stefsu yazar profili

uykusunu tam alan insandır.

acaba bu kanun bir evlilik içinde olup da 3. 4. karısını almaya çalışan erkeklere de uygulanacak mı? diye düşündüğüm olay.

tüik yazısını gördükten sonra okumadığım haber.

cahil olduğunun farkına varmamasıdır. özellikle bu insanlarda gördüğüm bir özellikten bahsetmek istiyorum. bu insanlar asla başkalarının farklı düşüncelere sahip olmasını hazmedemeyip en doğru düşünce kendilerinin ki sanıyorlar.

bağırarak kendini haklı çıkarmaya çalışmaktır. yıllarca ingilizce ve türkçe olarak münazara yapmış biri olarak şunu söyleyebilirim ki eğer bir konu tartışmaya açık ise o konu hakkında kesin bir yargı yoktur. sadece iki tarafın da iyi/kötü yanlarına bakılarak hangi tarafın daha iyi olduğuna bakılır. bunu yaparken de argümantasyon, örneklerle açıklanması, her şeyin desteklenmesi ve konuşmanın açık olup anlam karmaşası yaşanmaması çok önemlidir. fakat bu durum türkiyede biraz farklı... insanlarımız bağırarak haklı çıkıp istediklerini insanlara kabul ettirebileceklerini düşünüyorlar ve bu çok üzücü bir durum. umarım ilerleyen yıllarda bu sorunumuzu çözebiliriz hatta okullarda uygulamalı okutulmak üzere tartışma dersi bile eklenebilir.

florence welch.

diş teli tedavisinden sonra diş yapısının bozulmaması için verilen, takılıp çıkarılması pratik olmayan şey. kendi tecrübelerimden bahsetmem gerekirse ilk başta diş telleriniz çıkarıyorlar. (acıtmayan bir işlem) sonrasında renkli hamurumsu bir şeyi ağzınızı kocaman açıp ısırmanızı istiyorlar böylelikle de dişlerinizin kalıbını almış oluyorlar. genellikle de hemen üç gün sonra hazırlayıp size veriyorlar. asıl ağrılı süreç bundan sonra başlıyoruz... ilk başta takıyorsunuz acıyor ama diyorlar ki zamanla oturacak. bana hayatımda söylenmiş en büyük yalanlardan biri hayır efendim oturmuyor işte! neyse başa gelen çekilir diyerekten 1 yıl işkenceyle sabah akşam taktım en sonunda dayanamadım takmayı bıraktım. sonuç ne mi oldu? dişlerim yeniden bozuldu.

aynı evde yaşamaktır. kuzu sandığınız insanların kurt olabildiğini görebilirsiniz.

katılmadığım düşünce. feminizm kadın ve erkek eşitliği düşüncesine önüne koyar. öncelikli olarak işleyeceği, üstünde duracağı konular ise zümreden zümreye değişkenlik gösterebilir. aynı dine inanan insanların bile mezhepleri farklı olabiliyorken tüm toplumu ilgilendiren bir konuda nasıl farklılıklar görmeyelim? bazı olaylarda ve durumlarda kadın cinayetleri veya fırsat eşitsizliği gibi konuları ön planda tutması erkeklerin umursanmadığı ve kadınların üstte tutulmak istendiği anlamına gelmez.

bir gecede inançsız kaldık (!) gülmekten başka elden bir şey gelmiyor... evrim karşıtları ne zaman yorulacak sorusu yine aklıma gelmedi de değil ama yorulmayacaklar gibi duruyor. şaşırmamak lazım şu an bildiğim kadarıyla evrim lise müfredatında bile yok eee insanlar bilime mi inanacak yoksa ilkokul mezunu anne babalarına mı? araştırmak, öğrenmek bu kadar da zor olmamalı diye düşünüyorum. bu çürüdü, bitti, yıkıldı, kül oldu laflarından da gına geldi. hiçbir şeyin çürüdüğü falan yok. kimsenin evrim teorisini de inançlaştırıp kutsallaştırdığı yok. gerçekten bunun böyle olmadığına dair bir makale yayınlanır ve bu bütün bilim çevreleri tarafından kabul edilip benimsenirse gerçekten de çürüyebilir ama bu o zaman bu dağları kim yarattı? sen maymun musun? saçmalıklarıyla olacak iş değil. her konuda fikrinizin değil bilginizin olması dileği ile...

kanunlarla yazılı olmasına gerek yoktur. herkesin diğer ülkelerde rahatlıkla ulaşabildiği şeyleri vatandaşlarına ulaştıramayan ülkelerde bu olayın yasak olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. buna örnek olarak pek çok şey sayılabilir: gıda, adalet, eğitim... refah ve eğitim olmadıkça zaten yasak olup olmamasının bir önemi kalmıyor iki türlü de ‘düşünme’ eylemini gerçekleştiremiyorsun.

kuzum inşallah allah sana da nasip eder sen de evlenirsin

ders çalışma zorunluluğunun bir limiti olmadığını anlayınca insan kendini ders çalışmayı sevmeye manipüle ediyor. ders çalışınca da insan bir yerden sonra aynı yerden çalışmaktan bıkıp bari kütüphaneye gideyim diyor fakat istanbulda ikamet eden biri olarak şunu söylebilirim ki istanbulda aklına estiği gibi bir kütüphaneye gidip ders çalışmayı düşünmek tam anlamıyla bir işkence. saat 7'de kütüphanenin kapısına dikilmediyseniz geçmiş olsun... çünkü o sıra size akşama anca gelecektir. gençler çalışmıyor çok tembeller sürekli ellerinde telefon var diyenlere sesleniyorum. gençler telefonda ve tembel ise bu kütüphanede ders çalışan insanlar kimler? çok doluyum bu konuda. girebildiğinizi varsayalım bana göre kütüphane kendimi yüzde yüz verimli hissettiğim tek yerdir hatta yeri geliyor 10 dakikalık mola bile çok geldiğinden molayı yarıda kesip ders çalışmaya dönüyorum

bayram ziyaretlerinde bir kez şeker aldıktan sonra "daha alsana" cümlesine hayır teşekkürler demek

faust

bazı insanların tiksindiği benim ise sevimli bulduğum hayvan

genellikle bu düşünceyi pratiğe geçiremeyen insan

boş boş ekrana baktıracak, afallatacak sonrasında güldürecek olan kurdur

alakalı alakasız her şeye sırıtması.

kafasına göre dayanaksız sevap/günah counter sayımı yapanlar sayesinde ölümden sonrasına verilecek hesap kalmadı