sevginin çocuklar ve yetişkinler için anlamının aynı olup olmadığı hakkında fikir yürütmek üzere açılan başlık.
son zamanlarda şahsi olarak üzerine çokça düşündüğüm bir kavram sevgi.
ne kadar düşünürsem o kadar derine indiğim ve anlamlı bulduğum duygu aynı zamanda.
hayatının her döneminde duygularıyla hareket etmiş ve keşke azıcık mantığı ön plana alabilsem diye düşünmüş biri olarak, duygularıma yön veren en güçlü duygunun sevgi olduğunu görebiliyorum artık. özellikle son birkaç aydır sevgi konusunda farklı yaşanmışlık ve gözlemlerim olduğu için de biraz bunun üzerinde yazmak istedim.
evet, öncelikle her insanın farklı özelliklere, karakterlere ve yaşanmışlıklara sahip olduğunu biliyoruz. hal böyle olunca her insanın sevgisi, bunu gösterme şekli de çok ama çok farklı. dünyaya gözlerimizi açtığımız andan itibaren karşılaştığımız ilk duygu sevgi, * aslında ilk öğrendiğimiz ve en çok ihtiyacımız olan şey de. çevremizden aldığımız sevgiyi kodluyor, kendi belleğimizden ve kalbimizden süzüp yine çevremize yansıtıyoruz.
bugün sevginin çocuklar ve yetişkinler için ne ifade ettiğini görmek için bir etkinlik düzenledim sınıfta. önce çocuklara "sence sevgi nedir, bir insan seni seviyorsa sana nasıl davranır, sen birini sevince bunu nasıl gösterirsin?" gibi sorular sordum. cevaplarını da hazırladığımız sevgi çarkının üzerine yazdım. bunu sizlerle de paylaşacağım.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu görseldeki cevapları veren öğrencimin en sevdiğim cevabı "sevgi güldürmektir." idi. sen 5 yaşındasın çocuk bu nasıl güzel bir cevap!
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
burada da en çok "sevgi dans etmektir" cevabını sevdim mesela.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bir sürü görsel var ama bu üçü yeterli olur sanırım. yani sonuç olarak çocuklara sorduğum sorularda genel olarak aldığım yanıt "sarılmaktır, kibar olmaktır, birlikte zaman geçirmektir, paylaşmaktır, koklamaktır, hasta olunca annenin öpüp iyileştirmesidir." gibi çok basit ama bir o kadar da naif, kalbin ön planda olduğu şeylerdi.
sonra çocukların çıkışında annelerini sınıfa davet ettim ve aynı soruyu onlara sordum. aldığım yanıt çocukların yanıtlarından sonra çok hüzünlendirdi beni. "evlenmektir, çocuğunu sevmektir, aşık olmaktır, yardım etmektir, hediye almaktır, istediği şeyleri yapmaktır." annelerden gelen cevaplar çocukların cevaplarından sonra çikolatanın üzerine ayran içmişim etkisi yarattı bende.
yaş büyünce sevgi de yüzeysel mi oluyor artık? ya da daha maddesel mi bakıyoruz? ya da kalp kırıla kırıla kabuk mu bağlıyor? dünya gerçekten hassas kalpler için bir cehennem mi? sevmek evrensel değil mi mesela? kafamda deli sorular.
her neyse, annelerin cevaplarını aldıktan sonra çocuklarının cevaplarını paylaştım onlarla. verdikleri ortak cevap "hocam çocuk onlar daha saflar". "leeeeen! asıl sevmeyi bilen onlar, sizin bu söyledikleriniz sevgi falan değil" diye haykıramadım içimde kaldı.
ben daha yazmasına çok yazarım bu konu hakkında ama içime kaçtı yine hevesim.
diyebileceğim son birkaç şey var o da şu; "sevmek tek bir güne sığdırılamayacak kadar büyük bir duygu. sevmek doğduğumuz andan öleceğimiz ana kadar bizimle olan biz farkında olsak da olmasak da kalbimizin bir köşesinde ortaya çıkmak için bekleyen bir mucize. ve son olarak sevgi iyileştiren, ayağa kaldıran, hiç görmeden insanları birbirine bağlayabilen, nedenini nasılını bilmeseniz bile kendinizi severken bulmanıza neden olan bir güç."
umarım sevdikleriniz hayattadır ve onlara her fırsatta sevginizi gösteriyor ve hissettiriyorsunuzdur. çünkü sevgi özeldir, hissettirilince güzel ve anlamlı olur. çocuklar gibi sevdiğimiz, sevildiğimiz günlere...
devamını gör...
bundan yıllar önce sevgi denen hassas duygunun, iki insanı birbirine ölümüne bağlayabilecek kadar güçlü olduğunu; sevginin bir kadının, bir adama bakan gözlerinin içinde sanki güçlü bir ejderhanın alevleriymiş gibi parıldadığını; onun kilometrelerce öteden bile hissedebileceğini; dili, dini, ırkı olmadığını; bazen yüksek, bulutlara erişen binalar kadar büyük, bazense tek bir kum tanesi kadar küçük olabildiğini; bazen kitap sayfalarında, bazense çiçek yapraklarında bulunabileceğini gördüm !

evet. sevgi, bir kadın ve bir adamı güçlü bir sarmaşık gibi birbirlerine bağlayabiliyordu. yuvarlak, dış çehresi beyaz, içi ela bir döngü olan ve o ela döngüyü sarıp sarmalayan kara ince bir çizgı üzerinden alevler gibi parıldayabiliyor, sizi kendine fizik kurallarına aykırı bir kuvvetle çekebiliyordu. sevgiyi hissedebilmek için kilometrelerin hiçbir anlamı yoktu; onu bir kedinin kısık gözlerinde, bir kitabın ilk sayfasının ikinci cümlesinde, bir çiçeğin fare kulaklı tek yaprağında bile bulabiliyordunuz üstelik...
sonra bir gün ne mi oldu?
her şeyin birden soluklaşabileceğini (sevgi dahil), yapayalnız kalınabileceğini öğrendim.
bu kez sevginin anlamı değişti.
sevgi bazense acı demek olduğunu gösterebiliyordu bizlere.

sevgi ne kadar büyükse, acısı da o kadar büyük olacaktır. -spinoza


şimdilerde ise sevgi bir çocuğun atabildiği ilk adımdır.
devamını gör...
sonuna kadar katıldığım önerme.
20 yaşındaki benle bu ben aynı inanıyor ama aynı sevmiyor.
bu ben huzur arıyor, keyif arıyor, muhabbet arıyor.
bu bende, doyurulmuş alanlar var o tarafta kimseye ihtiyaç duymuyor.
bu benin, ölene kadar çok sevdiği canları var onların onu sevmesi ona yaşam sevgisi veriyor.
bu ben, yaşanmışlıkları ile sevdikleri ile avunabiliyor
yanlış insanlara denk geldiğinde.
bu beni kimse sevmese olur, olanlar ona yetiyor.
bu ben, bu yaşa insan biriktirerek geldi çünkü.
yaş aldıkça insan biriktirin.
her alanınıza, en az bir kişi yerleştirin.
o bir kişiyi hiç ihmal etmeyin ki o da sizi hiç ihmal etmesin.
devamını gör...
küçükken diğer insanların bizimle aynı şekilde düşündüğü, aynı şeyleri hissettiği düşüncesine hakimdik. daha doğrusu öyle olması gerektiğini düşünürdük. mesela bu yüzden bizden büyük birinin neden oyun oynamak istemediğine, neden bizim kadar heyecanlanmadığına, neden kötü bir olay karşısında bağıra bağıra ağlamamıza göz yumduğuna şaşırmışızdır.

duygularımızı mı yönetemiyorduk yoksa en saf hâliyle mi hissediyorduk her birini? cevap ikisi birden. büyüdükçe farklılıkları kabullenmeye, insanları tanımaya, küçük hesapların peşine düşmeye ve en önemlisi de incinmekten korkmaya başladık. özümüzde sevginin anlamı değişmedi belki ama bu anlamı önemsememeye başladık. çünkü bir yanda "gerçek sevgi" var, bir yanda da "olması gereken sevgi" var. olması gerekenden kastım; kişiden kişiye değişir. kimi için faydacı bir bakış açısıyla şekillenir sevgi, kimi için güvene dayalıdır, kimi için de yalnızca "zarar vermiyor olmak"tan ibarettir.

bu "olması gereken" noktasına öyle koşullanmışızdır ki gerçek anlamı yok saymaya başlarız. eşinden boşanmak isteyen kadına "seni bir gün olsun dövmemiş daha ne istiyorsun?" dedirten de yine bu şekillendirilmiş sevgi anlayışıdır.

elbette herkes aynı değil, herkes aynı şekilde düşünmüyor/bakmıyor. ama yine de herkes şekillendiriyor sevgiyi. en saf sevgilerimizde bile filtrelerimiz var. ister tecrübe deyin ister akıllanmak. hangisi daha iyi bilmiyoruz.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sevginin yaş büyüdükçe anlamının değişmesi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim