springwaltz - en beğenilen tanımları (1. sayfa)
6.
kırık kurabiye sendromu
yaşanılan zor durumlar karşında o an tepkisiz kalmak ve zihnin kendini korumaya alması durumudur. zihin o an o acıyı ve olumsuzluğu yaşamak istemez ve sanki hiçbir şey olmamış gibi devam eder. saatler, günler ya da aylar sonra en alakasız saçma sapan bir durumda abartılı ağlama ve öfke nöbetlerine sebep olur.
sonrasında ya hiç olmayacak insana patlarsınız ya da saçma bir sebepten ayrılık, her şeyi bırakma, uzaklaşma kararı alabilirsiniz.
kavram, okul öncesi çocukluk döneminde çok yaygın gözlemleniyor. çocukluk çağında yaşanılan zorbalıklara, gerginliklere ve negatifliklere tepki vermek istemeyen yahut veremeyen, akşam eve geldiğinde yemek için aldığı kurabiyenin kırık olmasıyla ya da kırılmasıyla ağlama nöbeti geçiren çocuklar için kullanılmasıyla doğuyor.
sonrasında ya hiç olmayacak insana patlarsınız ya da saçma bir sebepten ayrılık, her şeyi bırakma, uzaklaşma kararı alabilirsiniz.
kavram, okul öncesi çocukluk döneminde çok yaygın gözlemleniyor. çocukluk çağında yaşanılan zorbalıklara, gerginliklere ve negatifliklere tepki vermek istemeyen yahut veremeyen, akşam eve geldiğinde yemek için aldığı kurabiyenin kırık olmasıyla ya da kırılmasıyla ağlama nöbeti geçiren çocuklar için kullanılmasıyla doğuyor.
devamını gör...
9.
babayla olan ilişki
hüzünlendiren başlık, bu yüzden bu biraz da benim için iç dökme tanımıdır.
küçükken hep babamı beklerdim fransa’dan, almanya’dan. bir sabah uyanırdım kare kahverengi valizini hazırlıyor olurdu, dünyanın en berbat günleri başlıyor olurdu.
7 yaşında falanım. bir gün eve gelecek bekliyorum, otobüsü uzaktan görünce koşarak evin arkasına gidip saklandım. öyle çok ağladım ki özlemekten içim çıkmış.
hıçkırıyorum lanet olsun durmuyor da aşsjdjsk sonra yanına gittim koşarak sarıldık, kapının önünde havaya atıp atıp tuttu. hâlâ her karesi çok net.
ilk gençlik yıllarında da değişmedi, ergenliğimin yarısını çok yumuşak geçirmemi de buna bağlıyorum.
babamla ilişkimizi görenler kıskanırdı. ben onu asla kırmazdım o da beni. abim o sıralar yeni evlenmişti ve biz işten gelince güreşirdik şakalaşırdık, yengem bizde olduğunda aşırı kıskanırdı ve söylerdi de. kendi babası zorla konuşan birisiydi.
babamla mutfağa girerdik, müthiş yemekler yapardı ben de yanına ufak şeyler hazırlardım,* motor tamir ederdik, tüm takımları hazırlardım o da başlardı söküp takmaya. balkonda akşamüzeri kahve sefası yapardık. o türkü dinlerdi, söylerdi bana bakarak mest olurdum.
birbirimizi sevdiğimizden hiç şüphe duymayan iki insandık.
tam dedim emekli oldu, oh mis diyecek oldum, bir sabah odamın kapısı tekmelenerek acı bir sesle uyandırıldım, aniden kaybettim. *ailemş endişelendirecek kadar kötüleşmiştim. toparlanmam, kabullenmem yıllarımı aldı. derslerim dibe çakıldı, her anlamda savruldukça savruldum. üniversite kararım da o derece aptal saptal bir zombinin verdiği karar gibi oldu.
geçiyor tabii ki. son üç yıldır ölüm yıldönümünü unutuyorum ne bileyim özleme hissim daha sağlıklı ilerliyor.
galiba.
küçükken hep babamı beklerdim fransa’dan, almanya’dan. bir sabah uyanırdım kare kahverengi valizini hazırlıyor olurdu, dünyanın en berbat günleri başlıyor olurdu.
7 yaşında falanım. bir gün eve gelecek bekliyorum, otobüsü uzaktan görünce koşarak evin arkasına gidip saklandım. öyle çok ağladım ki özlemekten içim çıkmış.
hıçkırıyorum lanet olsun durmuyor da aşsjdjsk sonra yanına gittim koşarak sarıldık, kapının önünde havaya atıp atıp tuttu. hâlâ her karesi çok net.
ilk gençlik yıllarında da değişmedi, ergenliğimin yarısını çok yumuşak geçirmemi de buna bağlıyorum.
babamla ilişkimizi görenler kıskanırdı. ben onu asla kırmazdım o da beni. abim o sıralar yeni evlenmişti ve biz işten gelince güreşirdik şakalaşırdık, yengem bizde olduğunda aşırı kıskanırdı ve söylerdi de. kendi babası zorla konuşan birisiydi.
babamla mutfağa girerdik, müthiş yemekler yapardı ben de yanına ufak şeyler hazırlardım,* motor tamir ederdik, tüm takımları hazırlardım o da başlardı söküp takmaya. balkonda akşamüzeri kahve sefası yapardık. o türkü dinlerdi, söylerdi bana bakarak mest olurdum.
birbirimizi sevdiğimizden hiç şüphe duymayan iki insandık.
tam dedim emekli oldu, oh mis diyecek oldum, bir sabah odamın kapısı tekmelenerek acı bir sesle uyandırıldım, aniden kaybettim. *ailemş endişelendirecek kadar kötüleşmiştim. toparlanmam, kabullenmem yıllarımı aldı. derslerim dibe çakıldı, her anlamda savruldukça savruldum. üniversite kararım da o derece aptal saptal bir zombinin verdiği karar gibi oldu.
geçiyor tabii ki. son üç yıldır ölüm yıldönümünü unutuyorum ne bileyim özleme hissim daha sağlıklı ilerliyor.
galiba.
devamını gör...
12.
tahammül edilemeyen insan özellikleri
yalan söyleyen ve hatasını karsıdakine yükleyip vicdanını rahatlatan insandır.
devamını gör...
13.
yazarları iğrendiren hareketler
insan neden gülen insana sinir olur ki. sinir olmakla kalmayıp bir de ona söver. bağıra bağıra ağlayan insana kimse ilgi fahişesi demiyor ne ilginç.
bu kadar mı psikolojiniz bozuk. bu kadar mı hayattan nefret ediyorsunuz? bu kadar mı uyandığınız her sabaha küfür ediyorsunuz? bu kadar mı mutlu insan görmek sizi delirtiyor?
tedavi görün.
bu kadar mı psikolojiniz bozuk. bu kadar mı hayattan nefret ediyorsunuz? bu kadar mı uyandığınız her sabaha küfür ediyorsunuz? bu kadar mı mutlu insan görmek sizi delirtiyor?
tedavi görün.
devamını gör...
14.
sabırla beklenen şeyler

avokado filizlendirmek benim sabrımın bütün boyutlarını sınayan bir şeydi. mart ayında hadi dedim bir tanesini suya koyayım da filizlensin hadi. sırf merakımdan.
normalde bu meret en fazla 2 ayda filizlenen bir şey. suyu bittikçe ekliyorum, gidiyor geliyor “hadi bebeğim, yapabilirsin” diye gazlıyorum.
yok, kökleniyor ama aslaaa filizlenmiyor.
bir ara kökü çürüdü. sonra kökünü kopardım ve yeniden suya koydum.
mathilda sürekli suyunu içti susuz kaldığı çok oldu. yine vazgeçmeyip köklendirdim.
inat ettim artık. artık bu başka bir meseleye evrildi adckdşfjd
açılacak o filizler!
fotoğrafından da ne kadar cefa çektiğini anlarsınız çünkü iki lob arası asla bu kadar ayrılmaması gerekiyordu dkfkkd
kopardığım eski kökü de belli zaten. siyah ince olan.
devamını gör...
15.
spontane radyo yayını
istek parça yapabiliyor muyuz, çocukluğumun en güzeli ‘bir kadın çizeceksin’ yok mu bi ? *
devamını gör...
18.