bi' geliyi' bi' gidiyi'.
efenim örneğin 4 ay kitap okuyamıyorum, sonra bunu fark edip bir haftada 2-3 kitap okuyorum sonra okuma alışkanlığım rayına girdi diyorum ve hop başa sarıyorum. bu durum da bir alışkanlık kaybetme şekli fakat göze sadece siz istediğiniz zaman batar türünden.
hep söylerim, bu kent adeta açık hava müzesi. bence dünyanın en güzel şehri. hatta öyle güzel ki sıcağı vız gelip tırıs gidiyor.
kente yeni gelenler sosyalleşmek istiyor ancak kimse de bunun için bir şey yapmıyor. herkes de bundan şikayetçi üstelik. bu açıdan garip.
bir de son zamanlara içme suyu çalışması yapılıyor, ardından yollar bozuluyor. asla bir senkronizasyon yok ve yollar adeta puzzle gibi oluyor. lara'da ameliyat olan hastamızı konyaaltı'na getirirken adamcağız karın ağrısından öldü. çünkü karnındaki dikişlerin ağrımaması minimum sallanması gerekiyor , 30la gitsen bile yollar puzzle gibi olduğundan araba çok sallanıyor. ha bir de sağ şerit olayı neredeyse yok, çünkü bir kısım insan sağ şeridi her nedense park yeri olarak görüyor ki of of.
insan içerisindeki hırsı iki kelime ile özetlemek istiyor: yazıklar olsun.
ne yazık ki çevremden görüyorum da normalleştirilmeye çalışılan olgulardan bir tanesi de hamile kalan eş "yüzünden" erkeğin aldatmasının normalleştirilmesi. kadınlar doğaları gereği anne olmayı arzularlar ancak anne olmak zannedildiği veya arzu edildiği gibi kolay bir şey değil. tüm yük kadının üzerinde, her aşamada hem de! erkek istediği kadar kadına yardımcı olsun, yeri geliyor erkeğin yardım etmesi kadını daha da yoruyor, o yüzden kendini daha da yorulmuş hissediyor. kadıncağız karnında karpuz değil, erkek bireyin de genlerini aktardığı bir canlıyı taşıyor. dini kısmını geçtim, vicdani kısmı nasıl vicdanınızı sızlatmıyor anlamıyorum. çok mu zor sadık olmak. neyse!
toplum içerisinde bir sıfat edindiğinde...
nasıl mı? zengin olduğunda, anne olduğunda, fakir olduğunda, iflas ettiğinde... hepsinde bir sıfat değişimi var, bu sıfatların ardında farklı yüzler var.
a aa! böyle bir sorunsalı da ilk kez görüyorum, şaşkınım. düz bir mantık ile yazayım: kocamdan ayrı yatıyorsam niye kocam? her bakış açısına ve her sorunsala hak vermiyorum. dolayısıyla şunu soruyorum; evlilik birliği içerisinde yataklar ayrıldıysa o evliliğin son demleri yaşanıyordur. geçmiş olsun.
sanırım başlık şunu anlatmaya çalışıyor: sürekli gözlüğü alma isteği sorunsalı.
eğer başlık dediğim gibiyse hemen kendimce yorum yapıyorum: artık maddi güç dayanmıyor buna. ortalamanın bir tık üzerindeki bir kalitede bir güneş gözlüğü olmuş altı yedi bin lira. o yüzden allah cebimize zeval vermesin.
yok, dereceli gözlükler bahsediyorsak o daha kolay. orijinal almışsın almamışsın fark etmiyor. çıkar üzerindeki plastiği kullan gitsin. en azından gider en kalitesiz sıfır numaralı cam yaptırırsın.
kadına bakan kişinin bakış açısını değiştirmek. neden mi? çünkü çirkin dediğiniz kadın ne yaparsa yapsın sizin nezdinizde güzel görünmez. hatta öyle ki güzel görünmek için yaptığı her değişiklik kadını çirkin gören zihniyetin gözünde komik görünür, alay konusu olur. bu yüzden bakış açısı değiştiğinde kadının da güzelliği artacaktır.
yemek eylemi tokluk hissedildiğinde sonlandırdığın bir eylem iken, tıkınmak eyleminde her ne kadar tokluk hissetsen de yemeye devam ettiğin ve sonrasında "ben ne ara bu kadar kilo aldım l*n" diye göbeğine bakarken kendine sarf ettiğin sözlerden ibarettir.
-
*birine derdine anlatırsın, seni anlamaz. bir müddet sonra seni anlayıp anlamayacağını umursamadan bir önyargı koyarsın ve kimseye derdini anlatmazsın. işte bu noktada içine atarsın ve çeşitli şekilde başgösteren dertlere gark olursun. işte bu zor olanı.
*birine derdini anlatmak istersin, anlatırsın ancak senin anlattığının çokluğu değil, onun anladığı kadarını anlatmışsındır. işte bu zor olanı.
-birine derdini anlatmak istersin ve anlatırsın. işte bu kolay olanı.
herkesin birbiri ile tanıştığı bir ortamda sırf arkadaşı ile vakit geçirmek olsun diye onun da arkadaşının doğum gününe gelmiş gibi bir yalnızlık ve gariplik hissi doğar. yani sürekli takılmak kadar keyif vermez. herkes ve her şey arada sırada uğrayan bir geminin halat attığı liman kadar yabancı ve tanıdıktır.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.