soren kierkegaard 221b yazar profili

soren kierkegaard 221b kapak fotoğrafı
soren kierkegaard 221b profil fotoğrafı
rozet
kafa izninde
karma: 14422 tanım: 1006 başlık: 174 apolet: 2 takipçi: 82
Ama biz, aşkın ötesinde bir aşk ile sevdik.

son tanımları | başucu eserleri


paperclip harekâtı

naziler tarafından 1943 senesi öncesinde, makine mühendisleri şoför, bilim adamları hizmetli ve matematikçiler kantinci olarak kullanıldı.
daha sonra (1943 yılı sonrası) tüm bilim adamları yine naziler tarafından araştırma ve geliştirme amacıyla toplandılar, sınandılar ve kendilerine güvenip güvenemeyeceklerine göre bir liste hazırlandı. toplanmalarının sebebi silah sanayisinde oluşan eksiklerden, liste yapılması sebebi ise tahminimce nazilerin her zamanki katı kurallarından kaynaklıydı. en zeki insanlarını bu kez bir şoför, bir hizmetli, bir kantinci değil de; kendilerine silah, roket; teknoloji verebilen insanlar olarak kullanmak istediler.

2. dünya savaşının bitmesine aylar kala, bilim adamlarının isimlerinin bulunduğu liste, amerika birleşik devletleri'nin eline geçti.
amerikalılar önce listedeki her bilim adamını tek tek sorgulamak istese de, olayı kendilerine yontarak, onları kendi ülkelerine, amerika'ya kaçırma kararı aldılar. işte bu operasyonun kod adına paperclip harekâtı diyoruz.

amerikalılar, bilim adamlarına aileleri ile birlikte yaşayacakları şekilde, güzel çalışma imkanları ve yüksek ücretler teklif ettiler.
yıllar geçtikçe, aralarında alman kimyagerlerin, bilim adamlarının, silah uzmanlarının ve doktorlarının bulunduğu yaklaşık 1600 bilim insanı, 1990 yıllarında amerika'ya kaçmış, buldukları önemli icatların üretimine başlamış bulunuyorlardı.
nasa'nın temellerini attığı söylenen bu bilim adamları amerikanın şu an ki süper güç olmasının bir nedenidir, paperclip harekâtı, amerika'nın aldığı en mantıklı kararlardan biridir diyebilir miyiz? kesinlikle evet.

bu bilim insanları amerika için 10 milyar dolara yakın bir katma değer ve kazanç oluşturdular.


işte, bilgi bu yüzden dünyanın en önemli şeylerinden. işte bilgi bu yüzden bu kadar pahalı..
devamını gör...

sherlock holmes

bazen bu hayattan kaçıp başka diyarlara gitmek istediğimde sürekli kendisine baş vurduğum, hoş sohbet, bazen çaldığı stradivarius kemanının tiz çığlıkları eşliğinde oturup bir iki hasbihal eylediğimiz kurgusal, britan roman karakteri.

sherlock hakkında söyleyecek çok şeyim var, fakat insanın içi de koca bir dünya gibidir ya; neyi düşünsem, neyi yazsam yine de bitmez söyleyeceklerim.
biraz sevgili doktor john hamish watson'un notlarına- bloğuna benzemedi mi yazdıklarım?

sevgili yazar sir arthur conan doyle, analitik düşünce sistemi ve tümdengelim hakkında oldukça bilgili olan bir profesörden esinlenerek sherlock holmes karakterini yaratıyor; bu profesörün adı ise joseph bell.
profesör oldukça zeki ve mesleği tıpkı conan doyle gibi doktorluk; kendisi dönemin ünlü hekimlerinden. sherlock holmes'un hikayeleri (dört tanesi hariçtir ) doktor john watson'un notlarından derleniyor.

doktor watson'dan kısaca bahsetmek, sherlock'u sonra anlatmak gereklidir, çünkü holmes ve watson aynı ipin iki cambazı. düzeltmek istedim, aynı ipin üzerinde yürüyebilen iki cambaz...
sherlock holmes var ise, watson' da vardır. doktorsuz sherlock holmes hikayesi olmaz.
kısaca: asıl adı john hamish watson. mesleği: asker, askeri hekim. rahatsızlıkları: afganistan'da zorlu şartlar altında görev yaptığından dolayı kendisinde kaygı durumu mevcut. belaları sürekli kendisine çekiyor. sherlock holmes'ün aziz dostu, kankası, ortağı, partneri, can yoldaşı... bonus: tam bir viktorya dönemi beyi.

işte bu bey'in görevini bitirip londra'ya dönmesi ile başlıyor hikaye.
watson londra'ya döndüğünde beş parası yok, bilseniz, o dönem de londra'da evler nasıl pahalı, nasıl pahalı... kira parası onu zorlamasın diye bir başka şahısla ortak ev tutma kararı alıyor. işte, kendisinin sherlock holmes ile tanışma anısı böyle: nick'imden anlaşılacağı gibi, birleşik krallık- londra- baker street caddesinde 221-b numaralı daireyi tutuyorlar.

ertesi gün onun ayarladığı gibi buluştuk ve toplantımızda bahsettiği baker caddesi no. 221b'deki odaları inceledik. birkaç konforlu yatak odası ve neşeyle döşenmiş ve iki geniş pencereyle aydınlatılan tek, geniş, havadar bir oturma odasından oluşuyordu. john h. watson

aynı eve taşınıyorlar ve sherlock holmes ile yaşamanın asla kolay olmadığını, kendilerini sürekli başka bir maceranın içinde görmek zorunda olduklarını, belanın hayatlarından hiç eksik olmadığının farkına varıyor doktor watson.
çünkü sherlock çok asabi, çünkü sherlock çok saldırgan, çünkü çok zeki, çünkü çok zeki ve beyni tıpkı bir saatli bomba gibi, sürekli, sürekli çalışıyor; tik tok, tik, tok...
sherlock yalnızca işiyledanışman dedektiflik alakalı şeyler ile ilgileniyor.
zihnini bir bardağa benzetiyor:
eğer bu bardağın tamamını doldurur ve içinde yararsız bilgiler de var olursa, günü geldiğinde bu yararsız bilgilerin, zihnindeki yararlı diğer bilgilerin gün ışığına çıkmalarını engelleyeceklerinden korkuyor. işte bu yüzdendir ki zihnine yararsız hiçbir şeyi almamaya çalışıyorr; dünya'nın güneş etrafında döndüğü bilgisini bile...
sherlock düşünmeyi, en küçük ayrıntıları incelemeyi seviyor. öyle çok seviyor ki, kanepe'de kollarında nikotin bantları (kendisi nikotini bırakmak mücadelesi içindedir, madde bağımlısıdır, formaldehit tüketir, kokain tüketir...) derin derin düşünürken, düşünce akışı bozulmasın diye watson'a mesaj atarak acilen gelmesini, masanın üzerindeki telefonu kendisine vermesini istiyor.
sherlock akıl yürütme, çıkarım yapma yetenekleri ile kraliyet ailesi dahil olmak üzere, londra'da farklı bir çok şahsiyetin ilginç olaylarını çözüme kavuşturuyor. olayları çözüme kavuşturmada, kendisi için paranın hiçbir önemi yok!
yoksul bir müşterinin getirdiği ilginç davayı, altın zengini bir adamın getirdiği sıradan bir soruna tercih ediyor.

sherlock iyi bir dövüşçü, eskrim dersleri alıyor.
sırf bilgi edinmek amacı ile, bir davanın ortasında bir hizmetliye evlenme teklifi edebilecek kadar küstah! . duygulardan çok mantığa önem veriyor.
kimyager...
tüm tütünleri sigara küllerinden tanıyabilecek kadar zeki.
arıcılık ile ilgileniyor.
kendisini (gerçek anlama en yakın olarak) etkilemeyi başarmış ve hayatına aldığı yalnızca bir kadın var:irene adler. irene'den the woman diye bahsediyor.

insanlar ile ilişkileri bu denli soğuk olmasına karşın sherlock, doktor watson'a çoook büyük bir sevgi veriyor:

"üç garrideb" hikâyesinde, karmaşa sırasında watson'ı vuran hırsızı, kanını akıtacak kadar sert biçimde hırpalamış ve "eğer watson'ı öldürseydin, bu odadan canlı çıkamazdın." diyecek kadar da hassasiyet ve öfke göstermiştir."


sherlock, sherlock... iki elinin beş parmağını birbirlerine bitiştirip, ellerini çenesinin altında tutarken canlanır hep zihnimde.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kendisi kurgusal olarak yaratılmış en önemli, en zeki, en müthiş dedektif !


amerika'ya giderek bir irlanda göçmeni kılığına bürünen holmes, bu uzun görevin sonuçlanmasıyla birlikte artık yaklaşmakta olan dünya savaşı'nı kastederek, dostu watson'a şu sözleri söyleyerek gerçek anlamda bir dönemin kapanışını vurgular: "bir şark rüzgârı geliyor, watson. (...) öyle bir rüzgâr ki ingiltere'de böylesi esmedi. soğuk ve acı bir rüzgâr bu watson ve bir çoğumuz karşısında çürüyüp gideceğiz. fakat yine de tanrı'nın rüzgârı bu ve fırtına dindiğinde, güneşin altında daha temiz, daha güzel ve daha güçlü bir toprak yatacak."

devamını gör...

yazarların istekleri

ben bu çağın canlısı değilim sözlük. gerçekten.
beni atın böyle arog filminde olduğu gibi milyonlarca yıl öncesine, gelip geçen dinazorlara selam vereyim , maymunlarla takılayım kardeş kardeş, avcılık toplayıcılık yapayım primatlarla beraber.
hem insan denen hayvandan daha insanlardır onlar, valla bak.
olmadı bu seçenekte hayatta kalmak çok mu zor?
şu filozofların, şairlerin yaşadığı senelere gönderin beni. he?
aristo'nun çaycılığını yaptırın bana. goethe'nin odasını süpürmemi buyurun basit bir hizmetçiymişim gibi.
hiç değilse shakespeare ile birkaç sohbet edeyim.
oradan ver elini mekke.
hiç değilse sorgulamadan teslim olayım inancıma. hiçbir şeyi bilmeden, düşünmeden yaşayayım.
bu da elinizden gelmiyorsa, başka başka alemlere gönderin beni.
mısıra gönderin. önce köle olayım, taş taşıtın piramitlere, sonra azat edin beni; özgürlüğe şiirler yazayım.
atatürk'e gönderin beni, rakısını ben doldurayım.
bir türkü de ben söyleyeyim paşama !
feda olsun şarkılar...
atam ! diyeyim, gelecekten geliyorum.
durumlar fena !
nerede bir garip akımı, orada ben. orhan veli'ye yollayın beni.
salatasını bana soydurun. mahveden havalarda beraber mahvolalım onunla, gözlerimizi kapayalım, istanbul'u dinleyelim.
sultanlarımıza gönderin, hizmetkâr olayım.
satranç oynatın beni fatih ile. yıkılayım karşısından. sürgünler edileyim edirne'ye.
çanakkale'ye yollayın, mehmet akif'le tanıştırın beni, hüngür hüngür ağlayayım, ne olur !
on kıtasını da okuyayım, üstüne basa basa, hıçkıra hıçkıra ağlayayım.
kapansın içimdeki bu boşluk sonunda.
bütün güzel şeyler gelip geçti mi dersin dünya denen bu rüyadan?
bir bilet verin bana, koyun trene.
trenden inince, at arabası isterim ama.
oradan doğru telgrafa:
arthur conan doyle, sir.
ı am in england right now. please let's talk...

hani nerede profesörün? çok merak ediyorum.
nasıl sebep oldu sherlock holmes'u yaratmana?
peki ya kuzgun mu o??
poe buralarda mıdır bu mevsimde acaba?

. . .
devamını gör...

messalina kompleksi

eski roma imparatoru (bkz: claudius)'un güzeller güzeli sevgili karısı imparatoriçe (bkz: valeria messalina)'nın, güçlü bir kadın olmasının yanı sıra, her gece farklı kılıklara girerek, farklı farklı adamlar ile birlikte olduğu söylenir.
bu adamların kim olduğu hiç önemli değildir, çünkü valeria'nın tek ama tek derdi, cinsel doyumsuzluğunu bastırmaktır.
bu sebep ile geceleri sıcak imparatorluğundan gizlenerek kaçar ve bulduğu ilk adam ile ilişkiye girer.
messalina öyle doyumsuzdur ki, bu hata * sürekli tekrarlanır.
ihanet ! ihanet ! ihanet üstüne ihanet eder...
tabii ki, hatalarımızın bedelini bir gün öderiz.

bir gün, claudius'a karşı yapılan bir komploya dahil olduğu anlaşılınca idam edilir messalina.
edilmiştir fakat, bize ardında ismini verdiği bir hastalık kalıyor:
messalina kompleksi, ya da;

yunanca nymphe(kız) ve mania (delilik) kelimelerinden oluşan (bkz: nemfomani), yani cinsel açlık hastalığına sahip kadın kişi, şahıs; cinsel taşkınlık.
bu şahsın, messalina'nın dersek yanlış olmaz, beyninde tatminlik duygusunu ve cinsel ilişkiyi kontrol eden sinirler tahrip olduğundan, dürtülerini kontrol edemez, isteklerinin ve eşinin esiri olur.
bu dürtü içerisinde iken tanımadığı bir adamın karşısına dikilip, onu seks yapmaya zorlayan kadınların olduğu söylenir.

anlaşıldığı üzere, bir insanın tutarlı- tutarsız istekleri ve arzuları öyle çok önemlidir ki, güzelliğinizle anılan bir imparatoriçe bile olsanız, onlara karşı yapacak bir şeyiniz kalmayabiliyor.

her libidosu tavan olan olan kadını bu şekilde nitelendirmemekle birlikte; dili, dini, ırkı, karakteri kendi karakteri ile tamamen farklı bile olsa, sınıfı fark etmeksizin her adam ile yatmak isteyen kadına nemfomanyak diyoruz.

son olarak;
salt, normal bir kadının karakterinde, erkeğinin yanında mutluluk hissetme, güven duyma hisleri yatar. bu hisler kadınların ruhsal yapılarına uygun olduğundan, nemfomani oranı toplumda çok çok düşüktür.

eğer nemfomanyak olduğunuzdan emin değilseniz lütfen bu belirtileri kontrol ediniz ve soruları cevaplayınız:
seks esnasında kontrol yeteneğinizi kaybettiğiniz söylenebilir mi?
sizin için pek de önemli olmayan, rastgele cinsel ilişkiler yaşıyor musunuz?
sürekli seks düşünen bir kadın mısınız?

valeria messalina'nın kural bilmez coşkun tutkuları onu öyle çok etkiledi ki, sonunda düştüğü durumdan kendisini kurtaracak bir güç bulamayıp bize bu kompleksi bıraktı.
devamını gör...

sevginin yaş büyüdükçe anlamının değişmesi

bundan yıllar önce sevgi denen hassas duygunun, iki insanı birbirine ölümüne bağlayabilecek kadar güçlü olduğunu; sevginin bir kadının, bir adama bakan gözlerinin içinde sanki güçlü bir ejderhanın alevleriymiş gibi parıldadığını; onun kilometrelerce öteden bile hissedebileceğini; dili, dini, ırkı olmadığını; bazen yüksek, bulutlara erişen binalar kadar büyük, bazense tek bir kum tanesi kadar küçük olabildiğini; bazen kitap sayfalarında, bazense çiçek yapraklarında bulunabileceğini gördüm !

evet. sevgi, bir kadın ve bir adamı güçlü bir sarmaşık gibi birbirlerine bağlayabiliyordu. yuvarlak, dış çehresi beyaz, içi ela bir döngü olan ve o ela döngüyü sarıp sarmalayan kara ince bir çizgı üzerinden alevler gibi parıldayabiliyor, sizi kendine fizik kurallarına aykırı bir kuvvetle çekebiliyordu. sevgiyi hissedebilmek için kilometrelerin hiçbir anlamı yoktu; onu bir kedinin kısık gözlerinde, bir kitabın ilk sayfasının ikinci cümlesinde, bir çiçeğin fare kulaklı tek yaprağında bile bulabiliyordunuz üstelik...
sonra bir gün ne mi oldu?
her şeyin birden soluklaşabileceğini (sevgi dahil), yapayalnız kalınabileceğini öğrendim.
bu kez sevginin anlamı değişti.
sevgi bazense acı demek olduğunu gösterebiliyordu bizlere.

sevgi ne kadar büyükse, acısı da o kadar büyük olacaktır. -spinoza


şimdilerde ise sevgi bir çocuğun atabildiği ilk adımdır.
devamını gör...

yazarların sevdikleri tablolar

yazmaya öncelikle bir soru ile başlamak, sevdiğim tabloyu tanımın en sonuna bırakmak istediğim başlık.

bir sanatçı eserini izleyenleri görebilir mi?

şu an içinde bulunduğumuz zaman ve yüz yılda, insanların birbirleri ile iletişim kurmalarının pek çok yolu var ve bu iletişimin gerek salt, sağlıklı gerekse anlaşılabilir olması için bizlere hizmet etmekte olan bir sürü araç mevcut. işte bunlardan bazıları:
sözlükler, sosyalleşme amaçlı diğer internet siteleri, telefonlar, bilgisayarlar...

peki çok çok çok eskiye gider isek, sözlüklerin, facebook, instagram gibi sitelerin; telefonların ve bilgisayarların olmadığı dönemlerde insanlar birbirleri ile nasıl iletişim kurabiliyorlardı? evet aklınıza telgraf, mektup, posta tarzı şeyler gelebilir fakat bunun için içerisinde özellikle sanatı da barındıran farklı araçlar da vardı:
resim yapma sanatı.

günümüzde değerini yalnızca zenginlerin anlayabildiği (!) bu sanat öyle güçlüymüş ki, imparatorlar gibi güçlü, kudretli insanlar bile kendi otorilerini, güçlerini göstermek amacı ile ressamlara tablolarını yaptırırlarmış.
bakınız:
atın üzerinde ihtişamlı bir tablosu yapılan bir kralın halkı, onun güçlü olduğuna inanabilir, ona güvenebilir miydi? kral bu şekilde halkı ile iletişime geçmiş sayılabilir miydi? elbette.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


işte bu sanatçılardan bir tanesinin yaptığı bir tablo var ki, onu tıpkı sanat tarihçileri gibi ben de seviyorum.

sanatçı: (bkz: diego velázquez)
tablo: (bkz: las meninas) (bkz: nedimeler)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ispanyol kral ıv. felip'in isteği üzerine çizilen 366 yıllık olan bu tablo, belki de insanlarla iletişime geçmeyi başarabilmiş en iyi ve sanat tarihinin en çok incelenen tablolarından birisi.

tabloda toplam 11 kişi var.
kralın kızı, gösterişli eteği ve parlak sarı saçları ile hemen ortada, bir nedimesi solunda, sağında da eteği ile ona saygısını gösteren bir diğer nedime var. tablonun sağ alt kısmında kralın cüce soytarısı ve sevimli bir yoldaş tüylü dost görünüyor.
arka kısımda, açık olan güçlü kapının hemen yakınında, kraliçenin kahyası bize doğru bakıyor. peki kral nerede?
tabloda elinde palet ile resim çizen şahıs, kral değil. kendisi tablonun resmini yapan şahıs ile aynı şahıs; yani diego velázquez.
peki (bkz: picasso)'nun bile anlamakta zorlandığı bu dahi ressam bu tablonun içinde ise biz mi onu görüyoruz, yoksa görülen mi biziz? ayrıca tekrar sormakta fayda var, kral nerede?

tanım başındaki ilk soruya gelecek olursak, fransız filozof (bkz: michel foucault)'un seyirci bu tabloda ressam için görünür hale gelmiş. cümlesi, bir sanatçı eserini izleyenleri görebilir mi? sorumuzun cevabı oluyor.

kral ise kapının hemen solunda bulunan aynada, hayat arkadaşı ile beraber, aslında bizi izliyor.
o halde, eğer ışığın parlaklığından yola çıkarak bu kesinlikle bir aynadır diyebiliyorsak, kral ve karısı şu anda sizin tabloya baktığınız yerde bulunması gerekiyor. değil mi? evet.

aynanın üzerinde bulunan iki büyük tablo, tabloyu yapan ressamın en sevdiği tablolar ve onları kendi resminin içerisine, kendi bakış açısı ile çizmiş. fakat resmin içerisinde, çizmekte olduğu tablo, aynada görülen kral ve kraliçe'yi resmedebileceği kadar küçük değil, aksine çok çok büyük bir tablo. ispanya kralı ve kraliçesinin ise böyle büyük bir tabloları yok. o zaman neden bu resim? diye soracak oluyoruz ve cevabı şu şekilde:

o dönemler ispanya'nın durumu pek iyi değil! savaşlar var. durum kötü. peki ressam ne düşündü?
bu tabloyu yapabilen dahi bir ressam, kral ve kraliçeyi ihtişamlı bir şekilde yansıtamaz mıydı?
yansıtırdı fakat gereksizdi. o ne yaptı? geleceğe bak! dedi. burada iletişimin amacı buydu !
tabloda görülen genç nesillerin, içinde bulundukları bu sıkıntılı zamanlardan onları kurtaracak kişiler olduğunu göstermek istedi. işte, parlak sarı saçlı kız bu yüzden ışıldıyor...


ressam, ve tablonun içerisinde bulunan kişiler, kendi içinde bulunduğu zaman diliminden, çok daha uzak bir geleceğe bakıyor.
devamını gör...

insanlığa güncelleme gelse ilk istenecek özellik

sistem biçimlendirilir ise, şu ana dek kaydedilen tüm veriler yok olacaktır. yine de silinsin mi?
evet !
hafıza sıfırlanıyor. son kez onaylayın.
evet !

hay aksi !
okunan kitaplar ve enstrüman bilgileri silinirken bir hata oluştu.
soyağacı silinemedi.
evcil kedi hakkında tüm bilgiler silinemiyor.
sorun giderici başlatılsın.

-onaylandı.

obsesif kompulsif bozukluk- silindi.
yaygın anksiyete bozukluğu- silindi.
herhangi bir olayı en küçük ayrıntısına kadar derin düşünme- silindi.
insanlara güven problemi- silindi.

tüm olumsuz düşünce dataları, negatif imgeler, baş ağrısı ve stres yaratan arka plan uygulamaları silindi.

kaygıyı uygun yönetebilme özelliği yükleniyor. tamamlandı.
umursamazlık yükleniyor. tamamlandı.
kalp ile değil beyin ile karar verme özelliği yükleniyor. tamamlandı.
analitik düşünme becerisi yükleniyor. tamamlandı.
ispanyolca dil bilgisi ekleniyor. tamamlandı.

sistem güncellemesi başarı ile sona ermiştir.
devamını gör...

nazi insan deneyleri

nazilerin toplama kamplarında esirlere yapmış oldukları asla etik olmayan tıbbi-manevi deneyleri açıklayıcı başlık.
(bkz: theodor adorno), "auschwitz'den sonra şiir yazmak barbarcadır." der.
(bkz: auschwitz)toplama kamplarını duymayan yoktur?
nazi kamplarının gerçek amacı kendi rejimlerine karşı olan ve düşman olarak belirledikleri kişileri sonsuza dek hapsetmekti. bu yüzden auschwitz ve buna benzer kampların her birinde isteği-rızası olmaksızın zorla çalıştırılan esirler vardı ve bu esirlere insanlık dışı (örneğin anestezi kullanmadan) deneyler yapıldı.

yahudi olan esirlere yapılan deneylerden biri dayanıklılık testiydi. söz konusu testte esire bir nazi üniforması giydirildi ve nazi subaylarının paraşütle uçaktan atladığında ne kadar basınca dayanabileceğini ölçmek için, kendisini basınç odalarına sokup; bu odada iç organları patlayana kadar basınç uygulandı.
basınç odasında bilincini kaybedip ölen esir:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

diğer insan deneyinde, askerlerin soğuk deniz suyuna ne kadar dayanabileceğini belirlemek için, esiri buz dolu bir küvete soktular ve soğuktan ölene kadar gözlemlediler.
fotoğrafta buzlu suda bekletilmiş esiri görüyoruz:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bir diğer deneyde mavi gözlü doğmayan bebeklerin göz renklerini değiştirmenin mümkün olup olmadığını öğrenmek amacı ile test sıvıları esirlerin gözlerine damlatıldı ve başarısızlıkla sonuçlanan deneylerde birçok esir kör oldu. cesetler fırınlarda yakıldı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bir deneyde çocukların, bazen ikiz çocukların, hastalıklara ne kadar süre dayanabileceklerini ölçmek için mikroplar enjekte edildi.
çocuklar üzerinde yapılan deneyler esnasında çekilen fotoğraflar:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bir deneyde ırk araştırmaları için esirlerden litrelerce kan alındı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

cüceliğin yahudilerde genetik olduğunu ispatlamak için deneyler yapılan cüce aile fertlerinin fotoğrafı:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
deneyin kapsamında cücelerin saçları yolundu, dişleri çekildi, x ışınına tutuldu ve çırılçıplak soyularak üzerlerinde ders anlatımı yapıldı.


deniz suyunun içilebilir olması için de yapılan deneyler sonucunda savaş bittiğinde, bu suçları işleyen doktorlar, doktorlar davası olarak bilinen duruşmada yargılandılar.



söz konusu deneyler ile ismi özellikle anılan dr. josef mengele ise, cüce deneylerinde 2 bin ve ayıklama işlemlerinde de 2 milyon kişinin ölümünden sorumlu tutuldu.
devamını gör...

fermat'ın odası

orjinal ismi (bkz: katalanca) (bkz: la habitacion de fermat) olan, (bkz: fermat's room) olarak bilinen ve türkçe izlemek isteyenlerin (bkz: kapan) şeklinde araması gereken en iyi film adayı, enfes ispanyol filmi. *

künye:

yıl- 2007
yönetmen ve senarist: (bkz: luis piedrahita) ve (bkz: rodrigo sopena)
kazandığı ödüller: avrupa fantastik filmi gümüş büyük ödülü ve uluslararası fantastik film ödülü (en iyi senaryo ödülü)

birkaç bilgi:
film, 3 asırdır cevabı bulunamayan, çözülemeyen (bkz: fermat'ın son teoremi) 'ni konu alır.
fermat'ın son teoremi, matematikçi (bkz: pierre de fermat)' ın,
"teoremin harika bir ispatını buldum ancak sayfanın kenarında bunu yazmak için yeterli alan yok."
diyerek ortaya fırlattığı, ilkokul talebelerinin bile gördüklerinde anlayabilecekleri gibi basit görünen fakat en zeki matematikçilerin bile işin içinden çıkamadığı, ispatlanması efsane zor olan, fakat 1994 yılında, nihayet fermat öldükten 300 küsür yıl geçtikten sonra ispatlanmış, 100 küsür sayfalık matematik teoremidir.
teoremin, gerçekte ingiliz matematikçi profesör (bkz: andrew wiles)tarafından ispatlandığı bilinir fakat aslında bir öğrencisinin de yardımı ile ispatlandığından, senaristlere "teoremi ben ispatladım." "sen çaldın." ekmeği verilmiştir.

teorem ispatını merak edenler için link: buradan

konu ve çok küçük spoiler içerir:
ispanya'nın en zeki dört matematikçisi de aynı zamanlarda garip bir davet alırlar. davet eden şahıs fermat'ın ta kendisidir. * davet gizemli olduğundan, matematikçilerin kabul edilmek için, davet ile birlikte gönderilen matematik sorusunu çözmeleri gerekmektedir.
gelmiş ve geçmiş ünlü matematikçilerden galois, pascal, hilbert ve oliva takma adı verilen bu dört matematikçi de davet mektubu içerisindeki soruyu doğru cevaplayıp, davete icabet etmeye hak kazanırlar. icabet ettikleri yerde fermat onları karşılar, karşılar karşılamasına fakat, ortada bir gariplik vardır. kendilerine sürekli enfes zeka soruları yöneltilmekte ve bu sorulara zamanında ve doğru cevap veremez iseler, içinde bulundukları oda bir kapan gibi gittikçe küçülmektedir.

matematikçilere sorulan en sevdiğim sorulardan bir tanesi: (değiştirilmiştir)

bir odada hapissiniz. karşınızda iki adet kapı var. biri özgürlüğe açılan kapı, diğeri ise ölüm olsun. her iki kapının da başında birer gardiyan var. gardiyanlardan biri kendisine yöneltilen sorulara her zaman yalan, diğeri ise her zaman doğru cevap veriyor. hangisinin doğru söylediğini ve hangi kapının başında durduklarını bilmiyorsunuz fakat gardiyanlar kapıların nereye açıldığını biliyor. nöbetçilerden herhangi birine yalnızca bir soru sorarak özgürlüğe açılan kapıyı nasıl bulabilirsiniz?
devamını gör...

bir babanın çocuğuna verebileceği hayat dersleri

son olarak şu an söylediklerimi anlayacak yaşta olsaydı eğer, ona kısaca, yaşamakta olduğu hayatın yalnızca kendi hayatı olduğunu, yapacağı şeyleri kimsenin kendisi hakkındaki düşüncelerini umursamadan yapmasını; her işitilen sözün doğru olmadığını, küçük şeylerle de mutlu olunabildiğini ve daha birçok şey söylerdim.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının ses tonları

o zaman bir tane daha atayım:
mayın tarlasında, bir kadın sevmişim aşk ! sanıp da
soyunup korkusuzca, çırılçıplak kalmışım !

buradan
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının ses tonları

kırmızı:
voca.ro/1bM7vwWhQkpz
01.15'e almak isteyebilirsiniz
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının ses tonları

bana sevda nerede? diye soranlar var.
beni kim öldürdü sanıyorlar?

buradan
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim