tolstoyevskı yazar profili

tolstoyevskı kapak fotoğrafı
tolstoyevskı profil fotoğrafı
rozet
karma: 3091 tanım: 155 başlık: 22 takipçi: 105
Buraya yazacak bir sey bulamadım.

son tanımları


normal sözlük yazarlarının karalama defteri

umutlu olma durumu gitgide daha da grift bir hâl almaya başladı. bazen geleceği, bir okyanus kadar büyüleyici hayal ediyor, bazen de içindeki okyanusta fırtınalar kopuyordu. bu fırtınalarda yolunu bulmaya çalışırken kendini kaybediyor, sağa sola savrulmaktan bitkin düşüyordu. umut ne zaman ufukta parlasa, hemen arkasından fırtınanın işaretini veren o kulak tırmalayıcı ses duyuluyordu. zamanla bu sesin kaynağının yakınlarda olduğunu hissetmeye başladı ve içindeki o canavarla tanıştı.

"bugünün değeri, gelecekteki güzel günlerin geleceğine dair inancın kuvvetiyle ölçülür. yaşanılan zaman, güzel günler gelene kadar yalnızca bir oyalanmadan ibarettir ve gelecek için yaşamak, bugünü feda etmekten başka bir şey değildir. gerçeklik mutluluğun katilidir."

yıllarca varlığını gizlemeyi başarmış olan canavar, sonunda kendini ele vermişti. canavara bir isim koymayı düşündü; ancak bunun, canavarın varlığını kabul etmek anlamına geleceğini fark edip vazgeçti. canavarın varlığı zaten umutlara gölge düşürerek bir hayli zarar veriyordu; fakat varlığının fark edilmesi çok daha büyük etkiler oluşturmaya başladı.

artık içinde bir canavarın yaşadığını bildiği için kurduğu düşler tat vermiyor, geleceği artık ufukta kaymak üzere olan bir yıldız gibi son ışıklarını umutsuzca okyanusa yansıtıyordu. ne düşünürse düşünsün, bu düşüncelerin üzerine saldıracak bir canavarın varlığını bilmek, bu güzel düşüncelere olan inancını gitgide sarsıyordu. yarın için içini heyecanla dolduran şeyler, zamanla yerini korkunç kabus senaryolarına bırakıyordu.

"insanın hayat mücadelesi kendisiyledir. çevresinde gelişen bütün durumlar onu besler; kimi büyük bir lokma olur, kimi ufak bir kırıntı. kiminin tadını hayatı boyunca unutmaz, kiminin tadını yok etmek için her şeyi yemeye başlar. sonuç olarak, bütün bunlarla beslenen insan, yaşadığı küçük büyük, acı tatlı her anın birleşiminden oluşur."

artık canavarın farkındaydı ve geri dönüşü yoktu; bu savaşı kazanmalıydı. kararlı bir şekilde artık canavarın seslerini ciddiye almayacağını, bunun o kadar da zor olmadığını düşündü. ne de olsa canavar bu sesleri rahatsızlık vermek için çıkarıyordu, bir dayanağı yoktu. gerçekten sesleri ciddiye almıyor ve hayallerini en uç noktalara taşıyordu. fakat okyanus her zaman rahatlatıcı değildi. devasa dalgaları, tozu dumana katan fırtınaları vardı. bunlarla baş etse bile okyanus onu sessizce dibine çekebilirdi, derinlerde gerçekten hiç ışık yoktu.

canavar onun içindeydi; onu yok etmek, kendinden bir parçayı sökmek gibiydi, eksikti. canavar rahatsız ediciydi ama ona okyanusların tehlikelerinden bahsediyor ve derin bir uykuya dalıp dibe batmasını engelliyordu. canavar karanlık, umut ise aydınlıktı. sadece beyaz bir ışık görerek yaşamak, kör olmaktan farksızdı; canavar yaşamalıydı. içinde canavarlar için bile bir umut vardı.

"masallar, öyküler, romanlar, efsaneler... hepsi aynı şeyi konuşan farklı ses tonlarıdır. bu sesler, yazarın tüm hayat yolculuğu boyunca sağa sola çarpıp yankılanır, kendini duyabilecek kulakları arar ve her gittiği kulakta farklı sesler çıkarır, anlatılmak istenen tek şey anlaşılandan ibarettir."
devamını gör...

hatıra

hatıra kavramına önem veriyorum. belki de biraz, genel tanımından farklı olarak tanımladığım için böyle oluyor.
bende bir dönemler yer edinmiş insanları, kendi hayatımla birleştiriyor ve hatıralarına anlamlar yüklüyorum; bunu bazen onlarla da paylaşıyorum.
hayatında iz bıraktığımı, hayata bakışlarında ufak da olsa bir etkim olduğunu düşündüğüm ve şu an görüşmediğim insanlar da var. çok değil ama, bu kişilerde önemli hatıralar bıraktığımı düşünüyorum, aynı şekilde onlar da bende.
umarım hatıralar unutulmuyordur.


hayat hatıradır, unutursan ölürsün.
devamını gör...

insan ne zaman yalnızlaşır sorusu

galiba ondan beklendiği gibi değil, kendi hissettiği şekilde davrandığı veya konuştuğu zaman.
devamını gör...

kaybettiğini anladığın an

en azından bir sonuçtur, bin kere kaybetmeyi düşünmekten kurtarır diye düşünüyorum.
belki de yanlış düşünüyorum.
devamını gör...

yazarların unutamadığı film replikleri

bir hiç olmak çok üzücüdür beyler. insanlar hep aranmak ister, dinlenmek ister, hayatta bir kez de olsa önemli olmak ister.

12 angry men
devamını gör...

kitap alıntıları

ah, insanlar niçin her şeyi anlayamıyorlar? beş dakika, on dakika, yarım saat kendilerini unutsalar, kendilerini karşılarındakinin yerine koysalar tam onun gibi -fakat hiç eksiksiz ve tam- onun gibi duysalar, her şey ne kadar yerli yerinde olacak. hayır! illâ ki zıddiyetler, öfkeler, yanlış anlaşmalar, kıskançlıklar, inatlar, şüpheler, hâkim olmak arzuları...


peyami safa
devamını gör...

yazarların unutamadığı film replikleri

sanki çok ömrümüz varmış gibi, beklemeyi öğretiyor bize hayat.

the pianist
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

bütün suç yıldızların, hep onlar vaat etti bana yarınları.
devamını gör...

başını göğsüme sakla sevgilim

sabahattin ali'nin şarkılara uyarlanmış muazzam şiirlerinden biri olan (bkz: çocuklar gibi) şiirinden bir dizedir.
devamını gör...

çocukken okunan ilk kitap

belki ilk değil ama çocukluktan aklımda en keskin hatlarla kalan kitap uçan sınıf olmuştu. çocukluğun vermiş olduğu uçsuz bucaksız hayal gücüyle betimlemeler gözümde muazzam canlanmıştı.
devamını gör...

kitap alıntıları

hiçbir insan, hiçbir zaman kendini olduğu gibi anlatmayı göze alamaz.
albert camus
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

sahip olduğum tüm fikri ve maddi varlığımla bir gün bu dünyadan ayrılacağım
ve sanki hiç doğmamış gibi olacağım.*
devamını gör...

geceye bir sanat eseri bırak

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

edvard munch - separation
devamını gör...

unutulmayan roman karakterleri

peçorin.

''bütün dünyayı sevmeye hazırdım, değerlendiren çıkmadı: böylelikle de nefret etmeyi öğrendim.''
(bkz: zamanımızın bir kahramanı)
devamını gör...

louise fletcher

one flew over the cuckoo's nest* filminde hemşire mildred ratched rolüyle en iyi kadın oscarını kazanmış 1934 doğumlu amerikalı aktris.

filmde canlandırdığı hemşire ratched karakterinin sadece tavır ve mimikleri oscarı kazanmasına yetmiştir bence, diyalogları ise pastadaki çilek olmuş.
devamını gör...

iz bırakan şarkı sözleri

hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar,
hiçbir şeyi istemedim seni istediğim kadar.
cem karaca - sen de başını alıp gitme
devamını gör...

geceye bir alıntı bırak

sen benim zihnimde bir düş, bir düşüncesin. bana şu anda dokunuyorsun. ama ben sana dokunamıyorum. çünkü düşlere dokunmak mümkün olabilir mi?
puslu kıtalar atlası - ihsan oktay anar
devamını gör...

anton chigurh

oscar dahil birçok ödül almış (bkz: no country for old men) filminde javier bardem'in canlandırdığı karakterdir.

anton chigurh duygusal zaafları bulunmayan, kararlarını kişisel çıkarları ve prensipleri ile alan psikopat bir katildir. karakterine ek olarak dış görünüşü de oldukça sıra dışı ve ürkütücüdür.

ayrıca psikiyatrist samuel leistedt' in ekibiyle yaptığı araştırma sonucunda beyazperdede bulunan en psikopat karakter olduğuna karar kılınmış.*
devamını gör...

arkadaşımın evi nerede

abbas kiyarüstemi tarafından 1987' de çekilen iran yapımı filmdir. orjinal adı khane-ye doust kodjast? olarak geçiyor.

film oldukça basit bir konu üzerinden, minimum diyalog ile bir çok mesaj ve anlam vermeyi başarmış bir yapım. kısıtlı diyalog bölümlerinde dönem halkının geleneklerine bağlılıklarını, nesiller arasındaki bakış farklılıklarını irdeliyor buna ek olarak öğretmen üzerinden de baskıyı hissettiriyor.
diyalog bulunmayan geride kalan süre ise üstü kapalı anlatımlarla geçiyor. rüzgar sesleri, gölge oyunları bu üstü kapalı anlatımlarda en çok dikkatimi çeken detaylar oldu.


filmin sonlarında ki yaşlı adam ve çocuk sahnesinde yaşlı adamın tecrübe ve sakinliği, çocuğun ise heyecan ve toyluğu temsil etmesi çok güzel bir detay olarak yer alıyor


filmi izledikten sonra yönetmen abbas kiyarüstemi hakkında internette ufak bir arama yapınca yönetmenin iran sinemasının yükselmesindeki ana etkenlerden biri olduğunu ve sinema üzerinde ki baskı sebebi ile bu üstü kapalı anlatım yoluna gittiğini öğrendim.(dönemindeki bir çok yönetmen gibi)
ek olarak bu film köker üçlemesinin ilk filmi olarak geçiyor, diğer 2 filmi de izlemeyi düşünüyorum, yalın anlatımları sevenlere tavsiye ederim.
devamını gör...

ölmek için en uygun yaş

bana en mantıklı gelen cevap albert camus'un bu sözü;

"şimdi ya da yirmi yıl sonra olsun, ölecek olan hep bendim."

yaş kaç olursa olsun bir şeyler yarım kalacak ve insanlar bizden sonra da yaşayacaklar.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim