor ama anlatım neticesinde o eksik tamamlanıyor. tavsiyedir.
••

mekân olarak istanbul'u seçen yazar, alışagelmiş bir konuyu ele alıyor; balıkçılar kıyıya vurmuş biri kız üç kişinin cesedini buluyorlar. henüz bu olay çözülmeden ortaya başka bir ceset çıkıyor. ceset cinayet süsü verilerek öldürülmüş olduğundan öncelikle üzerinde durulmuyor lakin kitabın öne çıkan karakteri olan ve soruşturmayı yürüten memur arkadaşımız osman sabri bunu aydınlatıyor.


kitap, iki yüze yakın esere imza atmış yazarın en önemli yapıtları arasında sayılmakta. üniversite sınavında da sorulma ihtimali yüksek. eğer benim gibi sınava girecek arkadaşlarım varsa* eseri, yazarı ve türünü bilmelerini tavsiye ederim.
devamını gör...

lilliput etkisi

üst tanımda da bahsedildiği üzere; etki alanında bulunan canlılar üzerinde, yıllarca süregelecek hasar bırakan büyük bir afetin ardından * bu canlıların iç yapıları üzerinde kendini göstererek ciddi ciddi büyümelerini engelleyen bir çeşit etki.

bahse geçen terim 1993 yılında adam urbanek tarafından graptoloidlerin neslinin tükenmesiyle ilgili yazılan bir makalede görüldü. daha sonra birçok kişi üzerine çalışmalar yaptı.

pompeii olayını birçoğumuz biliyoruz. okuduklarım yamultmuyorsa pompeii'den kalan bazı canlı türleri de küçüle küçüle yok olmak üzere * çünkü yaşanmış olan olay, canlının anatomik yapısını hedef alıyor ve onun da, ondan sonra gelenin de hipofiz bezinin doğru bir şekilde çalışmasına izin vermiyor. çok daha büyük organizmaların aldığı etki şiddeti, küçük organizmların aldığı şiddetten büyük olabiliyor ve bu şiddetin büyüklüğü lilliput'un olağana göre kısa bir zamanda kendini göstermesine yol açıyor.
devamını gör...

bin muhteşem güneş

khaled hosseini'nin okuduğum ilk kitabı.

çok fazla beğendiğim ve alakasız bir yerde gözyaşı dökmeme neden olan kitap, öncelikle arkasında yazan "nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar." cümlesiyle hayli etkiledi. buradan konuyla alakalı birkaç bilgi almış oldum. hosseini çocukluğunda gördüğü, bildiği afganistan'ı anlatacaktı. daha sonra okumaya başladım ve ilk sayfada "harami" sözcüğüne rastladım. evlilik dışı olan bir çocuğun yaşayacağı zorlukların da böylelikle farkına vardım.

şimdi sıra sekizinci sayfada, sonlarda şu cümle var, hepimiz illa duymuşuzdur: "pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima mutlaka bir kadını gösterir."
burada yazar "bakın, bu kitapta suçlayıcı parmaklara maruz kalan kadınları anlatacağım!" dedi ve öyle de oldu.


nana'dan leyla'ya ismi geçen her kadın bir erkek yüzünden hayatından oldu. bilirsiniz birinin hayatını kaybetmesi için ölmesi gerekmez. bu kadınlar henüz ölmeden yaşamlarından oldular. sanırım tarık ve babi harici iyi erkek karakter sınırlıydı. raşit'in bitmek bilmeyen dayakları, istekleri, sövmeleri... celil salağının kızını eve almaması falan feminist olmaya yetecek sebepti resmen.

meryem henüz on beşindeyken evlendirildi. o yaşta vücudu kaldırmadığı için bebeklerini kaybetti ve yine kendisi suçlandı. babası diğer kızlarını okula gönderdi, 'meryem'e evlenmek için ideal yaştasın' dediler. raşit cıbıl cıbıl kadın fotoğraflarına baktı ama meryem'e 'burka (çarşaf türü bir şey) giymek zorunda olduğunu' söyledi. kim ne derse desin, bu hikâyenin asıl kaybedeni meryem co'ydu.


kitap okumaya doyurdu desem yanlış olmaz sanırım. edebiyatı, siyaseti, aşkı, terörü, hayatı yani kısaca, çok güzel anlatmıştı yazar. kesinlikle yatırım tavsiyesidir. ilk sayfalara bir göz atın, demek istediğimi anlayacaksınız.

-"bir toplumun, kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı yoktur."
devamını gör...

black sheep effect

türkçeye kara koyun teorisi yahut kara koyun etkisi olarak çevrilen ve insanların kendilerinden farklı olanı yaftaladıkları bir çeşit metafor, deyim.

bilindiği gibi neredeyse her ailenin ele avuca sığmaz, dik başlı ve diğer aile üyelerinden farklı olan bir üyesi vardır. bu kişi davranışsal ya da dış görünüş olarak hiçbirine benzemez. sadece aileler için de geçerli değildir bahsettiğim etki, arkadaş grubunda, sınıfta vs. de diğerlerinden farklı olanın yaşadığıdır. ki ister istemez dışlanma olur arada. dışlanmaya sebebiyet veren olaya da pek sevgili uzmanlar kara koyun etkisi adını vermişler. şöyle bir bakın etrafınıza illaki örneğine rastlayacaksınızdır.

dışarıdan güzel görünse de aslında sandığınız gibi çekici de değildir çünkü kara koyun demek dışlanmış, ötekileştirilmiş demektir. hemencecik söyleyeyim, demedi demeyin. sonra "vay efendim böyle tahmin etmemiştim, mars dememişti bunu" olmasın. *

bir de çok bilinmez fakat bazı psikologlar ailedeki herhangi bir kötü durumdan psikolojik olarak en çok etkilenen kişi olarak da açıklarlar. olayı herkes yaşamıştır ancak biri o kadar etkilenir ki davranışları değişir, farklı olmaya başlar. o zaman da araya soğukluklar girer. deyim can bulur.

karalara boyanmamamız dileğiyle. *
devamını gör...

dr. frost

dizisini henüz bitirmediğimden mütevellit webtoon olarak yorum yapmak istediğim harika bir webtoon serisi. türü psikoloji.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu webtoon'u birkaç ay önce japon kültürüne aşık bir arkadaşım önermişti "sen psikoloji seversin kıskıskıs" diyerek. başta okumayı istemedim, konusu falan çok ilgimi çekmiyordu. basit görünüyordu gözüme daha doğrusu. canımın sıkıldığı bir gün bir şans vereyim, diyerek okumaya başladım.

ailesi hakkında henüz kesin bilgim olmayan doktor frost*, daha öncesinde eğitimini gördüğü üniversitenin danışmanlık merkezi'ne psikoterapist olarak gelir. olağanüstü bir "insanı okuma" yetisi vardır ve kendisine göre bu adamı değerli yapan şey duygularının olmamasıdır. danışmanlık merkezi'ne gelen birçok farklı vakayı inceler ve yanında stajyer olarak çalışan yoon sung-ah'a da öğretmenlik yapar.

••
çizimler gerçekten çok güzel. bazı tepkiler öyle gerçekçi ki olayları okumuyor da izliyor gibi hissediyorsunuz. günlük yaşantınızda kullanıp fayda elde edebileceğiniz ufak psikolojik bilgiler de yer alıyor. bu bilgileri kullanarak etrafınızdaki insanları daha net görmeye başlamamanız işten değil. eğer webtoon, manga türü şeyler okumayı seviyorsanız pişman olmayacağınızı da söylemek isterim. okumak isteyen olursa linki için mesaj kutuma portakal atabilir.
••
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

"profesyonellere paramızı emanet ederiz. ayrıca bedenlerimizi de hatta evlerimizin dekorasyonu ve çocuklarımızın eğitimi gibi titizlik gerektiren işlerimizi de. evlilik kararlarımızı bile. bir çok şeyi profesyonellere emanet edebiliriz. peki ya zihinlerimizi?"

açıklama kısmında yer alan cümleler bunlardı. pek ilgi çekici değil kabul ediyorum fakat ilk bölümden itibaren garip bir şekilde sarmaya başlıyor. zaten ilk bölümdeki giriş gerçekten harikaydı. bir psikoloğun yazdıklarından yola çıkarak yapılan bir çıkarım yazılıydı. hemen çıkarımı da aktarayım;

"1952 yılında, ünlü amerikan psikolog gordon exner, en ünlü tezine şu ifadelerle başladı; eğer gezegende 6 milyar insan varsa, 6 milyar farklı düşünce tipi, kişilik ve huy olmalı. her insanın psikolojik durumu, kişiliği ve huyları farklı olduğundan, her insan eşsizdir.

ama ölümünden önce kaleme aldığı denemede bu ifadesini değiştirdi ve şu şekilde sonlandırdı; aslında bunlar sadece tek bir insanın 6 milyar farklı yansımasıdır."

bu şekilde ister istemez düşüncelere iten bir sürü aforizma, düşünce yazısı vs. var. yere göğe sığdıramamamdan da anlamışsınızdır ne kadar sevdiğimi ve başarılı gördüğümü. webtoon okumak ilginizi çekiyorsa kesinlikle tavsiyemdir. dizisi de çok güzel, on bölümden oluşuyor. okumayla uğraşamam derseniz mesaj kutucuğunuza dizinin linkini bırakabilirim.

şimdiden keyifli okumalar/seyirler.

edit: harf eki.
devamını gör...

delik adamı

bizler dünya insanları olarak yedi milyar kişiyiz. daha fazla küsüratı var da, konu onlar değil.

bu milyarlarca insanın belki yüzlercesiyle gün içerisinde karşılaşıyoruz. bazılarımız daha fazlasıyla, bazılarımız daha azıyla. hiç dışarı çıkmayan bireyler dahi en az üç dört kişiyi görüyor. ne yalnızız, ne de tek başımızayız. etrafımız hep birileri ile dolu fakat yerli kabileler kendileri dışında hiç kimseyi görmüyorlar.

40 50 yıl öncesine kadar dünya üzerinde yaşayan birçok farklı kabile vardı. sayıları milyonlara göre azdı fakat bir şekilde yaşamaya devam ediyorlardı. şimdi ise o kabilelerden geriye 20 30 tane kaldı. 90'lı yıllarda onları korumak için birçok şey yapıldı ve funai isminde bir koruyucu daha çıktı. funai korumaya almak için kabileleri gezdiği zaman dünyanın en yalnız adamına rastladı *. diğer kabileler her ne kadar kabul görse de, açtığı 2 metre derinliği bulan deliklerle adını "delik adamı" diye duyurmuş şu kişi 7 milyar arasında tek başına.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

funai 113 farklı kabileyi buldu ve korumaya aldı. himayesine alamadığı kişilerden biri ise bahsettiğim üzere delik adam. 50'li yaşlarını yaşadığı düşünülen bu adam, amazon ormanları'nın balta girmemiş derinliklerinde yaşam mücadelesi veriyor.
ne konuştuğu dil hakkında bir bilgi var ne adı ne de ailesi hakkında, yaşı bile tahminler üzerine söylenmiş.
funai yanılmıyorsa ailesi 90'lı yıllarda öldürülmüş.
••

şimdi şöyle düşünelim; bizler sandığımız kadar yalnız mıyız?
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim